| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 24.07.2014 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güney bölgemizdeki Müslüman coğrafyasındaki olayları izlediğimizde, kanı, gözyaşını gördüğümüzde, bugün 91'inci yılını kutladığımız Lozan Barış Antlaşması'nın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Lozan Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası ortamdaki anayasası ve tapusudur. Lozan'da son üç dört yılın değil, yüzlerce yılın hesabı görülmüş ve emperyalistlerin defteri dürülmüştür. Lozan'da yarı sömürge duruma düşmüş bir Osmanlı yerine dünyanın en ileri ülkeleri arasında eşit ve saygın bir yer almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti'nin mücadelesi verilmiştir. Lozan'da bağımsızlık ve özgürlük vurgusu kuvvetlice yapılmıştır.
Yine -143 maddelik Lozan Barış Anlaşması'nın maddelerinin birinde- Türkiye ile Birinci Dünya Savaşı'nın galiplerinin eşit şartlar altında bir araya gelerek Lozan Barış Anlaşması'nı imzalandığı sözleşmenin altına dercedilmiştir. Bu anlamda Lozan çok önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, bugün Lozan'ı ve cumhuriyeti küçümseyip yeni Osmanlı hayalini kuranlar şunu bilmelidir ki o Lozan ve devamındaki cumhuriyet sayesinde Rizeli Kaptan Ahmet Reis'in oğlu bugün Başbakandır ve Cumhurbaşkanı adayı olmuştur, Kayserili tornacı Ahmet Hamdi'nin oğlu da hâlen Cumhurbaşkanımızdır.
Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye'nin güneyinde Müslümanların yaşadığı coğrafyada, Orta Doğu'da, Kuzey Afrika'da yangın var, gözyaşı var, kan var, Gazze'de yaşananlar var. Gazze'de neler yaşanıyor? Gazze'de İsrail'in bombaları var küçük çocukların üzerine düşen, Gazze'de hamile kadınların üzerine düşen İsrail'in bombaları var. Peki buna karşılık hamaset siyasetinin dışında, alengirli lafların dışında iktidarımız ne yaptı Gazze için? Koskocaman bir hiç. Sadece Türkiye'deki milletimizin gururunu okşayıcı, onların gururlarını kamçılayıcı sözlerin dışında hiçbir şey yapmadı. İsrail'le ticaret hacminin en çok yükseldiği dönem, maalesef, bu iktidarın dönemi. Atom Enerjisi Kurumuna ve OECD'ye İsrail'le ilgili olan vetoları kaldıran yine bu iktidar dönemi. Birleşmiş Milletlerin Atom Enerjisi Kurumunda İsrail'in nükleer gücü, nükleer kapasitesi konuşulurken çekimser oyu verip o siyasette de adını sildiren yine bu iktidar dönemi.
Değerli arkadaşlarım, sayın AKP'li milletvekili arkadaşlarım; o delegasyon şunu soramaz mıydı gidip de "..."(X) diyene kadar: "Ya senin 30 binden fazla nükleer silahın olduğu konuşuluyor kardeşim, bunu bir araştıralım." deyip olumlu oy verseniz daha iyi olmaz mıydı? Orada çekimser oyu kullandıktan sonra devamında "..."(X) demekle bugün Hamas'a, bugün İsrail'e olabildiğince Türk milletinin gururunu okşamak için laf söylemek de boşa çabadır, boşa bir gayrettir, hiçbir geçerliliği de yoktur.
Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizin güneyindeki yangının sebebi, iktidarın çarpık, mezhepçi, ayrıştırıcı bakış ve anlayışıdır. Bu yangının sebebi, maalesef, iktidarın küstahlığıdır. Bu yangının iki tane de sorumlusu var. Kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yangının sorumlularından birisi, hayallerini gerçek sanan, ayakları yere basmayan, Orta Doğu'nun hassasiyetlerini, Orta Doğulunun ruhunu bilmeyen, Türkiye Cumhuriyeti'nin de gördüğü en çapsız Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'dur. Diğeri ise yanılmazsa doğruyu söyleyemeyen, iktidarda kalmak için her şeyi göze alan, bir diktatör heveslisi, Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Niye böyle söylüyorum?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Yeter ya!
TUFAN KÖSE (Devamla) - Niye böyle söylüyorum, dinlerseniz izah edeceğim. 19 Ocakta Adana'da tırlar durduruldu. 19 Ocakta Adana'da durdurulan tırların içerisinde -Genel Başkan Yardımcımız burada açıkladı- roketler var, mühimmat var. MİT eliyle oradaki terör örgütlerine, IŞİD'e... IŞİD'e ne gebeliğimiz varsa? 40 küsur tane büyükelçimiz, Büyükelçilik mensubumuz hâlâ ellerinde. Ne gebeliğimiz var bizim IŞİD'e? Ve bu silahların, terör örgütünün eline gittiği herkesçe bilinen gerçek. Şimdi soruyorum hepinize: Tırların içerisindeki silahlarla öldürülenlerin katilleri kadar, o silahları temin edip katillerin ellerine verenlerin de ellerinde o mazlumların kanı yok mudur? O mazlumların kanı o silahları onların ellerine verenlerin de eline bulaşmıştır ve bunun hesabı hem bu dünyada hem de gerçek dünyada bu işte parmağı olanların hepsinden sorulacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)