| Konu: | CHP GRUBUNUN, TOKAT MİLLETVEKİLİ ORHAN DÜZGÜN VE 20 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN, ASTSUBAYLARIN ÖZLÜK HAKLARIYLA İLGİLİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 29/11/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 18 TEMMUZ 2014 CUMA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 18.07.2014 |
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; grubumuzun, astsubayların intibak sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, askerlik görevi hakikaten hem kutsal hem de çok zor bir görev. Ancak bu görevin arasında yer alan astsubayların işleri daha da zor çünkü astsubaylar ordunun gerçekten her anlamda en ağır yükünü taşıyan meslek sınıfı. Böylesine önemli bir görev yapan, ülkemizin savunmasını yapan meslek sınıfının elbette ki sorunlarına bizim, ana muhalefet partisi olarak duyarsız kalmamız söz konusu olamaz. Bu nedenlerle, bu araştırma önergesini verdik ve Genel Kurulun takdirine sunacağız birazdan.
Değerli milletvekilleri, aslında, çok fazla şey istemiyorlar. Bütün devlet memurları göreve dereceleri 9/2'den başlıyorlar, astsubaylar 9/1'den başlıyorlar. Peki bu ne getiriyor? Bu insanlar yıllarca çalışıyorlar, emekli oluyorlar ve emekli olduklarında herkesten daha düşük emekli maaşı alıyorlar. Diğer devlet memurları, görevlerini daha uzun süre devam ettirebilirler, daha çok çalışarak kıdemlerini artırabilirler ama söylediğim gibi, askerlik zor bir görev, bunların uzun süre çalışma şansı da çok fazla değil. Emeklilik ücretlerinin düzeltilebilmesi için göreve başlama derecelerinin düzeltilmesi astsubayların olmazsa olmaz talebi.
Yine, hakikaten, anlayamadığım bir tarzda, bütün devlet memurları hemşire, doktor, avukat- ön lisans yaptığında, ihtisas yaptığında dereceleri maaşlarına yansıyor ancak her nedense, astsubaylar yükseköğrenim gördüklerinde bu intibak sağlanmıyor. Yani biz askerimizin, astsubayımızın daha eğitimli, daha kültürlü olmasına karşı mı geliyoruz sayın milletvekilleri? O adamların bu sorunlarını mutlaka çözmek zorundayız.
Yine, kanun yapmışız, demişiz ki: "Orduda belli bir dönem çalışan uzman erler, erbaşlar, astsubaylar görevlerinden ayrıldıklarında kamu kurumlarında kendilerine öncelikli olarak iş temin edilir." Fakat uygulamaya bakıyorsunuz, eminim hepinizde vardır, herkese en az yüzlerce astsubayın, uzman erin, erbaşın "Bizi belediyede işe sok." diye müracaatları var. Mutlaka ki, muhalefete bu kadar geldiğine göre iktidara çok daha fazla geliyordur diye düşünüyorum ancak özellikle muhalefet belediyeleri SSK'ya borçları vesaire gerekçe gösterilerek kadro sıkıntısına sokularak bu insanların işe girmesi de bu şekilde engellenmiş oluyor.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüye her geldiğimde söylüyorum, Türkiye'de 2 tane ciddi meslek sınıfı, polisler ve askerler, en çok intihar eden meslek sınıfı. Bakın, bu insanların kendi can güvenliklerini bir yana koyalım, bu insanlar intihar ettikleri son ana kadar bellerinde silahla gezen insanlar yani sadece kendi can güvenliklerini değil, bütün toplumun can güvenliğini tehlikeye atmış oluyoruz. Defalarca bu kürsüden "Gelin bir komisyon kuralım; bu askerler, bu polisler neden intihar ediyorlar, bunun sebebi nedir, sorunları nelerdir, bunları nasıl çözebiliriz?" diye söyledim ama şu ana kadar herhangi bir cevap alamadık ne hikmetse.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin gücü aynı zamanda ordusunun gücüyle de orantılıdır, bunu hepiniz kabul edersiniz. Peki, bizim ordumuz ne durumda, buna da kısaca şöyle bir bakmak isterim. Bakın, bugün, iktidara mensup değerli milletvekilleri kaşkollerle geldiler, Filistin konusunda bir hassasiyet gösterdiler. Kendilerine içtenlikle, samimiyetle teşekkür ediyorum. Geçmişte yaşananları bilirler, Türkiye'de sağcıların ve solcuların ortak miting yaptığı tek konu Filistin konusudur çünkü Filistin, Türkiye için, Türk milleti için en az Kıbrıs kadar kutsal bir davadır ve Türk ulusu da bunu bir ulusal dava olarak görmektedir.
Fakat değerli milletvekilleri, bu hassasiyetinizi takdir ettikten sonra, şunu da söylemeden geçemeyeceğim, ciddi devlet olmak başka bir iştir. Siz, ülkeyi, devleti yöneten iktidar milletvekillerisiniz, "Filistin'de bu katliamların durdurulması için, Gazze'de çocukların öldürülmemesi için ne yaptınız?" diye sorarlar size.
