| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 21.07.2014 |
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 639 sıra sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3'üncü bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Torba tasarının 52'nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, Sosyal Güvenlik Kurumu ödemesi kapsamındaki sağlık hizmetleri ve ürünleri listelerine girmek, bu listelerde kalmak veya listelerde değişiklik yapmak için başvuruda bulunan ya da kurumla sözleşme yapmak için başvuran gerçek veya tüzel kişilerden yıllık ücret veya başvuru ücreti alınması hususunda değişiklikler öngörülmüştür. "Buna ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir." denilerek kuruma gelir getirmek hedeflenmiş ancak tek taraflı olarak kullanılacak bu yetkiyle anlaşmalı eczanelerin zorda kalabileceği düşünülmemiştir. Bu ücretin ne kadar olacağı ise Bakanlığın insafına bırakılmıştır.
Değerli Milletvekilleri, tasarının 56'ncı maddesiyle 5510 sayılı Kanun'a geçici madde eklenerek ev hizmetlerinde çalışanların sigortalılığıyla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Bu kanuna göre, iş kazası veya meslek hastalığından dolayı geçici iş göremezlik ödeneği ödenmesi veya sürekli iş göremezlik geliri ya da malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanabilmesi için prim ve prime ilişkin her türlü borçların ödenmiş olması şartı aranmaktadır. Bu sigortalılarla ilgili iş kazası ve meslek hastalığı olaylarında kanunun 21'inci maddesinin birinci fıkrası hükümlerinin uygulanmaması adaletsizliktir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 74'üncü maddesi, Millî Eğitim Bakanlığı Kanunu ve ilgili kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik öngörerek Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde istihdam edilmek üzere 35 bin öğretmen kadrosu ihdas etmektedir.
Her seçim döneminde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de AK PARTİ Hükûmeti bu torba tasarıya birçok olumsuz düzenleme koyduğu hâlde bazı vergi afları çıkartarak ya da Soma madenci işçi kıyımı gibi önemli bir olaydan sonra kamuoyunun baskılarına ve beklentilerine cevap vermek bağlamında bu maddede de öğretmenler için yeni kadrolar ihdas ederek pragmatik bir yaklaşımla kamuoyu algısını yönetmeyi hedeflemektedir. AK PARTİ Hükûmetinin samimi olmadığını bu maddede de çok açık bir biçimde görebiliyoruz. Zira AK PARTİ'nin iktidarda olduğu on iki yıllık süreçte atanamayan öğretmen sayısı oldukça ciddi bir biçimde artmış ve bugün yaklaşık 350 bin gibi bir rakama ulaşmıştır.
Değerli Milletvekilleri, her yıl yüz binlerce öğretmen atama beklerken on binlercesi hayatını kazanmak için ücretli öğretmenliğe veya diğer sektörlerde, çoğu zaman da düşük ücretler ve sosyal güvence olmaksızın vasıfsız işler yapmaya mecbur bırakılırken, bu torbada sermayedarların yüklü borçlarını silip 35 bin kadro ihdas etmek çok açık bir siyasi rantçılıktır.
AK Parti iktidarı döneminde, sadece 2007'den bu yana onlarca öğretmen atanamadığı ve işsiz kaldığı için intihar etmiştir.
AK PARTİ Hükümetinin bu maddedeki öğretmen kadrosu ihdası, bırakın eğitim sendikalarının açıkladığı öğretmen ihtiyacı sayısını, kendi açıkladığı öğretmen açığına bile yaklaşmayan bir sayıdır. Üstelik bu ihdas edilen kadrolar, kadro bekleyen öğretmenlere lütuf gibi görülmekte ve kamuoyuna bu şekilde yansıtılmaktadır.
