GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, BALIKESİR MİLLETVEKİLİ NAMIK HAVUTÇA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SORUNLARININ VE ÖĞRENCİ AFFI KONUSUNUN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 17/06/2014 TARİHİNDE VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 17 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:104
Tarih:17.06.2014

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben buradan hemen Naci Hocam'a bir sataşmada bulunayım: Bu konuşmaları yapmadan önce, keşke, 4+4+4 Kanunu geçerken yirmi dakika içerisinde, Sayın Naci Hocam'ın oynadığı rolü tekrar hatırlamasını, gözden geçirmesini isterim. O videoyu isterseniz bir alın, seyredin. "Arkadaşlar, el kaldırın." İşte, "Kabul edildi.", "Arkadaşlar, şöyle yapın." şeklinde. Yani, o akıl keşke doğru olarak kullanılsaydı ve o 4+4+4 geçtikten sonra Hükûmet "Pardon." dedi aslında. Naci Hocam, dinler misiniz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Dinliyorum.

ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Hükûmet "Pardon." dedi, "Biz 66 aylıklarda yanlış yaptık, pardon." dedi. Bu millet affetti onu, onu hatırlatmak istiyorum, özellikle vurgulamak istiyorum burada. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz almış bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

AKP iktidarının, evet, uyguladıkları bütün burada gözler önünde aslında. İnsana gerçekten değer vermeyen bir politika uygulanıyor. Bunu bütün sektörlerde çok rahatlıkla görebiliyoruz. İşte, eğitimde şu anda tartıştığımız gibi, uluslararası alanda da bunu görebiliyoruz ve insanların, gençlerin nasıl pervasızca harcandığını çok rahatlıkla görebiliyoruz. Bugün Kerkük'te, Musul'da, Telafer'de ve Doğu Türkistan'a yönelik, şu andaki sıcak gündemlere yönelik politikalardan da anlamaktayız. İnsanların haykırışları sessiz çığlıklara dönüştü. Çaresizlik, acı, hıçkırık diz boyu ama bu çaresizliğe yönelik bu iktidarın uyguladığı politikalar buradaki değerlerin yani insanların ne kadar ciddiye alındığının da göstergesi. Bu zamanda bu acıya, bu çığlığa cevap vermeyeceğiz de ne zaman vereceğiz? İşte, insanın değeri bu kadar, onu vurgulamak istiyoruz. İşte, bu başını alıp giden değersizlik özellikle eğitim alanında çığırından çıkmıştır. Bu kadar soruna karşılık iktidarın sunduğu rehavet ve pişkinlik de "Artık pes!" dedirtecek boyutlara gelmiştir.

Eğitimde gerçekten çok önemli sorunlarla karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi de yine Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergede bahsettiği yurtlarla ilgili kısımdır. Özellikle 2011 ve 2012 yılına ait -sorduğumuz önergede verilen cevapta- 265 bin öğrencinin yurtlarda kaldığı bildirilirken, 2013 ve 2014 yılında 310 bin öğrenciye hizmet verildiği yazılmıştır. İki yılda 45 bin yatak kapasitesi artmasına rağmen, talebin 70 bin arttığını görmekteyiz. Eğer bu projeksiyonlar, öğrencinin başvurmasına yönelik olarak tahminler doğru yapılsaydı, bugün, yurt problemi olarak karşımıza böyle bir problem çıkmayacaktı. Yani, talep 70 bin artarken kapasite 45 binde kalmıştır. Devlet, öğrencilere yurt temin etmekte yetersiz görülmektedir. Özellikle, örgün eğitime devam eden öğrencilerin yalnızca yüzde 50'sinin yurt talepleri karşılanabilmektedir. Yurda giren şanslı öğrencilerin karşılaştıkları farklı problemler de bulunmaktadır.

Bunlardan bir tanesi, özellikle, son bir yılda basına yansıyan haberlerden edindiğimiz ve bizzat öğrencilerden elde ettiğimiz bilgilere dayanarak terör problemi olmaktadır. Özellikle, terör örgütlerinin kol gezdiği ve etkinliklerini artırdığı yurtlarda artık öğrencilerin can güvenliği bulunmamaktadır. Medyadaki çıkan haberlerden de bunu teyit edebilmeniz mümkündür.

Yemekler konusunda da sıkıntının olduğunu bildirmek istiyoruz. Çoğu yurtlarda öğrenciler 8 kişilik odalarda kalmaktadır.

Ayrıca, yurtlarda "yüksek ücret" ve "düşük ücret" olmak üzere sosyal devlet anlayışına uymayan uygulamalar da yapılmaktadır. Yani "para verene iyi hizmet, parası olmayana daha kötü hizmet" şeklinde bir anlayışı biz buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak onurumuza yediremiyoruz, kabul edemiyoruz ve bunların da düzeltilmesini istiyoruz.

