GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNE VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE YÖNELİK İHLALLERİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:109
Tarih:26.06.2014

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanın dediklerini aslında biz zaten daha önce bu Komisyon kurulduğunda muhalefet şerhi olarak bu kitaba yazdık, ben yazdım; arkadaşlarımız da yazmıştır bazı şeyleri. Teorikte bunlar iyiydi ama hepsini es geçtiniz o gün çünkü böyle bir 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonu olmadığı için bu konu sizin ilginizi çekmiyordu o zaman. Niye çekmiyordu? Bak, o gün söylediklerimi bugün yine söylüyorum, o gün de aynı şeyleri söylemiştik. Bizim Komisyon olarak gittiğimiz tüm kurumlarda şöyle çok, gerçekten de insanı rencide edecek şöyle gelişmeler yaşanıyordu: MİT'e gittiğimizde bize bakıp bakıp, garip garip adamları gösterip "Biz bu kerizleri uyuturuz." tarzında, "Bu Komisyondan da bir iş çıkmaz." tarzında bizi postalamaya çalışıyorlardı. Ya, arkadaşımız da yanınızda, ben de biliyorum neler olduğunu neler bittiğini, hep beraber çalıştık. Üstelik de yanınızda, şimdi, Sayın Başer de dâhil olmak üzere, Adana milletvekiliniz de dâhil dediler ki: "Ya, milleti dinliyorlar." diye kendileri söyledi. Ya, onlarla ilgili işlem yapmamışsınız. Bırakın onları, yapmadınız. MİT'te, Emniyet İstihbaratta, TİB'de, BTK'da nasıl bir işlem yapmışız ya, nasıl detaylı bir çalışma yaptık? Yapamadık ki, böyle bir şey yok. Ama bunlara gerek yoktu, niye gerek yoktu? Zaten görünen köyün hikâyesi belliydi, kılavuzunun da kim olduğu belliydi. Ya, bu memlekette Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı yapmış adamlar söylediler "Hangi cihazları nereden aldık, getirdik." diye. Ve "Bir büyükşehir belediye başkanı da bunu kullandı." diye bu ülkedeki önemli bir teşkilatın başındaki adam söyledi. Kim kale aldı, bunların hangisini kale aldınız? Hangi "log" kayıtlarının nasıl silindiğini, bire bir bu işin başında olan, işi yapan adamlar söyledi. Hanefi Avcı neler söyledi, Emin Arslan neler söyledi, Sabri Uzun neler söyledi. Ee, bunlar o zamanın da görevlileriydi zaten. Peki, bunlar araştırıldı da onları yapanların hepsi mahkemede hâkimler karşısına mı çıkarıldı? Çıkarılmadı.

Bu memlekette, mevzuata baktığınız zaman, nasıl yapılması gerektiğini hukukçular çok iyi biliyorlar ama bu memlekette hukuk nasıl tarumar edildi, nasıl çiğnendi yerlerde, orada da gördük bunların hepsini. Sahte isimlerle, kod adlarıyla insanların dinlendiğini ve kolluk kuvvetlerinin savcıya getirip de adı belli olmayan adamları, telefon numaralarının kime ait olduğu belli olmayan adamları hâkimin karşısına götürüp, "Bunlar terörle ilgilidir." deyip kod adlarıyla adamları dinlettiklerini de orada gördük zaten. O hâkimler de hepsine dinleme izni verdiler. Bu memleketin 75 milyon insanının HTS kayıtlarının alındığını o gün orada gördük. Gördük orada hepsini ve kimlerin yapıldığı konusunda detaylı bir çalışma yapıldı mı? Yapılmadı. Kim müsebbipleri bu işin, ortaya çıkarıldı mı? Çıkarılmadı.

