GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ARAŞTIRMA ALTYAPILARININ DESTEKLENMESİNE DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:111
Tarih:02.07.2014

CHP GRUBU ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun Tasarısı, ülkemizde araştırma altyapılarının daha etkin kullanımını ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere bu çalışmaların desteklenmesini amaçlamaktadır. Bu amaç anlamıyla olumlu bulduğumuz, desteklediğimiz tasarının, cumhuriyetin 100'üncü yılına dair büyük ekonomik ve sosyal hedeflere sahip ülkemiz açısından kapsamının genişletilmesi, içeriğinin daha da zenginleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ülkemizde araştırma altyapılarının sayılarla incelenmekten öte, çok daha planlı, makro düzeyde stratejiler içeren ve uluslararası gelişmelerin bu alanda etkileşimini gözeten bir içerikte olması gerekir. Uluslararası değişimler, gelişimler ve büyük ülkelerin önümüzdeki on beş otuz yıldaki hesapları ve beklentileri incelenip göz önüne alınmalıdır.

Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında yer alırken, bir yandan da ekonomik alanda dünya sistemine bağımlı hâle gelmiş ve dünyadaki hızlı değişimlerden, ekonomik oynaklıklardan fazlaca etkilenebilen ve etkilenen bir yapıya sahip olmuştur. Bu durumun yaratacağı risklerin bertaraf edilmesi için kapsamlı bir kalkınma ana üst stratejisi gerekmektedir. Araştırma geliştirme faaliyetleri de bu şekilde hazırlanıp değerlendirilmelidir. Dünyamızın girdiği süreçte, üretmeyen ve tüketime dayalı bir büyümeye razı olmuş ekonomilerin orta vadede çok sıkıntı çekeceği açıktır.

Orta gelir tuzağı, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler grubuna dâhil olmaya çalışırken, üretimlerini katma değeri yüksek bir formasyona sokamamaları neticesinde geride kalmalarıyla sonuçlanabilmektedir. Dolayısıyla, hedeflerine bir türlü ulaşamadıkları bir kısır döngü sürecine girmelerini ifade etmektedir.

Orta gelir tuzağını iyi anlamak lazım. Orta gelir tuzağı, kişi başına millî geliri belli bir seviyeye ulaşmış ülkelerin sorunudur. Üretim tarzı ve sanayinin kendini yenileyememesi, dünya rekabetinde geri kalma orta gelir tuzağının göstergeleridir. Geleneksel üretimlerin devam etmesi ve kendini yenileyememesi de aynı göstergelerdendir. Ülkemizin şimdiki ithalata bağlı yapısı da aynı şekilde orta gelir tuzağıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Son kırk yılda bu tuzağa neredeyse tüm gelişmekte olan ülkeler düşmüştür. Filipinler, Brezilya, Tayland, Arjantin millî gelirinde orta gelir tuzağına düşmüş ve millî gelir düzeylerini belli bir seviyenin üzerine çıkaramamışlardır.

Bilindiği gibi, Türkiye'de katma değeri zayıf olan üretim tarzı hâkimdir. Orta gelir tuzağını bertaraf etmek yani katma değeri yüksek üretimde bulunarak gelişmiş ülkeler grubuna dâhil olmak, teknolojik altyapı gelişimi ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin millî gelir içerisindeki payının yükseltilmesi ile söz konusu olabilecektir. Sadece pay yükseltilmemeli, millî gelirdeki pay konusundaki orana karar verirken sadece oranlar karşılaştırılmamalı; bu konuda Çin ne yapıyor, önde gelen ülkeler ne yapıyor, diğer ülkeler ne yapıyor, onlar ne kadar düzeyde, hangi alanlara yatırım yapıyorlar, bunlara göre bu oran tespit edilmelidir. Ancak, uygulama için önemli olan, bunun Türkiye açısından nasıl gerçekleşeceğini tespit edebilmektir. Bize göre, Türkiye'nin kalkınma sürecinde önündeki temel handikap bu orta gelir tuzağıdır. Kalkınma Bakanımızın bu durumun farkında olduğunu düşünüyoruz ancak bu durumun üstesinden gelmek öyle kolay bir iş değildir ve çok kapsamlı bir politika gerektirmektedir.