Özellikle, yurtlarla ilgili Sayın Başbakan tarafından sarf edilen ve bu işlerin çığırından çıktığını gösteren ifadeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki Sayın Başbakan: "Eğer Kredi Yurtlarda yer yoksa sizi otellerde ağırlayacağız, devletin kurumlarında ağırlayacağız çünkü bunların zulmüne sizi asla muhatap etmeyeceğiz." Sayın Başbakana soruyoruz: Acaba, devlet yurtlarına başvurup da giremeyen öğrencilere, bu gençlerimize bu inceliği, bu zarafeti, bu celallenmeyi neden gösteremiyoruz da ancak belli sorunlarla karşılaştığımızda belli gruba yönelik olarak bu nezaketi gösterme ihtiyacı duyuyoruz, bunu hatırlatmak istiyoruz. Sorun yalnızca bir gruba ait değil, sorun bütün gençliğin sorunu. Bu gençlik hepimizin, eğer bu gençliğe sahip çıkmazsak yarın bumerang gibi karşımızda bulacağız bunları. Bir başbakanın ağzından bu sözler dökülebilir mi? Kinini, nefretini, bir başbakan nasıl bu şekilde dışa vurabilir? Siz, Başbakan olarak bütün ülkenin Başbakanısınız bunu hatırlatmak istiyoruz ve namusumuz ve şerefimiz üzerine bu kürsüden edilen yeminleri nasıl unutuyoruz, hatırlatmak istiyoruz özellikle.

Ve yine, önergede bahsedilen, 200 bin öğrenciyi kapsayan bir af söz konusu ve gündeme getirilmesini istiyoruz aslında. Bazı öğrencilerin kanun çıktıktan sonra af kapsamına alınmadığı için -100 küsur binden fazla öğrencinin- mağdur edildiğini biliyoruz. Biz bunun için diyoruz ki, özellikle, tekrar bir şansın bu çocuklara verilmesi lazım, onun için yeniden bu 110 bin öğrencinin mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.

Ve yine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 42'nci maddesinde yer alan "Kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz." ifadesine istinaden öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Ve şunu da belirtmek istiyoruz ki, hiç kimse zorunlu olmadan eğitimini yarıda bırakmaz. Hepimiz o süreçten geçtik, kim bilir başımızdan neler geçti; eğer bizlere bu imkânlar bir daha sunulmasaydı bizim buralarda oturma şansımız belki de olamayacaktı. Empatik bakmamız lazım, bunun için, empatik baktığımızda ancak o zaman o çocukların, o gençlerin hangi sorunlarla boğuştuğunun biraz daha farkına varabiliriz diye düşünüyorum. Kim bilir hangi maddi sorunlarla boğuşmaktalar. Ailevi, kişisel veya psikolojik sorunlarla karşı karşıyalar ve bu çocuklar, bu gençler yüz kızartıcı suç işlememişler. Bu ülkede, yüz kızartıcı suç işleyenlerin bile affedildiği ve birinci sınıf insan olarak kabul edildiği böyle bir yerde bu çocukların kendi özel maddi imkânsızlıklardan dolayı veya masum sorunlardan dolayı bu affın, kaybettikleri bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz.

Ve yine, on iki yılda artık gördük ki, öğrenciler, veliler, herkes tedirginlik içinde. Bu iktidar, hem velilerin hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin, artık, sorunlarına karşılık veremiyor. Ve yine, 6 bin öğrenci mağdur oldu. Özellikle üniversite giriş sınavına başvurularını yaptıkları hâlde sistemden kaynaklanan sorunlardan dolayı başvuruları kabul edilmedi, bu çocuklar paralarını da yatırmışlardı. Diyoruz ki: Acaba, empatik bakabilsek, bu sorun bu sefer oldu ama bir affa doğru yönelsek çok daha iyi olmaz mıydı?

ÖSYM Başkanı Ali Demir kaç sefer hata yaptı ama hâlâ o koltukta oturuyor. Millî Eğitim bakanları bu ülkede ne kadar hata yaptılar ama baktık ki hâlâ o koltukta oturabiliyorsa, o çocuklardan kaynaklanmayan, sistemden kaynaklanan hataların tekrar giderilmesi lazım ve mağdur olanların, bu cumartesi, pazar yapılan ve önümüzdeki hafta da yapılacak olan sınavlardaki mağduriyetlerinin giderilmesi lazım.

Ve gördük ki, bu iktidarın duygusal zekâsının kümülatif toplamı, artık, bu ülke insanını anlamada ve sorunlarını çözmede yetersiz kalmaktadır. Diyoruz ki artık: İnşallah, bu ülkenin sorunlarını anlayabilecek, çözebilecek çok daha farklı bir geleceğe doğru yönelmemiz inancıyla hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)