GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİNE İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI ANLAŞMANIN EKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE THE TRANS ANATOLİAN GAS PİPELİNE COMPANY B. V. ARASINDA TRANS- ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİ HAKKINDA EV SAHİBİ HÜKÜMET ANLAŞMASINA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:139
Tarih:10.09.2014

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün burada uluslararası anlaşmanın eki olan ev sahipliği anlaşmasıyla alakalı Türkiye'nin coğrafyasından kaynaklanan bütün avantajları kullandığı projelerden bir tanesini daha tartışıyoruz. Öncelikle, katkı koyan iktidar ve muhalefet partilerine teşekkür ediyorum çünkü bu bizim millî çıkarımızla alakalı bir husustur. Şimdiden olumlu oy vereceklerini duymuş olmam, bizim birlikteliğimiz ve topyekûn Türkiye yararına yapacağımız işler açısından son derece önemli.

Ben isterseniz genel bilgiler verdikten sonra, özellikle merak edilen konuların da altını çizerek konuşmama devam etmek istiyorum. Türkiye, üzerinden geçecek boru hatlarını artırdığı kadar ve bunları doğru şekilde projelendirdiği kadar güçlenecektir. Malum gerek kendisinin, Türkiye'nin ihtiyaçlarının karşılanması açısından gerekse Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ihtiyaçlarının karşılanması açısından son derece önemlidir. Türkiye Rusya Federasyonu'yla, Azerbaycan'la, İran'la, mümkün olabildiği kadar Türkmenistan'la ve Irak'la beraber bu projeleri geliştirecektir. Suriye rejiminin son yaşattığı hadiseler haricinde Mısır'dan gelen doğal gaz boru hattının da Suriye üzerinden Türkiye'ye bağlanması projesi de bu projelerin arasındadır. Tabii ki bundan yararlanacak olanlar o ülkenin halkıdır. O yüzden, bir barışın gerekçesi olarak, doğal gaz ve petrol projelerini geliştirmeye gayret ediyoruz. TANAP bunlardan bir tanesi. Malum, Türkiye'nin doğal gazının özellikle özel şirket ve kamu şirketleri aracılığıyla gerek Mavi Akım'dan 16 bcm, -16 milyar metreküp- ve 14 milyar metreküp de "batı hattından" dediğimiz Trakya üzerinden gelen 30 milyar metreküplük kontratı bulunmaktadır. İran'la 10 milyar metreküp, Azerbaycan'la 6,6 milyar metreküp; bunlar boru hatlarıyla alakalı olanlar. Bir de Cezayir ve Nijerya'dan gelen sıvılaştırılmış "LNG" dediğimiz doğal gaz var, onunla beraber yaklaşık 50 milyar metreküplük bir kontrata sahip şu anda Türkiye.

İhtiyacı ne kadar? 46 ila 48 milyar metreküpler civarında. Özellikle, biz, doğal gazın elektrik üretiminde kısmen ama konutlarda ve sanayide tamamen kullanılmasından yanayız. Çünkü çevre faktörleri açısından, hava kirliliği açısından doğal gazın konutlarda kullanılmış olması Türkiye'nin daha çevreci projeler üretebilecek bir enerji sektörü oluşturmasına sebep oluyor.

Peki, biz TANAP'ta ne yapıyoruz? TANAP, özellikle Hazar bölgesinde bulunan 468 kilometrekarelik bir ruhsat alanı içerisinde "Şahdeniz II" dediğimiz projeden üretilecek gazın Azerbaycan'dan başlayan, Hazar'dan başlayan ve İsviçre'ye varıncaya kadar devam edecek olan boru hatlarıyla beraber gerçekleştirilecek bir projedir. Bu projenin toplam tutarı 45 milyar dolardır. 45 milyar doların, bu saydığım ülkelerde, Azerbaycan, Gürcistan, büyük çoğunluğu Türkiye, Yunanistan ve İtalya'da olmak üzere, dört yıl içerisinde harcanma zorunluluğu vardır. 28 milyar dolarlık kısmı denizin dibinden çıkarılacak doğal gazın bu dediğim ülkelere dağıtılması işidir ve Türkiye -en uzun boru hattına sahip olan, yaklaşık 2 bin kilometrelik- 1.830 kilometrelik boru hattını Türkiye'den geçirecektir ve en önemli kısmı da "TANAP" dediğimiz, Gürcistan sınırından başlayan ve Yunanistan sınırına kadar devam eden kısmıdır.