Haklısınız, tamam, bu konularla ilgili. Benim anlattığım konularla ilgili... Bakın, çok kaba bir örnek vereyim, arkadaşlarımız da oradaydı: Amerikan Ulusal Güvenliğin bu ülkede yaptığı icraatları bizatihi anlattım o gün orada. Ondan altı ay sonra bir olay gerçekleşti dünyada ama ben o gün anlatırken bana baktıklarında diyorlardı ki arkadaşlar, AKP milletvekili arkadaşlara söylüyorum: "Komplocuya bak, gelmiş burada ne anlatıyor." Altı ay sonra Rusya'da Amerikan bir ajanın, Snowden'in orada açıklamaları çıkınca ortaya ne oldu? "Bizi dinliyorlarmış." dediler. Ya, bu ülkede, biraz önce arkadaşımın bahsettiği gibi, simitçiden boyacıya herkes böyle bir fobiye sahip olmuşsa "Ya, beni de dinliyorlar." deyip... Bana telefon açtıklarında "Sayın Vekilim, seninle yüz yüze konuşalım..." "Ne var?" diyorum, "Ya, bizi dinliyorlar, ne olur ne olmaz." diyor. Ya, bir simitçiyi niye dinlesinler kardeşim? Bu memleketin halkının geldiği hâl bu. Bugün de, merak etmeyin, aynı şey devam ediyor şu anda, aynı korku devam ediyor. Kimi çıkardınız karşısına? Hiç kimseyi çıkarmadınız ki. Böyle bir şey yok yani.

Sonra, çok ilginç bir şey yaşandı bu memlekette. Şimdi, detay çok var yani burada beş saat konuşabilirim bu konularla ilgili, çok araştırma yaptım gerçekten ama en son yaşanan bir şeyi söyleyeceğim. Aralık 2013 itibarıyla, işte, bu, özellikle, rüşvet, yolsuzluk, "tape"ler meseleleri çıkınca ortaya ocak ve şubat aylarında TİB'de bir operasyon yaptınız. O operasyonlar sonucunda size aykırı gelen herkesi oradan temizlediniz, 5 kişiyi oradan çıkarttınız, Millî İstihbarat Teşkilatı kökenli adamları TİB'e getirdiniz -iyi yani kendinize yakın adamları koydunuz- Hukuk Dairesinin başına hukukla alakası olmayan adamlar koydunuz. "Server"ları oradan söktünüz, götürdünüz; ne yapıldığı belli değil. Bunların hepsi inanılmaz gizlilik özelliğine sahip "server"lardı, dataları barındıran "server"lardı, götürdünüz. Adamların imajları aldığı yetmiyormuş gibi "server"ları yerinden söküp götürdüler. Niye söküyorsunuz ya, niye söküyorsunuz yani? Bunun arkasında başka bir plan vardır, benim aklıma bu gelir. Diyelim bunlar da oldu... Neyse bunların hepsini geçtik. Haziran ayına geldiğimizde, Haziranın 2'sinde TİB'e bir operasyon yaptınız. Kimdi bu adamlar, sizin getirdiğiniz adamlardı. Niye operasyon yapıyorsunuz? Siz getirdiniz bu adamları zaten. Niye yaptığınızı ben söyleyeyim. Başka kayıtlar vardı, birilerinin bu kayıtları almış olma ihtimali vardı, bu bütün "server"lar tekrar toplandı yeniden, imajları alınmasına rağmen "server"lar yerinden sökülüp tekrar götürüldü, tekrar geri getirildi. Niye getirildi? İçine bir şey koydunuz mu acaba? Peki, kimin kayıtlarını kim silmişti? Acaba, Başbakanın başka konuşmaları var da onu mu aldılar? Peki, içlerine ne doldurdunuz getirdiniz oraya? Yetki ve sorumluluk esasına tabi olmayan yani aslında buradaki "server"ların yetkisi bir adamdayken sorumluluğunu ona vermeyecek bir operasyon yaptınız, buyurun bakın. Ya, bu getirdiğiniz adamlar sizin adamlarınızdı zaten.

Peki, haziranda yapılan bu operasyonun bugün hâlâ yankıları ortada duruyor. Bir araştırmaya tabi değil midir? Araştırmaya tabidir tabii. Böyle bir şey olur mu? Tabii, o kadar çok buraya şerh yazmıştık ki birkaç tanesi var. Bu şeyden bahsettim zaten, kayıp araçlarla ilgili konudan. Ben size bir şey söyleyeyim mi, bu kayıp araçların... 2010 yılından itibaren Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığında hiçbir teçhizatın herhangi bir kaydının tutulmadığını biliyor muydunuz? Arkadaşlarımız da oradaydı, bize söylediler. Emniyet İstihbaratta hiçbir türlü kayıt yapılmadığını cihazlarla ilgili bize beyan ettiler bunu ya. Böyle bir şey olabilir mi, ne demek ya böyle bir şey? Ne demek böyle bir şey?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Büyükşehir belediyesine vermişler.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Tabii ki.

