| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 11.06.2014 |
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, cinsel istismarlarla ilgili başlangıçta konuşacaktım ama bu son Musul meselesi gündemimize çok farklı şekilde oturmuştur. Aslında, çok daha önceden haber verilmesine rağmen bu konuda tedbir almayan Hükûmetin, özellikle bu konuda yaya kaldığını belirtmek istiyorum. Türkiye'nin Orta Doğu politikasının bugün Türkiye'yi nereye getirdiğini aslında hepiniz, şu anki Dışişleri Bakanının Dışişleri Bakanı olmadan önceki Türkiye'nin konumuyla bugünkü konumu arasında bir değerlendirme yaptığınızda sonucu hepiniz çok açık bir şekilde göreceksiniz. Stratejik derinlik içerisine o kadar daldı ki Sayın Dışişleri Bakanı, o derinlikten bir türlü çıkamaz hâle geldi.
Pratikte olanlarla mevcut olan durumu birbiriyle mukayese edemeyen bir anlayışın dış politika yürütmesini beklemeniz de mümkün değil. Tabii, burada, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde yürüttüğü politika ve bunun içerisinde yer alan Sayın Başbakanın, aslında Orta Doğu'da Türkiye'yi ne hâle getirdiğini bugün çok daha açık şekilde görüyoruz.
Efendim, IŞİD'in veya ona temel teşkil eden El Kaide'nin ve El Nusra'nın Esad'a karşı bir mücadele verip vermediği konusunda değişik sözler sarf edilmektedir. Esad tarafından bunların tertip edildiği ifade ediliyor. Hâlbuki, daha 27 Şubat 2014'te Şam yakınlarında, Guta'da Suriye ordusuyla El Kaide arasındaki çatışmalarda 175 El Kaide militanının öldürüldüğünü göz önüne alacak olursanız, aslında burada meydana gelen IŞİD'in kimler tarafından ve nasıl organize edildiğini ve içerisinde her türlü milletten insanın yer aldığını da gözlemleyebilirsiniz. Dolayısıyla, bunu, herhangi bir şekilde, ne Esad'la ne de Irak'la bağdaştırabilirsiniz. İçerisinde Çeçen'inden Boşnak'ına, Kosovalısından Avrupa ülkelerinden gelen militanlara kadar pek çok farklı ülkeden gelen bir güç bulunmaktadır. Sadece Halep bölgesinde El Kaide militanlarının 2 bine ulaştığını, Suriye bölgesinde 10 bin civarında El Kaide militanının yer aldığını, aynı şekilde Irak'ta da böyle bir gücün bulunduğunu göz önüne alacak olursanız aslında bu bölgede nasıl görmezden gelinerek, gözü kapalı bir siyasete Türkiye'nin alet edildiğini de görebilirsiniz.
Nitekim, Kerkük petrolleri meselesinde Bağdat'a sırt çeviren, Kuzey Irak'la iş birliği yaptığını söyleyen Türkiye'nin, aslında kimlerle nasıl iş birliği yaptıklarını ve Türkiye'yi nasıl bir riske attıklarını da değerlendirmemiz mümkündür.
Değerli milletvekilleri, şurasını çok iyi bilmemiz gerekir: Türkiye, kim ne derse desin, bugün Suriye'deki muhalif güçlere hem maddi olarak hem manevi olarak hem de militan temini konusunda maalesef destek çıkmıştır. Birçok yazılan gizli yazılarda, öncelikle Hatay bölgesindeki Diyanete ait misafirhaneler başta olmak üzere, gelen militanların burada misafir edilmeleri ve ardından Türkiye'ye geçirilmesi konusunda yazılar yazılmıştır. Bu gizli yazıların bir tanesi de benim elimde var. Dolayısıyla, bugün tehlike hâline geldikten sonra "Aman, biz ne yapacağız?" endişesine kapılmak herhâlde bizim en büyük zaafımız olacaktır.
