GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ARAŞTIRMA ALTYAPILARININ DESTEKLENMESİNE DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:111
Tarih:02.07.2014

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle, bütün grupların bu kanun tasarısına verdikleri genel desteğe, prensipteki desteğe çok çok teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Bu kanun gerçekten son derece önemli; ülkemizin uzun vadeli kalkınma hedefleri açısından katma değeri yüksek, bilime, teknolojiye dayalı bir üretim ve ihracat yapısı oluşturması bakımından önemli bir kanun tasarısı. Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız ve inşallah, Meclisimizin takdiriyle yasalaşması hâlinde önemli katkılar beklediğimiz reform niteliğinde bir düzenleme. Verilen desteğe öncelikle şükranlarımı sunuyorum.

Tabii ki, her kanunda olduğu gibi bu kanunun da çeşitli noktalarına itirazlar olabilir, eleştiriler olabilir, şu anda veya gelecekte yapacağımız iyileştirmeler olabilir ama öncelikle bir uygulamaya mutlaka geçmemiz gerekiyor. Bu alanda son dönemde büyük yatırımlar yaptık. Sadece Kalkınma Bakanlığı olarak araştırma altyapılarına geçtiğimiz on on bir yılda 3 milyar Türk lirası civarında bir kaynak ayırdık, üniversitelerimizdeki araştırma altyapılarına. Bir anlamda yaygınlaşmayı sağladık, şimdi derinleşme zamanı. Bu araştırma altyapılarını daha verimli, daha etkili kullanmamız, katma değer üretimini sağlayacak bir şekilde, hızlı bir şekilde, performans odaklı bir şekilde harekete geçirmemiz gerekiyor. Bunun özü de aslında, özel sektörle araştırma merkezlerini daha yakın çalışır hâle getirmek. Bu merkezlere çok sayıda düzenleme yaptık onların detaylarına girmek istemiyorum. Fakat işin özü kendi bütçesi olan, araştırmacılara daha fazla destek sunabilecek, performans odaklı bir şekilde kamudan daha fazla destek alabilecek, diğer taraftan yedi gün yirmi dört saat açık kalacak, çeşitli sınıflandırmalar çerçevesinde uluslararası, ulusal ve bölgesel düzeyde işlev görecek mekanizmalar olarak tasarlandı. İyi bir hazırlık yapıldı, ilgili taraflarla, üniversitelerimizle çok yakın iş birliği içinde bu çalışmalar yürütüldü ve huzurlarınıza getirildi. Buradan çok şey beklediğimizi özellikle belirtmek isterim.

Burada "Üniversiteler devre dışı mı kalıyor?" diye sayın vekilimiz, Sayın Acar bir soru yöneltti. Elbette ki üniversitelerimizin devre dışı kalması söz konusu değil. Üniversitelerimizle ilgili de burada önemli düzenlemeler yapıyoruz. Bir defa, bu araştırma merkezleri üniversiteler bünyesinde, ayrı bir hükmi şahsiyetleri de olsa o bünyede kalacaklar. Temelde hangi üniversite bünyesindeyse o üniversiteyle çok yakın ilişki içinde olacaklar. O üniversitenin teklifi üzerine, gönüllü olarak sisteme girmeyi arzu etmesi üzerine sisteme girecekler. Burada bir zorunluluk getirmiyoruz. Hangi üniversite bu sisteme dâhil olmak istiyorsa kendisi bu kararı alacak.

Ayrıca, üniversitenin tabii, eğitim çalışmalarına, diğer çalışmalarına bu araştırma merkezleri destek olmaya devam edeceği gibi üniversitedeki öğretim üyeleri, öğretim görevlileri de araştırma merkezlerinde yine görevlendirilecekler. Bu merkezlere vereceğimiz desteklerin bir kısmını üniversitelere de vereceğiz. Yani üniversiteler de belli bir payla bu desteklerden faydalanmış olacaklar.

Diğer taraftan, yine bu merkezlerde üretilecek patentlerin ticarileşmesi hâlinde, katma değer üretilmesi hâlinde buradan, yine içinde bulundukları üniversiteler kendi paylarını alacaklar. Yani üniversiteyle bağının koparılması diye bir şey söz konusu değil. Bu zaten eşyanın tabiatına da aykırı olur. Bizim buradan beklediğimiz daha aktif hâle getirmek bu araştırma merkezlerini, daha güçlü yapılar hâline getirmek ama aynı zamanda içinde bulundukları üniversiteyle de bağlarını elbette devam ettirmek.

