| Konu: | İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 130 |
| Tarih: | 06.08.2014 |
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ÖSYM Yasası çıktığından bu yana aynı yasa üzerinde -bilemiyorum- kaçıncı değişikliği yapıyoruz, benim sayabildiğim, zannediyorum 8 veya 9 olmalı. Her torba yasa içinde mutlaka ÖSYM'yle ilgili birkaç değişiklik yer alıyor. Bu da yasaların çıkarılışında yeteri kadar özenli davranılmadığının çok açık bir kanıtı.
ÖSYM, kuşkusuz Türkiye'nin en ayrıcalıklı kurumu. Ama nede ayrıcalıklı derseniz, Sayın Bakanla da defalarca paylaştığım gibi, skandallarda ayrıcalıklı bir kurum. Skandalla sonuçlanmayan bir sınav olduğu zaman artık toplum şaşkın bir hâle dönüşüyor, şaşırıyor, nasıl oldu da bir sorun çıkmadı bu sınavda diye. ÖSYM Başkanı ise en ayrıcalıklı yönetici çünkü dokunulmazlığı var. Milletvekilliği olmadan dokunulmazlığı olan bir üst düzey kamu yöneticisi olarak ne yaparsa yapsın korunuyor.
Bilgi Edinme Yasası kapsamından soruların açıklanması çıkartılıyor, yani o kadar ayrıcalıklı ki sınava giren öğrenci sorularla ilgili bir bilgi edinemiyor, ses çıkmıyor; her olayda, her sınavdan sonra büyük mağduriyetler yaşanılıyor ama sürekli korunuyor.
Bakınız, haziranda yapılan LYS sınavlarında -belki bazılarınızın dikkatinden kaçmıştır- bankaya sınav harcını yatırdığı hâlde işlemlerini yaparken işlemlerini bir yanlıştan, bir eksikten dolayı tamamlayamadığı için ÖSYM'nin verdiği bilgilere göre -Ali Demir imzası vardır altında- 9.343 öğrencimiz sınava giremedi. Nedir ki 9.343, demeyelim. Bir tanesi kendi çocuğunuz olsaydı 9.343'ün anlamı herhâlde yüreklere bir başka türlü otururdu. Bu öğrencilerin tamamı ÖSYM'ye dilekçeyle başvurarak harçlarını yatırdıklarını söylemelerine rağmen giremediler. Bu öğrencilerin içerisinden sınava giremeyen 23 tanesi, Millî Eğitim Bakanlığı başvuru merkezlerine başvuranlar arasından 23 kişi. Nedir bu biliyor musunuz? Okullarda müdürler ve öğretmenler işlemi yapıyor. Yani, müdürün ve öğretmenin eksik ve yanlış yaptığı işlemden dolayı bile bu 23 çocuk sınava alınmadı. Bu dönemde Sayın Bakanla görüştük, rica ettik, kendisi de konunun üzerine eğildiğini söyledi. Ama, neden alınamadılar biliyor musunuz? Çünkü, ÖSYM Başkanı sınav kitapçıklarının yetersiz olduğunu ve yeniden basılamayacağını söylediği için alınamadılar, ÖSYM Başkanı bir başka matbaada o kitapçıkları bastırmayı göze alamadığı için alınamadılar. 9.343 çocuk içerisinden 8 kişi mahkemeye başvurdu. Sadece o 8'i sınava alındı yani yargı onları haklı gördü. Ama, başvuramayan geri kalanın bir yıl, belki daha çok yıl gelecekleri engellendi, önlerine duvar örüldü. Bu ne demektir? İşte bu, o kurumun başkanını hâlâ ayrıcalıklı tutanların da bu sorumluluğu paylaşması gereken bir tablonun olduğunu ortaya koymaktadır. Biliyor musunuz o 8 çocuğun içinden, mahkemeyle girenlerin içinden nereleri kazandılar? Tıp fakültelerini kazandılar, en iyi okulları kazandılar. Bu 9.343 çocuğun hakkını herhâlde önce Millî Eğitim Bakanının araması gerekirdi. Üzülmek yetmiyor, üzülmek yetmiyor, sorumluları görevlerini yapar hâle getirmek yöneticilerin öncelikli görevidir. Hele de ÖSYM gibi bir kurumun başındaki kişinin, 9.343 çocuğun geleceğini engellemeye ve hayatını çalmaya hakkı yoktur. Böyle bir yöneticiyi ben olsam orada bir gün tutmam, bir gün daha bir tek öğrenciye zarar vermesini önlemek için görevden alırım. Hele de bu kadar sık hata yapan birini, öğrencilerin yaşamına mal olacak bir hatayı affetmemekten dolayı ebediyen mahkûm ederdim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)