| Konu: | MHP GRUBUNUN, MHP GRUP BAŞKAN VEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE KAYSERİ MİLLETVEKİLİ YUSUF HALAÇOĞLU TARAFINDAN, TÜRKİYE'NİN DOĞU AKDENİZ'DEKİ KITA SAHANLIĞI ALANLARIYLA ÇAKIŞTIĞI BÖLGELERİNDE İSRAİL'E BAĞLI FİRMALARIN İZİNSİZ PETROL, DOĞAL GAZ FAALİYETLERİNDE BULUNMALARI, BU FAALİYETLERİN TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'NE ETKİLERİ İLE TÜRKİYE'NİN İSRAİL YAKLAŞIMINI TARTIŞMAK AMACIYLA 21/7/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİNİN (8/13), GENEL KURULUN 21 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 21.07.2014 |
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında ben de bütün arkadaşlarım gibi İsrail'in Filistinlilere, Gazzelilere karşı yürütmekte olduğu bu zalimce müdahalenin, katliamın kınanması, nefretle ve şiddetle kınanması gereğini bir kez daha burada vurgulamak istiyorum. Biz Parlamento olarak bunu yaptık, Dışişleri Komisyonumuz da bunu yaptı. Eminim ki Türkiye'nin dört bir tarafında insanların, Filistinli kardeşleri için, Gazzeli kardeşleri için ciğerleri yanıyor. 500'ün üzerinde insan öldü, bunun dörtte 1'i çocuk, birçok kadın var. Bunu kınamamak, bunu nefretle kınamamak mümkün değildir. İçimiz kan ağlıyor. Dolayısıyla burada gerek Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşımın gerek Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşımın gerek Halkların Demokratik Partisinden arkadaşımın İsrail'le ilgili ifadelerini şiddetle destekliyorum. İsrail'e karşı, Hükûmetimiz, Parlamentomuz, ülke olarak gerekli tedbiri almak durumundayız ve bununla ilgili çalışmalar da malumunuz, yapılmaktadır ama önemli olan, İsrail'in bu hunharca katliamına karşı milletin topyekûn bir direniş gösteriyor olması. Milletvekilleri belki de ilk defa toplu hâlde gidip İsrail Büyükelçiliğinin önünde, Büyükelçinin konutunun önünde bir basın bildirisi okudular. Burada Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşım da, AK PARTİ'den arkadaşlarım da vardı, birçok değişik sivil toplum örgütleri de vardı; bu da İsrail'e karşı duruşun bir göstergesidir.
Şimdi, grup önerisine geldiğimiz zaman: Doğrusu grup önerisi Kıbrıs'la mı ilgili, İsrail'le mi ilgili; İsrail-Türkiye ilişkileri mi, İsrail-Güney Kıbrıs Rum kesimi ilişkileri mi, Türkiye-Güney Kıbrıs Rum ilişkileri mi? Orada belli bir netlik yok. Ama madem böyle bir grup önerisi geldi, bir defa, ben müsaade ederseniz, Türkiye'nin, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ilgili duruşunu Kuzey Kıbrıs Türk kesimi ile Güney Kıbrıs Rum kesimi arasındaki ilişkileri, Avrupa Birliği perspektifinde durum nedir; bunu sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Tarihçesine baktığımız zaman çok kısa bir şekilde: Malumunuz, 1960 yılında bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur, her iki kesimin ortak olduğu. Sonra, 1963 yılında Rumlar bu devleti çalışamaz hâlde işgal ettiler ve daha sonra 1974 yılında da buranın Yunanistan'a ilhak edilmesi üzerine bir darbe girişimi oldu. Tabii ki Türkiye burada sessiz kalamazdı. Temmuz 1974'te Türkiye oraya müdahale etti ve Kıbrıs Türk'ünün davası için, Kıbrıs Türk'ünün yanında yer aldı ve onları Rum mezaliminden kurtardı. Daha sonra, işte, siyasi eşitlik ve iki toplumlu, iki kesimli bir Kıbrıs için çeşitli çalışmalar yapıldı. Malumunuz, 1977, 1979, ta 1983'e kadar bu devam etti. Ancak herhangi bir sonuç alınamayınca 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu ve ondan sonra da tabii çeşitli çalışmalarla bugüne kadar süregeldi.
Geldik 2004 yılına. 2004 yılında uzun çalışmalar sonucunda, Kıbrıs'ın federal bir yapıya kavuşması için, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federal bir yapıya kavuşması için o zamanki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın liderliğinde uzun süren müzakereler yapıldı ve Nisan 2004 yılında bu müzakereler sonucunda elde edilen plan referanduma gitti. Normalde her iki taraf da bu plana "evet" diyecekti ama Rum kesimi "hayır" dedi, Türk tarafı "evet" dedi. Peki, Avrupa Birliği ne yaptı? Birkaç hafta içinde, Rum kesiminin, sözde Rum kesiminin temsil etmiş olduğu Kıbrıs'ı Avrupa Birliğine üye yaptı ve Kıbrıs'ta Türk kesimi üzerinde daha önceden konmuş olan izolasyonların hâlen devam ediyor olduğunu görüyoruz.
