| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 17.07.2014 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7'nci madde üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
4857 sayılı Kanun'un 63'üncü maddesinin birinci fıkrasına şu cümle eklenmiştir: "Yer altı maden işlerinde çalışan işçiler için yer altındaki çalışma süresi, haftada en çok otuz altı saat olup günlük altı saatten fazla olamaz".
Değerli milletvekilleri, bu maddede yapılan değişiklik "Maden işçilerinin haftalık çalışma saatlerini otuz altı saate düşürüyoruz" biçiminde basına ve kamuoyuna duyurulmuştu. Oysa görüyoruz ki maddeye eklenen sihirli bir "yer altında çalışma süresi" sözcüğüyle kamuoyu ve maden işçileri Hükûmet tarafından yanıltılmıştır.
Soma madenci, işçi katliamı neticesinde, Bakanlık ve Hükûmet, toplumun ve muhalefetin baskısıyla İş Kanunu'nda değişikliklere gidilmesi gerekliliğini kabul etmiştir. Herkes AK PARTİ'nin bu faciadan ders çıkaracağını ve bir daha işçi katliamlarının olmasını önleyecek yapısal düzenlemeler yapmasını beklerken Hükûmet yine şirketleri, patronları kollayan, işçileri fıtratlarıyla baş başa bırakan düzenlemelere girişmiştir.
Değerli milletvekilleri, tüm kamuoyunun ve tüm maden işçilerinin doğru bilgilendirilmesi gereklidir. Bu maddeyle haftalık çalışma saati kırk beş saat olarak aynen kalıyor. Yer altında haftalık çalışma saati otuz altı saate indiriliyor ancak bu da kalan saatlerde yer üstünde çalıştırılması şartına bağlanıyor. Yer altında çalışma saati haftalık otuz altı saat yerine haftalık beş saate de indirilse, bu düzenleme Türkiye'de madenlerin çalışma koşulları bakımından güvensiz olduğu, denetimsiz olduğu gerçeğini örtmeye yetmez.
Değerli milletvekilleri, aynı Hükümet yaşam odalarının zorunlu hâle getirilmesine karşı çıkıyor. Yaşam odalarına karşı çıkan zihniyet, öyle görünüyor ki, maden ocaklarının birer ölüm odası hâline gelmesinden ders çıkarmamıştır. Türkiye'de maden ocakları ve maden işçilerinin güvenlik sorunları, sağlık sorunları ve denetim sorunlarının en büyük sorumlusu gerekli önlemleri almayan bakanlık ve Hükûmettir. Gerekli yasal ve fiili önlemler alınmadığı gibi, medya kanalıyla kamuoyuna pompalanan abartılı ve yanıltıcı bilgilerle, kamuoyu ve maden işçileri yanlış enforme edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Soma kömür madeninde meydana gelen madenci işçi kıyımını elbette basit bir iş kazası gibi görmek ve yaşanan durumu kaza ve fıtrat kavramı üzerinden okumak, ayrıca yaşamını yitiren işçilerimizin yakınlarına tazminat adı altında popülist politik tutumlar geliştirmek, en hafif ifadeyle madenlerde süregiden köle işçi koşullarının devam ettirilmesi anlamına gelmektedir.
Soma'da gerçekleşen facianın günümüzden yüz yıl önce farklı ülkelerde gerçekleşmiş benzer olaylarla karşılaştırılarak kamuoyuna sunulması, aslında ülkemizdeki maden işçilerinin yüz yıl önceki köle mantığıyla çalıştırıldıklarının da itirafıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de sadece kömür sektöründe, son yirmi üç yıllık dönemde iş kazaları ve meslek hastalığı nedeniyle 3 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybederken, sürekli iş göremez hâle gelenlerin sayısı ise 14 bini bulmuştur. Kazaların başlıca nedenlerinin altyapı ve teknoloji ile ilgili önlenebilir sorunlardan kaynaklanması, denetim ve yaptırımların caydırıcı olmadığını ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, Soma kömür madeninde meydana gelen maden faciası Türkiye'de enerji üretimindeki ve madenlerdeki bir çeşit peşkeş çekme mantığıyla gerçekleştirilen özelleştirmelerin yarattığı riskleri tekrar ortaya koymuştur. Gelişmiş ülkelerde ölüm ve yaralanmaların neredeyse sıfırlandığı bir dönemde Türkiye'de günlük ortalama iş cinayeti sayısı 3'ü bulmaktadır.
Madenciliğin önemli bir sektör olduğu gelişmiş ülkeler, Soma benzeri bir işçi kıyımını neredeyse yüz yıldır yaşamıyorlar ve bunun sebebi onların daha şanslı olmaları değildir. Neden o ülkelerin madenlerinde böyle facialar yaşanmıyor? Çünkü iş güvenliğini sağlama alacak yasalar yaptılar ve bunu pratikte de uyguladıklarından dolayı bir daha onların başına böyle büyük facialar gelmedi. Umarım ki Hükûmetiniz de uluslararası anlamda gelişen bu gelişmelere ayak uydurarak, bu anlamda gerekli önlemleri alarak bir daha da bu büyük faciaların ülkemizde yaşanmasını önlemiş olur.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.