Bununla alakalı, bilgi eksikliği olmasın diye, Sayın Kaplan'ı da düzeltmek açısından söylüyorum çünkü son derece münevver bir şekilde "Yanlışım varsa düzeltin." dedi, biz burada hükûmetler arası bir anlaşmanın imzasını konuşmuyoruz, hükûmetler arası anlaşmanın eki olan HEGA'nın yani ev sahipliği anlaşmasının düzeltilmesiyle alakalı bir konudan bahsediyoruz. Eğer dikkatli incelerseniz, hükûmetler arası anlaşmada Taner Yıldız'ın yanında Natık Aliyev diye, Azerbaycan Petrol Bakanının imzasını görürsünüz. Olabilir, atlayabiliriz ama burada düzeltmiş olalım.

Ev sahipliği anlaşması bu projeyi gerçekleştirecek olan şirket ile bunun ev sahibi olan ülke arasında imzalanır. Ev sahibi ülkeyi, Türkiye'yi temsil eden, Bakanlar Kurulundan alınan yetkiyle Bakanlıktır ve benim meslektaşım Natık Aliyev'le imzaladığım IGA, "Intergovernment Agreement" dediğimiz hükûmetler arası anlaşma imzalanmıştır ve yürürlüktedir. Meclisten, yine Genel Kurulun onayıyla beraber, hep beraber buradan onaydan geçti.

Hollanda şirketiyle alakalı değişiklik: İki yıl kadar önce, danışmanları vasıtasıyla, bu şirketi Hollanda'ya kurmaları hâlinde büyük avantaj sağlayacağını Azeri firmalara söylediler. Biz dedik ki: "Hayır, bunun her türlü yapısının Türkiye'de olması doğrudur." Bunlar konuşuldu ve bununla alakalı değişiklikler de şirketle yani... Azerbaycan şirketi SOCAR ile Türkiye arasında imzalanan ev sahipliği anlaşmasına şu anda tanıklık ediyoruz.

Bunun statüsü nedir? Hükûmetler arası anlaşmalar bir kısım demokratik ülkelerde Türkiye'de olduğu gibi meclislerden onaylanır, bazı yerlerde, ülkelerde ülke başkanları tarafından onaylanır ve yine meclis tarafından da onaylanarak karşılıklı mütekabiliyet esasına göre değerlendirilir. Ama ev sahipliği anlaşması burada o işi yapacak hangi şirketse Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ona verdiği sınırlar dâhilinde bu işi yapabilecek olmasıdır. Bundan önceki, Rusya Federasyonu'yla yaptığımız Mavi Akım Proje anlaşmaları, nükleer projelerle alakalı Japonya'yla yaptığımız anlaşmaların her birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan geçmektedir.

Biz bu projeyle beraber ne yaptık? Özellikle Şahdeniz'deki 468 kilometrekare dâhilinde olan bütün alanlardaki projelere ortak olduk. Yüzde 9'daki hissemizi TANAP vesilesiyle yüzde 19'a çıkarttık. Arkadaşlar, bu her birimizin iftihar edeceği bir projedir ve 1 milyar 450 milyon dolara yüzde 10 hissesini aldığımız işin, hemen ertesi hafta 1 milyar 600 milyon dolara, bir ay sonra da "2 milyar dolara bize bu hisseyi devredin bu para karşılığında." demiş oldukları bir projeden bahsediyoruz.

Türkiye en önemli ithal kaynaklarından birisi olan enerji girdilerini azaltmak için kendi sınırları içinde veya bulması hâlinde kendi sınırları dışında bu projeleri gerçekleştirmektedir. Biz şu anda yurt içindeki kuyulardan yaklaşık 50 bin varil petrol elde ediyoruz, hemen hemen bu rakama yakın bir rakamı da yurt dışından elde ediyoruz ama sonuçta petrol, bizim petrolümüz. O yüzden siyasi sınırlarımız sabit kalmak kaydıyla ekonomik sınırlarımızı genişleterek petrol ve doğal gaz aramacılığıyla alakalı aynı şekilde kendi hissemize düşen oranı artırmak istiyoruz. Türkiye'nin yaklaşık 750-800 bin variller civarında günlük kullanımı var. Biz bunun en az yarısını 2023 yılına kadar mutlaka yurt içi veya yurt dışı kendi kaynaklarımızdan elde etmek zorundayız ki dışa bağımlılığımız azalsın.

Biz, yüzde 19'a çıkardıktan sonra hisselerimizi TANAP'taki hisselerimizi de artırdık; yüzde 20'den yüzde 30'a çıkardık ve yüzde 5'inin finansmanı da SOCAR şirketi tarafından sağlanacak. Biz buradan gelecek gazın 6 milyar metreküplük kısmını yurt içinde kullanacağız. Ne zaman? 2019 yılından sonra. 2018'in sonunda inşallah bu proje tamamlanmış olacak ama zincirin halkaları gibi, herhangi bir halkanın eksik kalması hâlinde 45 milyar dolarlık yatırım tamamlanmış olmayacak. O yüzden gerek Azerbaycan'daki gerek Gürcistan'daki gerekse bizden sonra Yunanistan ve İtalya'daki yatırımlar da aynı şekilde bizi ilgilendiriyor. Bu projenin Türkiye ayağının da başarıya ulaşması için 2015'in Mart ayında inşallah TANAP'taki temel atmayı burada sağlayacağız. 20 Eylül'de de, hemen yaklaşık on gün sonra da bizim Güney Kafkasya Boru Hattı dediğimiz, TANAP'ı besleyen boru hattının temeli atılacak Bakü'de. İnşallah Sayın Başbakanımızla beraber, ona refakatle orada bu törene katılacağız ve projeyi başlatmış olacağız.

