GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, MALATYA MİLLETVEKİLİ VELİ AĞBABA VE 23 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN, MALATYA'DAKİ KAYISI ÜRETİCİLERİNİN DON FELAKETİNDEN KAYNAKLANAN ZARARLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 21/5/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 15 TEMMUZ 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:116
Tarih:15.07.2014

VELİ AĞBABA (Malatya) - Şimdi yok ki, şimdi maalesef yok, yandı, maalesef yok, keşke olsa da getirsek kayısıyı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - AKP kayısıyı da bitirdi!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya'da 30 Martta yaşanan don afetiyle ortaya çıkan zararlarla ilgili verdiğimiz araştırma önergesini bugün tekrar gündeme getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, 30 Martta yaşanan ve Malatya'nın tamamını etkileyen afeti defalarca gündeme getirdim. Olayın ciddiyetini, vahametini anlatabilmek için basın toplantısı yaptım. Basın toplantısında Malatya'da yanan dalı, yanan çağlayı tüm kamuoyuna gösterdim.

Değerli arkadaşlar, o tarihten bu yana Meclis kürsüsünde, Malatya'nın yaşamış olduğu afet defalarca gündeme geldi. 30 Martta, 8 Nisanda, 23 Nisanda, 21 Mayısta, 11 Haziranda çiftçilerin borçlarının silinmesi, ertelenmesi ve Malatya'nın afet bölgesi ilan edilmesi defalarca gündeme geldi, defalarca burada haykırdık. Malatya'da ve bölgede yaşanan bu afeti herkes duydu, herhâlde bu Mecliste duymayan milletvekili kalmadı. Gazeteler yazdı, televizyonlar haber yaptı. Ticaret odaları, sivil toplum kuruluşları, Malatya'daki bütün örgütler bu konuyla ilgili tepkilerini, isteklerini dile getirdiler. Herkes duydu, bütün siyasi partiler duydu, sağ olsunlar, milletvekilleri duydu, bana "Geçmiş olsun."a geldiler ve bir tek duymayan Hükûmet, maalesef Hükûmete duyuramadık bunu değerli arkadaşlar. 30 Marttan üç gün sonra Tarım Bakanı Malatya'ya geldi, afet yerine geçti, incelemeler yaptı, yanan ağaçların önünde poz verdi ve bürokratı, siyasetçisi karşıladı Sayın Bakanı, ağırladı Malatya'nın o güzel misafirperverliğiyle. O da dedi ki: "Ben gideceğim, bunu Hükûmetin gündemine getireceğim." Ve maalesef hiçbir şey olmadı -bizim de çabalarımızla- sanki çok büyük bir şeymiş gibi sadece Ziraat Bankasına olan borçlar ertelendi. Yani Sayın Bakan Malatya'ya geldi, yedi, içti, el sallayıp çekip gitti.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta aynı Sayın Bakan yine Malatya'daydı. "Ne olacak üreticinin hâli?" diyen bir gazeteciye "Borçları erteledik ya." dedi. Sanki borçları faiziyle ertelemek büyük bir marifetmiş gibi, sanki Hükûmet Malatyalılara bağ bağışlamış gibi, sanki sadece devlete olan borçlar ertelenince bütün sorunlar çözülüyormuş gibi Bakan böyle bir laf etti.

Değerli arkadaşlar, kimse kusura bakmasın, sadece borçları erteleyerek Malatyalıya iyilik yapmazsınız. Bakın, bir örnek vererek olayın ciddiyetini anlatmak istiyorum: Evde ağır bir hasta var, ameliyat yapılması gerekiyor. Eğer ameliyat yapılmazsa, operasyon yapılmazsa hasta ölecek ama AKP Hükûmeti maalesef diyor ki: "Hastaya Aspirin verelim ağrısı dinsin." Bizim durumumuzun bundan hiçbir farkı yok, anlattığımdan daha beter durumumuz. Gelin Malatya'yı görün arkadaşlar.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Bursa da aynı.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Kimse sormuyor. Hiçbir Allah'ın kulu çıkıp da sulama için elektrik parasını nasıl ödeyeceğiz diye sormuyor. Ağaçlara gübreyi, ilacı nasıl atacağız diye kimse sormuyor. Traktörümüze mazotu nasıl koyacağımızı kimse sormuyor.

