GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, 27/11/2013 TARİHİNDE ÇANAKKALE MİLLETVEKİLİ ALİ SARIBAŞ VE 24 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN, ÇANAKKALE İLİNDEKİ SÜT ÜRETİCİLERİNİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, GENEL KURULUN 17 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:118
Tarih:17.07.2014

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum.

Tabii, grup önerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Ali Sarıbaş ve arkadaşlarının Çanakkale süt üreticilerinin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması yönünde taleplerini dile getirdiler ama şimdiye kadar konuşmalar, daha çok genel rakamlar üzerinden ve ansiklopedik bilgiler üzerinden tartışılmaya devam edildi. Tabii ki Çankırı Milletvekilimiz Hüseyin Bey işletmeci olduğu için aslında sektörün içinden biri olarak konuştu ama muhalefet partisi arkadaşlarımız daha çok genel rakamlar üzerinden ve ansiklopedik bilgilerden bahsetti.

Şimdi, Çanakkale sadece hayvancılık değil, tarımsal üretim noktasında da incelendiğinde, âdeta Türkiye'nin bir ortalamasıdır ve bir laboratuvar niteliğindedir. Her ilçede ayrı bitkisel üretimimiz, hayvansal üretimimiz çeşitlilik arz etmektedir ve gerçekten de bitkisel anlamda da, hayvansal anlamda da Türkiye ortalamasının çok üzerinde kalitede çiftçilik yapmaktayız, ziraat yapmaktayız ve tarımsal üretim yapmaktayız. Özellikle süt üreticilerine dönüp baktığımızda, eğer gerçekten süt üreticisinin problemini konuşacaksak onların gözüyle ve onların olduğu yerden bakmak zorundayız; bir.

Bizim kronik problemlerimiz var. Nedir? Çanakkale özelinde konuşuyorum, bizim tarımsal işletmelerimizin yüzde 75'i 50 dönümün altındadır, bu ciddi bir problemdir rekabet edebilmek adına. Yani, 50 dönümün altındaki işletmelerle sizin hem Türkiye'nin bazı bölgeleriyle hem de dünyayla rekabet edebilmeniz çok kolay değildir, bu bir gerçektir. Maalesef, yıllarca tarım topraklarımız miras yoluyla bölünmüştür ve bugün artık işletme büyüklüklerimiz bir ailenin karnını doyurabilecek kadar bile kalmamıştır.

Şimdi, biz sütü konuşuyoruz. Bakın, burada hem işletmeler konuşuldu hem konvansiyonel üretim yani "çiftçi" dediğimiz, 2 tane, 3 tane, 5 tane hayvanını damında üreten üreticiyi de biz aynı kefeye koyuyoruz, değil. Şimdi, 50 baş, 100 baş, bin baş üretimler var Türkiye'de, olması lazım. Niye? Üreticinin sorununu konuşurken sayın milletvekilimiz ne dedi? "3,5 liraya süt içiyorum, tüketicinin sorunu var." dedi, eğer dikkat ettiyseniz. Evet, tüketicinin de problemi var. Eğer küçük işletmelerde büyük maliyetlerle üretim yapıyorsanız bunu ucuza arz etmeniz de problem değil. O zaman sizin piyasayı regüle etmeniz için büyük işletmelere ihtiyacınız vardı ve geçtiğimiz on iki yıl boyunca büyük işletmelere de küçük işletmelere de ciddi desteklemeler verildi ve büyük işletmelerin sayısı katbekat arttı Türkiye'de.