Bakın, ben size söyleyeyim: İsrail'le olan ticaret hacmini 4 katına çıkardınız. Ciddi bir devlet, böyle bir durumda mutlaka ilk önce ticari ilişkilerini dondururdu, askerî ilişkilerini dondururdu, diplomatik ilişkilerini dondururdu. Bakın, Venezuela, İsrail Büyükelçisini sınır dışı etti. Türkiye'dekine ne oldu sayın milletvekilleri? Neden Türkiye Cumhuriyeti buna herhangi bir tepki göstermiyor?
Bakın, o Gazze'yi bombalayan uçakların jet yakıtlarını siz satıyorsunuz sayın milletvekilleri, bu Hükûmet satıyor. Bu satışı bir an evvel durdurmak zorundasınız, bunu durdurmazsanız eğer o çocukların kanı sizin de elinizde olur, bunun vebalinin altından kalkamazsınız.
Değerli milletvekilleri, size şunu açıkça belirtiyorum, en başında, eğer Gazze halkının yanında olmak istiyorsanız, Filistin halkının yanında olmak istiyorsanız, yakanızdaki Yahudi Cesaret Ödülü'nü çıkaracaksınız, teslim edeceksiniz, Filistin halkının yanında olduğunuzu bu şekilde göstereceksiniz, bunu yapmadığınız sürece burada yaptıklarınızın hiçbir inandırıcılığı olmaz, kimse kusura bakmasın.
Değerli milletvekilleri, IŞİD diye bir örgüt var ve bu örgüt, dün "çapulcu 3-5 kişi" dediğimiz bu örgüt, şu anda Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğunu işgal etmiş durumda. Bir konsolosluğun işgali, uluslararası diplomaside o ülkenin işgali anlamındadır yani şu anda Türkiye Cumhuriyeti işgal altındadır. Ancak, her ne hikmetse, ne Parlamentodan ne Hükûmetten bununla ilgili hiçbir girişim göremiyoruz. Getirilen yayın yasağı sonucunda oralarda ne oluyor, ne bitiyor, onları da öğrenmekten uzağız.
Kim bu IŞİD? Bu IŞİD, dün sizin silah desteği sağladığınız bir örgüt, bunu hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz. Bu IŞİD, hani Yüce Peygamber'imizin hırkasını emanet ettiği ve "Gitme, hastasın, oraya ulaşamazsın." denildiğinde, "Olsun, en azından yolunda ölürüm." diyen Veysel Karani'nin türbesini bombaladı, Hükûmetten hiçbir tepki görmedik sayın milletvekilleri.
Aynı örgüt İstanbul'da Muhammediye Camisi'ni bombaladı. Geçen gün Ali Özgündüz, burada size yakılmış Kur'an'ı gösterdi. Ne oluyor sayın milletvekilleri? Burası hangi ülke, biz hangi ülkedeyiz? Bu ülkede insanların dinî hassasiyetleri neden gözetilmiyor? Eğer Cumhuriyet Halk Partisi döneminde bir camide Kur'an yakılsaydı, sizin tepkiniz ne olurdu, buna sessiz kalır mıydınız? Bunu bir kere vicdanınıza sormanızı istiyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, aynı IŞİD insanların kellelerini keserek futbol oynadı. Türkmenler, Kuzey Irak'ta kan ağlıyorlar. Musul ve Kerkük işgal edildi. Misakımillî sınırları içerisinde dediğimiz, her zaman bizim kardeşimiz, her zaman bizim dostumuz, her zaman yanındayız, her zaman yanımızdasınız dediğimiz Musul ve Kerkük'te artık Türkmen kalmadı. Sayın Dışişleri Bakanı bugün Genel Kurula gelip bilgi vermekten dahi imtina ediyor. Sayın Bakana sorduk işte, sizler de tanıksınız, "Sayın Bakanla görüşeceğim." diyor. Orta Doğu'da Filistin cayır cayır yanarken, Sayın Bakan, bunu Dışişleri Bakanına sormadan Genel Kurula gelebiliyor.
Değerli milletvekilleri, bakın...
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Senin adayın...
ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bizim adayımızın göğsünde Filistin'in madalyası var, meraklanma sen.
Evet, sayın milletvekilleri, bakın, bugün Tokat'tan aradılar. Bin yıllık bir Alevi türbesi, tam bin yıllık. Horasan erenlerinden Keçeci Baba'nın türbesine minare dikildi, ezan okutuluyor. Biz Ezan-ı Muhammediye'ye saygılıyız ama siz de bizim türbemize saygılı olmak zorundasınız. Orası cami değil, orası Keçeci Baba'nın türbesi. Orayı size kullandırtmayız. Devletin kaymakamı benim köylüme diyor ki: "Siz, Müslüman değil misiniz, siz, ezan sesi istemiyor musunuz?"
Kaymakam, sen adam olacaksın, işini yapacaksın. Senin işin o köye yol yapmak, su götürmek, elektrik götürmek, ebe götürmek, hemşire götürmek, doktor götürmek. Sen milletin dinini sorgulamaya yetkili değilsin. Haddini bileceksin, adam gibi iş yapacaksın, yoksa bunun hesabını sana sorarız. (CHP sıralarından alkışlar)