| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 24.07.2014 |
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, iki günden beri Türkiye gündemini meşgul eden, bir kısım polis teşkilatı mensuplarının gözaltına alınmasıyla ilgili bizi rahatsız eden, milleti rahatsız eden bazı konulara izninizle değinmek istiyorum.
Bir sahur vakti, emniyet teşkilatında, kaçma ihtimali olmayan ve telefonla çağrıldıklarında gelecek bazı polis teşkilatı mensuplarına operasyon yapılmıştır. Kaçma ihtimali, şüphesi ya da bir zarar verebilme şüphesi söz konusu olduğunda takılacak kelepçeler bu polis teşkilatı mensuplarına da peşinen takılmıştır.
Şimdi, böyle bir sahneyi hatırlıyoruz yani gece yarısı baskınları söz konusu olduğunda, Balyoz operasyonunda da gece yarısı birçok askerimize, madalyalı askerimize bunlar reva görüldü ancak dikkat ettiğimiz ve aklımızda kaldığı kadarıyla da kelepçe falan takılmadı.
Şimdi, o günün şartlarında o operasyonun hamisi olduğu ya da hamisi olduğu noktasında bizleri şüpheye düşüren, "Ben bu davanın savcısıyım." diyen Sayın Başbakana baktığımızda, yine bu son operasyonla ilgili daha genişleyecek manasında, mealinde bir kısım değerlendirmeler görüyoruz. Yani, bu şu demek oluyor: Sayın Başbakanın bilgisi dâhilinde yapılan bir operasyon.
Sayın milletvekilleri, elbette suçu olan, suç işleme şüphesi olan kişiler hangi kurum mensubu olursa olsun bunlar yapılır ama bunun bir ayarı olur. Yani, dün Balyoz operasyonunda gördüğümüz, yaşadığımız tutuklananların ailelerini, bugün farklı bir şekilde polis eşleri, polis anneleriyle yeniden izliyoruz. Türkiye artık bundan kurtulmalı. Ve merak ediyoruz, acaba 17, 25 Aralıkta yapılan yolsuzluk operasyonları olmasa bunlar gerçekleşir miydi?
Durum öyle bir hâl almıştır ki, önümde bir belge var, bir polis bir vatandaş tarafından şikâyet ediliyor. Vatandaşın şikâyeti -Anadolu'nun herhangi bir ilinde gerçekleşiyor bu olay- o polisin Başbakanımız aleyhinde konuştuğu. Olayla ilgili vatandaşın gösterdiği şahitler "Biz böyle bir şey duymadık." diyor. Vatandaş olaydan dört ay sonra yani 30 Mart seçim günü olduğunu ifade ediyor, olaydan aylar sonra bu şikâyeti yapıyor, olaydan aylar sonra aklına geliyor. Birdenbire, önündeki evraka göre devletimizin valisi, bir vali muavini, bir il emniyet müdürü, tabii savcılık imzası yani savcıların da anında ilgilendiği bir vaka ve bu polis açığa alınıyor. Muhtemeldir ki önümüzdeki günlerde kanun gereği bu tekrar görevine iade edilecek. Bu bir cadı avıdır, bu ülke bununla bir yere gitmez.
Kurumlarla, milletle barışmazsak, bunların içinde eğer -hakikaten doğruysa- suç işleyen kişileri, o kurumu bağlayacak şekilde her gün manşetlerden düşürmezsek ve kurumları lekeler, kurumları görev yapamaz hâle getirir, polisleri asılsız ihbarlarla görev yapamaz hâle getirirsek bu memlekette huzur kalmaz. Bu bakımdan Hükûmete şunu ifade etmek istiyorum: Dün bize Balyoz'la, şununla, bununla yaşattıklarınızı, bugün Emniyet kurumuyla ve polislerle yaşatıyorsunuz. Bu yargılamalarla ilgilisiniz, Sayın Başbakanın ifadeleri bunu gösteriyor, buradan yakalanıyor. Bunlar doğru şeyler değil; bunlar ülkenin çivisini söker, yerinden çıkarır, ondan sonra birileri de bundan faydalanır ve bu zafiyetten faydalanmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin köküne dinamit koyar. Elbette ki arzumuz bu değildir, temennimiz de bu değildir ama yaptığınız iş buna hizmet etmektedir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)