GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇANAKKALE SAVAŞLARI GELİBOLU TARİHİ ALAN BAŞKANLIĞI KURULMASI HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:105
Tarih:18.06.2014

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ederim.

Şimdi, defalarca gündeme getirildiği için bunun üzerine tekrar söz söylemek gerekiyor, yani "Burası bir barış parkı olarak yapılandırılsın, bir barış parkı olarak ismi koyulsun, barış parkı olarak düzenlensin." diye.

Şimdi, bu parkın tek amacı barış mesajı vermek değil, önemli boyutlarından bir tanesi barış mesajı vermek. Zaten burada dünyanın en ciddi savaşlarından biri yaşanmış, milletimiz burada emperyalizme karşı bir millî kurtuluş mücadelesi vermiş, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarih sahnesine burada çıkmış, Mehmet Akif'in "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" dediği bir askerlik, bir fedakârlık tarihi burada yazılmış, Muhammed İkbal'in "ümmetin namusu, şerefi" dediği bir mücadele bütün bir medeniyet havzamız adına burada verilmiş ve burada, kuşkusuz şunu unutmamak gerekir ki: Biz başka bir ülkenin toprağını işgal etmeye gitmedik. Bize karşı mütecaviz ve emperyalist bir saldırı yapıldı. Bu mütecaviz ve emperyalist saldırı karşısında aziz milletimiz, aziz Mehmetçik bu toprakları korumak adına gereken cevabı verdi. İşin önemli bir boyutu budur. Tarihimizin önemli kurucu dinamiklerinden olan bu olayı gelecek nesillere doğru düzgün bir şekilde anlatmak ve bu mekânı bu şekilde dile getirmek bizim misyonlarımızdan bir tanesi, ama tabii ki bununla sınırlı kalmıyor. Bu kadar büyük bir mücadele verildikten sonra Atatürk'ün Anzak annelerine seslenişinde olduğu gibi, bizim milletimize karşı bu mütecaviz saldırıyı gerçekleştirmek üzere topraklarımıza gelenler ve bu topraklarda ölenler artık bu topraklarda dost askerlerle beraber yatmaktadırlar ve onlar bize ebediyen emanettirler. Burada da her sene Avustralya ve Yeni Zelanda'nın millî tarihi açısından neredeyse kurucu bir öğe hâline gelen bu olayın anılması için buradan bütün dünyaya bir organizasyon düzenleyerek barış mesajı da veriyoruz. Dolayısıyla, burada yanlış anlaşılabilecek bazı cümleler kuruldu. Ben hiç kimsenin kastının bu olduğunu doğrusu düşünmek istemem ama "Barışın yerine savaşın maneviyatçı ve İslamî yönü öne çıkmaktadır, böyle bir mesaj verilmektedir." şeklindeki cümleler doğru değildir. "Maneviyat" ve "İslam" kelimeleriyle "savaş"ın bir arada kullanılması doğru değildir. Eğer illa İslamiyet ile bu cümlede bir kelimeyi yan yana kullanacaksak biz "barış" kelimesini kullanırız. Tabii ki barışa karşı şovenist bir mesajın verilmesine biz müsaade etmeyiz. Zaten, bundan sonra yapacağımız törenlerde de bütün dünyayı, hem bizim safımızda savaşmış ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarını hem karşı safta savaşmış olan, ülkemize karşı savaşmış olan ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarını davet ederek bu anma törenlerini gerçekleştireceğiz...

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Zaten gerçekleşiyor.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - ...ve buradan da bütün dünyaya daha güçlü bir mesaj vereceğiz, daha ileri bir boyuta taşımaya da elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bu zaten Hükûmetimiz zamanında özel bir ilgi gösterilerek yapılıyor; daha büyük bir organizasyon hâline getireceğiz.

Dolayısıyla, mesele "Burada barış mesajı vermezseniz buradan şovenist mesaj çıkar." gibisinden sanal bir ikilem üzerinden yürümemelidir. Hele de illa barış mesajı vermek için oranın manevi kimliğinin ve İslamî kimliğinin reddedilmesi gibisinden bir cümle de kurulmamalıdır. Yani, "Barış mesajı vermek için, barış mesajı vermek yerine maneviyatçı unsurlar öne çıkıyor." demek paradigmatik olarak da yanlış bir cümledir, zihinsel olarak da yanlış bir cümledir, bunu özellikle vurgulamak isterim.

