GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:109
Tarih:26.06.2014

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye'de gizli dinleme, haberleşme hürriyetinin ihlali, kişilik haklarının ihlali, özel hayatın ihlali, insan hakları ihlali günlük, sıradan, rutin bir olaydır. Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Genelkurmay Başkanının, üst yargı mercilerinin, hâkimlerin, bunların dinlenmesi de günlük, rutin bir meseledir. Çünkü, bu dinlemeleri, Özel Harp Dairesinden Genelkurmaya, Genelkurmaydan tutun NATO hiyerarşisine, NATO'dan tutun Emniyetimize, Jandarmamıza, oradan tutun dedektiflik bürolarına, oradan tutun özel güvenlik şirketlerine, oradan tutun kişilere, mafyaya kadar herkesin herkesi dinleyebildiği, dinleme özgürlüğünün sınırsız olduğu bir Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz. Bu kadar açık dinlemenin olduğu bir başka ülke örneğine rastlamak mümkün değil.

Şöyle bir baktım yani -AK PARTİ'nin aklında hep "2002 öncesi ve 2002 sonrası" diye bir kıyaslama vardır- 2002 öncesi ne yapılıyordu? Dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı, Emniyet Genel Müdürlüğünde telekulak skandalıyla ilgili 3 Haziran 1999'da ifade veriyordu. Süleyman Demirel, sorgu tarihi 21 Ağustos 1998. Bülent Ecevit'in ev telefonu üzerinden sorgu tarihi... Başbakanlık Özel Kalem, Yargıtay, Dışişleri, Tuğrul Türkeş'ten tutun DYP Genel Merkezine, MHP'ye, CHP'ye, MGK Genel Sekreterliğine kadar... Bu, 2002 öncesi, sizin döneminizden önceki dönemin dinlemeleri.

Sizin döneminizde, teknik daha çok gelişti, dinleme cihazları gelişti. Artık, küçük bir düğme, bir kalem, bir anahtarlık; her şey bir dinleme cihazına, bir kayıt cihazına, bir görüntü alma cihazına dönüştü. Şimdi, bütün bu gelişmelere baktığımız zaman, Orta Doğu'da stratejik bir konumda olan Türkiye'nin güvenlik ve istihbarat zaafının korkunç açıklarından... Ajanlar cirit atarak, yuvalanarak her alanda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde, MİT'in içinde, Emniyetin içinde, Dışişlerinin içinde cirit atıyorlar, kadrolu gibi çalışıyorlar. Yani o kadar rahat ki anlık görüntülerle, e-maille, anlık İnternet erişimleriyle bunu yapıyorlar. Bunların bir kısmı özel yetiştirilmiş; bir kısmı silah alım satım trafiğinde, bir kısmı enerji ve güvenlikle ilgili yatırım alanlarında; bir kısmı bazı ülkelerde karışıklık yaratmak, provokasyon yapmak, siyasi istikrarsızlığı sağlama çabası içinde. Hepsi medyayı dinliyor, gözlüyor; medya da herkesi bu kanalların üzerinden dinliyor, gözlüyor, haber yapıyor; haberi alıyor, haber ondan sonra da ertesi gün basına servis ediliyor.

Şimdi, bakın, siber güvenlik bir kenara, manuel güvenlik dahi sağlanamamış bir sistemden bahsediyoruz. Çünkü dinleme, şantaj, kaset... Allah aşkına, bana Hükûmet çıkıp "Ya, gizli telefon dinleyen filan kişiyi yakaladık, hakkında şu işlemi yaptık, ceza aldı." diye bir kişi gösterebilir mi? En son Başbakanın böcekleriyle ilgili bir yakalama var, 5 kişi. Bu yakalama... Mahkeme ne diyecek, bilmiyoruz.

Şimdi soruyorum... Bu ülkede herkes dinleniyorum, herkes izleniyorum kaygısını taşıyor. Herkes evimde, büromda kayıt cihazları var; elektrik fişlerinden avizelere, avizelerden kalemliklere, kalemliklerden bardaklıklara, hepsinde... Bu aksesuarlar hayatın her alanında var ve geliyor gizli dinleme, gizli takip, gizli delil, gizli soruşturma, gizli istihbarat, gizli emir; yok devlet sırrı, yok gizlilik kaydı; yok MİT, yok özel yetkili savcı, özel yetkili mahkeme... Bu ülkede herkes düşman ilan edildi, herkes özel yetkili mahkemelerde, acımasızca cezaevlerinde uzun yıllar tutuldu arkadaşlar. Belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, siyasi parti temsilcilerimiz hâlâ içerideler. Ergenekon, Balyoz, şike davası Anayasa Mahkemesinden döndü diye bu çarkın düzeldiğini hiç kimse sanmasın. Bu çark aynen işliyor çünkü korunuyor bunu yapanlar, yapanlar tek tek biliniyor ve korunuyor. İşte, bu koruma en sonunda Hükûmete dönmüştür. İster "paralel" deyin, ister "derin" deyin, ister "resmî güçleri uhdesinde barındıran çeteler" deyin, 17 Aralıkta Hükûmetin yakasına yapışmıştır, bakanlarını, çocuklarını, Başbakanın çocuklarını dinleme kayıtlarına... Bu kayıtları da fotoğraflarıyla, teknik takibiyle basına servis edecek noktaya kadar gelmiştir.

