| Konu: | BİLGİ TOPLUMU OLMA YOLUNDA BİLİŞİM SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELER İLE İNTERNET KULLANIMININ BAŞTA ÇOCUKLAR, GENÇLER VE AİLE YAPISI ÜZERİNDE OLMAK ÜZERE SOSYAL ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 107 |
| Tarih: | 24.06.2014 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulun 15 Mart 2012 tarihli toplantısında Komisyonda görev yapacak üyelerin seçiminden itibaren toplam üç ay çalışan söz konusu Komisyon, son toplantısını 14 Haziran 2012 tarihinde yaparak çalışmalarını tamamlamıştır. Komisyonca hazırlanan rapor, kimi eksikliklerine rağmen, elbette çok değerli bilgi ve verileri de açığa çıkarmıştır. Bundan sonra mühim olan, yasama ve yürütmenin bu rapor ışığında uluslararası sözleşmeler ve evrensel hukuku da referans alarak bilgi, iletişim teknolojilerinin nitelikli kullanımı noktasında sergileyeceği tutumdur.
Değerli milletvekilleri, bilgi, medeniyetin önemli unsurudur. Medeniyetin gelişimi, bilginin sürekli yeniden üretilmesiyle mümkün olmuştur. Gelişmenin, ilerlemenin, kalkınmanın olmazsa olmaz şartı, bilgiye erişim ile bilginin etkin ve doğru kullanımıdır. Dolayısıyla, bilgiyi üretme, bilgiyi edinme ve bilgiyi kullanma biçimlerimizin niteliği ölçüsünde çağdaş bir demokrasiyi inşa edebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz çağa damgasını vuran unsur ise özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde insanlığın bilgiyi üretme, kullanma, işleme, saklama, paylaşma ve bilgiye erişimde giderek yaygınlaşan, hızlanan ve çeşitlenen araç ve imkânlara sahip olmasıdır. İnsanlık tarihinde az sayıda teknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri kadar insan yaşamını etkilemiştir. Bugün, teknik olarak iletişimi ve bilgisayar teknolojilerini birlikte düşünmek mümkündür. Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişme, üretim için her türlü bilgi akışını hızlandırıp kolaylaştırdığı gibi, zaman kullanımında sağladığı avantajlarla üretimde etkinlik ve verimliliği de artırmıştır.
Değerli milletvekilleri, raporun tekrarına düşmeden, bilgi iletişim teknolojilerinden en önemlisi olan İnternet'in çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı bazı negatif durumların da altını çizmeyi gerekli buluyorum.
Çağımızın en önemli buluşlarından olan İnternet ve diğer bilgi iletişim teknolojilerinin hayatımıza kattığı kolaylıklar şüphesiz önemlidir ancak çocuk ve gençlerimizin bu bilgi iletişim teknolojilerini ve İnternet'i kullanırken bazı risklerle karşı karşıya oldukları da bir gerçektir. Bu risklerin en önemlileri, çocukların cinsel istismarı, çocukların yaşlarıyla uyumsuz görüntü ve içeriklere muhatap bırakılmaları, aşırı şiddet içeren oyunlar nedeniyle çocukların şiddete karşı duyarsızlaşması, sanal kumar siteleri aracılığıyla çocukların ve gençlerin kumara özendirilmesi biçiminde sıralanabilir. Bunun yanında, uyuşturucu maddelerin özendirilmesi ve temin edilmesinin kolaylaştırılması, uzun süre bilgisayar başında kalmaktan dolayı çocuk ve gençlerde davranış bozukluklarının görülmesi, bedensel ve ruhsal hastalıklara maruz kalınması gibi diğer riskler de bilinmektedir. Evlerinde bilgisayarı ve İnternet bağlantısı olmayan çocuklar ve gençler, çocuklara yasak olmasına rağmen, yeterli denetimler yapılmadığından dolayı, bu oyunları oynamak için İnternet kafelere gitmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da güvenlik başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, dünya genelinde fevkalade faydaları olan ve geçen yüzyılın en önemli buluşu kabul edilen İnternet teknolojilerinin kontrolsüz kullanımı hâlinde özellikle çocuklar ve aileler üzerinde görülen olumsuz etkileri bilim dünyasının da önemli bir çalışma alanı olmuştur. İnternet'in genel kullanıcılar yönünden önemli risklerinden biri de İnternet oyunlarında, sanal alışverişlerde ve benzer sanal ticari faaliyetlerde yaşanan maddi kayıplar, çeşitli dolandırıcılık faaliyetlerine maruz kalma biçiminde olumsuzluklardır. İnternet'te gerçekleştirdiğimiz birçok işlemde kişisel verilerimizin kaybolması, çalınması ya da kötü amaçla kullanılmasını doğrudan etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Günümüzde, İnternet üzerinden oynanan çevrim içi oyun sektörü, bütün dünyada, önlenemez bir şekilde büyümeye devam etmektedir. Bu oyun süreçlerinde gerçekleşen kayıt dışı sanal ticaretin ülkemizde yılda 1 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu olumsuzlukların asgariye indirilmesi konusunda gerek ulusal gerekse uluslararası yetkili teknik kurum ve kuruluşlarla etkin iş birliği önemli bir tedbir olarak işlev görecektir.
Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalara göre, Türkiye çapında, kentsel ve kırsal bölgelerde, 9-16 yaş arası çocukların tamamına yakını İnternet'i kullanmaktadır. Araştırmaya göre, ebeveynlerin ise sadece yüzde 29'u İnternet'i kullanmaktadır. Erkek ve kadın ebeveynlerin İnternet kullanım oranları arasında oldukça büyük bir fark vardır. Erkek ebeveynlerin yüzde 49'unun İnternet kullanmasına karşın, kadın ebeveynlerin sadece yüzde 24'ü İnternet'i kullanmaktadır. Avrupa ülkelerine baktığımızda ise erkek ebeveynlerin yüzde 87'sinin ve kadın ebeveynlerin ise yüzde 82'sinin İnternet kullanıcısı olduğu bilgisini yapılan araştırmalardan edinebilmekteyiz. İnternet'i kullanmaya yetecek kadar bilgiye sahip olan çok az sayıdaki ebeveyn, ne çocuklarının teknoloji kullanımı sırasında elde edeceği imkânları ve karşılaşabileceği riskleri anlamakta ne de İnternet'te onları rahatsız edecek durumlarla başa çıkmalarını sağlayacak yardımı sağlayabilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, ortaya konulduğu üzere, sorun bilgi teknolojilerinin kendisi değil, bunların nasıl kullanıldığıyla ilgilidir.
Türkiye'de özellikle devlet kurumlarının bilgi iletişim teknolojilerini kullanma düzeyleri gözden geçirildiğinde, teknik cihazlar bakımından büyük noksanlıkların bulunmadığı ancak gerek bilgisayar, İnternet başta olmak üzere diğer bilgi iletişim teknolojilerinin kullanılması ve çalışmaları verimli ürünlere dönüştürme noktasında ve gerekse nitelikli, kalifiye personel istihdamı konusunda önemli ölçüde kurumsal stratejik ufuksuzluklar yaşandığı aşikârdır. Öyle ki Avrupa Birliği müktesebatına göre Türkiye'nin Bilgi Toplumu Strateji Belgesi'ni imzalamasına karşın, bu belgenin içeriğinde yer alan hedefleri yakalama konusunda henüz çok geride olduğu bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, raporun başlığı ve muhtevası da göstermektedir ki çocuklar, gençler ve aile kurumu konularında özellikle Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıklarına, ayrıca şehir planlamalarında çocukların ve gençlerin dikkate alınmaları noktasında Çevre Bakanlığı ile yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının bu önemli görevleri yerine getirmek için gerekli olan stratejik ve felsefi ufuk geliştirme noktasında büyük zafiyetler yaşadığı ise gerçektir. Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilerde sağlıklı bir okuma, televizyon izleme ve bilgisayar kullanma alışkanlığı geliştirme ve bunlar arasında denge sağlama konusunda uygulanabilir bir politika belirlemelidir. Bu politikalar kapsamında ilk ve ortaöğretim süresince bilgi iletişim teknolojilerine yönelik zorunlu ders saatleri artırılmalı, okulların teknik donanımı güçlendirilmelidir. Öğrenciler için, dengeli bir kitap okuma, televizyon izleme ve bilgisayar kullanma kültürü yaratmaya yönelik programlar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
İlköğretim döneminde sınıf içinde sadece ders kitaplarındaki okuma parçalarıyla yetinilmemeli, nitelikli bir okuma alışkanlığının gelişebilmesi için öğrencilerin okuma yelpazesi genişletilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin okuma ilgilerini belirleyerek bu doğrultuda öğrencilerine okuyucu rehberliği yapmalıdırlar. Ayrıca, üniversitelerin eğitim fakültelerinde okuyan öğretmen adaylarının, bilgisayar ve televizyon gibi araçların doğru ve etkili kullanımıyla ilgili gerekli dersler verilerek bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda hem mesleki hem de kişisel duyarlılık taşımak zorunda görünen öğretmenler, öğrencilerinin televizyon izleme ve bilgisayar kullanımlarının okuma alışkanlıklarına zarar vermesini engelleyecek ve öğrencilerin aktiviteleri arasında denge kurabilmelerini sağlayacak eğitim yöntemleri konusunda özel pedagojik formasyona tabi tutulmalıdırlar.
