| Konu: | HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 26.06.2014 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu üzerinde söz almış bulunuyorum. Kumpas kültürünü desteklemeyen, bu işe aracı olmayan, sözünü yiğitçe söyleyen, başkasının ne konuştuğunu merak edip gözetlemeyen, kendisinin ne konuştuğuna güvenen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasal olmayan telefon dinlemeleri Türkiye'de büyük bir hukuksal ve toplumsal sorun niteliğini kazanmıştır. Hesabına geldiği zaman yasa dışı dinlemelere sessiz kalan, hesabına gelmediği zaman ise feryat figan eden Hükûmet ise bu konunun tek sorumlusudur diyebilirim.
Değerli arkadaşlarım, bu sorunların araştırılması amacıyla bir komisyon kurulmasına yönelik ilk teklif İzmir Milletvekilimiz Sayın Rıza Türmen tarafından verilmiştir ve tarih Haziran 2011'dir. 2011 Haziranında feryat eden Cumhuriyet Halk Partisinin, "Telefon dinlemeleri yasa dışıdır, Hükûmet de bunun içinde olabilir." diyen Cumhuriyet Halk Partisinin feryatları duyulmamış, ne zamanki ucu azıcık Hükûmete dokunmaya başlayınca Ocak 2013 tarihinde yani bir buçuk yıldan daha fazla bir zaman sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir komisyon kurulmasına karar verilmiştir ve bu Komisyon çalışmalarını 2013 yılında yani 12 Haziran 2013 tarihinde tamamlamış ve raporunu Başkanlığa sunmuştur. Üzerinden bir yıldan daha fazla bir zaman geçtiği hâlde, Hükûmet de bas bas bağırıp "Ben de bu telefon dinlemelerinden mağdurum. Ben de böceklerden mağdurum." dediği hâlde bugüne kadar bu raporun konuşulması ertelenmiştir çünkü bu rapor da -birazdan göreceğiniz üzere- yine Hükûmet ve Başbakan tarafından istismar edilecektir.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan partisinin bir grup toplantısında "önlenemediği için utanılması gereken bir hukuksuzluk" olduğunu söylemiştir yasa dışı dinlemelerin. Evet, doğru; evet, siz, eğer yasa dışı dinlemeleri önleyemiyorsanız bu ayıptır ve utanmanız gerekir ancak bunu söyleyen Başbakan hemen arkasından dönüp Genel Başkanımızın attığı her adımın izlendiği ve takip edildiğini de büyük bir onurla, gururla söylemiştir. Ancak, ne zaman ki Başbakanlık ofisindeki böcekler ortaya çıktı, iktidarın kirli işlerinin deşifre olma ihtimali yükseldi, o zaman herkesin etekleri tutuştu, hele ki 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluklar nedeniyle bu işin ucu Hükûmete dokunmaya başladı ve konu gündeme getirilmeye başladı.
Tabii, bu konu aslında çok daha önce gündeme getirilebilirdi. Niye bugün getirildi, niye bugüne kadar bekletildi? Çünkü önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var, AKP her zaman olduğu gibi "Neyi istismar ederim?"in peşinde. Burada Başbakanın meydanlara çıkıp yine mağdur edebiyatı yapmasını ben bekliyorum, göreceğiz, bakacağız. Bu rapor burada konuşulduktan sonra Sayın Başbakan Cumhurbaşkanlığı için çıktığı meydanlarda acaba "Ben de dinleniyordum, benim de ofisime böcekler koydular. Ah bunlar ah, ah bu paralel vah." deyip acaba propaganda yapacak mı? Bütün bunların hepsini birlikte göreceğiz ve değerlendireceğiz.
Bugüne kadar siyaseten çıkarınıza ne geldiyse onu gündeme aldınız, bugün de siyaseten bu çıkarınıza geldiği için bunu gündeme aldınız. Hâlbuki rapor biter bitmez gündeme alsaydınız biz de bu şekilde bir düşünceye kapılmayacaktık ve sizi bu şekilde itham etmeyecektik. O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu konu istismar konusu edilecektir diye de endişe ediyorum. Evet, biz endişe ediyoruz ama Başbakanlıkta oturan istismar uzmanı zat da yavaş yavaş yeniden dinlemelerden şikâyet etmeye başladı, bu da bizim söylediklerimizin doğru olduğunu ifade ediyor.
Peki, değerli arkadaşlarım, acaba bu dinlemeler, iktidarın işine yarayan bu dinlemeler size bir atasözünü hatırlatıyor mu? Hatta bu atasözünü biraz daha modifiye edebiliriz, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." diye bir söylem var, size dokunmadığı sürece, hatta bu atasözünü "Bana hizmet eden yılan bin yaşasın." diye de değiştirebiliriz sizin sayenizde. Ne zamanki size dokunmaya başladı, bu durumda etekleriniz tutuştu.
Peki, komisyon çalıştı, bir rapor hazırladı. Bu rapor doğrultusunda acaba neler yapılmalı, şimdi bu konuya biraz zaman ayırmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok basit işler yapacaksınız, hep birlikte yapacağız. Dört tane önemli noktayı hep birlikte dikkate alalım ve üzerinde çalışalım.