"Son on yılda gerileme mi, ilerleme mi oldu AR-GE harcamalarında?" diye sordunuz. Şöyle söyleyeyim, en genel rakamlar itibarıyla: 2002 yılında toplam AR-GE harcamamız ülke olarak 1,8 milyar Türk lirasıymış, 2012'de en son hesapladığımız yıl bu 13 milyar lira düzeyine yükselmiş. Yani ciddi anlamda bir artış var. Oran olarak baktığınızda 2002'de yurt içi hasılamızın yüzde 0,53'üne denk gelen AR-GE harcamalarımız, 2012 yılında yüzde 0,92'ye yükselmiş durumda. Yüzde 1 eşiğine yaklaşmış durumdayız ama arzu ettiğimiz noktada mıyız? Elbette değil. Bu süreçte millî gelirimizin, yurt içi hasılamızın da çok hızlı arttığını özellikle vurgulamak isterim. Aynı zaman zarfı içinde 230 milyar dolardan 820 milyar dolara yükselen bir ekonomiden bahsediyoruz. Bu büyüyen yurt içi hasıla içinde oransal bir artış var. Tabii ki bu yeterli değil ama küçümsenecek bir rakam da değil. Özellikle küresel kriz ortamında birçok ülke AR-GE harcamalarını kısarken, çok ciddi anlamda bu programlarını dondururken ülkemiz bu harcamalarını artırmaya devam etti. Bu, gelecek adına gerçekten umut vaat eden bir durum. Yatırım programında, kamu yatırım programındaki rakamlarda da ciddi bir artış var. 2002 yılında kamu yatırım programında sadece 114 milyon Türk lirası yatırım ödeneği ayırmışız AR-GE harcamalarına, 2014 yılında bu rakam 1,8 milyar Türk lirasına yükselmiş durumda. Yani artışlar, mutlak değerler gerçekten önemli bir ilerlemeyi işaret ediyor ama en az toplam artış kadar özel sektörün AR-GE harcamaları içindeki payındaki değişme de son derece önemli. Bu noktada da çok güzel gelişmeler var. 2002 yılında özel sektörün toplam AR-GE harcamaları içindeki payı sadece yüzde 28,7'yken 2012'de bu rakam yüzde 45'e ulaşmış durumda. Yine, AR-GE personeli sayılarımıza baktığınız zaman 2002'de 29 binken, 2012'de 105 bine ulaşmış durumda. Bunun içinde de özel sektör araştırmacılarının sayısı 6 binden 52 bine yükselmiş durumda.

Özel sektör niçin önemli? Bilginin katma değere dönüşümü bakımından önemli. İşin püf noktası bu aslında. Kamu olarak biz oturup "Bu yıl bütün bütçemizi araştırmaya harcayalım." diye karar verebiliriz. Bu, beklediğimiz faydayı doğurmaz. Özel sektörün de mutlaka harcamalar içinde payını yükseltmemiz lazım. Avrupa Birliğinde, biliyorsunuz, burada esas alınan kriter üçte 2 özel sektör, üçte 1 kamu. Yani ideal olan rakam üçte 2'nin özel sektörden gelmesi, üçte 1'in kamudan gelmesi. Bu yolla ancak araştırmayı daha fazla katma değere, daha fazla faydaya dönüştürebiliriz. Türkiye bu yolda ilerliyor ama burada da henüz arzu ettiğimiz yerde değiliz. Aşağı yukarı yarı yarıya yaklaşmış durumda özel sektör. Önümüzdeki plan döneminde, 2023 vizyonunda, biz de 2018 itibarıyla 1,8'e çıkarmak istiyoruz AR-GE harcamalarının yurt içi hasılaya oranını. 2023'te de bu rakamı yüzde 3'lere ulaştırmak istiyoruz. Bunun içinde de özel sektörün payını yine üçte 2 seviyelerine taşımak istiyoruz. Bunlar gerçekten iddialı rakamlar ama Türkiye makro birtakım hedeflerine ulaşacaksa bunları da yapmak durumundayız.