Peki, Başbakana bunu yapanlardan, bakanlara bunu yapanlardan, bakanları sorumlu tutup istifasını sağlayanlardan, bunlardan tutuklanan var mı? Birkaç savcının görev yeri değişti, birkaç emniyet müdürünün görev yeri değişti, bunlara "paralel" denildi. Başbakan çıktı, bir düşman yarattı. Türkiye'de âdettendir, herkes bir düşman yaratır. Ya "dış mihraklar" der, ya "bölücülük" der, ya "irtica" der, ya "laiklik" der, ya bilmem ne der bir düşman yaratır; sonra kendi yetmez kendine, bir de paralel bir düşman yaratmaya başlar. Hukuk devletlerinde hukuku, yasayı çiğnemiş birisi varsa onun evrakını tutar savcılar, yargının önüne çıkarır. Hükûmetlerin görevi de budur. Eğer bir hükûmetin emrinde 2 milyon silahlı güç varsa, bunun 550 bini, 80 bin korucuyu da kattığınız zaman 630 bini kolluksa, silahlı kolluk, polis, jandarma, korucu, sahil güvenlik ve 600 binlik bir ordu Türk Silahlı Kuvvetleriyse, elinizin altında TİB Başkanlığı varsa, elinizin altında BTK varsa, elinizin altında GES Komutanlığı varsa, elinizin altında MİT varsa kim yapıyor bu dinlemeleri teker teker çıkarırsınız ortaya arkadaşlarım.

Ben size şunu açık söylüyorum: Bu Araştırma Komisyonunun bir üyesi olarak -ilk geldiğim gün verdiğim araştırma önergelerinden biridir- şunu Komisyonda arkadaşlarıma açık açık ifade ettim: Bu dinlemeyi yapanların, kaydı yapanların, hukuku çiğneyenlerin, birilerinin hesabına çalışanların yüzde 80'i kamu görevlisidir. Bu söylediklerimizin hepsi teker teker doğru çıktı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığında bütün başkanlar ve ekibi defalarca değiştirildi arkadaşlarım. Yine, İncek'te TİB'in binasını bilirsiniz, İncek'teki TİB'in binasından kabloların başka merkezlere aktarıldığı, başka merkezlerin TİB'in bütün bilgilerini kontrol ettiği, dinlediği, depoladığı, sildirdiği basına ve kamuoyuna yansıdı, Başbakan bunun izahatını yaptı. Şimdi, sizin emrinizdeki kamu görevlisi bu dinlemeyi yapıyorsa, kayıt tutuyorsa, yayıyorsa sizin ne yapmanız gerekir? Yasal düzenleme yeridir Meclis. Burası keyif, şikâyet mercisi değil arkadaşlar.

Biz ne yaptık? Geldik, bu Meclise 20 maddelik kanun teklifi verdik arkadaşlar. Bu 20 madde bilişimle ilgili, İnternet'le ilgili, gizli dinlemeyle ilgili, bunu yayanlarla ilgili, suç işleyenlerle ilgili; bunların caydırıcı olarak cezalarının düzenlenmesini teklif ettik. Kabul edildi bu. Hükûmet "Hazır bir çalışma, bu arada da bunlar oluyor." dedi ve kabul etti ama yetmedi. Bir şey söyledik, bu olayı kökten çözmediğimiz zaman, eğer piyasada ekmek peynir gibi satılıyorsa dinleme cihazları -lazerle dinlemelerden tut her türlü böceğe kadar- bunu denetleyemiyorsak, GSM şirketleri çok rahatlıkla yabancı güçlerin emrine girip dinlemeleri açabiliyorsa; Türkiye'de İnternet, TTNET, TELEKOM üzerinden özelleştirilip yabancıları çektiğiniz bu alanda istediği bilgileri alıp kişisel verileri dağıtabiliyorsa dinlenirsiniz dedik. Sizi dinlerler, sizi izlerler, sizi ketenpereye getirirler, sizi rezil ederler, size her şeyi yaparlar dedik. O zaman bu ülkede hukukun işlemesi lazım. Birilerinin anlaması lazım, milletin mahremine girip, onun kasetlerini çekip, siyaseten şantaj olarak kullanmak ahlak çöküntüsüdür arkadaşlar rezilce bir davranıştır, çukurca bir davranıştır, kötü bir davranıştır. Bunu mahkûm etmeden hiçbir yere gidemezsiniz.