Tabii, bizim bu proje, özellikle yalnızca Türkiye'nin değil, aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin doğal gazdaki arz güvenliğiyle alakalı probleminin çözümünün bir parçası olacak. Bu çok önemli bir yapı. Türkiye her ne kadar enerji başlığını açmamış olsa da fiilî durumu evrak durumunun çok önünde gitmektedir arkadaşlar. Yaklaşık 450 bin nüfuslu Güney Kıbrıs yerel yönetiminin koyduğu siyasi şerh diğer 27 ülkeyi bağlamıştır ama bu, Avrupa Birliğinin duruşunu aslında bizim enerji sektörüyle alakalı yapılanmamız karşısında çok tutarlı bulmadığımızın da resmidir.

Buradan 32 milyar metreküp doğal gaz geçecek ve 56 inçlik borularla geçecek arkadaşlar. 1.800 kilometrede kullanılacak boruların önemli kısmının biz Türkiye'den sağlanmasını, tedarik edilmesini istiyoruz. Bu, Türkiye'nin hakkıdır ve 19 uluslararası firma açılan yeterlilik sınavını geçti ve 6'sı da Türkiye'den bu sınavı bitirdi. İhale yapıldı, ihale sonucunda -önümüzdeki hafta inşallah bu ihale sonuçları açıklanacak- en az yüzde 75'lik, belki yüzde 80'lik kısmının Türkiye'de bu boruları üreten firmalar tarafından tedarik edilmesini biz istiyoruz çünkü bu kadar milyar dolarların mutlaka Türkiye'de kalması lazım. Bu açıdan şimdiden ben bu konuda yoğun çaba sarf eden, gayret gösteren yerli firmalarımızın da bu konuda son ipi daha iyi göğüslemeleri açısından yapacakları bütün fedakârlıkları da yapmaları gerektiğine inanıyorum.

Başka ne yapıyoruz? Mühendislik çalışmaları başladı, şu anda güzergâh çalışmaları bitti. Kamulaştırmalarla alakalı, 1.800 kilometrelik kamulaştırma 5 ayrı noktada devam ediyor ve 19 ilimizden geçecek arkadaşlar. 5 bine yakın kişi çalıştıracağız burada ve tamamen finansmanı uluslararası firmalar tarafından karşılanacak bir projeden bahsediyoruz. Türkiye burada kendi öz kaynaklarından, hazineden, maliyeden 1 dolar harcamayacak arkadaşlar. Bizim yaptığımız enerji projelerinin başında da bu bulunuyor.

BOTAŞ'ın kamulaştırmalarla alakalı kısımlarından bahsettik. Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Yozgat, Ankara, Eskişehir illerinde kamulaştırmalarla alakalı şeflikler kuruldu ve 600 kilometrelik kısmının kamulaştırma çalışmaları da az çok, hamdolsun, tamamlandı ve köy bilgilendirme toplantıları; burada ne yapılıyor, çevreyle alakalı ne tür düzenlemelerimiz var; muhtarlarımız toplanıyor, köy ihtiyar meclislerimiz, oranın ileri gelenleri, kahvelerde, bu tür sohbet evlerinde dahi bilgilendirme toplantıları yapılıyor. Kanun gereği askı ilanlarının da tamamı hamdolsun bitirilmiş durumda. Bizim kamp ve boru stok yerleriyle alakalı çalışmalarımız tamamlandı ve tescil harici yerlerle alakalı, tapu tescil, ormanlarla alakalı araziler de aynı şekilde değerlendirilmiş oldu.

Şimdi, önemli bir konudan daha bahsetmek isterim: KDV muafiyeti nedir? Değerli arkadaşlar, uluslararası bir projede, transit geçişlerle alakalı, Türkiye'den gelip de geçecek olan projelerin her birisinde normalde KDV istisnası vardır ama geçen yıl çıkardığımız Petrol Kanunu'yla beraber bu istisnalar tekrar tanımlandı ve TANAP'a buradaki ev sahipliği anlaşmasında diğer projelere tanınan -diğer projelerden ayrı değil- istisna aynı şekilde verildi. Ayrımcı kanun değişikliği hükümlerine istinaden mevzuattaki herhangi bir değişiklikten etkilenmemesi amacıyla bu değişiklik yapıldı.