Değerli milletvekilleri, bilgi iletişim teknolojilerinden çocukları, gençleri ve eğitimcileri yararlandırmanın, popülist seçim propagandalarına sıkıştırılmış ve FATİH Projesi biçiminde kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan yüzeysel yaklaşımlarla gerçekleşmeyeceği açıktır.
Millî Eğitim Bakanlığının bilişim teknolojilerinden faydalanma adına âdeta eline yüzüne bulaştırdığı, Bakanlığın ciddi paralar harcamasına rağmen bir türlü hayata geçiremediği başka bir uygulamaya da bu konuşmamda değinmeyi önemli buluyorum.
Bu projenin muhtevası, engelli bireylere yönelik olarak rehberlik araştırma merkezleri ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine avuç içi damar okuma sistemi kurulmasına ilişkindir. Söz konusu avuç içi damar okuma sistemi, özel eğitim merkezlerinde eğitim hizmeti alan engelli çocuklarımızın, sözüm ona bu eğitim kurumlarına devam edip etmediklerini kontrol etme amaçlı ve özel eğitim merkezlerinin yolsuzluklar yapmasını engelleme amaçlı kurgulanan bu sistem, Millî Eğitim Bakanlığınca büyük harcamalar yapılmış olmasına karşın yaklaşık iki yıldır hayata geçirilememiştir. Geçtiğimiz, günlerde, Millî Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği'nde yaptığı değişiklikle, büyük paralar harcayarak kurduğu bu sistemi, bir yıl daha atıl vaziyette bırakma kararı almıştır. İki yıldır atıl vaziyette bekleyen bu avuç içi tanıma sisteminin Millî Eğitim Bakanlığına çok ciddi maliyetlerinin olduğu bilinmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının, bir türlü hayata geçiremediği bu uygulamanın bütçeye ve hazineye getirdiği yükün maliyetleri konusunda kamuoyuna bilgi vermesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı, okul öncesi çağdan meslek edinme çağına kadar bu ülkenin her ferdinin ana sorumluluğunu taşıyan, taşıması gereken bir kurumdur. Bilgi iletişim teknolojilerinden çocuk ve gençlerin faydalandırılması ve teknolojilerin risklerinden çocuk ve gençlerin korunmalarının salt mevzuat düzenlemeleriyle olmayacağını hepimiz açık bir şekilde bilmekteyiz.
Özel okullaşmanın özendirilmesi sonucu devlet okullarında nitelikli eğitimin verilmesini engelleyen yapısal kararlar, fiilî sınıf mevcutlarının hâlâ Avrupa standartlarının çok üzerinde olması, okulların yeterli donanımlardan yoksun bırakılması ile ülke genelinde uygulanan eğitim sistem ve yöntemlerinin yaratıcı, öz güvenli, çalışkan bireyler yetiştirme anlayışlarından uzak oluşu, çocuk ve gençlerin okula, okumaya karşı pozitif algılarını zayıflatan sebeplerdir.
Değerli milletvekilleri, "Her ile bir üniversite" kampanyası sonucu belki her ile bir üniversite binası yapıldığı doğrudur ancak buralarda okuyan genç bireylerin bu bölümleri nasıl tercih ettikleri, mezun olduklarında ne iş yapacakları ve bunun sonucunda oluşan "tahsilli işsiz gençlik ordusu" meselesi Millî Eğitim Bakanlığının plansız ve popülist politikalarının neticesidir. Hükûmetin sıkça şikâyet ettiği sosyal patlamalar ve gençliğin kriminalize olduğu biçimindeki algı, bizatihi annelere çocuk sayısı öneren anlayış ile nüfus artışı karşısında ve nüfusun yaş ortalamasının 30'a düşmesi karşısında nitelikli politikalar üretmekten yoksun hükûmet kurumlarının eseridir.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede çocuk yaşta insanlar kaçakçılık yapmak zorunda kalmakta, yine bu çocuklar devletin silahlı güçleri tarafından bombalanmaktadırlar. Çok uzaklara, Hakkâri'ye, Kars'a, Rize'ye gitmeye gerek yok bizce; sayın bakanlar, Ankara'nın göbeğindeki Altındağ'a çıktıklarında, bu ülke çocuklarının ve gençlerinin yaşadığı sefaleti görebilecekleridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyonlarca çocuk ana dilinde eğitim görememenin yarattığı travmalarla yaşamını devam ettiriyor. Milyonlarca çocuk açlık sınırının altında yaşamaktadır. Yüz binlerce çocuk ve genç, köy yakmalar, köy boşaltmalar, ekonomik sebepli zorunlu göçler neticesinde metropollerde kültürel, ahlaki kopuklukla birlikte ekonomik yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Binlerce çocuk ve genç, otuz yıldır yaşanan savaş neticesinde, savaşın ortaya çıkardığı travmalarla başa çıkmaya çalışmaktadır. Binlerce çocuk işçi bu ülkede mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu ülkede binlerce çocuk ve genç -Soma'da olduğu gibi- babasını iş kazalarında kaybetmenin acısıyla ve korkusuyla yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, son olarak bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımında ifade ve bilgiye ulaşma özgürlüğü konusuna da değinerek konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Twitter'in yasaklandığı ve Anayasa Mahkemesi kararıyla açıldığı ve dünyanın en yaygın paylaşım sitelerinden biri olan YouTube sitesinin yasaklandığı ve yine Anayasa Mahkemesi kararıyla açılabildiği bir ülke yurttaşı olmak gurur verici bir durum değildir. Özerk bir kurum olması gereken Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Hükûmete direkt bağlı karar mekanizmalarıyla yönetiliyor olması, bu kurumların özerkliği ilkesinin yanında, özellikle insan hak ve hürriyetleri, ifade hürriyeti bakımlarından evrensel hukuk normlarından oldukça geri ve kaygı verici bir uygulamadır.
