| Konu: | ARAŞTIRMA ALTYAPILARININ DESTEKLENMESİNE DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 03.07.2014 |
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Ülkemiz gelişmekte olan ekonomiler arasında yer almaktadır. Gelişmekte olan ekonomiden gelişmiş bir ekonomiye sahip bir ülke hâline gelmek çetrefilli ve zor bir iştir. Bu süreçte planlı, bilimsel çalışmalarla sürekli desteklenen ve stratejik perspektif sahibi bir yaklaşım gerekmektedir.
Araştırma geliştirme çalışmalarının önemine vurgu yapılırken sıkça bahsi geçen orta gelir tuzağı, bugün ülkemizin tam da karşı karşıya geldiği bir husustur. Gelişmiş bir ekonomi olma gayreti sergileme dönemine girmiş ülkemizin, tüketime dayalı büyüme modelini bir kenara bırakırsak, üretime dayalı bir büyüme ritmi tutulması gerekmektedir. Ancak, sadece üretmek de yetmez. Bunu yaparken katma değeri yüksek mallar üretmeli, bunun için de teknoloji girdisini yükseltmelidir. İhracatçılarımızın sıkça şikâyet ettikleri kâr marjlarının düşüklüğü sorununun, ancak bu orta gelir tuzağıyla başa çıkmak için örgütlenmiş bir ekonomik büyüme modeliyle aşılması mümkündür. Orta gelir tuzağı, tam da Türkiye gibi orta gelir grubunda, yüksek gelir grubu ekonomilere dâhil olmaya gayret gösteren ülkelerin mücadele ettikleri bir durumdur; orta gelirli ülkelerin üretim süreçlerinin ve dolayısıyla ihracatçılarının katma değerlerini yükseltmekte yetersiz olmaları durumunda karşılaştıkları bir handikaptır. Katma değeri yükseltmek için teknolojiye, araştırma geliştirme faaliyetlerine kararlı bir şekilde yatırım yapılması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için de uzun vadeli, kararlı ve planlı bir ekonomi yönetimi şarttır.
1960'lı yıllarda, Türkiye'yle benzer bir ekonomik yapıya ve büyüklüğe sahip Güney Kore'nin nasıl olup da orta gelir tuzağına düşmeden gelişmiş ekonomilere dâhil olduğu sıkça bahsedilen konulardan birisidir. Güney Kore, 1960'lardan başlayarak üreten bir ekonomi olma yolunda adımlar atmış ve bu üretim sürecinde giderek kalitesi ve düzeyi artan bir teknoloji katmayı becermiştir. Tabii bu konuda uluslararası dengeler açısından da Güney Kore'nin bulunduğu konumun özellikle değerlendirildiğini ve Güney Kore'nin de periferi ülkelerden birisi olarak seçilip özellikle yatırım noktası olarak değerlendirildiğini de unutmamak gerekir.
Bu alanda istikrarlı bir yükseliş gerçekleştirmenin şart olduğu ortadadır. Oysa Türkiye, 1960'larda ithal ikameci sanayisini geliştirip orta düzeyde teknoloji üretirken 1980'lerde ihracata dayalı bir büyüme trendine girerek düşük teknolojiye geri dönmüş, 1990'larda yeniden orta düzey teknoloji üretimine yönelmiştir. Süreklilik arz eden bir stratejiyle sürekli teknoloji ilerleten Güney Kore ise orta gelir tuzağına düşmeden gelişmiş ekonomiler arasına dâhil olmayı başarabilmiştir. 1980'lere kadar başa baş giden ekonomiler arasında fark, bu tarihten itibaren ülkemiz aleyhine ciddi şekilde açılmıştır.
Katma değeri yüksek ileri teknoloji ürünlerinin ihracatımız, toplam ihracatımız içindeki payı çok düşüktür. 2000'li yılların başında yükseliş göstermiş olsa da 2002'den itibaren yeniden düşüş trendine girilmiştir. Bu oranı yükseltebilmek ancak kapsamlı bir kalkınma ana üs stratejisiyle mümkündür. Bunun için de bugünü iyi analiz etmek, gelecekte ne olduğunu görebilmek lazım. Unutmamak lazım, dünyanın önemli raporlarına göre, şu anda ileri gelen ülkelerdeki raporlara göre on yıl önce yapılan gelecek tahminleri bugün tamamıyla kökten olarak değişmiştir ama Hükûmet bunun hâlâ farkında değildir.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)