Değerli arkadaşlar, ben buradan bir kez daha vicdanı olanlara seslenmek istiyorum. Malatyalı belki son yüz yılın en büyük afetini yaşadı, abartmadan söylüyorum, son yüz yılın en büyük afetini bu yıl 28, 29, 30 Martta yaşadık. Ektiği diktiği ne varsa yandı, domura gelmiş her şey yandı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en güzel kirazlarının üretildiği, ihraç edildiği Yeşilyurt'ta, Gündüzbey'de bir tek kiraz kalmadı. Geçtiğimiz hafta Gündüzbey'e gittim, manavlarda, oradaki ağaçlarda almak için 1 kilo kiraz yok.

Yine, bölgenin en güzel elmasının yetiştirildiği Doğanşehir'imiz kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlarım, ismi cevizle özdeşleşmiş Hekimhanlı, cevizden başka geliri olmayan Hekimhanlı kara kara düşünüyor ne yapacağız diye.

Malatya'nın her şeyi yandı; eriği, narı, elması, armudu, şeftalisi yandı.

Değerli arkadaşlar, meyve dalıyla, dal ağacıyla yandı ve Malatya'da yaşayan her Malatyalıyı, üreticisini, esnafını, işçisini, memurunu, iş adamını ve işçi kahvelerinde iş bekleyen emekçilerini doğrudan ilgilendiren kayısımız bu yıl da maalesef yok.

Bu kürsüde yüz kez söyledim, bir kez daha söylemekte fayda görüyorum: Kayısı bizim için okuldaki öğrencinin kalemidir, kitabıdır; evlenmek isteyen, evlenmek için bekleyen kızımızın çeyizidir; ev yapmak isteyen için tuğladır; çocuklarımız için mamadır, süttür; yaşlı ihtiyarımız için maalesef kefen parasıdır. Yani, kayısı, kısaca, bizim için hayattır. Bizim için kayısı yanarsa hayat yanar, umudumuz yanar, geleceğimiz yanar.

Değerli arkadaşlar, bu yıl, maalesef, kayısımızın yüzde 100'e yakını yandı. Malatya üreticisinin, ağaçlarını yaşatmak için ilaç almaya, sulama yapabilmek için elektrik borcu ödemeye gücü kalmadı.

Değerli arkadaşlar, kayısı başka ağaca benzemiyor, tutsa da tutmasa da ağaca aynı emeği vermek zorundasınız, aynı masrafı etmek zorundasınız yani kayısı olsa da olmasa da ilaçlayacaksınız, gübre atacaksınız, sulayacaksınız, bakımını yapacaksınız. Nasıl ki bir çocuğa bakım yapıyorsunuz, kayısı ağacına da aynı bakımı yapmak zorundasınız. Yani durumumuz zor, durumumuz çok felaket kötü.

Hükûmet, don ve doludan kaynaklı zararların karşılanması için üreticilerin ürünlerini TARSİM'e sigortalatmasını istiyor. Yani TARSİM'e havale ediyor, "TARSİM çözerse çözsün." diyor. Ama maalesef arkadaşlar, TARSİM'in şartları Malatyalılara pek uymuyor; primlerinin yüksekliği, hasar tespitindeki anlaşmazlıklar, geçmişte yaşadığı tecrübeler ve hayal kırıklığı üreticiyi, kayısı üreticisini TARSİM'den kaçırıyor. Bu kaçışı 2014 yılındaki TARSİM sigorta oranlarına baktığımız zaman net olarak görebiliriz.