Değerli Milletvekilleri, diğer taraftan, bilindiği gibi demokratikleşme paketi, ana dilde eğitim gibi tartışmalar sürerken okullarda verilen seçmeli ders sistemi bile henüz gayriciddi bir durumdadır. İki yıldır, bu sistem için eğitim alan ve mezun olan Kürtçe öğretmenlerinin ataması yapılmamıştır. Hâl böyleyken, sanki seçmeli dersin bütün gerekleri yerine getirilmiş gibi açıklamalar yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından üniversitelere Kürtçe öğretmeni yetiştirmek amacıyla verilen talimat hükümsüz kılınmıştır ve gerekli adımlar atılmamıştır. Pek çoğu görev yaptığı kurum veya iş yerinden istifa ederek Kürtçe öğretmeni olmak için bir yılını heba etmiş ve telafisi imkânsız maddi bir yükün altına girmiş olan öğretmen adaylarının mağduriyetleri tüm yakıcılığıyla devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli Milletvekilleri; tasarının 66'ncı maddesinde, Manisa ili Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden madenci işçilere ilişkin olarak "Sosyal Güvenlik Kurumuna olan her türlü borçları terkin edilir ve hak sahiplerine Kanun hükümlerine göre aylık bağlanır, bu kanunda öngörülen primlerin eksik olan kısmı Maliye Bakanlığınca Kuruma ödenir." denilmektedir. Ayrıca, 3713 sayılı Kanun kapsamında Soma'da yaşamını yitiren madenci işçilerin ailelerinden birer kişinin kamuda istihdamı öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmelerinin başında Maden Şehitleri Derneği yönetici ve ailelerinin aynı durumda olanların eşit olarak kapsama alınması talepleri AK Parti üyelerince reddedilmiş, Zonguldak, Şırnak, Afşin ve birçok yerde maden şehitleri bu haklardan yararlanamaz duruma düşürülmüştür. İhtiyaç olan bu düzenleme, Türkiye gibi maden kazaları açısından dünyada ilk sıralarda yer alan bir ülke için oldukça dar bir nitelik taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, son on bir yılda Türkiye'de gerçekleşen toplu işçi ölümlerine neden olan ve iş cinayeti sayılabilecek büyük çaplı maden facialarını Hükûmete tekrar hatırlatmak gerektiğini düşünüyoruz.
22 Kasım 2003, Ermenek Maden Faciası: Karaman'ın Ermenek ilçesindeki faciada 10 maden işçisi hayata veda etti.
8 Eylül 2004, Küre Maden yangını: Kastamonu'da meydana gelen yangında 19 maden işçisi öldü.
2 Haziran 2006, Dursunbey grizu patlaması: Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde meydana gelen patlamada 17 işçi hayatını kaybetti.
10 Aralık 2009, Mustafakemalpaşa grizu patlaması: Bursa'da meydana gelen grizu patlamasında 19 işçi hayatını kaybetti.
17 Mayıs 2010, Zonguldak grizu patlaması: Yaşanan grizu patlamasında 30 kişi hayatını kaybetti.
8 Ocak 2013, Kozlu grizu patlaması: Yer yine Kozlu, 8 madenci hayatını kaybetti.
13 Mayıs 2014, Soma Maden Ocağı: Resmî rakamlara göre 301 madenci işçinin cenazesi ailelerine teslim edildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Soma madenci işçi kıyımı gerçekleşmemiş olsaydı şu an Meclise getirilmiş bu yüzeysel tasarıyı bile görüşmüş olmayacaktık.
Avrupa Birliğine üye olmaya çalışan, bölgesinde öncü ve önder bir ülke olma rollerine soyunan Türkiye, maden ocaklarında gerçekleşen işçi cinayetleri istatistikleri karşısında kapsamlı yapısal adımları atma noktasında hâlâ direnebilmektedir.
Madenci işçi kıyımları neticesinde sorumlu bakanların istifa etmesi, sorumlu kamu görevlilerinin görevden alınması ise Türkiye için henüz ulaşılması çok uzak etik ilkeler niteliğindedir.
Ölümlü iş kazalarında tedbirsizlik, iş ve işçi güvenliğini sağlama noktasında gerekli önlemleri almama, ihmal etme, masraftan kaçma gibi nedenlerle sorumlu olan işverenlerin yargı önünde hesap vermemeleri de hukuk devleti olma iddialarıyla bağdaşmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, sermaye ve devlet ilişkileri, özellikle madenler gibi tehlikeli iş alanları söz konusu olduğunda, tamamıyla tarafların ortak çıkarlarına dayanan, ancak üreten, emek veren, hayatını riske atan madenci işçilerin hak ve güvencelerini gözetmeyen bir şekilde düzenlenmiştir.
Yeni bir işçi cinayeti yaşanmadan daha kapsamlı, popülist ve siyasi rant kaygılarından uzak, başka kanunları araya sıkıştıran torba yasalardan uzak, iş ve işçinin güvenliğini, ayrıca işçinin çalışma şartlarını ve ekonomik yaşam kalitesini gelişmiş ülke standartlarına yükselten bir kanuna ve uygulamalara ihtiyacımız bulunmaktadır. Ancak Hükûmetin hazırlamış olduğu bu tasarı bahsettiğimiz niteliklere sahip değildir.
Bu duygularla tekrar Genel Kurula saygılarımı sunuyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)