| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 120 |
| Tarih: | 19.07.2014 |
ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 639 sıra sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19'uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle alakalı Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki, bu iş sağlığı ve iş güvenliği daha önce görüşüldü. 6331 sayılı Kanun'u görüşürken -o zaman böyle de görüşmedik, çok daha etraflı, detaylı- konunun sosyal taraflarıyla -diğer siyasi partilere mensup, daha önce iş dünyasından gelen, buradaki eksiklikleri, aksaklıkları tespit eden, bir sendikada üst düzeyde yöneticilik yapmış ve aramızda Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak bulunan Sayın Çelebi'nin de olduğu- uzun uzun görüştük, böyle şeyler yoktu. O zaman da ısrarla tüm muhalefet milletvekilleri, sosyal taraflar, sendikalar olarak üstüne basa basa bir şeyi ifade ettik Sayın Bakanım, dedik ki: "Amacımız eğer gerçekten Türkiye'de iş kazalarının önlenmesi, işçi sağlığı, iş güvenliği noktasında köklü değişiklikler yapmaksa evrensel normlarda dünya bunu nasıl yapıyorsa, ILO standartları neyi emrediyorsa gelin bunlara göre bir düzenleme yapalım." O gün yapmış olduğunuz düzenlemelerde bunların ülke şartlarına gayet uygun olduğunu, bunların doğru olduğunu ifade ettiniz. Ama daha sonra, 13 Mayısta, ülkemizin yaşamış olduğu vahim bir olayla, büyük bir katliamla; denetimi olmayan, denetimsiz, kimin ne yaptığının belli olmadığı... Türkiye'de sadece yer altı maden ocaklarında değil, diğer alanlarda da iş güvenliği uzmanlığı yapanların, gerçek manada denetimleri veya eksikleri tespit ettiğinde, alınabilecek önlemlerin alınıp alınmadığı noktasında Bakanlığın yaptırıcı bir gücü olması gerektiğini ifade etmemize rağmen bunu yok ettiniz.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Şimdi, az tehlikeli iş yerlerinde çalışan sayısı 10'dan azsa orada çalışan iş sahibi, patron, işveren oranın belli alanlardaki eğitimini de verecek, eksiğini de tespit edecek. Yani, tabiri caizse kuzuyu kurda teslim ediyoruz, yaptığımız bu, başka bir şey değil. Burada, iş sağlığı ve güvenliği noktasında kazaların olmasını nasıl azaltacağız, nasıl tedbirler alacağız? Diyelim ki şöyle: Az tehlikeli iş kollarındaki bir işvereni düşünün, 15 çalışanı var, ikiye ayırdı. Ne yapacaksınız? Yani 7'sini bir yere koydu, 8'ini de bir yere koydu; ne olacak şimdi? Yani, bu o zaman iş güvenliği uzmanlığı sorunundan kurtulmuş olmayacak mı? Veya bu az tehlikeli iş kollarında tarif ettiğiniz iş kolları mahiyet olarak, iş kolları olarak birbirinin hepsiyle aynı özellikte değil ki.
Az önceki konuşmamda da ifade ettim, az tehlikeli iş yerlerinde Türkiye'de 600 bin civarında işyeri olduğu ve bunların da iş kolları olarak 150 alt gruptan oluştuğu, birbirlerinden tamamen farklı alanlarda işçi ve iş yeri ortamı olduğunu biliyoruz. Yani, bu kanunla daha sıklaştırmak, denetimleri daha artırmak, tedbirleri daha fazla güçlendirmek dururken kimin aklına geliyor da biz daha da çerçeveyi genişletiyoruz, elastik bir hâle getiriyoruz, gevşetiyoruz ve bundan ne kazanacağız? Yani, daha büyük faciaların olması, daha büyük kazaların olması için yeniden torba yasalarla bazı şeyleri düzeltmek zorunda mı kalacağız?
Bir de şu arada şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, sizin iyi niyetinizden hiç şüphem yok ama Türkiye'de, Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında devletin kasasından harcanan paraların yeterli denetiminin yapılmadığı kanaatindeyim. Öyle iller biliyorum ki "tıp merkezi" adı altında -şimdi bir de bilgi gizlenmesi tamamen ortadan kaldırıldı sayenizde- sanal ortamda TC kimlikleriyle çok sayıda sanal hasta yaratılarak devletin soyulduğunu bu kürsüden hepinizle paylaşmak istiyorum. Bu konuda lütfen tedbirlerinizi alın. Çünkü gerçekten Sosyal Güvenlik Kurumu olarak çok iyi şeyler yapma niyetinde olsanız da denetleyen elemanlarınızı, Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlık grubundaki denetleyen elemanlarınızı ücret olarak korumadığınız sürece Türkiye'nin büyük paraları birilerinin cebine akıp gidecek. Bunda da bu Parlamentonun vebali olmasını istemediğim için sizleri yeniden uyarmak istiyorum.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)