Şimdi, bu çerçevede bakarsak, dünyada geriden gelip de orta gelir tuzağına düşmeden gelişmiş bir ülke hâline gelen çok az ülke olduğuna göre bu durum zannedildiğinden çok daha zordur. Aslında bu konuda içeriden olduğu kadar dışarıdan da zorlayıcı etkenlerin var olduğunu, dışarıda da global birtakım hesapların ve senaryoların var olduğunu ve bizim gibi ülkelere de bunların yansımakta olduğunu da kesinlikle göz ardı etmemeliyiz. Zaten zor olan bu süreç bir de somut dünya şartlarının yanlış değerlendirilmesi durumunda imkânsız hâle gelebilir.

Somut dünya şartları nedir? En önemli gelişme, artık dünyada bundan böyle likiditenin yani paranın az bulunacağı döneme girildiğidir. Faizler yükselecek, kredi şartları zorlaşacaktır. Yani, gelişmekte olan ülkeler için zor bir döneme girilmektedir. Gelişmişler için de zor bir dönem vardır ama bu zor dönem bizim için olduğu gibi onlar için değildir. Onlar ellerindeki gücün dünya coğrafyasında bundan böyle dağılacağını ve bu şartlarda sürdürülebilirliklerini nasıl devam ettirebileceklerini hesap etmektedirler. Bizim hesabımız başkadır, bizim hesabımız güçlülerin arasına girmektir.

Ekonomi yeniden, topyekûn olarak ele alınmalıdır. AR-GE yatırımları geliştirilmeli, üretime yönelik ekonomi desteklenmelidir. Teknolojik ağırlıklı lokomotif sektörler tespit edilip ekonominin yapısı radikal bir biçimde yeniden ele alınmalıdır çünkü bundan böyle kazanmak ve dış ticaret şartları daha çetin olacaktır.

Ne yazık ki Kalkınma Bakanlığının bu perspektifi üretmesinin önünde siyasi engeller bulunmaktadır. İleri teknolojiyi kullanarak üretim yapabilme kabiliyetinin önemi ne kadar kavranmış olursa olsun bugünkü dünya koşullarını doğru tanımlamayan bir Hükûmette gerçekten iş kolay değildir, çok zordur.

Ayrıca, AKP Hükûmetinin açmazlarla dolu, sorun üreten dış politika geliştirmesi, Kalkınma Bakanlığını orta gelir tuzağından kurtarmak için yürüttüğü çabada güçsüz bırakmakta ve büyük sorunlara neden olmaktadır. Bu durum, kuşku yok ki ülkemizin önünü tıkar hâle gelmiştir. Kalkınmada ortaya çıkan olağanüstü önemde fırsatlar bu körlük nedeniyle kaçırılmaktadır. Oysa, 21'inci yüzyılda güç, dünya coğrafyasına geçmişte, tarihin bazı dönemlerinde olduğu gibi yeniden yayılacaktır ve Türkiye'nin önüne bu yüzyılda çok büyük fırsatlar çıkacaktır. Çok büyük fırsatlar çıkacaktır ama hamasi nutuklarla bu fırsatlar ele alınırsa, dünya gerçekten gerektiği gibi değerlendirilemezse ve iç politikada at gözlüğü takıldığı gibi dışarıda da takılırsa ilerlemek çok zor olacaktır. Ama, göreceksiniz arkadaşlar, Türkiye bu seneden başlayıp önümüzdeki yıllara doğru çok büyük tecrübeler geçirecektir. Bunları hepimiz yaşayacağız.

Ülkemizin kalkınma stratejisi bu kısır çerçeveden koparılarak, dünyada hâlihazırda gelişmekte olan entegrasyon projeleri gözetilerek yeni oluşturulacak olan ölçek ekonomilerine ve bölgesel entegrasyon projelerine katılım yönünde yeniden örgütlenmeli, tasarlanmalıdır. Bu çerçeve dışında kalan tüm çabalar üst yapısal düzenlemeler olup yetersiz kalacaktır.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)