Şimdi, bu gizli dinlemenin her alana bu kadar yayıldığı ülkemizde ne cihazların hukuku var ne dinleyenlerin hukuku var ne de dinleyenleri de dinleten bir hukuk var arkadaşlar.

Size burada, bu raporun içinde verdiğim öneriler var. Bu önerilere, bu raporda her milletvekili arkadaşımın özenle bakmasını istiyorum. Burada idari dinleme olayıyla ilgili, idari dinlemelere son verin, denetleyin dedim; sadece müfettiş, idare değil, bu dinlemeleri bizatihi gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Meclis yapmalıdır.

Meclis, İç Tüzük değişikliği konusunda o aralar çalışma yapıyordu, gittiğimiz ülkelerde bunun örneği vardı. Nasıl ki MİT'in, istihbaratın denetlemesiyle ilgili bir Komisyon kurduk burada... Onu da sordum, o Komisyona AK PARTİ hâlâ üye vermemiş.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Verildi, verildi.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bugün verdiniz mi? Aklınıza gelmiş hele şükür. Yani bu MİT Komisyonu sizin teklifiniz olarak geldi.

Bakın, arkadaşlar, şu Hükûmete o kadar beleş akıl veriyoruz ki verdiğimiz fikirleri, beleş aklın hiçbirini kullanmasını bilmiyor. Dedik İç Tüzük'te bir Meclis denetimi yapalım, bir komisyon kuralım -bunu Londra'da gördük parlamentoda, Washington'da gördük, Paris'te gördük- İç Tüzük'te Mecliste her parti grubundan 2'şer milletvekilinin oluşturacağı bu gizli dinlemeleri denetleyen bir komisyon olsun Meclis adına. Yani, bu, herkesin hayatına girdi, tehlikeli bir durum, bunun hukukunu oluşturalım. Nasıl yapalım? Bu önleyici, istihbari olan konularda zaten MİT'in özel kanunları var -MİT'in "sır"dı, "devletin gizliliği"ydi, bilmem neydi kaydı altında, ayrı bir konu- ama Emniyetin, Jandarmanın, TİB'in, BTK'nın yaptığı dinlemeler, adli dinlemeler, yargı kararları hukuka uygun mu, değil mi, bu Meclis denetlesin ve buna uymayanlar hakkında gereği yapılmak üzere işlem yapılsın. Biz İnsan Hakları Kurumunu niye kurduk bu Mecliste? Ombudsmanlık kurumunu niye kurduk? İdarenin işlemlerine karşı mağdur olan vatandaşı korumak için kurmadık mı?

Şimdi, bu önleyici dinlemeler gizli dinlemelerin yüzde 70'ini oluşturuyor arkadaşlar. Yani, uzatmalı çavuş bile istediği yerde sizi dinleyebilir, bekçi düzeyine inmiş; poliste bekçi düzeyine, Jandarmada uzatmalı çavuş düzeyine kadar dinleme, kayıt olayı inmiş durumda. Bunun pervasızlığını artık siz takdir edin. Düşünün ki bunun denetimi yok ve amirleriyle ilgili dinleme yapıyorlar. Gıcıklık olsun yani bazen anlaşamayabilir insanlar.

