GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, BALIKESİR MİLLETVEKİLİ NAMIK HAVUTÇA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SORUNLARININ VE ÖĞRENCİ AFFI KONUSUNUN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 17/06/2014 TARİHİNDE VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 17 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:104
Tarih:17.06.2014

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversite öğrencilerimizin affıyla ilgili grup önerisi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii, ülkenin birçok sorunu olabilir; enflasyon olabilir, işsizlik olabilir ama bir ülkede eğer o ülke gençlerinin ülkeye olan güvenleri, o ülkede mutlu olmanın yolları eğer kapatılırsa en büyük facialardan bir tanesi budur. O nedenle, bakın, eğitim hakkı uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış bir haktır. Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ek 2'nci maddesinde "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz." der. Yine, buna paralel olarak Anayasa'mızın 42'nci maddesinde "Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürmesi amacıyla burs ve başka yollarla destek olur." der.

Şimdi, üniversiteye giden -burada daha önce bir yasa çıkarıldı, 6111 sayılı bir Yasa, torba kanunla- 25 Şubat 2011'den önce, bir şekilde, maddi imkânsızlıklar, devamsızlık, ailevi sebepler, bir başka özür sebebiyle, herhangi bir suça bulaşmamış öğrencilere af getirildi, 25 Şubat 2011. Peki, 25 Şubat 2011'den sonraki öğrencilerimizin durumu ne oldu, eğitim hakları ne oldu?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, gençlerimizin eğitim hakkıyla ilgili ben bir yasa teklifi verdim ve bunu defalarca... Eğitim Komisyonu Başkanı arkadaşımız burada. Bize sürekli bu öğrencilerimiz diyor ki: "Sayın Vekilim, empati yapın, bizi kendi evladınız gibi düşünün." diyor. Emre diyor ki: "Yani bizi siz, eğitim sisteminin dışında bırakarak bizim bireysel gelişim hakkımızı da engelliyorsunuz." Hem bireysel hak hem de kolektif hakkını da engelliyoruz toplumun. Belki bu çocukların içerisinden bu Türkiye'nin sistemini, düzenini değiştirecek çok önemli bir değer yetişecek; o nedenle bu sese kulak vermemiz gerekiyor.

Bakın, ben size rakamlar veriyorum. Araştırma önergemizin özünde Türkiye'de bugün üniversite öğrencilerimizin en önemli sorunları arasında barınma sorunu geliyor değerli milletvekilleri. Bakın, 2013-2014 akademik yılında 673 bin yeni kayıt yapılmış, bu öğrencilerimizin 370 bini yurt başvurusunda bulunmuş, bunların 87 bini yurtlara kabul edilmiş yani üniversitelerimizi kazanan öğrencilerimizin beşte 1'i ancak yurtlarda barınma olanağı bulabiliyor. Bugün Türkiye'de 5 milyon öğrencimiz var, beşte 1'i ancak yurtlarda barınma imkânı bulabiliyor. Peki, geride kalan öğrencilerimiz nerede barınacaklar? Ailesinin imkânları yok, asgari ücretle çalışıyor, bu öğrencilerin barınma sorununu mutlaka çözmek zorundayız.

Bakın, yine öğrencilerimizin ekonomik sorunları... Bir öğrencimiz, YURTKUR yurtlarında barınmayı hak kazanan öğrenci 2014 yılında 120 TL ödemiş değerli milletvekilleri. 124 TL ile 201 TL arasında değişiyor bir öğrencinin yurtta kaldığı süre içerisinde ödediği para. 190 lira depozito ödüyor ve 250 lira veriyor. Yurtlarda yemek kupon bedeli asgari 5 lira ve bununla beraber kabaca bir hesap yaptığımızda, öğrencinin barınma ve yemek bedeli 369 TL; yani bu bile bir asgari ücretli ailenin parasının yarısı bir öğrenci için, yani ekonomik durumları da böyle. Şimdi, siz geldiğinizde, burada, barınma, ekonomik sorunların ötesinde, esas sorun -az önce değindiğim gibi- bu öğrencileri sistem dışına itmede. Yani şimdi -demin ifade ettiğim gibi- o yasanın, verdiğimiz yasanın, torba yasada çıkardığınız ve üniversite öğrencilerine af getiren yasadan sonra şu anda, o tarihten itibaren tam 200 bin öğrenci eğitimde sistem dışına itildi. Bu öğrenciler ne yapıyor? Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti devletine ve geleceğe ilişkin umutları kararmış durumda. Bakın, ben size bunlardan örnek vereceğim: Ersan Ayvaz, İstanbul'da yaşıyor, 28 yaşında, Yıldız Teknik Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 3'üncü sınıfındayken iki kere not ortalamasının altında kaldığı için okuldan atıldı, 2013'te. Kenan Cengiz, Diyarbakır'da yaşıyor, 26 yaşında, Kastamonu Tosya Meslek Yüksekokulunda 1'inci sınıf öğrencisi iken maddi imkânsızlıklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. Alper Çamoğlu, Mersin'de yaşıyor, 25 yaşında, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1'inci sınıfında iken ailevi nedenlerle okulu bıraktı. Soner Dağdelen, 25 yaşında, Malatya'da yaşıyor, açık öğretim fakültesi 2'nci sınıfta maddi imkânsızlık nedeniyle 2011'de ilişiği kesildi, yeniden açık öğretime girse bile iki yıl kaybetmiş olacak. Bakın, yine Emre Yılmaz ne diyor? Diyor ki: "Eğer bu yasa çıkarsa Namık Ağabey, yeniden doğmuş gibi olacağım." Bakın, öğrencimizin şeyi. Bir de Emre Polat'la, Buse de diyor ki: "Herkes elini vicdanına koysun. Kendi evladınız gibi bizi düşünün."

