| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDA İZİNSİZ İKAMET EDEN KİŞİLERİN GERİ KABULÜNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.06.2014 |
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 554 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmelere başladığımızdan bu yana, özellikle muhalefetten arkadaşlarımızın Suriyeli sığınmacılarla, bizlere -canlarını, mallarını, namuslarını- güvenerek kendilerini Türkiye sınırlarına atmış o masum insanlarla ilgili söylediklerini dinleyince sadece içimden "Allah kimseyi zalimlerin merhametine teslim etmesin." demek geçiyor.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bu anlaşmayı sadece bir geri kabul anlaşması şeklinde değerlendirmenin ben bir eksiklik olduğunu düşünüyorum, eş zamanlı sayabileceğimiz vize muafiyeti anlaşmasıyla birlikte değerlendirilmesini önemli buluyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Anlaşmada öyle bir muafiyet yok ya!
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu açıdan da bakıldığında, ta 1950'li yıllardan bu yana değerlendirecek olursak, Avrupa Birliği serüvenimizde çok önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım.
Değerli arkadaşlar, hem Avrupa'da birtakım Türkiye karşıtı, Türkiye düşmanı çevrelerin özellikle yaratmak istediği algı gibi hem burada muhalefetten arkadaşların yaratmış olduğu birtakım algılar gibi, Türkiye, aslında Avrupa'nın kapısına muhtaç bir ülke değil. Bunu, ben, bir Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi olarak, yine Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı olarak, Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenterler Asamblesinde İçişleri, Güvenlik ve Adalet Komisyonu Başkanı olarak bütün temaslarımızda edinmiş olduğum izlenimlerden yola çıkarak söylüyorum.
Bunu bir örnekle de örneklendirmek istiyorum: Bundan yaklaşık beş, altı ay kadar önce, Avrupa Parlamentosu gruplarından ECR Grubu Türkiye'ye bir ziyaret düzenlemişti. Gaziantep Milletvekiliyim. Nizip'teki kampımıza Avrupa Parlamentosu üyesi arkadaşlarımız üç günlük bir ziyaret düzenlediler. Kamplardaki Suriyeli insanlara, Suriyeli kardeşlerimize verdiğimiz hizmetleri görünce Türkiye'ye teşekkür ettiler ve bugüne kadar bütün dünya üzerinde karşılaşmış oldukları kamplar arasında da en iyi kamplar olduğu övgüsünü bize ilettiler. Bu, Türkiye açısından gurur ve onur duyulacak bir durumdur, tespittir. O ziyaretleri sırasında birkaç tane ECR'a üye birkaç milletvekili, Avrupa Parlamentosuna üye milletvekili arkadaşımız bana şunu sordular, dediler ki: "Ya, -biz- Avrupa ekonomisi bir irtifa kaybetme sürecinde, daralma sürecinde, irtifa kaybediyor. Neden Türkiye Avrupa Birliğine girme konusunda bu kadar ısrarcı? Bizim ekonomimiz bu kadar daralırken, küçülmeye giderken, irtifa kaybederken Türkiye'nin ekonomisi meydan okuyan, dirençli bir ekonomi hâline geldi." Bunu, Avrupa'da hangi parlamenterlerle görüşürseniz görüşün, ikili görüşmelerinizde -ister sizler görüşün ister bizler görüşelim- bu cevabı mutlaka, bu tespiti mutlaka size iletirler. Ben de kendilerine Sizin ekonominiz irtifa kaybediyor olabilir. Biz, Avrupa Birliğiyle her şeyden önce ortak bir coğrafyayı paylaşıyoruz, ortak bir tarihimiz var, bunun içerisinde gerilimler, çatışmalar da olsa. Siz irtifa kaybettiğinizde, aşağıda sizi tutabilecek güçlü kollara, güçlü ellere ihtiyaç var; biz Avrupa Birliğine bunun için girmek istiyoruz." diye esprili de bir yanıt vermiştim. Bunu kabul edersiniz veya etmezsiniz, ekonomik göstergelere de baktığınızda, bunun ne kadar net olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Değerli arkadaşlar -aslında zaman da kısaldı, beş dakikaya birçok şeyi sığdırmak çok kolay değil- şu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: Türkiye, Avrupa'ya açılan, zengin dünyaya açılan bir coğrafyada bir kapı konumunda. Biz, bu tür göçlerle, legal ve illegal göçlerle her zaman karşı karşıya kalmak durumundayız. Biz bu anlaşmayı, bu sözleşmeyi imzalasak da imzalamasak da bu tür göçlerle her zaman karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bu anlaşmayı, sadece daha güçlü bir sınır yönetimi, daha güçlü bir vize politikası ve sınır yönetimimizle alakalalı birtakım kamu kurumlarımızın imkân ve kabiliyetlerinin güçlendirilmesi noktasında, imkân ve kabiliyetimizi artırma yönünde bir destek mahiyetinde algılamakta fayda var.
Ben, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok da fazla müdahale etmeden dinlediğiniz için ayrıca saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)