GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:139
Tarih:10.09.2014

HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye-İran ilişkileri uzun yıllardır ve hâlâ sıcak bir şekilde sürüyor. Çok önemli gelişmeler Orta Doğu'da oluyor ve bu gelişmeler Orta Doğu'da olurken Orta Doğu'da Suriye'yle başlayan Esad rejimine karşı ve Irak'taki IŞİD olayından sonra İran'ın rolünün Mısır'la birlikte giderek öne çıktığını görüyoruz. Bu aşamada Türkiye'nin tercihli ticaret anlaşması yapması çok gecikmiş bir olay. Yani "Günaydın. Bugüne kadar neredeydiniz ey Hükûmet, ey Dışişleri; bu kadar kadim bir komşu ülkeyle, tarihsel bağları olan bir ülkeyle, İran'ın Farsi, Azeri, Kürt yurttaşları, Beluciler, yani bu tarihî bağlarla beraber çok geç kalmadınız mı?" demek gerekiyor. Yani hiç mi belleklerinizde, Van'ın Özalp ilçesinde Muğlalının 33 kurşununu, bir sınır ticaretinde, bir hayvan ticaretinde Ahmet Arif'in "domdom kurşunu" dediği gerçeği görmediniz mi?

Bugün, Hükûmetiniz döneminde sınır ticaretinde, İran'la mazot ticareti, bir bidon mazot için son bir yılda 100'ü aşkın kişinin öldüğünü size hatırlatmak istiyorum. Aslında size bir şey daha hatırlatmak istiyorum, ilginç bir şey bu; Özalp'ın Yukarı Tulgalı köyü var, burada 240 kişi yaşıyor arkadaşlar, kurşun yemeyen yok, bu sınır köyünde kurşun yemeyen yok. Tam sınırda, öbür tarafı da akraba, gidip gelip ticaret yapınca, buradan, Türkiye'den asker kurşunu sıkıyor, öbür taraftan, İran'dan asker kurşunu sıkıyor ve sadece son bir yılda 11 yurttaşımız yaşamını yitirmiş bu köyde. Vahim bir olay değil mi? Sınır ticareti...

Peki, bu 240 nüfuslu köyde bir bidon mazot için herkes kurşun yiyorsa, Roboski her gün orada yaşanıyorsa bir sorun yok mu? Var.

Peki, bu sorun bu ticaret anlaşmasının içinde var mı? Yok arkadaşlar. Kolaylaştırmalar var, iki ülke karşılıklı olarak şöyle bir kalem çıkarmışlar, Türkiye -altılı gümrük tarife pozisyonu- 140 tarım ürününde İran'a tarife indirimi uygulayacak. Tarım ürünü arkadaşlar. Yani anlayacağınız, domates, kabak, patlıcan, hadi üzüm de olsun, portakal, incir de olsun, fındık, pancar...

Şimdi, İran'dan tarife indirimi ve kota artırımıyla ilgili bir konu bu. İran'dan da Türkiye altılı gümrük tarifesi bazında 125 sanayi ürünü -dikkatinizi çekiyorum- İran'dan Türkiye'ye 125 sanayi ürünü... Bir terslik yok mu bunda?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Hayır, tersi, bizden oraya.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bakın, İran'ın ise altılı gümrük tarife pozisyonu bazında 125 sanayi ürününde Türkiye'ye tarife indirimi sağlanması kararlaştırılmış.

Şimdi, biliyorsunuz, doğal gaz aldığımız zaman Enerji Bakanı bunu anlatırdı "Nakit para istemiyor İran, altın istiyor..." Nasıl gitti o ödemeler, hiç bilginiz var mı? O ödemeler nasıl yapıldı arkadaşlar? Neyse, ben o derin konuya girmeyeceğim ama şunu söylemek istiyorum: Şu an IŞİD'in Irak'taki petrol rafinerilerine yüklenmesiyle birlikte şimdi Irak mecburen benzin ve mazotunu Türkiye'den, Batman'dan alıyor, İran-Irak sınırında olan kesimde de mazot ticareti, bidon ticareti, benzin ticareti artmış yani konjonktürel bir olay.

