GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:113
Tarih:08.07.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her zaman inanarak ifade ettiğimiz bir gerçekle konuşmama başlamak istiyorum. Bu ülkenin AK PARTİ öncesi ve sonrası ile ilgili gerçeği şöyle ki: AK PARTİ öncesi ülkemizdeki insanlarımızın gözyaşlarına, AK PARTİ sonrası ise ülkemizdeki insanlarımızın umutlarına bakmamız lazım.

Kan, gözyaşı, ölümler, ayrılıklar, kederler ve hüzünler, bir bir elimizden kayan hayatlar, küçücük bedenler içerisinde kocaman yüreğe sahip insanlarımızın gözyaşları... Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı, Çerkez'i, Laz'ı, Müslim'i, gayrimüslimi, Şafii'si, Alevi'si ile birlikte bu saydıklarım ve çok daha fazlası yaşadığımız ülkemizin tarihinde saklı. İktidarımız öncesi Kürt sorununa bakmak için 1925'lere, Şeyh Said olaylarına; 47 dedemizin, düzmece istiklal mahkemelerince yargısız infaz edilirken idam sehpasını kendi ayağıyla iterken döktüğü gözyaşına bakmak lazım. 1937 yılında Diyarbakır'dan kalkan uçaklar Dersim'i bombaladığında çırılçıplak bir vaziyette annesinin ölümüne şahitlik yapan çocukların gözyaşlarına bakmak lazım. 1925 ile 2001 yılları arasında sayısız köyleri yakılan Kürtlerin, bir gece ansızın traktörlere binerken dedelerinin miras bıraktığı toprakları geride bıraktıklarında hüzünle köylerine el sallayıp veda ettirilen insanlarımızın göz yaşlarına bakmak lazım. 1990'lı yıllarda sabah evinde 5 yaşındaki kız çocuğunu kucağına alıp koklayarak öpen babanın, akşam eve geldiğinde kapısı önünde üniformalılar tarafından yargısız infaz edilirken kızının kokusuna hasret, sevdikleriyle helalleşmeden ölüme yürümesine bakmak lazım. Öz ninemin, kışın soğuğunda çocuğunu ısıtmak için göğsüne yaslayarak ölümüne sebep olduğu için yaşadığı travmaya ve gözyaşlarına bakmak lazım.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Hikâye anlatma, hikâye anlatma!

CUMA İÇTEN (Devamla) - 1997 Çekiç Harekâtı'nda bulunduğum yıllarda 30 asker arkadaşımın ailelerinin, tabutlara sarılmış gözyaşlarını dökerken televizyon ekranlarında izlediğimde yanımdaki asker arkadaşlarımızla akıttığımız gözyaşlarına bakmak lazım. Ölmüş PKK'lı Kürt gencinin boynunda asılı olan cevşen ile benim boynumdaki cevşenin aynı dinî geleneğinden olmasının yarattığı gözyaşlarına bakmak lazım. Çocuğu yuvasından koparılan bir babanın, evladı dağa götürülürken içinde kopan fırtınalara, attığı sessiz çığlıklara ve gözyaşlarına bakmak lazım. "Ben senin hakkını savunuyorum. Neden Kürtlere ihanet ediyorsun?" diyerek korucu olan köylere baskın düzenleyip kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmadan Kürtlerin eliyle binlerce Kürt'ün gözyaşlarına bakmak lazım.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ya Roboski?

CUMA İÇTEN (Devamla) - "Ya devlet ya PKK" denilerek tercih yapmak zorunda bırakılan ama neticede her iki tarafta da zulüm gören insanların ahlarına ve gözyaşlarına bakmak lazım. Yıllarca okulda ayrı, kendi evinde, sokağında, köyünde ayrı bir dille başka başka duygular yaşayan Kürtlerin, ne Kürt olmayı ne Türk olmayı beceremeyenlerin gözyaşlarına bakmak lazım. Dağdan çocuğunun cenazesi gelen bir annenin, kendi çocuğunun nereye gömüleceğine karar verememesine ve yasını dahi tutamamasına, gözyaşlarına bakmak lazım veya dağa çıkışına pişman olup geri dönmek isterken, kendi arkadaşları tarafından infaz edilirken, annesinin sözleri kulağında çınlarken akan gözyaşına bakmak lazım. Şehit evlerinde duvarda asılı resimlerle her gün konuşarak büyüyen çocukların bu duruma şahitlik yapan annelerin, babaannelerin, diğer büyük çocukların döktüğü gözyaşlarına bakmak lazım. Evet, acılarımız Kürt'üyle Türkü'yle o kadar çok ki hangisini birbirleriyle yarıştırmaya başlayalım.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Roboski'yi de bir say ya! Roboski'yi de bir saysan. Ağzından bir Roboski çıksın.

CUMA İÇTEN (Devamla) - Hangisi bir diğerinden kıymetsiz ve değersiz ki? 8 bin kamu görevlisi öldü, 22 bin PKK'lı, 20 bine yakın insanımız öldü; 50 bin insan.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Hepsine tamam da bir Roboski'yi de söylesen ne olacak? Sadece Roboski'yi de söylesen ne olacak? Bir Roboski'yi de söylesen bu kürsüde ne olacak?

CUMA İÇTEN (Devamla) - Haydi, isimleri okuyarak tek tek saymaya başlayalım. Öncelikle hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

1) Şehit Piyade Er Altan Yenil.

2) Şehit Polis Ahmet Yaşar.

3) Diyarbakır Koçkar köyünde korucunun hamile olan eşi Kadriye Yatıcı.

4) 15 yaşında dağa çıkmış Zozan Arif.

5) Daha anne karnındayken ve kundağındayken kurşunlarla parçalanmış, ismi bile belli olmayan masum bebekler.