Bu adli dinlemelerde, yine, söyledik, hâkimler, mahkeme incelemiyor. Ne demek "katalog suç"? Varsa ciddi delil dinlersin, dinlediğin insanların kayıtlarını yaymazsın. Dinleme yaparsın, bunun şüphe karineleri olur, koyarsın ama bizde öyle mahkemeler var ki koskoca başkentte 8 tane ilçede üç ay boyunca dinleme kararları verdiler. Patagonya mı burası? Herhangi bir diktatörlükte, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir karar verilemez. Medya mensuplarını kod adlarıyla dinlediler. Mahkeme hâkimleri -ben gözümle görmesem inanmazdım- kendi telefonunun altına dinleme kararı vermiş. Niye? Efendim, örgütlü suçla mücadele, terörle mücadele... Ee, buna karşı çıkabilir mi? Telefonlar da üstte sıralı. Maşallah, paket paket 100 tane, 200 tane telefon yazıyorlar? "Niye dinliyorsunuz?" "Bunlar tehlikeli." Kardeşim, bu kadar tehlikeli de Suriye savaşından bu yana üç yıldır senin sınırların kevgire çevrildi; bir taraftan El Nusra giriyor, bir taraftan IŞİD giriyor, bir taraftan El Kaide giriyor, bir taraftan herkes giriyor. "Bu ülkede sen neyi, nasıl gördün, denetledin, izleyebildin?" diye sormazlar mı? Bunu izleyen, denetleyen bir Parlamentodan söz edebilir misiniz? Edemezsiniz arkadaşlar çünkü izlemenize, denetlemenize gerek yok. VIP salonlarında ara sıra şöyle bir etrafınıza bakın, o unsurlarla karşılaşırsınız.

Şimdi, arkadaşlar, çok ciddi konular var önerilerimizin içinde. Dünyanın hiçbir yerinde milletvekilleri dinlenmez ama Türkiye'de dinlenir. Bakan çıkar bu kürsüde de "Dinledim." der, ona bir şey olmaz.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Dünya 1'incisi olmak güzel bir şey.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani "Suç işledim." diyor, savcısı harekete geçmiyor. Biz burada iki kelime dediğimiz an savcıların hepsi bizim için mesai yapıyor. Ne iştir, anlamadık.

Bakın, avukatların, müdafilerin sır saklama yükümlülükleri var, ülkelerde bunların dinlenmesi şarta bağlıdır. Ama, sadece ofis telefonu hariç, üzerindeki cep telefonu, ev telefonu, hepsi dinlenebiliyor. Bazı meslekler vardır meslek sırrı gerektiren. Doktorun da meslek sırrı var, mali müşavirin de var, avukatın da var. Bunların belli bir kontrolden sonra dinlenmesi gerekir. Bunların hiçbirisi bizim hukukumuzda yok, bunu getirelim dedik. Komisyon üyesi AK PARTİ'li avukatlara söyledim. Sayın Başer kendisi burada, kendisi dinleme mağdurudur, Araştırma Komisyonu divanında görev yaptı. Kardeşim, terzi söküğünü diker önce değil mi? Yani şimdi soruyorum size: Size bu kadar beleşten öneri verdik muhalefet olarak, şunu yapın dedik, yapmadınız; 17 Aralığa takıldınız. Size dedik bunu yapın, yapmadınız; 25 Aralığa takıldınız. Size dedik bunu yapın, yapmadınız; Başbakanın etrafında böcekler dolaşıyor. Yahu bir şey değil, biz de canlı böcekler dolaşıyor artık, canlı canlı. Vallahi, billahi bu elektrik, bu priz miriz böceklerinden başka canlı böcekler dolaşıyor, üstleri ötüyor, her tarafları ötüyor, kimisi ağustos böceği gibi.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Karafatma.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani onun tarihte milat öncesine ilişkin bir kutsallığından da bahsederler Mısır tarihinde. Bilmiyorum, bilen var mıdır, onu iktidar bizden iyi bilir.

Şimdi, İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda böyle bir denetim komisyonunun kurulması konusunda 4 parti anlaştık ama bunu kuramıyoruz. Peki, bilgilerin "save"lenmesi, korunması, keyfiyetin önlenmesi, iletişimin denetlenmesi için yasal düzenleme... Kaç tane yasal düzenleme getirildi buraya? Yok. MİT ile ilişkilerde MİT Komisyonu kuruldu, akıl verme komisyonuna çevrildi, bizdeki Meclis MİT Komisyonu akıl verme komisyonu, denetleme komisyonu olmayacak.

Barış ve çözüm sürecinde arkadaşlar, bu dinleme olayı çok çok önemlidir. Eğer barış ve çözüm süreçlerinde provokasyona maruz kalmak istemiyorsanız bu çözüm süreçlerinde birilerinin birilerini denetleyerek, dinleyerek, birbirinin karşısına getirerek birtakım provokasyonlar tezgâhlanmasını önlemek istiyorsanız bu alanı kontrol edeceksiniz, bu alanda hangi ajanların cirit attığını bileceksiniz. Ve Hükûmetin öncelikle bunu bilip önlem alması gerekiyor. Biz bütün partiler olarak buna hazırız, raporu yazdık, fikrimizi verdik, önerimizi yaptık, gerisi Hükûmetin yapması gereken şeylerdir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)