Onun dışında,

arkadaşlarımızın tabii bu hassasiyetine müteşekkiriz, burada bu tarihî alanının sınırlarının korunması, burada herhangi bir eksiklik meydana gelmemesi için birtakım kavramlar üzerinde hassasiyetle duruyorlar. Burada açık bir şekilde söylemek isteriz ki Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nı ifade eden tanım ve bahse konu Bakanlar Kurulu ekinde yer alan haritanın bire bir aynısı ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden temin edilen koordinatların eklenmesi suretiyle bu yerin sınırları belirlenmiştir. Başka türlü bir tanım yapılması hâlinde bu alanda birtakım yerlerin başka amaçlarla kapsam dışı bırakıldığı şeklinde bir spekülasyon çıkmaması için tasarıda geçen "tarihî alan" tanımı sadece bu kanunda belirtilen yerleri, alanı ifade etmek için getirilmiş bir tanımdır; sit alanı, millî park gibi genel ve hukuki tanım değildir. Dolayısıyla bu alan 1.400 noktadan işaretlendirilerek mutlak bir korumaya, mutlak bir tanıma kavuşturulmuştur.

Bir diğer husus şu: Niçin, işte orada Milli Parklar Genel Müdürlüğünün, Orman Bakanlığının, Millî Savunma Bakanlığının yetkileri kaldırıldı ve bu şekilde bir düzenleme getirildi? Zaten düzenlemenin nihai amacı budur. Burada çok başlılık var; bir yandan Millî Savunma Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar var, bir yandan Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar var, bir yandan bizim tarafımızdan yapılan çalışmalar var. Fakat gelinen noktada buranın bütünsel bir bakış açısıyla tarihî kimliğine uygun olarak yapılandırılması, korunması ve hem ülkemizdeki gençlere ve yeni nesillere tanıtılması bakımından hem dış dünyada insanlara tanıtılması bakımından, burada restore edilen yerlere işlev verilmesi bakımından buranın tek elden yönetilmesi zaruret hâlini almıştır ve o sebeple zaten bu tasarı getirilmiştir.

Onların yapamadığı neydi de biz bu tasarıyı getirdik? Birincisi, çok başlılık vardı, yetki çatışması ortaya çıkıyordu. İkincisi, altyapı ve üstyapıda pek çok unsur yerine getirilmesine rağmen buraya kültürel bir bakış açısıyla işlev verilemediği için, bu işlevin verilememesi sonunda yapılmış işler tekrar başa dönüyordu. Bütün bunları tek bir elden yönetmek amacıyla bu Başkanlığın kurulmasına karar verilmiştir.

Bir diğer nokta buradaki yerleşim yerleri, özellikle gazi köyle ilgili hassasiyet. Tabii ki, bu hassasiyeti saygıyla karşılıyoruz ama çok büyük bir yanlış anlama var ve metinde de hiçbir şekilde karşılık bulmayan bir yanlış anlama var, o da şu: Köy yerleşim alanlarıyla ilgili biz mevcudu korumuş ve herhangi bir farklılık getirmemişken, Komisyonda rapora yazılan muhalefet şerhinde "bu alanda yaşayan köylülerimizi tehcir uygulamasına tabi tuttuğumuz" şeklinde bir ifade hiçbir karşılığı olmayan -ki bir milletvekilimiz tarafından da dile getirildi- nereden çıktığı anlaşılmayan bir ifadedir. Zaten tam tersi bir uygulama yapılıyor. Asıl biz muhalefet şerhindeki öneriyi kabul etseydik o zaman gerçekten bu köylerin yerinin değiştirilmesi gibi bir tehlike söz konusu olacaktı. Hâlbuki tasarının 4'üncü maddesi (8)'inci fıkrası (ğ) bendiyle Başkanlığa tarihî alan sınırları içinde yer alan gazi köyler halkının kalkındırılmasına yönelik faaliyetleri teşvik etme görevi verilmiştir. Başkanlığın yöre halkına bu anlamda proje üretme misyonu da vardır. Bakanlık olarak gazi köylerimizin mevcut yerlerinde muhafaza edilmek suretiyle refahları için de bu düzenleme buraya yerleştirilmiştir.

