| Konu: | (2/276) ESAS NUMARALI EMNİYET TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ'NİN DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 01.07.2014 |
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12/06/1937 tarih ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'm hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi bu vesileyle saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bu teklifimizle emniyet mensuplarının, spor derneklerine ve Emniyet teşkilatı mensubu şehit ve gazi ailelerinin kurdukları vakıflara ve derneklere üye olmalarının sağlanması istenmektedir.
Ne gariptir ki biz emniyet mensuplarının kurulmuş bulunan derneklere üyeliğini tartışırken, demokrasiyle yönetilen ülkelerde emniyet mensuplarının kurdukları sendikalar hem kendi hak ve taleplerini hem de toplumsal sorumlulukları konusundaki faaliyetlerini hiçbir engelle karşılaşmadan sürdüregelmektedirler.
Örneğin İsveç'te polis sendikası 1903 yılında kurulmuştur. İsveç polis sendikasından yüz on sene sonra kurulan "EMNİYET-SEN" adlı sendikanın kurucu ve yöneticilerini, mahkeme kararlarına rağmen, meslekten atmaya ve sürüm sürüm süründürmeye devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, EMNİYET-SEN Tüzüğü'nde amaçlarını açık açık anlatmış. Ne diyor? "Emniyet sınıfına dâhil personelin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını, geliştirilmesini istiyoruz. Emniyet mensuplarının yani polis teşkilatının insan haklarına uygun ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilmesini istiyoruz. Dil, din, ırk, mezhep ve siyasi düşünce farkı gözetmeksizin bütün insanların eşit biçimde, genel emniyet, can ve mal güvenliği hizmetlerinden yararlanmasını ve her türlü ayrıcalıkların ve ayrımcılığın önlenmesini istiyoruz." diyor. "Sendika mensuplarına insan onuruna yaraşır bir hayat düzeyi sağlamak için elverişli ücret ve sosyal yardımlarla daha iyi çalışma şartları ve mesleki saygınlık kazandırmayı istiyoruz." diyor ve buna benzer, insani ve çağdaş birçok değeri savunmayı amaç edindiklerini belirtiyorlar.
Peki, otokratik ve baskıcı uygulamalarıyla ülkeyi yönetmeyi kural hâline getirmiş bir iktidar böyle bir sendikayı taşıyabilir mi? Hayır, çünkü böyle bir polis sendikasının bulunduğu ortamda anayasal hakkını kullanarak gösteri yapan insanları katledemez polis. Polis, yönetenlerin talimatıyla düşman gibi davranamaz halkına. Eskişehir'de Ali İsmail Korkmaz'ı sokak ortasında sopalarla vura vura öldürerek stres atamaz polis. Halkını ve çocuklarını öldüren polise "Daha fazlasını yapmadıkları için sabrına hayret ediyorum." diyen bir Başbakanın saldırı makinesi hâline gelmez polis.
Bir tanıdığının cenaze törenine giden Uğur Kurt'u öldüren polis, polis teşkilatının içerisinde- böyle bir sendika olursa- bir gün bile barındırılmaz. Bir günde 1.700 polis oradan oraya sürgün edilemez. Başbakanın iki dudağından çıkan sözle, böyle bir sendika olursa, bu işler yapılamaz. Polis de insandır, onlar da bizim çocuklarımızdır. Onları ölüm makinesi hâline getiren, sonra da intihara sürükleyen talimatlar yerine getirilemez polis sendikası olursa.
Değerli milletvekilleri, bir kısım polis iktidarın muhaliflerine karşı ölüm makinesi hâline getirilirken, cebinde oynadığı bilyelerle ekmek almaya giden Berkin Elvan'ı sokak ortasında öldürürken ülkenin Başbakanı Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığı toplantıda başka bir çocukla ilgili anısını aktarıyor. Belediye başkan adaylığı sırasında İstanbul'un yoksul mahallelerinden birinde 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun "Bunları annem gönderdi." diye eline iki bilezik tutuşturduğunu söylüyor. "O gözleri hiç unutamadım." diyor Sayın Başbakan.
Şimdi ben de soruyorum Cumhurbaşkanı adayımız Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a: Cebindeki bilyelerle ekmek almaya giderken senin polisinin öldürdüğü Berkin'in resmindeki gülüşünü, onun çocukluğunu, hayat dolu bakışını görmeye cesaret edebiliyor musun bir insan olarak? Miting alanında yuhalattığın Berkin'in anasının senin gözlerine baktığında neyi gördüğünü de düşünüyor musun bir an?
Musul Konsolosluğunda görevli aileler esir alındığında yanlarında bulunan küçücük çocuğun anasına nasıl baktığını, nasıl çare aradığını, nasıl baskı altında... O çocuğun teröristlerin içerisinde dururken gözlerine bakabilecek misin?
Sayın Başbakan, Musul Konsolosluğu konusunda, Konsolosun esir alınması konusunda basın yasağı, yayın yasağı konuldu. Bu, bilerek yapılmış bir yasaktır diye söyleniyor. Konsolosluk mensuplarımız, oradaki polislerimiz, görevlilerimiz ne hâlde hiç kimse bilmiyor, aileleri bilmiyor. Bir pazarlık konusu mudur diye düşünmeden de geçemiyoruz. Pazarlık olup olmadığı Sayın Başbakanın bunları törenle karşıladığı gün anlaşılacaktır diyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)