Diğer taraftan, TÜBİTAK'la ilgili sorunuz oldu. Tabii, son dönemde, biliyorsunuz, yine Sayın Kaplan'ın da öyle, bu mahiyette bir sorusu olmuştu, çok değişiklik oluyor. Malum, tartışmaları hepimiz biliyoruz, TÜBİTAK'la ilgili ciddi birtakım konular gündemde ve araştırmalar yapılıyor, soruşturmalar yapılıyor. Bu çerçevede, TÜBİTAK'ın biz bilime odaklanmasını istiyoruz, gerçek misyonuna odaklanmasını istiyoruz, başka siyasi amaçlara alet olan bir kurum olmasını arzu etmiyoruz, bilimsel bir kurum olarak bilimsel çalışmalara yoğunlaşmasını istiyoruz.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, siz atıyorsunuz yetkilileri.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yine, Sayın Işık'ın "Bu ödenekler niçin yeterince yükselmedi?" diye bir sorusu olmuştu. Burada, az önce arz ettiğim gibi, önemli miktarda artışlar var. Belki şunu söyleyebiliriz: Absorbe etme kapasitesi diye bir hadise var. Yani istediğiniz kadar siz ödenek oluşturun, yeterince hazır değilse birtakım mekanizmalar, yeterince anlamlı proje üretip bunu kullanamıyorsanız bu kaynaklar yeterince harekete geçmiyor. Dolayısıyla, son dönemlerde yaptığımız bu yatırımlar geleceğe dönük olarak absorbe etme kapasitemizi de artırıyor. Avrupa Birliği fonlarından bunu görüyoruz. En son 7'nci Çerçeve Dönemi bitti biliyorsunuz, yeni döneme geçtik. "2014-2020 Horizon" denilen Ufuk Programı devreye girdi ve ona da Türkiye üye olma kararı aldı, üyeliğimiz devam edecek daha doğrusu.

Her geçen dönem daha fazla kaynak kullanabildiğimizi de görüyoruz. Bu biraz, işte, araştırmacı sayımızın artması, özel şirketlerin bu işe daha fazla önem vermesi, proje üretme kapasitesinin, ortaklık oluşturma kapasitesinin artması, bütün bu altyapıların gelişmesiyle daha fazla kaynağı da harekete geçirebiliyoruz. Bu anlamda, bu tartıştığımız kanun da yine AR-GE alanında anlamlı bir şekilde harcamalarımızı artırmaya dönük önemli bir destek sunacak diye bekliyoruz.

Üniversitelerimizdeki özlük hakları tabii daha geniş bir konu, bu kanunun konusu değil ama o konuda da Maliye Bakanlığımızın bir çalışma yaptığını, belli üniversitelerimizle, YÖK'le iş birliği içinde belli çalışmalar yapıldığını söyleyebilirim. Burada biz araştırmacılarımıza dönük özlük haklarını düzeltici, bu araştırma merkezlerinde çalışacak insanlarımızın, araştırmacılarımızın özlük haklarını iyileştirici birtakım düzenlemeler getiriyoruz ama o genel özlük hakları tabii bu kanunun konusu değil.

Diğer taraftan, yine, Sayın Kaplan'ın bir sorusu vardı, Kocaeli Gebze'de bilişim vadisinin son durumunu sordular. Bilişim vadisinde kamulaştırma çalışmaları devam ediyor, bunun tamamlanmasını müteakip bu sene içinde altyapı ihalesine çıkmayı planlıyoruz. Bu kapsamda da, 15 milyon Türk liralık en azından bu yıl bir harcama yapılması tahmin ediliyor. Biliyorsunuz bu çalışma da uzun yıllara dayanıyor. Türkiye genelinde bir analiz yapıldı neresi uygun olur şeklinde ve Kocaeli'nde böyle bir karar kılındı. Şu anda çalışmalar devam ediyor. Tabii, bir noktada bilişim vadisinin kurulması da söz konusu değil. Yine Türkiye'nin değişik bölgelerinde birbirleriyle de irtibatlı bir şekilde "network" ağı oluşturacak bir anlayış içinde bilişim konusundaki çalışmalarımızı da sürdüreceğiz.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.