Eğer bir dinleme hukuka aykırı ise bununla mutlaka mücadele edilmelidir. Bunun için de, 2011 yılından beri yine Sayın Rıza Türmen'in verdiği bir kanun teklifi var, CMK 174'e bir ekleme yapıyor ve diyor ki: "Mahkeme, hâkimin iddianameyi kabul etmeyerek iddia ettiği durumlar konusunda, bunlardan birisi olarak hukuka aykırı delilleri de koyuyor." Yani, siz hukuka aykırı bir dinleme yaptıysanız, hukuka aykırı bir delil elde ettiyseniz bunu kesinlikle kullanmanız mümkün değildir diyor. Yasa teklifi rafta, tozlarını silkeleyip indireceksiniz, hemen geçireceğiz eğer bu raporu istismar etmeyecekseniz ve samimiyseniz. İlk yapacağınız şey bu. Hukuka aykırı olan dinlemelerden hepimizin derhâl kurtulması lazım.
İki: Eğer dinleme kararı bir hâkim tarafından verilmişse yani şeklen hukuka uygunsa, o zaman yapılacak olan işlem hâkimin verdiği kararın ne kadar hukuka uygun olduğunun araştırılmasıdır yani öyle hâkimler gördük ki, kendi telefonunun dinlenmesi için de altına imza atmış; öyle işler gördük ki "terör suçu" diyerek hâkimin önüne bazı evraklar getiriliyor, imzadan sonra başka telefon numaraları ekleniyor. Neden? Çünkü, burada bir katakulli yapılıyor ve hâkime sunulan telefon numaralarının karşısında isim yok, bir gizlilik ibaresi var. Bu nedenle, hâkim kim için dinleme kararı verdiğini dahi bilmiyor. O yüzden, bunun önüne geçmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dinleme kararlarında olması gereken nitelikleri derhâl bizim iç hukukumuza almamız gerekiyor, zor bir şey değil. "Biz bu işi istismar etmeyeceğiz, biz gerçekten hukukun üstünlüğünü savunuyoruz ve samimiyiz." diyorsanız -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunun için size yol göstermiş, biz de bir teklif vermişiz- buyurun, hemen yasalaştıralım. Ne diyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi? Diyor ki: "Bir hâkim eğer bir dinleme kararı verecekse suçun niteliği dinleme kararında açıkça yazılmalıdır." Yani, hangi kişi o suçtan yargılanacaksa bunu mutlaka yazmak gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ayrıca, mutlaka dinleme süresini yazacaksınız kardeşim diyor. İlanihaye dinleme olmaz, terör suçu yazdın, dinlemeyi uzat babam uzat, uzat babam uzat! Böyle bir şeyi söz konusu bile edemezsiniz diyor ve ne yapacağınızı size gösteriyor. Hemen gelin, bu kararları çıkaralım ve iç hukukumuza bunları aktaralım.
Üçüncü olarak yapmamız gereken en önemli şey, suç ile ilgili konuşmaların ayıklanmamasını mutlaka ortadan kaldırmamız lazım. Yani, hâkim bir dinleme kararı veriyor ve bu dinleme kararını evrensel hukuk, uluslararası hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önerileri doğrultusunda veriyor ve siz bu insanları dinliyorsunuz ancak bu dinlemeler arasında suçla ilgili olmayan konuşmalar var. Yani, o kişi eşiyle konuşuyor, o kişi bir başkasıyla konuşuyor, suçla bir ilgisi yok. Bunun mutlaka mutlaka ayıklanması gerekir, bunun için de Ceza Muhakemeleri Kanunu'na özel bir hüküm eklemek yeterlidir ama yine istismar etmeyecekseniz. Sayın Başbakanın "Bunun neresi özel kardeşim, genel, genel." dediğini "tape"lerden çıkarıp sizin de dikkatinize sunmam mümkündür. Çözüm için adım atmayan, sadece meydanlarda "paralel", "paralel" diye söyleyip bunu da istismar eden "tape"leri de yine dikkatinize sunarım.
Dördüncü olarak yapmamız gereken belki de en önemli şeylerden bir tanesi, dinleme ile basının ilişkisini kurmaktır. Bakın, bir hâkim kurallara uygun bir şekilde, AİHM kurallarına uygun bir şekilde karar verdi 1'inci, 2'nci maddede önerimize göre. Sonra, bu 2 kişi arasındaki suçla ilgili olmayan konuşmaları ayıkladınız ve işleme başladınız. Ancak, basın bir şekilde bunu ele geçirdi ve yaymalı mı yaymamalı mı... İşte, burada basın özgürlüğünü mutlaka demokratik toplumlarda ele almak zorundayız ve demokratik toplumlarda basının özgür olduğunu ve bu bilgileri kullanabileceğini ancak kişisel hakları ciddi anlamda istismar eden konularda da bazı engellemeler getirilebileceğini yine karara bağlamamız lazım. Bunu söylerken de siyasetçilerin eleştirilmesinin normal insanlara göre değerlendirilemeyeceğini hatırlatmam gerekiyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)