Şimdi, burada, şunu iyi görmek lazım: Şimdi, Türkiye ile İran arasında kaç tane sınır kapımız var? Gürbulak Sınır Kapısı var, Doğubeyazıt üzerinden İran'a, bu önemli bir kapıdır, en doğudan; Van Özalp'te Kapıköy var, bu Kapıköy yine en işlek kapılardan birisi; Hakkâri Yüksekova'da Esendere Sınır Kapısı var, bir de Boralan. Iğdır milletvekilleri yok burada, Sinan olsaydı bilirdi, kapalı diye biliyorum, kapalı diye geçti, onlar daha iyi bilgi verirdi. Yani, 3 tane sınır kapısı var arkadaşlar. Şimdi, Hükûmete sormak istiyorum: Roboski'de 34 yurttaşımızın öldürüldüğü noktaya 2 bin asker yığılmıştı. Ezidiler Şengal'den göç yolu olarak, tek yol olarak orayı kullandığı için, oradan ola ki katırlarla bir bidon mazot veya diğer kaçakçılık yapılır diye 2 bin asker bu çözüm sürecinde Roboski'ye yığılmış. Bir, Ezidilerin gelmesi engelleniyor; iki, sınır ticareti nedeniyle bitmeyen bir olay var. Yani, aynı şey Roboski'de yaşanıyor, Şemdinli'de yaşanıyor, Yüksekova'da yaşanıyor, Van'da yaşanıyor, Iğdır'da yaşanıyor, Ağrı'da yaşanıyor.

Şimdi, arkadaşlar, burada politikada bir yanlışlık var, tespitte bir yanlışlık var. Tamam, bu ürünleri kotalandırırsınız, indirirsiniz, bunu anlarım. Ama, Türkiye'nin, bakın, gördüğünüz gibi, burada saydım ben, 3 tane sınır kapısı var İran'la; Irak'la şu an Habur Sınır Kapısı var, onunla 1 tane daha düşünülüyor, Uludere'de o yapılmadı, 2 tane olacak; bir de Suriye'yle çok kapı var, Suriye'de zaten durum malum. Bulgaristan ve Yunanistan kapıları var. Buralarda, sınır boylarında yaşayan köylerin nüfusunu aldığınız zaman, yerleşim ve ikametlerini çıkardığınız zaman orada birkaç yüz bin yurttaşımız yaşıyor. Bunlara Özal döneminde bir vesika çıkarılmıştı sınır ticareti için. Bu sınır ticareti bugün Edirne'de yapılıyor; Yunanistan'dan Edirne'ye geliniyor, Edirne'den Yunanistan'a gidiliyor; iki gün, hafta sonları harçsız geçebiliyorlar; bilmem kaç dolara kadar alışveriş yapabiliyorlar. Peki, kardeşim, bu sınır ticaretinde kurşun sıkmaktan başka siyasetiniz yok mu? Yani, en ufak, 100 liralık, 100 dolarlık bir mal için kurşun mu sıkacaksınız yurttaşınıza, tek çözüm bu mu? Ben bunu gördüm. Orada sınıra gittim, bir paşa ilginç gelmişti bana. Bana "Vekil Bey, seni vururum." dedi o paşa. "Niye vurursun?" dedim. "Burası Türkiye toprakları değil." dedi. "Peki, Türkiye toprakları değilse, bu karakol kimin karakolu?" dedim. "Türkiye'nin." "Sen kimin komutanısın?" "Türkiye'nin." "E peki, sen beni niye vuracaksın?" "E, hudut namustur. Sen hududu geçtin, seni vuracağım." dedi. Sen karakolunla geçmişsin, oraya, tepeye karakol kurmuşsun, üstünde de oturuyorsun, helikopterinle de iniyorsun. Milletin vekili geliyor, diyorsun ki: "Sınırı geçtin." Sınır neresi? O Hezil Çayı işte. Çayın ötesinde karakolu kurmuş Bilican Tepesi'ne. Bilican Tepesi Kürdistan toprakları içinde. Gitmiş, Kürdistan toprakları içinde karakol kurmuş. Paşa da o karakola helikopterle tepeden iniyor, aşağıdan gitmiyor. Vekil de gidince "Vururum seni. Hudut namustur. Hududu geçmişsin." diyor. Paşa, karakoluyla, tankıyla, helikopteriyle ve topuyla geçmiş öbür tarafa. Bu zihniyeti değiştirmek lazım arkadaşlar. Hâlâ komşu ülkelerle... "Soydaş" diyorsunuz, "akraba" diyorsunuz, "Aynı dinin mensubuyuz." diyorsunuz ama zihniyet militer. Yani, böyle bir militer zihniyeti değiştirmediğiniz sürece ve bu sınır ticaretini sınırda yaşayanlara belli bir dolar düzeyinde bir hak olarak -100 mü, 500 mü, ne olursa artık- getirmediğiniz sürece bu sorunu çözemezsiniz ve her gün bir yerde bir sorun yaşanır. Bunun köklü çözümü bu. Hükûmete defalarca anlattık. Bunun başka çözümü yok arkadaşlar.