Değerli milletvekilleri, ifade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'ucu maddesinde "Kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğü." olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda ifade özgürlüğü, fikirlerin, kanaatlerin her türlü mecrada ve her formda dışa vurulmasını kapsamaktadır. Bu özgürlük demokrasilerin vazgeçilmez değerleri arasında yer almaktadır. İfade özgürlüğü, hem kendi fikirlerini ifade etme hem de ifade edilen fikirlere, bilgilere ulaşma yoluyla bireyin kendini gerçekleştirmesi için gerekli ortamı hazırlamaktadır. Bugün, bu sebeplerle ifade özgürlüğünün temin edilmediği bir ülkede ileri demokrasi iddiası absürt kaçmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Freedom House'un 2013 İnternet'te Özgürlük Raporu'na göre Türkiye "kısmen özgür" statüsünde yer alıyor. Rapora göre, Nisan 2013 itibarıyla Türkiye'de 29 bin site engellenmiş durumda. Bugün ise şimdiye kadar engellenmiş olan sitelerin sayısı "Engelli Web" verilerine göre 40 bini aşmış durumdadır. Oldukça vurucu diğer bir istatistik ise bu kararların yüzde 89'unun Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından verilmiş olmasıdır. Raporda TİB'in özerk olmaması ve karar alma sürecinin şeffaf olmaması konusundaki eleştiriler de ifade edilmektedir.
Ayrıca, raporda, 5651 sayılı Kanun'un çocukları korumak amacıyla düzenlenmiş olmasına rağmen, uygulamada Atılım, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Keditör, Günlük gazetesi ve Fırat News gibi haber sitelerinin mahkemelerce engellendiğine işaret edilerek yetişkinlerin de bilgiye ulaşımlarının kısıtlandığı belirtilmiştir.
Sınır Tanımayan Gazetecilerin 2012 İnternet Düşmanları Raporu'na göre ise, Türkiye gözetim altındaki ülkeler arasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnternet'e erişim yasakları pek çok evrensel değerle ilintili bir konudur. İfade özgürlüğü başta olmak üzere, eğitim ve öğrenim özgürlüğü, bilim özgürlüğü, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı, insan onuruna saygı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti, ayrıca, basın özgürlüğü, mülkiyet hakkı, ailenin korunması ve çocuk hakları, çalışma hürriyeti, öze dokunma yasağı, ölçülülük ilkesi gibi hak ve özgürlük değerleri İnternet'e erişim yasaklamaları karşısında dikkate alınması gereken kavramlar olarak belirtilebilir.
İdare, kolluk yetkisi kapsamında yasaklama getirirken "öze dokunma yasağı"nı ihlal etmemeli, ölçülü olmalı, tabir yerindeyse, badem çekirdeğini kırmak için balyoz kullanmamalı, uluslararası hukuk gereklerini göz ardı etmemelidir. Otorite-özgürlük tartımında demokratik hukuk devleti olmanın bir gereği olarak özgürlükten yana tercihte bulunmalıdır.
Bu anlamda, ümit ediyoruz ki bu rapor önceki raporlar gibi unutulup sadece yazılı bir belge olarak değerlendirilmez veya ilgili bakanlıklar komisyon raporunu dikkate alırlar.
Raporun, tüm eksikliklerine rağmen, geleceğin özneleri olan çocuklar ve gençlerin gerçek sorunlarının tespiti ve çözümü noktasında önemli bir basamak olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)