Bir diğer konu, başkanla ilgili konu. Burada tanımı biraz geniş tutarak şöyle bir hareket sahası elde etmek istedik: Tek bir tanım getirmedik, birden çok vasfı olabilecek, pek çok fakülteyi içine alabilecek bir tanım getirdik. Çünkü burada, bir, kültürel kimliği ilgilendiren unsurlar var. İkincisi: Buradaki başkanın planlar konusunda, oranın yeniden yapılandırılması konusunda buradaki formasyona yatkınlığının olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu bakımdan bu sayılan fakülteler içerisinden herhangi birini seçme şeklinde bir hareket genişliğine sahip olmayı çok önemsedik. Kuşkusuz sadece "tarihçi" deseydik kendimizi çok başka bir yerle sınırlandıracaktık veya başka bir meslekten bahsetseydik yine kendimizi sınırlandıracaktık. Buraya, çok özel bir düzenlemeyle, buranın bundan sonraki kimliğinin korunması bakımından, özel projeler gerektirdiği için, bu vasıflara sahip birini elimizden gelen en yüksek kapasiteyle bulmak için bize bu hareket genişliği veren tanımı koyduk.

Sayın milletvekilleri çeşitli alanlarla ilgili özel sorular sordular. Kuşkusuz, bu, Marmaray kazılarıyla ilgili zaman zaman dile de getirildi, Marmaray kazılarında çıkan hiçbir arkeolojik buluntu kaçakçılığa konu olmamıştır. Tüm buluntular İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğünce koruma altına alınmıştır.

Adana Karataş'la ilgili planlama çalışması için Adana Valiliğine yetki verilmiştir 2012 yılında. Planlama çalışması tamamlanınca kamu arazileri tahsis edilecek, özel mülkler de planlı hâle getirilip yatırıma açılacaktır. Adana'ya 2013 yılında 6 milyon 130 bin lira altyapı yatırımı için ödenek gitmiştir.

Trabzon Çal Mağarası... Mağaraların çevre düzenlemesi valilikler tarafından yapılıyor bilindiği gibi. Bakanlığımızdan teknik ve maddi destek istenilirse mevcut imkânlar çerçevesinde yardımcı olunması söz konusu olacaktır. Eğer bu destek istenirse tabii ki bunu memnuniyetle yerine getirmeye hazırız.

Dara Ören Yeri'nde hâlen arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları Mardin Müzesi Müdürlüğünce devam ettirilmektedir.

Çanakkale'ye dikilmesi bahsedilen heykelle ilgili bizim bir projemiz bulunmamaktadır. Bu o zaman temenni edilmiştir ama bizim bu heykelin dikilmesiyle ilgili herhangi bir planımız, projemiz yoktur.

Ağadere Ağır Mecruhin Hastanesi ve Şehitliği Uygulama Projesi... Proje maliyeti 15 milyondur. Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından burada jeoradar taraması yapılmış ama herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır.

Yine, soruldu, Ağadere Şehitliği'nin olduğu alanda Uzun Devreli Gelişim Planı ve koruma amaçlı imar planlarında panorama müzesi görülmektedir. Panorama müzesine kıyı kenar çizgisinde bulunduğundan ve kamulaştırma problemi bulunduğundan henüz başlanmamıştır.

Adana Arkeoloji Müzesi birinci etap uygulaması ihale edilmiştir. 20 milyon 507 bin 718 lira ödenek gönderilmiştir.

Adana Etnografya Müzesi uygulaması için 1 milyon 596 bin 735 lira ödenek ayrılmıştır.

Sayın Başkanım, cevaplarım bu kadar.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bizim sorular ne oldu Sayın Başkan?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Biz de soru sorduk Sayın Bakan.

BAŞKAN - "Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim." dedi, zaten zaman bitti.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - O zaman, öyle desin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam. Der misiniz Sayın Bakan? Söylediniz de hani bir kere de bağırarak söyleyin lütfen.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Tutanaklarda var, ikinci kere söylüyorum: Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.