O zaman çeşitli sözler verildi Kuzey Kıbrıs Türkü'nü biraz rahatlatmak için, işte, "Ambargolar kalkacak." vesaire ama bunların hiçbir zaman gereği yerine getirilmedi. Şimdi, bu da Güney Kıbrıs'ı şımarttı; açık ve net söylüyorum, Avrupa Birliğinin bu tavrı Güney Kıbrıs'ı şımarttı ve küçücük bir Kıbrıs, şu anda, devasa Avrupa Birliğini bir şekilde esir almış bulunuyor. Bu şımarıklık sonucunda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tek taraflı olarak güneydeki bazı parselleri, işte, münhasır ekonomik bölgeler de oluşturarak çeşitli parselleri ihalelere çıktı buralarda doğal gaz ve petrol araması yapmak üzere.
Tabii ki, Akdeniz'in doğal gaz ve petrol kaynakları önünde sonunda, bir gün, bir şekilde yeryüzüne çıkarılacaktır, önemli yataklar var orada, bunu açık ve net söyleyeyim ve Akdeniz çok önemli bir bölge; Avrupa'ya giden petrolün yüzde 70'i Akdeniz üzerinden gitmektedir, dünya ticaretinin yüzde 30'u Akdeniz üzerinden yapılmaktadır. Enerji de her zaman herkesin iştahını kabartan bir husus. Şimdi, Güney Kıbrıs bunu yapıyor ve orada çeşitli ihaleler açtı, çeşitli firmalarla anlaşmalar da yaptı grup önerisinde yazıldığı gibi. Gerçi oralarda henüz sadece 12'nci parselde bir çalışma yapılmış bulunuyor, miktarı da çok aşırı bir rakam değil, 120 milyar metreküp civarında bir rakam ama o veya ona benzer diğer yataklar eğer bir gün geliştirilirse zaten Türkiye'nin dışında herhangi bir şekilde ihraç edilebilme şansı yok çünkü Yunanistan üzerinden ihraç edersen çok uzun boru hattı gerekiyor, LNG terminalini oluştursan çok pahalı. Dolayısıyla, bunun, Türkiye üzerinden gitmesi gerekiyor. Bunun için de ne olması gerekir? Türk tarafının pozisyonu belli. Türk tarafı diyor ki: "Buradaki bütün kaynaklar Kıbrıs'ta yaşayan herkese aittir. Dolayısıyla, ancak biz toplu bir çözüm, kesin bir çözüme kavuştuktan sonra bu kaynakların çıkarılması gerekir." Daha önce Kıbrıs Türk'ü bir öneride daha bulundu: Evet, oturalım, beraberce, bunu çıkaracaksak nasıl paylaşılacağına da karar verelim, ona göre bu paylaşımı da yapalım. Ama Rum tarafı buna da gelmedi.
Dolayısıyla, biz diyoruz ki, Kıbrıs Türk'ü diyor ki: "Bir gün Kıbrıs'ta bir anlaşma sağlanacaktır. İki kesimi ihtiva eden bir federal yapı oluşacaktır." Ha, bunun oluşmadığını varsayalım. Vallahi Türk tarafı Türkiye'yle anlaşmalar yapmıştır, kıta sahanlığı anlaşması yapmıştır, Türkiye Petrolleriyle anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmalar çerçevesinde sismik aramalar yapılmaktadır. Piri Reis orada uzun zamandan beri arama yapmaktadır. Her ne kadar bazı sahalarda çakışma varsa da bu çakışmalarla ilgili de tavrımızı net olarak ortaya koymuşuzdur. Bizim sahaya yapılan müdahalelerle ilgili olarak biz gerekli tedbiri almışız ve orada herhangi bir gemi yanlışlıkla kıta sahanlığımıza yaklaştığı takdirde, bunun dışarıya çıkması için gerekli ikaz da yapılmıştır ve bu başarılmıştır da.
Dolayısıyla, arkadaşlar, biz, burada İsrail'i kınarken Kıbrıs Türk'ünün haklarının da en üst seviyede savunmasını yapıyoruz ve hiçbir zaman Kıbrıs Türk'ünün haklarına halel gelmemesi için elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz. Orada Güney Kıbrıs Rum yönetiminin açmış olduğu ihalelerle ilgili NE firmasının, malumunuz olduğu gibi, kesin, net bir şekilde Türkiye'deki enerji ihalelerine girmesini engellemiş bulunuyoruz.
Şimdi, konu enerjiden açılmışken... Vaktim de dolmak üzere. Enerji Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çok önemli bir husustur, dünyanın geleceğiyle ilgili de çok önemli bir husustur. Dolayısıyla, Türkiye enerji kaynaklarını geliştirecek, Türkiye Akdeniz'deki haklarından istifadeyle oralardaki enerji kaynaklarını geliştirecek, Türkiye Karadeniz'deki enerji kaynaklarını da geliştirecek ve Türkiye bölgenin bir enerji terminali olma yolunda şiddetle ve hızlı bir şekilde ileri gitmektedir.
Onun için, son kez, son söz olarak bunu söylüyorum: Avrupa Birliğine de diyoruz ki, enerji faslı açılsın ki Avrupa'nın da enerji güvenliğini biz sağlayalım.
Hepinizi saygıyla selamlarken, bu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyor ve bugün için bu önergenin gündeme alınmasının herhangi bir şey ifade etmediğini belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)