Şimdi diyeceksiniz "Koskoca iki devlet arasındaki ticaret sözleşmesinden sınır ticaretine..." Evet, sınır ticaretine. Burada can yanıyor, insanlar ölüyor. Hâlâ o suç kurşunları... Muğlalı'dan bu yana insan öldürülüyor. 21'inci yüzyıldayız. Hiç mi Meclisin zoruna gitmiyor insan öldürülmesi? Kaçakçı diye niye kendi yurttaşını öldürüyorsun? Van'ın Özalp ilçesinde, köyün içinde bayram günü bir tane İran'dan gelen kaçakçı... Sizin "İran'dan gelen" dediğiniz Iğdırlı Azeri Türkü o taraftadır, bu taraftadır. Kürt'ün akrabası bu taraftadır, aşiretin devamı bir taraftadır. Hepsi akrabadır, öyle sınırlar çizilmiş ama, Kasr-ı Şirin'den bu yana da çizilse hepsi akrabadır. Şimdi, burada yaşam hakkının güvence altına alınması için 2 hükûmet arasında görüşme yapılırken bu konuşulmuyor; böyle bir anlayış olabilir mi?

Peki, İpek Yolu'nun otoban geliş gidişi Şırnak'tan sonra Uludere, Beytüşşebap üzerinden İran'a giden yol yani Erzincan'dan inecek olan yol, Zigana'dan birleştirilecek olan yol. Neden bu proje durduruldu? Durdu, neden? Bu aktif bir kara yolu ticaretinin...

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Zigana yolunun ihalesi sürüyor şu anda.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Zigana'dan, Erzincan üzeri, aşağı inelim.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - 1,5 milyonluk ihale sürüyor şu anda.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani Zigana-Erzincan, Erzincan'dan, Siirt üzerinden İran kapısına ulaşılması lazım. Bunun için de Şırnak'ta Kasrik Boğazı'nı geçmeniz gerekiyor yani Kasrik Boğazı'nı geçmediğiniz zaman bu olmuyor.

Şimdi, ben burada şuna dikkat çekerek bitirmek istiyorum: Arkadaşlar, ders çıkarmak lazım. İran'la Irak arasında 1980 ve 1988 yılları arasında tam sekiz yıl süren bir savaş oldu. Çabuk unutuluyor, hafızaları yoklamak lazım. 1 milyon kişi öldü arkadaşlar, 1 milyon kişi. 150 milyar dolar -yani, global rakamlar bunlar- harcama oldu. Burada sekiz yıl İran-Irak savaşı, Watergate skandalı patlak verdi, bilmem neler oldu, bir sürü şey oldu ama arkasından tekrar 1990'lı yıllarda Irak'ta bugün yaşananlar var, bugün yaşananların doğurduğu bir IŞİD var.

