| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 11.06.2014 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 58'inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesinde öngörülen, kadınların maruz kaldıkları taciz ve tecavüz vakalarına yönelik ceza artırımı biçiminde düzenlemeleri önemli bulmakla birlikte, suçların önlenmesinde ceza vermenin başvurulacak araçlardan sadece bir tanesi olduğunu, cezaların ağırlaştırılmasının suçların azalmasında asla yeterli olmadığını belirtmeliyiz.
Kadınlara yönelik taciz ve tecavüz cüretlerinin gerisinde, toplumsal yaşamda süregiden cinsiyet eşitsizliklerinin ve cinsiyet ayrımcılığının yarattığı süreçlerin büyük oranda etkili olduğunu belirtmek durumundayız. Cinsiyet ayrımcılığını, genel anlamda, bireylere cinsiyetlerinden dolayı toplumda adaletsiz bir şekilde davranılması biçiminde tanımlamak mümkündür. Cinsiyet ayrımcılığı, toplumda kadınların temel hizmetlerden yoksun olması, fırsatlara ve kaynaklara sahip olmada erkeklere oranla eşit olmayan koşullarda yaşaması, şiddete uğraması, siyasette ve çalışma yaşamında düşük oranlarda temsil edilmesi biçiminde de ifade edilebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma yaşamı açısından cinsiyet ayrımcılığı, kadınların cinsiyetlerinden dolayı çalışma yaşamında dışlanması ve bunun sonucunda iş yerindeki güç, tatmin düzeyi ve gelirin erkekler arasında paylaşılması anlamına gelmektedir. Ayrımcılık, aynı iş için farklı ödeme yapılması biçiminde olabileceği gibi eşit verimliliğe sahip bireylerin farklı ücret düzeyine karşılık gelen farklı işlerde görevlendirilmeleri biçiminde de meydana gelebilmektedir. Nitekim kadınlar, iş gücü piyasasında ucuz emek olarak görülmekte, sürekli erkeklerden daha az istihdam edilmekte, daha düşük statülü işlerde sosyal güvencesiz olarak çalıştırılmaktadırlar. Ayrıca, aile reisinin erkek olarak düşünülmesi ve evi geçindirme rolünün erkeğin görevi olarak görülmesi nedeniyle ekonomik kriz dönemlerinde işten çıkarmalarda öncelikle kadın çalışanların işlerine son verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, kadınların ayrımcılığa uğradıkları bir diğer alan da siyasettir. Siyaset geleneksel olarak erkek işi kabul edilmiştir. Siyasi alanda ayrımcılık, kadınların karar mekanizmalarına katılımının engellenmesi sonucunda erkeklere oranla çok daha düşük düzeyde temsil edilmeleri biçiminde ortaya çıkmaktadır. Kadınlar, kritik kararların alındığı siyasi konumlarda hâlâ oldukça yetersiz temsil edilmektedir. Finlandiya, Norveç ve Küba parlamentolarının üçte 1'i kadınlardan meydana gelirken bazı Afrika ve Arap ülkelerinin parlamentolarında ise hiç kadın bulunmamaktadır. Türkiye'de ise Meclisin yüzde 14'ü kadın milletvekillerinden oluşmakta iken erkek milletvekilleri oranı yüzde 86'dır.
Değerli milletvekilleri, kadının sorunlar yaşadığı bir diğer alan sosyal yaşamdır. Sosyal yaşam bakımından kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığının kapsamına özgür davranma kısıtlılığı, giyim, konuşma ve davranışlarına özen gösterme zorunluluğu ile kendini ifade etmedeki sınırlamalar girmektedir. Sosyal yaşamda kadın, kız, çocuk, kız kardeş, eş ve anne şeklindeki temel kadın rolleriyle tanımlanmaya devam edilmektedir. Eğitim sistemi ve kitle iletişim araçları da kadının toplum içerisindeki bu rollerini biçimlendirmede etkilidir.
Değerli milletvekilleri, kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve istismar küresel boyuta sahiptir ve çok yönlüdür. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda ve bu kapsamda Türkiye'de de yoksul kadınların küresel kapitalist ekonominin esas kurbanları arasında olduğu bir gerçektir. Göçmenler arasında kadınlar ihraç endüstrileri ve tarımsal işler için gerekli, ucuz ve uysal iş gücü kaynağıdır. İş bulamayan kadınlar kimi zaman hızlı bir şekilde büyüyen seks endüstrisine katılmak zorunda bırakılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Dünya Ekonomik Forumunun yayımladığı 2013 Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu'na göre -kadınların siyasal, ekonomik ve sosyal konumlarına dair 136 ülkeye ilişkin veriler içeren raporda- kadın erkek eşitliği bakımından Türkiye 120'nci sırada yer alıyor.
İnsanlar kendi hayatlarını şekillendiren olaylar ve faaliyetlere gerektiği şekilde katılamadıkça toplumsal ve insani gelişim yolu ne arzu edilir olacak ne de sürdürülebilir olacaktır. Cinsiyet ayrımcılığının ve bunun tetiklediği şiddet ve taciz cüretlerinin toplumun bütününe yönelik bir sorun olduğu göz önünde bulundurularak buna uygun düzenlemeler yapılmadığı sürece, bu şekilde yasal düzenlemelerin hiçbir fayda getirmeyeceği bir gerçektir.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.