Değerli arkadaşlar, bu projenin arkasında bütün bu saydığım ülkelerin devlet başkanları, hükûmet başkanları ve ilgili bakanlar kurulu vardır. Şirketler yapıyor olabilirler, BOTAŞ yapacak olabilir, ortağı olacak, olabilir ama BOTAŞ'a siyasi desteği ve her türlü finansmanla alakalı yükümlülük desteğini verecek olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir. Aynı şekilde, SOCAR için de Azerbaycan Hükûmeti bu uluslararası anlaşmayı imzalamıştır, SOCAR şirketinin arkasında olduğunu belirtmiştir, herhangi bir mali mükellefiyet veya yükümlülük olması hâlinde kendilerinin bu projeyi tamamlayacak gücü olduğunu belirtmiştir, Türkiye de aynı şekilde bunu belirtiyor.

Bir yanlışı daha düzeltmek isterim, sehven yapıldığına inanıyorum: Azerbaycan doğal gazı arkadaşlar, Türkiye'nin aldığı en pahalı doğal gaz değildir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin aldığı en pahalı doğal gaz İran'dan aldığı doğal gazdır ve bununla alakalı itirazlarını ortaya koymuştur. İranlı kardeşlerimizle, meslektaşlarımızla yaptığımız toplantılarda sonuç alacak ve direkt doğal gaz fiyatını indirecek bir noktaya gelinememiştir. O yüzden uluslararası tahkim kuralları işletilmiştir ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Bakanlığımız bunu tahkime vermiştir.

Konu son derece açıktır, uluslararası piyasalarda ticari sır olarak saklanan fiyatlar bir kısım gazetelerde ilan edilmiştir. Ama Mazhar Osman'ın dediği gibi, onu gazetenin, o fiyatı, doğru fiyatı söylüyor olması önemli değildir, önemli olan bu fiyatı benim telaffuz etmiş olmam hâlinde, altına imza koyan birisi olarak bu önem kazanır. O yüzden bizlerin telaffuz etmesi uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Bu gizemli oluşu, gizli olduğuyla alakalı bir konu değildir, gösterilen uluslararası bir nezakettir. Tekrar söylüyorum, en son duruşmaları yapılmıştır, İran tahkimi nihayetlenmek üzeredir. Bundan sonra yine uzman kişilerin ve hukukçuların katıldığı son toplantı bu ay içerisinde yapılacaktır ve yıl sonuna kadar da İran'la Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki doğal gaz fiyatıyla alakalı anlaşmazlık inşallah bir noktaya bağlanacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu projeleri, diğer muhalefetteki parti üyelerimizin de bahsettiği gibi, mutlaka artırmamız ve desteklememiz gerekiyor. Bu projelerin sayısını artırdığımız kadar, bizler Türkiye'nin coğrafyasından kaynaklanan avantajları daha çok vurgulamış oluruz.

Güney Akdeniz projeleri bunun istisnası mıdır? Güney Akdeniz projeleri bunun istisnası değildir ama siyasi fizibilite yerine gelmeden ekonomik fizibilitelerin konuşulması doğru olmaz. Orada bir insanlık dramı yaşandı. Bu insanlık dramıyla alakalı İsrail'in bu konuyu nasıl telafi edeceği ve Güney Kıbrıs'ın da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle alakalı her çıkan kaynağını, tabii kaynaklarını, doğal kaynaklarını nasıl paylaşacağını uluslararası arenaya mutlaka söyleyeceklerdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde -ki buna karar verecek olan yine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisidir-herhangi bir kaynağın çıkması hâlinde, orada petrol veya doğal gazın bulunması hâlinde Güney Kıbrıs'la bunu paylaşabileceklerini beyan etmişlerdir. Bu önemli bir açılımdır. Güney Kıbrıs yerel yönetiminde çıkan kaynakların Kuzey'le, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde çıkan kaynakların da Güney'le paylaşılması esas alınmıştır. O yüzden Türkiye tutarlı enerji politikaları ve stratejilerine devam edecektir ve özellikle ithal kaynakların azaltılması ve yerli kaynaklar elde edilmesiyle alakalı yapılanmayı hep beraber inşallah sürdürecektir.

Projelerimiz yalnızca bununla bitmiyor. Önümüzdeki ay açıklayacağımız önemli bir yerli kaynağımızla alakalı yine bir finansman modelini inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşmış olacağız ve o da önemli bir proje Türkiye'nin yerli kaynakları açısından. Bu projelerimiz her zaman, inşallah, devam etmiş olacak çünkü kaynağımız fazladır. Zafer-Meşal sahasından ülkemizin yüzde 10 hisse alması da bu projenin içerisindedir.

Ben uluslararası bu anlaşmaya, TANAP Projesine katkı koyan iktidar partimiz, AK PARTİ'mize mensup bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve muhalefetteki arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)