IŞİD'le ilgili kurulan bir çekirdek ülkeler koalisyonu konuşuluyor ve İran buradan hamle yapıyor, diyor ki: "IŞİD'e karşı mücadele içinde varım." Şimdi, Türkiye burada, IŞİD'e karşı mücadelede 49 görevlisinin IŞİD'in elinde olmasından duyduğu kaygı nedeniyle mi çekimser duruyor yoksa gerçekten bu konuda politika olarak netleşmediği için mi? Burada çok net bir şey söyleyeyim, zaten burada Diyanet İşleri Başkanı da açıkladı, herkes de açıklıyor. Böylesi bir gücün denetimi sağlanmadığı takdirde en büyük hedef Türkiye'dir, unutmayın.

Kobani'de, Rojava'da Kürtlere saldırı olurken... Üç senedir bu Mecliste anlatıyoruz; anlatamadık, dinlettiremedik size. Üç senedir Kobani'de Kürtlere saldırıyorlar, Kürt halkı orada direniyor ve bir halk direniyor, bir tek direnenler onlar. Şengal'de direndikleri zaman Cezire Kantonu'ndan YPG gitti, Şengal'deki halkı, Türkmenleri, Yezidi Kürtleri korudu. Şimdi göç yollarındalar.

Eğer bu ciddi sorunları biz yerinde tespit edip kontrol edemezsek Mısır'ın ve şimdi de İran'ın Orta Doğu'da güç hamlesi yaptığı bir dönemde Türkiye maalesef her şeyin gerisinde kalmakla kalmaz, şöyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalır: Terör örgütlerine yardım eden ülkeler listesine alındığı anda her şey biter arkadaşlar. Bu tehlikeyi bazıları görmüyor olabilir. Bakın, bu çok ciddi bir tehlikedir. O zaman ne ekonomi kalır ne ticaret kalır ne ikili ilişkiler kalır. Onun için çok sağlıklı bir şekilde bu olayı konuşmamız lazım.

Dış politika, Şii-Sünni ekseninde, ideoloji ve mezhep ekseninde geliştirilip raya oturtulmaz. Hiçbir dış politikada bu yoktur. Ama son yıllardaki bu yanlış, dış politikanın mezhep eksenine oturtulması şunu akla getiriyor: Kardeşim, Türkiye Hanefi-Şafi yoğunluklu bir mezhep, IŞİD de Selefi, öbür tarafta Şiiler var, Ezidiler var, Süryaniler var, Türkmen'in Sünni'si var, Şii'si var, hepsi katliama maruz kalıyor. Kim veriyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor? Diyorlar ki: "Katar." Suudi Arabistan da viyaklamaya başladı kuyruğuna basılınca. Yani burada Türkiye'nin de lojistik destekler sağladığı söyleniyor, Diyanetinden Emniyetine kadar bunların desteklendiği söyleniyor. Şimdi, Ezidi yurttaşlarımız Uludere'den giriyor, bir tas çorbaya muhtaç. İnsanlığa karşı sınav hâlindeyiz, sınav içindeyiz. Yani, Türkiye, elbette ki bir zamanlar, 91 göçünde, oradaki yüzbinlere kucak açtı, şu an 1,5 milyon Suriyeliye kucak açmış. Elbette ki oradan gelen Ezidi'ye kucak açacağız, oradan gelen Arap, Türkmen, kim olursa... Bu ülkenin büyüklüğü buradadır, bu ülkenin onurlu duruşu bu noktadadır, bu ülkenin sahiplenmesi bu noktadadır. Zaten tarihinizi kuracaksanız, stratejinizi, önümüzdeki dönemde bin yıllık strateji kuracaksanız, işte sayıyorum kapıları, bakın: Iğdır'dan, Gürcistan sınırından inelim, Ermenistan sınırından gelelim Afrin'e kadar, İskenderun, Antakya'ya kadar hep bu coğrafyada Kürtlerle komşu ve birlikte yaşamak zorundayız. Yaşamak zorundayız, akraba olarak, soydaş olarak, Kürt, Türk, Türkmen, Arap, yani bunun hukukunu oluşturmak zorundayız. Bu hukukun oluşturulmasında Türkiye öncü ve etkili rol oynamak zorundadır. Bu öncü ve etkili rolü oynarsa, ekonomi, ticaret, sosyal ve siyasal ilişkiler gelişir, onun dışında bir gelişme olmaz. Çünkü, unutmayın, IŞİD Şah İsmail Türbesi'ne geldi. IŞİD Kobani'ye geldi, sınıra, Türkiye'nin 10 kilometre yakınındadır; Akçakale'nin oralarda, Ceylanpınar'da karargâhlarını kurdular, Antep'te kurdular.