Değerli arkadaşlarım, ben bu feryadı gördüm. Bu öğrencilerimiz Balıkesir'de, Diyarbakır'da, Hakkâri'de, Mardin'de, Türkiye'nin her yerinde, hepimizin evladı, yakını, hısımı, akrabası. Bakın, 6111 sayılı torba Yasa'dan sonra tam 200 bin mağdur var. Öğrenciler bekliyor kapıda, gözleri Mecliste. Ya, Eğitim Komisyonunda bir karar alarak bizim... Ben bununla ilgili daha önce bir kanun teklifi verdim, sanırım MHP'nin de bir kanun teklifi var ve sanırım AKP'deki arkadaşlarımız da, Eğitim Komisyonunun Değerli Başkanı bu öğrencilerimizin sorunlarına olumlu bakıyor idi, biz daha önce kendisiyle görüştük. O hâlde gelin, bakın, 25 Şubat 2011 tarihiyle 25 Mayıs 2012 tarihleri arasında 106.791 üniversite öğrencisinin çeşitli sebeplerle üniversitelerden ilişiği kesildi. Bu sayı bugün 200 bin. Eğer bu teklif esas komisyonda görüşülürse ve ortaklaşa bir partiler arası uzlaşma sağlanırsa bu öğrencilerimiz yeniden örgün eğitim kapsamına alınacak, belki de bu ülkede yeni keşifleri yapacak, Türkiye'nin yarınlarını güvenli, Türkiye'nin önünü açacak önemli insanlar yetiştireceğiz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi kapsamında, bir gence, 18 yaşında, 25 yaşında bir gence devletin kapılarını, üniversite kapılarını kapatarak "Hayır, sen devamsızlık yaptın, bir daha ebediyen eğitim hakkından mahrumsun. Senin maddi olanaksızlıkların var, artık sen okula gelmeyeceksin." Bunu demeye hakkımız var mı değerli milletvekilleri?

O nedenle, değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz araştırma önergesinin Türkiye'nin sosyal devlet olmasının, Türkiye'nin hukuk devleti, yargının bağımsızlığı ilkelerinden ve sosyal devlet olmanın gereği olarak... Bu öğrencilerimizin, bu yoksul öğrencilerimizin ailesinin asgari ücretle çalışması onun sorumluluğu değil. Bir öğrencinin eğitim sisteminin dışına atılması o öğrencinin suçu değildir, oradaki sorumluluk onu iyi yetiştiremeyen sistemin sorunudur. Hani deriz ya hukukta, "Suçlu, anadan doğma suçlu olmaz." Öğrenci, anadan doğma başarısız olmaz. Onu o şekilde eğitemeyen sistemin sorunudur, kişiyi suçlu yapan sistemin sorunudur. O nedenle buradan, hani diyoruz ya "Soma'daki acılı aileler üzerinden siyaset yapmayalım." ama üniversite kapılarında bekleyen ve sistem dışına atılan öğrenciler üzerinden de siyaset yapmayalım. Gelin, bu evlatlarımıza yarınların güvencesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni aydınlık ufuklara taşıyacak, çağdaş cumhuriyetin birer bireyi olarak bu ülkenin devletine, milletine güvenen -Parlamentosuna en önemlisi- gözleri burada olan ve buradan çıkacak yasayla hayata ilişkin gelecekleri yeniden açılacak olan, aydınlık bir Türkiye'ye doğacak olan bu çocuklarımızın umutlarına, Türkiye'nin çaresi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak burada, onlara gelin bir hayat verelim. Bunu yapmazsak eğer bu çocukların, bizi buradan izleyen Büşra'nın, Yılmaz'ın, Kübra'nın, Malatya'daki Murat'ın umutlarını, Türkiye'ye olan bu güvenlerini kaybedeceğiz.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak teklifimizi verdik. Ben buradan Büşra'ya, Murat'a, Esra'ya sesleniyorum: Cumhuriyet Halk Partisi bu yasanın çıkmasıyla ilgili bütün iradesini ortaya koyuyor. Biz hazırız. Bu gençlerimizi yarınlara kazandırmak adına bu yasanın kabul edilmesiyle ilgili bütün çabamız sürecektir ve bu araştırma önergesinin de gündeme alınarak Parlamentoda ortaklaşa bir irade oluşmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)