Böyle bir şey olur mu? Ayrıca, o araçların hangi ülkeden, Kanada'dan, Amerika'dan, Almanya'dan, hangi şehirden, hangi şirketten alındığına dair bütün belgeler varken, bütün kod numaralarına kadar, ithalat kayıtlarına kadar her şey varken bunlar araştırıldı mı? Araştırılmadı. Ee, yaptınız da o zaman bunları yapmanız lazımdı, öncelikli konu buydu zaten memlekette.

Ayrıca, başka bir şey, daha korkunç bir şey söyleyeyim: Sadece siyasal dizayn üzerinden dinlemeler yapılmadı bu ülkede, bizatihi itiraf edildi bunların hepsi, o komisyondaki arkadaşlar da duydu, dediler ki: "Borsayla ilgili bilgiler birilerine aktarılıyor dinlemelerle." Kim söyledi bunu? Emniyet İstihbarat Daire Başkanı söyledi. "Aktarılıyor." dedi. Ayrıca, sadece borsayla ilgili manipülasyon üzerinden o datalar aktarılmıyormuş. Başka ne yapılıyormuş? İhalelerle ilgili bilgilerin de aktarıldığını kendisi anlattı. Şimdi, bu kadar büyük, korkunç hikâyeler ortadayken, bu ülkedeki özgürlükten, bu ülkedeki dürüstlükten, namustan, temiz siyasetten bahsetmek biraz ayıp oluyor. O zaman, bunların aydınlatılması lazım. Tek tek, isim isim söylüyorum, adam söyledi: Hrant Dink cinayetindeki "log"ları kimin sildiğini söyledi, isim isim söyledi. İşlem yapıldı mı? Hayır, yapılmadı ve yapılmaz da, yapılmayacak da. Bu memlekette, bunlar, aslında derin hikâyenin en derininde duran hikâyelerdi ama daha derine gönderip başka yerlere gömdünüz bu hikâyeleri veya gömmeye çalışıyorsunuz.

MİT'teki operasyonları ben şöyle tanımlıyordum, o zaman, söylediğimde, dedim ki o dönemlerdekiler hatırlar: "Siz, Emniyet İstihbaratı cemaate teslim etmişsiniz, MİT'i de kendi şirketiniz hâline döndürmeye çalışıyorsunuz." Ya, böyle bir şey olur mu ya? Siz, devletin kurumlarını bu kadar hunharca kullanabilme ihtimaliniz olan insanlar olarak mı görüyorsunuz kendinizi? Ne oldu?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Kurtlar Vadisi.

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Tam tersine döndü hikâye. MİT'i ne hâle getirdiniz biliyor musunuz? MİT, şöyle bir operasyon yapar bir kurum hâline geldi: MİT, teknik istihbarati bir kurumken icraat yapan bir kurum hâline döndü. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin muadili olan bir kuruma döndürmeye çalıştınız. Yurt dışı operasyonla değil, yurt içinde yapıyordu zaten operasyonların hepsini. Efendim "3 tane çanakla aldılar, bunu yurt dışına transfer ettiler." diyor. Bence gidip bir bakın, o 3 çanak nerede duruyor? Ya, ben oranın içinde değilim de gidin bir bakın, nerede duruyor? Hiç kurulmuş mu o çanaklar? Bir kere, o çanaklar kurulduğunda bunu iddia eden adamlar 2 çanağın birbirini görmesi gerektiğini de herhâlde biliyordur. Öbür çanak nerede kurulmuş, ona bir baksınlar. Bunlar altı boş iddialardı zaten. Bu memlekette hunharca bütün kanunlar çiğnendi, bir sürü insan şu anda fişlenmiş vaziyette bence. Siyaset dizaynları buradan, finansmanları da buradan yapıldı.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)