| Konu: | Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş'ın, (2/285) esas numaralı Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/202) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 14.10.2014 |
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Toptaş'ın kanun teklifi üzerine, 37'nci maddeye göre, söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, aslında bu teklif, daha önce, Grup Başkan Vekilleri Sayın Nurettin Canikli, Sayın Hamzaçebi ve Sayın Oktay Vural'ın teklifiyle yasalaştırılmış, bazı milletvekilli arkadaşlarımızın da imzaları var. Bu vesileyle kendilerine teşekkür ediyoruz. Buradaki istenen şey şehit ve gazi yakınlarına faizsiz kredi verilmesi teklifiymiş, söylediğim gibi, yasalaşmış. Ancak, tabii, sorunlar bir tek bununla bitmiyor. Askerde -daha önce de bu kürsüde dile getirdiğim- nedeni bilinmeyen tespit edilemeyen ölümler var. Bu insanların aileleri dernekler kurdular, Meclise gelip gidiyorlar. Bunlar şehit sayılmıyorlar ve dolayısıyla hiçbir şehitlik hakkından faydalanamıyorlar.
Sevgili milletvekilleri, bu ülkede insanlar hiç itiraz etmeksizin 20 yaşındaki çocuklarını getirip devlete teslim ediyorlar, "Bu senin askerin olsun." diyorlar. Bunların bir kısmı askerde gerçekten bilinmeyen sebeplerle, zaman zaman da bu psikolojiyi kaldıramayıp intihar ediyorlar.
Düşünün: Ben size çocuğumu teslim etmişim, siz bana cenazesini teslim etmişsiniz. Sonra dönüp diyorsunuz ki "Arkadaş, senin çocuğun intihar etti." veya "Ben senin çocuğunun ölüm sebebini tespit edemedim, senin çocuğunu şehit sayamam." Aile mağdur, ölen zaten ölmüş oluyor. Dolayısıyla, bu insanlar -her ne gerekçeyle ölmüş olursa olsun- getirip asker ocağına teslim ettiyse çocuğunu bu devletin bunu şehit sayması lazım. Bununla ilgili kanun teklifimiz var, bu anlamda hepinizin desteğini de bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, gene, az önce bahsedildi, bu ülkede geçtiğimiz hafta çok ciddi toplumsal olaylar yaşandı. Neydi sorunun kaynağı? Sorunun kaynağı şu: Hemen yanı başımızda Kobani diye bir yer var ve buradaki halk kendi yaşadığı şehri savunmak istiyor ve bu şehir sadece bir etnik kökenden oluşmuyor. Bizim şehirlerimizde nasıl başka etnik kökenlerden, dinî inançlardan insanlar varsa buradaki insanlar da farklı farklı kökenlerden. Belli bir grup daha kalabalık olabilir ama sonuçta bu insanlar yaşadıkları şehri savunmak istiyorlar eli kanlı bir örgüte karşı. Peki, bizim tavrımız ne? Bizim ülkemizde yaşayan ve bu insanların akrabası olan kişiler diyorlar ki: "Bırakın, biz gidelim akrabalarımıza yardım edelim." "Hayır, gidemezsiniz." "Peki, o zaman siz gidin yardım edin." "Hayır, biz de gitmiyoruz." Yani dolayısıyla, burada bir şehrin halkının tamamının katledilmesine göz yumuyor. Peki, bunun üzerine ne oldu? Bir siyasi parti başkanı kalktı dedi ki "Sokağa çıkın." Bütün demokrasilerde sokakta protesto eylemi yapmak anayasal bir haktır arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'nda da vardır. Öyle Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi "Kimseyi sokağa çıkaramazsın." yok. Ancak sokağa çıkmanın da kuralları vardır. Biz şunu biliyoruz: sokakta birtakım eylemlerin provoke edildiğini, şehirlerin yakıldığını, yıkıldığını biliyoruz, bunları hiçbir şekilde de tasvip etmiyoruz, ancak sokağa çıkanları terörist ilan etmek de hiçbir demokraside yoktur.
Ayrıca şunu söylemek istiyorum: Siz bir taraftan diyorsunuz ki o siyasi parti başkanına "40 kişinin ölümünden sorumlusun." Partinin grup başkan vekili açıklama yapıyor, diyor ki: "Bize çözümle ilgili yol haritası gönderildi." Peki, sayın milletvekilleri, o partiye gönderiyorsunuz da bu Meclisteki diğer gruplara neden bunu göndermiyorsunuz? Neyi saklı gizli yapmak derdindesiniz? Aranızda ne tür bir pazarlık var ki onlara bilgi veriyorsunuz da bize vermiyorsunuz? Bunları gerçekten merak ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı bir an evvel ne yaptığına karar vermek, daha doğrusu ne olmak istediğine karar vermek zorundadır. Ya Cumhurbaşkanı olacak, Anayasa'ya uyacak, Anayasa'nın kendisine verdiği yetkileri kullanacak ya da Başbakan olacak tekrar dönüp ama bunların ikisini bir yaparım yok. Bu açıkça bir Anayasa ihlalidir ve "Anayasa'yı bir kere ihlal etmekle bir şey olmaz." diyemezsiniz. Eğer siz bugün Anayasa'yı ihlal edersiniz, yarın birisi de gelir o Anayasa'yı ihlal eder, sizi de o koltuktan yaka paça indirir, buna o zaman itiraz hakkınız kalmaz. Bu nedenle, Cumhurbaşkanını bir an evvel Anayasa'ya uymaya davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu IŞİD'le ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum: Sağlık Bakanı bir açıklama yaptı, diyor ki: "Biz, adamın kimliğine, ne iş yaptığına bakmayız, tedavi etmek zorundayız." Evet, tamamen katılıyorum bir hekim olarak ama o Sağlık Bakanı Gezi'deki yaralılara yardım edildi diye hekimleri mahkeme kapılarına sürüklememek kaydıyla. Çünkü tıp evrensel bir bilimdir, dünyanın her yerinde bu böyledir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)