Şimdi, Çanakkale özeline gelindiğinde: Bakın, sütü konuşuyoruz, satır aralarında geçti; sütteki bakteri oranı, sütteki kuru madde oranı. Sütün kaliteli olması gerekiyor bir kere. Sadece litre olarak süt artık bir anlam ifade etmiyor, sütün taşıdığı nitelik sütün fiyatlandırılmasında önemli. Ne dedi işletmeci arkadaşımız? "1 lira 30 kuruş veriyorum sütün litresine, temiz süte." 1 Temmuz itibarıyla Çanakkale'de sütün litresi, yapılan ihale sonucunda -Biga'da yapılır süt ihaleleri- 1,15 kuruştur. Soğutma tankı olduğu için, sadece Çanakkale, Trakya ve Balıkesir bölgesinde -sanıyorum Karacabey de buna dâhildir- artı 8 kuruş ilave soğutma bedelini de üretici alır, sadece bu bölgede, kaliteli süt ürettiği için.

Şimdi, sütümüzü kaliteli üreteceğiz, ucuza üreteceğiz. Yine, arkadaşlarımız bahsetti. Bakın, hayvan başına sizin ortalama 4 dönüm yem bitkisi ekmeye ihtiyacınız vardır, büyükbaştan bahsediyorum. Eğer 4 dönüm yem bitkisi ekemiyorsanız, hayvancılığı sadece hazır yemden yapmaya kalkarsanız işte, o sütünüzü kaça satarsanız satın para kazanmanız mümkün değil.

Dolayısıyla, ne yapıldı geçtiğimiz dönemde? 16 çeşit yem bitkisine destekleme verildi, yem bitkisi desteklendi yani girdi maliyetlerimiz düştü. Ama neler yaşadık? Hazır yemdeki fiyat istikrarsızlıkları zaman zaman üreticiyi zor durumda bıraktı.

Diğer bir kırılma noktamız neydi? Bahar aylarında artan süt miktarımız; sütün fiyatı yine düştü, üretici olarak yine zorlandık. Ne yapıldı? Okul sütü uygulaması gündeme alındı. Daha önce ne yapıldı? Süt tozuna, süt tozunu işleyen fabrikalar üzerinden desteklemeler verildi, piyasadaki fazla arz edilen süt çekildi, yine fiyat regülasyonu sağlandı.

Şimdi bakın, işletmeleri ayrı konuşmamız lazım, çiftçimizi, köylümüzü ayrı konuşmamız lazım. Bugün büyükbaş hayvana, hayvan başı 225 lira destekleme veriliyor. Eğer damızlık kaydı varsa, tescilliyse artı 70 lira daha alıyorsunuz. Buzağı desteklemesi alıyorsunuz 75 lira. Sütün litre fiyatında da artı 4 kuruş da süt desteklemesi alıyorsunuz.

Sadece sütçülüğü tek başına konuşamazsınız, besiyi de konuşmak zorundasınız. Bir işletmeniz var, sürünüz var, erkek hayvanınız da oluyor doğal olarak. Bunu da ne yapıyorsunuz? Besi hayvanı olarak değerlendiriyorsunuz.

Yani üretici açısından bakıldığında, bugünlerde süt para kazanmaktadır arkadaşlar. Bugün itibarıyla süt üreticisi, gerçekten memnundur ama tarımda, hayvansal üretimde değil. Kirazda ne olduk? Bizim bölgemizde kiraz hasadı yapamadık yağmurlardan dolayı. Kiraz üreticimiz zor durumda.

Şimdi, her sektörün, zaman zaman değişen sorunları olmakta ama bugün itibarıyla bu önergeyle araştırma komisyonu kurulmasına gerek olmadığını düşünüyorum.

Yine, bakın, Çanakkale olarak konuşuyoruz. Ne yapmamız lazım, daha pahalıya ürünümüzü satabilmemiz için ne yapmamız lazım? Bununla ilgili olarak Tarım Bakanlığı tarafından, geçmiş üç dönemdir, bunun adımları atıldı -arkadaşlarım bahsettiler- tarımsal mekanizasyon desteğinden süt işletmeleri desteğine kadar. Soğutma tankları önemliydi ve artık, nerede bir 100 litre süt varsa -Çanakkale'de, orada, iddia ediyorum- soğutma tankımız var; 680 tane soğutma tankımız var bizim.