Bunları saymak ara vermeksizin sadece iki gün sürer arkadaşlar, dile kolay.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sadece Roboski ağzından çıksın.

CUMA İÇTEN (Devamla) - Hepimizin acıları var. Asker, polis şehit ailelerinin acıları bizim acımız. Dağda ne sebeple olursa olsun ölen vatandaşlarımız bizim vatandaşımız. Acı hepimizin, yas hepimizin, gözyaşları hepimizin. Bu acılarla, kan ve gözyaşıyla, ağıtlarla yaşadığımız tarihti. İşte bir de şimdi, demin bahsettiğim gibi, AK PARTİ sonrası olarak olaya bakmak lazım. Biz gelmeden ülkemiz zaten OHAL yüzünden bölünmüştü. Biz ülkemizi bölünmekten kurtardık ve bir bütün hâle getirdik. Yirmi bir saatte elimizde karneyle köyümüze giderken hesabını verdiğimiz unun, şekerin, çayın hesabı artık elhamdülillah sorulmuyor. Şimdi ben köyüme bir saatte gidiyorum. Babam Diyarbakır Cezaevinde hapisteyken annemle ziyarete gittiğimizde tek kelime konuşmadan sadece birbirlerine bakarak gözleriyle konuşmuşlardı, ben gözyaşları içinde kaldığım o anı hayatım boyunca unutmadım. Oysa şimdi artık ana dilini konuşmak, okullarımızda öğrenmek elhamdülillah serbest. "17.500 faili meçhul." denilen ama aslında derin devlet tarafından işlenen cinayetlerin 14.500 tanesinin failini bizim iktidarımız bulmuştur ve AK PARTİ iktidarında işlenmiş siyasi bir tane cinayet yoktur. Köye dönüşler başlamıştır ve artık topraklarımızı da ekmeye başladık.

AK PARTİ iktidarıyla Kürt sorunu bitmiştir değerli arkadaşlar. Bir Arap'ın ülkemde ne kadar sorunu varsa bir Kürt'ün de o kadar sorunu kalmıştır. Sorun, demokrasi, insan hakları ve eşit vatandaşlık sorunudur. Kan üzerinden beslenenler, eşit vatandaşlık istemeyenler, yıllarca Kürtleri sorun olarak, yük olarak görenler, ey zalimler, artık bu ülkede bizler de varız, bu ülke sizin olduğu kadar bizim de ülkemiz. Bu bayrakta dedemin kanının kokusu var. Sen ne kadar haklarına sahipsen ben de o kadar sahibim. Bir Kürt olarak, Edirne'den Hakkâri'ye vatan olarak gören ve ay yıldızlı bayrak altında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan onur ve şeref duyan biriyim. Ülkenin batısında olup doğusuna hiç gelemeyenler, ülkeyi sadece Antalya'dan, İzmir'den, İstanbul'dan ibaret görenler rahat olun, biz varız. Ben ve benim gibi düşünen Kürtlerin sayısı o kadar çok ki, kalabalığız ki o kadar, bu ülkeyi, biz var oldukça, emin olun, kimse bölemez, rahat olun. Ben ve benim gibi Kürtler, ayrı bir devlet, ayrı bir eyalet veya özerklik veya statü istemiyoruz. Biz, aynı bayrak altında, eşit vatandaş olarak yaşamaya başladık ve birlikte yaşamaya devam edeceğiz inşallah. Bazıları "vatan millet Sakarya" deyip Bingöl'e, Hakkâri'ye, Diyarbakır'a gelip oradaki vatandaşlarımızdan oy almak istemeyebilir ama rahat olun, sizlerin adına bizler canımız pahasına orada olacağız. OHAL kalktığında, ana dilde öğrenim geldiğinde, cezaevlerinde ana dilde görüşmeler yapılmaya başladığında, Büyükşehir Yasası çıktığında sizler hep ne dediniz? "Ülke bölünecek, ülke elden gitti, bölündü." Ee, bakın on üçüncü yıla giriyoruz, vallahi ülke bölünmedi, aksine, ülke daha da büyüdü, genişledi.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Karpuz mu kesiyorsun da bölünüyor hemen ya?

CUMA İÇTEN (Devamla) - Kürtler, PKK'dan ve KCK'dan ibaret değildir arkadaşlar, Kürtlerin talepleri de bunların üzerinden olmamaktadır. Kürtleri PKK'yla özleştirmek Kürtlere hakarettir. AK PARTİ'nin muhatabı milletin ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kürtlerin içerisinde en büyük siyasi oluşum AK PARTİ'nin bizzat kendisidir. Var olan talepleri PKK'yla ilişkilendirmek Kürtlere hakarettir. Biz on iki yıldır doğru olduğuna inandığımız özgürlük adımlarını attık. Elbette ki kandan beslenen gerek PKK'nın içerisinde gerek hâlâ devletin içerisinde paralel yapı uzantıları sorunun çözülmesini istemeyecektir; bu doğaldır ve aslında doğru yolda olduğumuzun da ispatıdır. Üç kendini bilmez korkağın yol kesmesi ve adam kaçırmasıyla çözüm süreci baltalanamaz. Şehit anneleri dağa çıkan çocukların yanında yer alıp, PKK'ya karşı dik durabiliyorsa, ee, çözüm sürecinin bereketidir.

Bu anlamda çözüm sürecini destekliyor ve Diyarbakır Meydanı'nda çocuklarını isteyen annelere selam yolluyorum. Katkısı olan, başta özgürlük mücadelesi veren Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay'a, Hükûmetimize ve destek veren siyasi partilere, milletvekillerine, kanaat önderlerine ve sivil toplum kuruluşlarına yüce Meclis önünde teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)