Değerli arkadaşlar, burada bir dengesizliği de belirtmek istiyorum, bir dengesizlik var bu TARSİM'le ilgili. Malatya'da 100 bin liralık kayısı için TARSİM'e 13 bin lira prim ödüyorsunuz, bir başka bölgede bir başka ürün için -Malatya dışındaki bir başka bölgede- 100 bin liralık ürün için 7 bin lira prim ödüyorsunuz. Yani, bizimle bir başka bölge arasındaki fark tam 2 kat ve bunu, maalesef, ne TARSİM'e duyurabiliyoruz ne Hükûmete duyurabiliyoruz. Yani, bizim yaralarımızı TARSİM sarmaya yetmiyor arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, TARSİM yaramızı sarmıyor, Hükûmet körleri, sağırları oynuyor. İktidar temsilcilerinin tuzu kuru. Onları ilgilendiren tek bir şey var, o da, maalesef, sizin tek seçiciniz uzun adam. Uzun adam nasıl başarılı olur sadece onu düşünüyorsunuz, Malatyalı umurunuzda değil. Sizin tuzunuz kuru çünkü ömrünüzde açlığı, yokluğu görmemişsiniz, ömrünüzde pazardan 1 liralık ayakkabıyı almamışsınız, tuzunuz kuru. Tek seçiciniz var, tek derdiniz o.

Değerli arkadaşlar, bakın, diyorsunuz ki bir de... Buradan Malatyalılara da söylüyorum, Malatyalılara da, onlara da sitem ediyorum. "Nasıl olsa hizmet etsek de etmesek de Malatyalılar bize oy veriyor." diyorsunuz. Maalesef, Malatyalılar da hizmet etmediğiniz hâlde oy veriyor; bu da Malatyalılara sitemimdir. Nereye elimizi atsak ayrı bir dert, nereye elimizi atsak Malatyalı kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlar, sadece meyve değil, kuru tarım da yani buğdayı, arpası da yandı, maalesef, elimizde tek bir ürün yok. Elektrik desen felaket, sulamayı hiç söylemiyorum. Sulama ki herkesin, her "insanım" diyenin utanması gereken bir durum. Ben burada bazen söylüyorum, "Malatyalıya kanalizasyon borularını kırdırarak kayısıları, tarım ürünlerini sulatıyorsunuz." diyorum, birileri itiraz ediyor. Battalgazi Belediye Başkanı, yetkililer bunun böyle olduğunu doğruluyor, valisi doğruluyor ama sadece bizim Hükûmet, bizim iktidarımız, bizim milletvekilleri maalesef bu konuda benden ayrı düşünüyor. Sulama suyu problemi tam bir kepazelik. Malatya'nın her yanı kan ağlıyor.

Elektrik desen o ayrı bir şey. Değerli arkadaşlar, Malatya'dan telefon alıyorum, diyorlar ki: "Bu yılki elektrik borcumuzu hiç olmazsa gelecek yıla erteletin." Maalesef bizim dışımızda bunu duyan kimse yok. Bunu duyan, bu konuyla ilgili maalesef bir şey yapan yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2010 yılında Malatya'da bir felaket yaşandı. Allah rahmet eylesin Mevlüt Aslanoğlu'nun çabasıyla, o zaman zararımız yüzde 60 olmasına rağmen zararlarımız karşılandı. O zaman zarar yüzde 60 iken 90 milyon lira para verildi. Bu yıl da aslında çok büyük bir şey istemiyoruz arkadaşlar, çok bir şey istemiyoruz. 200 milyon lira Malatya'ya para verirseniz sorun çözülecek. "Yok" demeyin, çünkü bunun olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Havuz medyasına verdiğinizin sadece yüzde 20'si bu, havuz medyasına aktardığınız paranın sadece yüzde 20'si.

Bu konuda sizden rica ediyoruz değerli arkadaşlar, buradan iktidar partisine, özellikle de Malatya milletvekillerine bir çağrı yapmak istiyorum: Gelin, hep beraber bu önergeye "Evet." diyelim ve Malatya'nın kaderini hep beraber değiştirelim; hep beraber, omuz omuza, kol kola vererek kaderimizi değiştirelim diyorum.

Önergemize evet oyu vereceğinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)