Dolayısıyla, hayvancılıkta, süt üreticiliğinde bundan sonra yapılabilecek, atılabilecek adımların başında bir markalaşma gelmektedir, Ezine peyniri, Çanakkale peyniri veya Trakya peyniri. Bakın, bizim bunun daha da katma değerini bölgemizde bırakabilmemiz lazım, bunun çalışmalarını yapmamız lazım. Ne yapıyoruz? Organik üretime geçtik, Gelibolu'da var, Gökçeada'da var, Ayvacık'ta organik et üretimi yapıyoruz, farklılaşmaya çalışıyoruz, markalaşmaya çalışıyoruz yani katma değerimizi artırmaya çalışıyoruz. Aynı maliyetlerle üretip daha pahalıya bunları satmaya çalışıyoruz.

Bizim için inek sütü kadar koyun, keçi sütü de önemli. Eğer koyun, keçi sütü olmazsa Ezine peyniri olmaz, Ezine peynirinin o lezzeti olmaz, Çanakkale peyniri olmaz. Dolayısıyla, koyun, keçi sütü anlamında da üzerinde durmamız lazım. Bugün itibarıyla onların desteklemeleri 4 kat fazladır, yine hayvan başına desteklemeleri 70 liradır ama bu konularda hem cins çalışması anlamında hem de markalaşma anlamında belki desteklemelerimizi artırabiliriz.

Bakın, yine, IPARD projeleri ciddi bir ivme kazanmıştır. Yine, kalkınma ajanslarının da tarımsal üretimin markalaşması anlamında destekleri artırılabilir diye düşünüyorum.

Yine, hep beraber mücadelesini vermemiz gereken bir şey var, Avrupa Birliğinin bize uygulamış olduğu engelleme, kota. Bugün iddia ediyorum, özellikle Yunanistan, hemen hemen aynı ürün, aynı peyniri ürettiğimiz Yunanistan'ın feta peyniri Avrupa pazarlarında, raflarında çok iyi fiyatlara satılırken bizim süt ürünlerimize Avrupa Birliği engel koyuyor. Niçin? Bakteri rakamları yüksek diye. Değil arkadaşlar, bu tamamen siyasi bir engeldir. Bunun için mücadele verebilirsek, Avrupa pazarına girebilirsek süt ürünlerimizle... Yani, Yunanistan'ın feta peynirinden Çanakkale'nin Ezine peyniri 10 kat daha lezzetlidir, 10 kat daha kalitelidir ama maalesef, Avrupa Birliğinin karşımızda set gibi duran bir kararı vardır. Bunun mücadelesini vermeliyiz, verebiliriz diye düşünüyorum.

Yine, sütümüzü yani hayvansal üreticimizi destekleyebilmek adına belki keçide biraz daha yerli ırkları... İşte Saanen diye bir ırk var, daha fazla süt veriyor ama kuru maddesi daha düşük, dolayısıyla aynı özelliği vermiyor. Dolayısıyla, yerli ırklarımızı daha fazla destekleyebiliriz, yerli ırk üretimi yapan üreticilerimizi daha fazla destekleyebiliriz. Koyun sürülerimize, gerçekten, küçükbaş sürülerine baktığınız zaman, büyükbaş işletmelerden daha fazla zorlandıklarını görüyorsunuz. Mesela, onların "sürü yöneticisi" diye 5 bin lira bugün destekleri var. Bu desteklemeler belki çeşitlendirilebilir, biraz daha desteklenebilir diye düşünüyorum.

Ben yine de Çanakkale'nin, hem süt üreticilerinin ve Türkiye'deki süt üreticilerinin konularını bugün konuşmuş olmamızdan dolayı gündeme getiren arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum ama Türkiye'de on iki yıldan beri üreticimiz her gün bir önceki yıldan daha iyi durumdadır ve bunu da zaten sandığa gittiğinde, o bölgelere bakıldığında çok net göstermektedir diyorum, hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)