Bakın, Şengal'e saldırdıkları zaman Habur'a uzaklıkları 20 kilometreydi. Tuzhurmatu'ya saldırdıkları zaman, Türkmen bölgesine, Erbil'e yaklaşmaları 30 kilometreydi; ellerindeki füzeler, ellerindeki silahlar, bulundukları yerden vurabilir kapasitedeydi. Ama bunu öngören YPG'nin güçleri, Cizre'nin karşısındaki Derik ilçesinden yola çıkıp, Derik ilçesinden Şengal'e ilk ulaşan kuvvet olarak IŞİD'i durdurabilmiştir oradan.

Yine, Kandil'den Mahmur'a giden HPG gerillaları, orada 15 bin yurttaşımız mülteci, Türkiye'den giden 15 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Mahmur'daydı, IŞİD oraya saldırdığı zaman onları güvenli bir şekilde oradan alıp başka bir bölgeye aldıktan sonra savaşçılarını oraya koyup orada IŞİD'le savaşarak orayı IŞİD'den geri almıştır. Şimdi bu gerçeklikleri çok iyi tahlil edemezsek uluslararası ilişkilerde ve ticarette önümüzdeki dönemi göremeyiz. Bunu görürsek, bakın, inanın Türkiye'nin önü açılır, Türkiye-Irak ilişkileri yeni Hükûmetle beraber gelişir. Suriye'deki dost ilişkilerini geliştirirsek çok farklı bir noktaya geliriz. Türkiye'nin önünü açmak varken, politikaları bunun üzerine kurmak varken bir bidon mazot için yurttaşına kurşun sıkan devleti, anlayışı, Hükûmeti kabul edemeyiz biz, biz buna isyan ederiz, bizim tepkimiz bunadır. Eğer Şengal'de kız çocukları kaçırılıp köle gibi pazarda satılan Ezidi yurttaşlarımıza bir kap yemek, bir barınakta bu Türkiye yardımcı olamıyorsa hepimiz beraber, bu ayıp bize yeter. Onun için olacağız, başka yolu yol arkadaşlar.

HARUN KARACA (İstanbul) - Atıyorsun!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Nasıl?

HARUN KARACA (İstanbul) - Ne alakası var söylediğinle?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Neyin ne alakası neyle?

HARUN KARACA (İstanbul) - Ezidileri burada kim misafir ediyor şu anda?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bizim yerel belediyelerimiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bütün belediye örgütlerimizden başka kim ilgileniyor söyler misiniz?

HARUN KARACA (İstanbul) - Atıyorsun!

HASİP KAPLAN (Devamla) - Sizin AK PARTİ'li kaç belediye kaç kamyon yardım gönderdi?

BAŞKAN - Sayın Kaplan...

HASİP KAPLAN (Devamla) - Kaç tane AK PARTİ'li belediye kaç kamyon yardım gönderdi, çık konuş, gel bu kürsüye.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkürler.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Hadi, gel, gel, gel konuş, öyle laf atmakla olmaz, gel konuş.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Kaç tane kamyon gönderdiniz, kaç tane çadır gönderdi belediyeleriniz? Söyleyin AK PARTİ'liler, insanlık, namus, gelin çıkın, konuşun, laf etmek kolay, kürsü burada.