| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 20.07.2014 |
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün 20 Temmuz. Hepinizin bildiği gibi, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirilmişti. Orada Türk vatandaşlarına yapılan zulmü engellemek amacıyla, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı yerine getirmek amacıyla bir harekât yapılmıştı ve adına da özellikle "Barış harekâtı" denmişti. O barış harekâtını yapanları, aynı zamanda orada şehit düşenleri saygıyla ve rahmetle anıyorum, gazilerimizi de buradan saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önceki konuşmamda 3201 sayılı Yasa'yla ilgili düzenlemelerle ilgili teknik bazı şeyler söyledim ancak şimdi farklı bir şeyden bahsetmek istiyorum. Dün, Sayın Bakan buradayken "Yaşam odaları neden kabul edilmedi bu tasarıda?" diye sorduk kendisine ama Sayın Bakan bunu geçiştirdi, anlamıyormuş gibi yaptı. Sonra da Maden Mühendisleri Odasının yapmış olduğu bir açıklama vardı dün, ondan da esinlenerek bazı şeyleri ben sormak istiyorum kendisine çünkü ben o konuda uzman değilim ama herhâlde Bakanlık bürokratları bu konuda gereken cevabı verirler.
Yaşam odalarının özelliğinin çok farklı olduğunu ama madenlerdeki yaşam odalarının Komisyon görüşmesi sırasında reddedildiğini, bunun yerine, yönetmelik değişikliği yapılarak maske değişim odalarının getirilmeye çalışıldığı belirtilmektedir. Oysaki, Maden Mühendisleri Odası şunu söylüyor: "Bu maske değişim odaları, yaşam odalarını karşılamaz." Niye? "Çünkü sadece gaza ilişkin değil, yangın ve göçüklerde de yaşam odalarının çok ciddi bir önemi vardır. Ayrıca, gıda depolanması söz konusudur, oksijen tüplerinin bulunması söz konusudur, temiz hava akışı söz konusudur. Bu nedenle de yaşam odaları vazgeçilmez şeylerdir yer altı madenciliğinde." diyorlar. Pek çok ülkede yaşam odaları zorunlu olmasına rağmen bizim gibi birkaç ülkede sosyal güvenlik anlamında zorunluluk hâline getirilmemiş yaşam odaları.
Ben bunu sormak istiyorum: Yaşam odalarının bedeli ne kadar, insanların yaşamının bedeli ne kadar? Hiç bu ikisi karşılaştırılabilecek nitelikte şeyler mi? Yani bu, neden reddedildi? Bakan yoksa da burada belki Komisyon sözcüsü arkadaşlarımız bunun cevabını verebilirler, vatandaşlarımız da Komisyonda duyulmayan şeyleri buradan duyabilirler diye düşünüyorum.
Şimdi, bir diğer konu da aslında yine adalet sisteminin siyasallaştırılmasının sonucu yaşanan hak ihlalleri ve kumpaslar. Biliyorsunuz, bu konuda adalet sisteminin siyasallaştırılması sonucunda Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi davalar ne yazık ki bu ülkede görüldü özel yetkili mahkemelerle; Başbakanın deyimiyle "Ayarlanmış yargıçlarla, sahte belgelerle bu davalarda insanlar haksız, boş yere cezaevinde yattılar." dendi. Bunların büyük bir kısmı, Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarıyla çıktılar ama bir kısmı, hâlen daha cezaevindeler. "İstanbul casusluk davası" diye başlayan, aslında casuslukla hiçbir alakası olmadığına karar verilerek daha sonra casusluktan insanların beraat ettirildiği ama başının ne olduğu, kimlerle bağlantısı olduğu anlaşılmayan örgüt üyeliğinden ceza alan denizcilerimizin ve TÜBİTAK görevlilerinin yargılandığı dava.
Bu dava, Ekim 2010'da başladı ve Ağustos 2012'de sona erdirildi, Yargıtay da bunu onadı. Diğer davalar gibi, herhangi bir şekilde, imzasız, sahte bir e-mail ile başlamıştı bu. Ardından da bu insanlar tutuklandılar, cezaevine atıldılar. Bu insanların özellikleri neydi? Millî Gemi Projesi'nde çalışmalarıydı ve millî yazılımları yazmalarıydı. İşte şu anda, hâlen daha bu insanlardan deniz albaylarımız ve yarbaylarımız cezaevindeler.
Bunlar kim? Deniz Albay Necmi Yıldırım, Albay Koray Eryaşa, Tamer Çetin, Başçavuş Adnan Yılmaz, hâlen daha bunlar cezaevinde. Pek çok insan çıkmasına rağmen -çıkmaları çok güzel bir olay oldu ama- işte o sahte dijital verilerle hâlen daha cezaevinde kalan insanlar var. Anayasa Mahkemesine hak ihlali olduğu gerekçesiyle başvurdular ama Anayasa Mahkemesi bu insanları unuttu. Cezaevinde olan, bu kumpasa maruz kalan, sahte dijital verilerle, hiçbir bilirkişi incelemesi yapılmadan mağdur bırakılan, tutsak edilen bu insanlarımız hâlen daha cezaevinde. Çünkü bu insanlar, Deniz Kuvvetlerinin ve aynı zamanda TÜBİTAK'ın belini oluşturuyordu, beynini oluşturuyordu ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ...hem Deniz Kuvvetlerimizin hem de TÜBİTAK'ın beli kırılmış oldu bu insanlar tutsak edilerek.
Onun için, Anayasa Mahkemesine buradan çağrıda bulunuyorum. En kısa zamanda başvurularının değerlendirilmesini diliyor, onlara buradan saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)