GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SIRRI SÜREYYA ÖNDER'İN, (2/336) ESAS NUMARALI 7. CUMHURBAŞKANI KENAN EVREN'İN CUMHURBAŞKANLIĞINDAN KAYNAKLI TÜM HAKLARININ GERİ ALINMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ'NİN DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:107
Tarih:24.06.2014

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çıkardığı Anayasa'nın olanaklarıyla Cumhurbaşkanı seçilen Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığından kaynaklı tüm haklarının geri alınmasına dair kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylül darbesini, demokrasi, insan hak ve özgürlüklerine vurduğu darbe ve halk üzerinde yarattığı travma açısından ve benzeri birçok noktadan yola çıkarak değerlendirmek mümkün. Zaten, bu araştırma ve değerlendirmeler o günden bu güne enine boyuna yapılıp tartışılagelmiştir. Elbette bu araştırmalar yapılacak, 12 Eylül bütün kirli yönleriyle ortaya serilmeye devam edecektir.

Rahmetli Emil Galip Sandalcı'nın deyimiyle tam bir "yüz karası" olan insan hakları dosyamızı ortaya serip içimizdeki yüz karasını kusmazsak özgür, demokrat, hakça bir toplum iddiasını sürdüremeyiz. Eğer toplum olarak ikiyüzlülükten, suskunluktan ve ürkeklikten kurtulmak isteğindeysek ve de yılların acısına, gözyaşına ve ölülerine saygılıysak bu karanlık dönemin yüz karası insan hakları dosyasını açmak ve bu yüz karası lekeyi gelecek kuşaklara bırakmamak zorundayız.

Öyleyse öncelikli olarak bu kirli, yüz karası dosyanın takrizini yazan ve "Cumhurbaşkanı" sıfatıyla cumhuriyetin bir dönemini kirleten Kenan Evren ve insanlıktan nasibini almamış şürekâsı ile ona uşaklık, halka işkence eden tüm yanaşma kadroların dosyalarını açmalıyız. Bu cümleden olarak geçici 15'inci madde kapsamına giren darbeciler ve oluşturdukları suç örgütü üyesi halk düşmanlarının, 12 Eylülün faşist valilerinin, 12 Eylülün halk düşmanı Emniyet Genel Müdürlerinin, 12 Eylülün halk düşmanı sıkıyönetim komutanlarının, işkence gören, işkencede ölen binlerce insana sahte sağlam raporu veren insanlık düşmanı doktorların, cezaevlerini işkencehaneye çeviren, insanda aranan hiçbir özelliği taşımayan cezaevi müdür ve personelinin, faşist cuntanın halk düşmanı politikalarında aktif rol alan gazeteci, yazar ve politikacıların, 12 Eylüle hararetle destek veren ve onu meşrulaştırmaya çalışan çanak yalayıcı üniversite yönetici ve hocalarının, hukuk kuralları yerine faşist cuntanın emirlerine göre karar veren askerî mahkeme hâkim ve savcılarının bütün kirli dosyaları açılmalı, gerçek suçlular ortaya çıkarılmalıdır. Bizler bu kirli dosyaları ortaya çıkarmazsak, faşist katillerin işkencede öldürdükleri, idam ettikleri, gözaltına aldıkları, yargıladıkları, işinden, evinden, okulundan ayırdıkları milyonların vebaliyle birlikte bu ayıplı insan hakları dosyalarını kendi çocuklarımıza, torunlarımıza miras bırakacağız demektir. Yaşanabilir bir dünya umudu bırakmak yerine çocuklarımıza yüz karası bir insan hakları dosyası bırakmak yakışıyorsa size, torunlarımızın -unutmayın- bunun hesabını mutlaka soracaklarını söylüyorum.

Size faşist cuntanın emrindeki mahkemenin yasaya aykırı olarak henüz 17 yaşında idama mahkûm ettiği ve Kenan Evren'in "Asmayalım da besleyelim mi?" dediği ve idam ettiği 17 yaşındaki bir çocuğun, bir gencin, bir yiğit insanın annesine mektubunu okuyacağım 12 Eylül faşizminin kirli yüzünü iyice görün diye.

"Sevgili anneciğim, uzun zamandır mektup yazamadım. Kusura bakma.

Ana, neden mi buradayım? Neden mi evimde değilim? Neden istediğim zaman yatıp kalkamıyorum? Niye istediğim kitabı evdeki kanepeye oturup okuyamıyorum, düşünemiyorum, yazamıyorum? Ne mi arıyorum dört duvar arasında? 'O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız. O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan, uğruna asılırız.'

Baharın karın altından fışkırdığı bugünlerde içeride olmak, çiçek kokusunu alamamak, geniş yeşilliklerin güzelliğini görememek insanda anlatılması zor bir duygu yaratıyor. Ama, bu duygu öyle karamsarlığın, yılgınlığın, bitkinliğin ve vazgeçmişliğin bir belirtisi olmuyor. Aksine, bu duygu beni daha biliyor, daha hırçınlaştırıyor, bir yerlerden uzaklaştırıyor, bir yerlere yakınlaştırıyor. 'Ne yapmalı? Nasıl savaşmalı?' sorusuna cevaplar arıyorum günlerce.

Sizi de düşünüyorum. İçeriye düşmeden önce anlatmak istediklerimi ama anlatamadıklarımı herhâlde şimdi daha iyi anlayacaksınız. Bizi anlamayan analara, babalara, bacılara, eşe dosta, herkese ama herkese anlatın daha vakit varken. Henüz geç kalmamışken. Vaktim az da olsa var ve eğer biz değerlendirmesini bilirsek yeter de artar bile. Bu işi hep beraber yürütürsek ancak kazanabiliriz omuz omuza, birbirinden güç alarak, birbirine güç vererek. Ve anam, bu savaşı ne pahasına olursa olsun kazanmalıyız, kazanacağız. Kazanacağız ki çiçekli, mutlu günleri hep beraber görelim, senin torunların görsün ve çocukların görsün.

Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları, iyiyi, güzeli, haklarını isteyenleri sayayım: Ben varım, babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam, bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları, onların oğulları, kızları, benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların... Saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TOPTAŞ (Devamla) - "Gördün mü ak saçlı, boncuk gözlü anacığım, saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim birbirimize, yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde.

Gelecek görüşte bana özgürlüğü, özgürlüğün tohumlarını getir. Ve demir parmaklıklara bütün bu yazdıklarımı düşünerek gözyaşlarını, mahzun bakışlarını bırakmadan git. Boynun bükük olmasın. Giderken gözün arkada kalmasın. Arkana bakma. Dışarıda da hep öyle ol.

Sana ve soranlara devrimci selamlar.

Anne, benim anlatmak istediklerimin hemen hemen hepsi bu mektupta var. Bu da cezaevindeki tüm devrimcilerin düşüncelerinin, yaşamlarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu gösterir.

Bu yazdıklarımın yanı sıra, sağlığınıza da dikkat edin ki yaşamın zorluklarına göğüs gerebilesiniz.

Size, akrabalara ve tüm arkadaşlara devrimci selamlar. Ellerinizden öperim.

-Yiğit- Erdal Eren."

Erdal Eren'in anısı ve onun devrimci arkadaşlarının önünde huzurunuzda saygıyla eğiliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)