GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İLE BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:137
Tarih:08.09.2014

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasadaki kalkınma ajanslarında yapılmak istenen değişiklikle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce bu kürsüden kalkınma ajanslarıyla ilgili konuşmalar yaptım. Daha önce, ben milletvekili değilken, Sayın Elvan da Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Yardımcısıyken kalkınma ajanslarının yasasının çalışmalarında bulundum ve daha önceki pratiklerimizden, birikimlerimizden kalkınma ajanslarının nerede, nasıl çamura batacağını, yürümeyeceğini, kaynak israf edeceğini o zaman çok sık biçimde dile getirdik. Ancak, görüşlerimiz çok dikkate alınmadı ve bugün kalkınma ajansları gerçekten çamura batmış ve Türkiye'de kaynak israf eden, hiçbir işe yaramayan bir kurum niteliğindedir.

Bugün getirilmek istenen değişiklik, gerçekten, kalkınma ajansının yerel bir kalkınma modeli olması nedeniyle bir komedidir. Kalkınma ajanslarının genel sekreterinin atanmasıyla ilgili bir değişiklik getiriyor.

Değerli arkadaşlar, daha önce burada söylemiştim. Mevcut yasa Devlet Planlama Teşkilatının görevlerini sayarken diyor ki: "Yönetim kurulu tarafından nitelikleri uygun kişiler arasından seçilen ve teklif edilen ajans genel sekreterini onaylar." Şimdi, "onaylar" lafı aslında "Kalkınma ajanslarının genel sekreterini Devlet Planlama Teşkilatı atar." anlamına gelir. Siz, yerelde hangi kalkınma ajansında olursa olsun istediğiniz kadar genel sekreteri seçin, Devlet Planlama Teşkilatı onaylamazsa genel sekreteri atayamıyorsunuz. Bu da yetmiyor, şimdi yeni getirilen değişiklikte diyor ki: "Yönetim Kurulu tarafından teklif edilen ve/veya Kalkınma Bakanlığınca belirlenen adaylar arasından genel sekreter görevlendirilir." Yani, onaylama yetmiyor, şimdi, yerel bir kalkınma modeli olan kalkınma ajanslarını yok sayarak, yönetim kurulunu yok sayarak, yönetim kurulunu yok sayarak doğrudan, merkezden atama yetkisi getiriyor. Bunun, kuruluşundan beri yanlış olduğunu söylemiştik. Kalkınma ajansları, bir yerel kalkınma modelidir. O bölgenin nasıl kalkınacağını, nasıl kalkındırılacağını oradaki yönetim kurulu belirliyorsa, bırakın, bir tane genel sekreterini atayabilsin.

Değerli arkadaşlar, kalkınma ajanslarının yönetiminde o ilin veya illerin valileri var, belediye başkanları ya da büyükşehir belediye başkanları var, il genel meclisi başkanları var, sanayi ve ticaret odası başkanları var. Yani yapıya baktığınız zaman, o ille ilgili bütün tasarrufu kullanacak yetkisi olan insanlar var. Oradaki valinin askeri, polisi kullanma yetkisi var, yatırım yapma yetkisi var; belediye başkanının kentin bütün çehresini değiştirme yetkisi var. Şimdi, böyle bir yapı içerisinde valiler, büyükşehir belediye başkanları, oda başkanları, il genel meclisi başkanları bu kadar yetki içerisindeyken o bölgeyle ilgili bir tek genel sekreteri atayamıyor. Ona güvenmiyorsunuz.

Adana'ya gönderilen, Çukurova Kalkınma Ajansıyla ilgili gönderilen genel sekreterler... İlk gelen genel sekreter, Ankara'dan geldi; Adana'yı, Mersin'i, Çukurova Kalkınma Ajansını tanıyıncaya kadar Ankara'da başka bir göreve gönderildi, daha sonra vali oldu. İkinci genel sekreter, Ankara'dan gönderildi; zaten dünyadan haberi yoktu. Kalkınma ajansında çalışan doktoralı, yüksek lisans yapmış birçok personelin bilgisi, birikimi onun üzerindeydi hem kendisi orada ezildi hem de yetkisini kullanabilmek için oradaki insanları ezdi. Üçüncü genel sekreter, emekli bir valiydi; yüksek maaş alması için Çukurova Kalkınma Ajansına Genel Sekreter olarak gönderildi ve daha Adana'yı, Mersin'i, zayıf yönlerini, kuvvetli yönlerini anlayıncaya kadar görevden alındı, başka bir yere gönderildi.

Burada açık açık konuşalım. Yasa hazırlanırken bu madde, güneydoğuda, güneydoğudaki kalkınma ajanslarında, o zamanki BDP'ye, DTP'ye yakın bir genel sekreter olmaması için konulmuş bir maddeydi. Yani eğer öyle birisi çıkar da genel sekreter olarak atanırsa -o valiye de, belediye başkanına da güvenilmiyordu- o zaman biz onaylamayız diye. Niyet buydu ama bugün artık güneydoğuya özerklik vereceğiniz bir dönemde bunun hiçbir anlamı da kalmadı. Bu, tam bir Nevzat Tandoğan olayıdır yani "Eğer Türkiye'ye komünizm gelecekse size ne? Onu da biz getiririz." mantığıdır; yani "Eğer yerel kalkınma olarak siz orada kalkınma ajanslarının yönetimindeyseniz size gerek yok, yerel kalkınmayı da merkezden biz yaparız." mantığıdır, doğru değildir.

Bu nedenle önergemize destek istiyor, tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)