Hani, Dışişleri Bakanlığında yapılan bir toplantıda, MİT Müsteşarı, 3-4 füze Türkiye'ye attırmak, Süleyman Şah'ın mezarını bombalatmak suretiyle savaş çıkaracaklardı ya. İşte, böyle anlayışlar, bu şekilde dış politikalar Türkiye'yi içinden çıkılmaz bugünkü duruma düşürmüştür. Tabii ki kendi ülkesinde, kendi toprakları üzerinde askerî bir birliğin içindeki bayrağı koruyamayanlardan yurt dışındaki bir Türk Konsolosluğu toprağını korumasını beklememiz herhâlde akla ziyandır. Bu konuda itiraz edilecek hiçbir şey yoktur. Yarından tezi yok... Ki dün Musul işgal edildiğinden beri Hükûmet ciddi bir açıklama yapmadığı gibi, Musul'daki konsolosluğumuzun emniyet altında olduğunu ve işgal edilmeyeceğini belirtmiştir. Hâlbuki, bugün alınan haberler, oradaki bizim sadece Konsolosluk mensuplarımızdan 48 kişinin rehin alındığını, özel harekât timlerinin bile teslim alındığını ortaya koymaktadır.
Şu an, Sayın Başbakan, Dışişleri mensuplarıyla ve MİT Müsteşarıyla görüşmeler yapıyor. Çok yakından meseleleri takip ettiklerini herhâlde söyleyeceklerdir ama ne kadar yakından bilmiyorum. Herhâlde uzaya gönderdikleri uydular vasıtasıyla takip edeceklerdir(!) Çünkü, bu olaylar olmadan önce takip etmeyi bir kenara atıp ülkede bayrağa çıkanın bayrağı indirmeden indirilmesini söyleyen Sayın Başbakanın, aslında ardından onu yapmayan askerler hakkında soruşturma açmaya kalkışması herhâlde Başbakanın beyanlarındaki tutarsızlığı da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, Kıbrıs'ta direğe çıkıp bayrağı indirenler nasıl indirilmişse... Ki burada HDP Grubu şunu ifade ediyor, diyor ki: "Oraya çıkıp bayrağı indiren bizimle alakası olmayan bir kişidir ve provokasyon yapmaktadır." O zaman indirseydiniz direkten aşağı onu, kimin provokasyon yapıp yapmadığını da görebilirdiniz. Bir ülkenin en önemli varlığı, namusu, hürriyetinin vazgeçilmez timsali olan bayrağa saldırıya göz yumup onun oradan aşağı indirilmesine müsaade edenlerin herhâlde Musul'da Konsolosluğu işgal edenlere karşı bir tavır takınmalarını ve bir sonuç elde etmelerini beklemek mümkün değildir. Dolayısıyla, bu konuda Hükûmeti acilen Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeye davet ediyorum. Bir genel görüşme yapılmasını ve Türkiye'nin Orta Doğu politikasındaki yanlışlarının ortaya konarak bunun bir sonuca ulaştırılmasını diliyorum. Öncelikle, bu işin altında kalan başta Dışişleri Bakanı olmak üzere sorumluların da eğer onurları varsa istifa etmelerini bekliyorum.
Değerli milletvekilleri, burada bir yasa görüşüyoruz; çocukların istismarına karşı bir yasa veya tecavüzlere karşı bir yasa, toplumumuzdaki ahenksizliği ortadan kaldırmasını düşündüğümüz bir yasa görüşüyoruz. Mesele o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki işte tıpkı dış politikada olduğu gibi, iç politikada olduğu gibi, birtakım açılım zırvalarıyla ve safsatalarıyla hareket etmek gibi, bu konuda da Hükûmet yaya kalmıştır. Sadece 2011 yılında işlenen toplam 24 bin cinsel saldırının mağdurlarının yüzde 70'inin çocuk olduğunu göz önüne alacak olursanız -sadece 2011'i diyorum- aslında konunun ne kadar ciddi olduğunu da değerlendirebiliriz. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün yayınlarına bakacak olursak, cinsel saldırı toplam olarak 2012 yılında 18.351, çocuğun cinsel istismarı 33.992, reşit olmayanla cinsel ilişki 14.169, cinsel taciz 25.472 sayısına ulaşmıştır. Yani, 2012'de bu konudaki, tecavüz meselesi ve demin saydığım konular toplam 91.979'a ulaşmaktadır. Bu, Türkiye'deki ahlaki çöküşün de en önemli unsurları olarak ortaya konmaktadır. Bu konuda ne yaptınız? Sürekli olarak millî eğitimde birtakım değişiklikler yapmaya kalkışan iktidarın, Millî Eğitim Bakanlığının, yok müdürleri görevden almaya kalkışan, dört yıllıkları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bunlarla uğraşacağınıza önce bunları sona erdirmeye çalışın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)