| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 14.10.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 391 sıra sayılı bir sözleşme, teknik, sosyal hakları içeriyor. Allah aşkına, bunu mu görüşeceğiz böylesine yoğun, bu kadar önemli bir gündemin olduğu Türkiye'de, Orta Doğu'da ve dünyada?
Bakın, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler var, sığınmacılar hukuku diye bir şey var, yine Cenevre Sözleşmesi diye bir şey var, savaş hukuku diye bir şey var, insan hakları hukuku diye bir şey var ve dış politikayla ilgili çok çok önemli konular var. Ne yapıyoruz biz? Sosyal güvenlikle ilgili basit bir konuyu, teknik bir konuyu görüşüyoruz, gündeme bunu almışız. Allah aşkına, söyler misiniz... "1,5 milyon Suriyeli misafirimiz var." diyorsunuz. Misafir, hukuk statüsü olarak var mıdır dünyada bir ülkede bana söyler misiniz, "misafir" diye hukuk statüsü var mıdır? Ya sığınmacıdır ya değildir. Soydaşsa, akrabansa ayrı bir hukuktur. Biz, asla, Şengal'den gelen Ezidilere ve Kobani'den gelenlere ne misafir gözüyle bakıyoruz ne sığınmacı gözüyle bakıyoruz; kardeşlerimiz olarak görüyoruz, evlerine gelmiş olarak görüyoruz. Ama bu Meclisin hukukunda 1,5 milyon Suriye'den gelen insanın adı misafirdir, misafir. Misafir, çünkü bu sözleşme 1950'de Cenevre'de Birleşmiş Milletler tarafından imzalanırken gelmiş Türkiye 1951'de imzalamış, 1961'de onaylamış, 1967 Protokolü'ne çekince koymuş. Ne koymuş biliyor musunuz? Avrupa'dan gelenler yalnız sığınmacı olabilir. Türkiye'de başka sınırlardan gelenler olamaz. Onun için bir tek Bulgaristan'dan gelen 300 bin kişiyle ilgili bir statü var, bunun dışında Çeçenistan'dan gelenler dâhil. Bakın, Irak'tan, Suriye'den, İran'dan, başka ülkelerden gelenlerin hiç birisinin hukuku yok. Peki, bu 1,5 milyon insan nasıl bakılıyor? Bunların bakımı Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği nezdinde nasıl yapılıyor? Yok bir şey, yani buraya bu kampların ziyareti dahi yasak. Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği gelip bu kamplara dahi Angelina Jolie'yle gelip Antakya'da gidebilmiştir, o girebilmiştir bir iki çadıra, onun dışında bir resmî ziyaretle bu Meclisin milletvekilleri girememiştir. Bunca insanımız Kobani'den, her gün tel örgülerden, mayınlardan geçerken Meclis İnsan Hakları Komisyonu susmuştur, Meclis Dışişleri Komisyonu susmuştur, Meclis Avrupa Birliği Komisyonu susmuştur; hiçbirisi burada -bu Meclisin 4 tane grubu var- bunlardan bir heyet oluşturup insan hakları hukuku açısından orada bir inceleme yapma gereğini duymamıştır. İnsan bu kadar gündemden kopuk olmaz, insan bu kadar hayattan kopuk olmaz, insan bu kadar vicdandan kopuk olmaz, insan insanlıktan bu kadar kopuk olmaz.
İnsanlık direnişi yaşanıyor Kobani'de. Kobani'de bir aydır değil, iki senedir IŞİD'in zulmüne karşı... Bu Orta Çağ vahşet örgütü Türkmenleri, Ezidileri, Kürtleri, Süryanileri, Asurileri kendi öz topraklarında, Mezopotamya topraklarında vahşice saldırılarla sadece katletmekle kalmamış; kadın ticaretini İslamiyet adına yapan bu köle satıcılarını, bu tecavüz, dehşet insanlarını birileri siyaset adına korumaya kalkmıştır. İşte IŞİD'e Kobani'de insanlık direniyor. İnsanlık direniyor ki Kobani'deki direnişin... Hem Türkiye'de hem Kobani'de hem Orta Doğu'da hem Amerika'da hem Avrupa Parlamentosunda bir tek slogan yankılanıyor; "... (x) Kobani, ...(x) Rojava." deniyor çünkü orada insanlık direniyor. Bu Meclis bu insanlık direnişinde susacak mı? Bu Meclis seyredecek mi? Bu Meclis oradaki katliama seyirci mi kalacaktır? Bu Meclis...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Tezkereye evet diyecektiniz, tezkereye!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Oradaki Türkmenler saldırıya uğradığı zaman Türkmenlerin yanına kim gitmiştir? Türkmenlerin yardımına YPG gitmiştir, peşmerge gitmiştir, PKK gitmiştir. Türkmenlerin karşısında bile suskun kalan bir Meclis görüyoruz burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hasip, silahı al, Kobani'ye önce sen git, arkadan ben geleceğim, hadi!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Kürt halkının katliamında sessiz kalanları görüyoruz burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hasip, al silahı Kobani'ye, hadi!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Burada suskunluğu görüyoruz.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hem tezkereye hayır de... Sen tezkereye ilk önce evet de, evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sus bakayım! Terbiyesizlik etme konuşurken!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sen sus! Sensin edepsiz, sensin terbiyesiz!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sus! Terbiyesizliğin gereği yok!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Sensin terbiyesiz! Terbiyesiz adam!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Burada bir katliamı konuşuyoruz. Bu katliam karşısında insanlık onuru direniyor. Bu insanlık onuru direnirken sadece Şırnak'tan, Silopi'den 15 bin Ezidi yurttaşımız girdi. Şu an Şırnak, İdil, Cizre, Mardin, Nusaybin, Midyat'ta, buralarda binlerce Ezidi kardeşimize sadece bizim belediyelerimiz yardım ediyor, Hükûmetin yardımı ulaşmış değildir.
Bakın, Kobani'den binlerce insan geldi, Hükûmetin resmî açıklamalarına göre 160 bin. Hükûmetin baktığı, yardım ettiği insan sayısına bir de resmî olarak bakın. Resmî olarak Hükûmetin kayıtlarında kayıt yok, kayıt çünkü onlar akrabalarının evlerindeler. Ama bu Kobani direnişi, insanlık direnişi, insanlığa ve tarihe bir destan olarak geçecek. Bu tarihe destan olarak giren Kobani direnişi IŞİD vahşetinin, Orta Çağ zulmünün, Orta Çağ örgütlerinin Orta Doğu'da 1 varil petrole halkları satanların mağlubiyeti ve rezaletiyle sonuçlanacaktır, ben size bunu açık söyleyeyim. Bu ülkenin kardeşlerini, bu ülkenin akrabalarını, bu ülkenin komşu topraklarını 1 varil petrole satan zihniyet karşısında bu Meclis suskun kalmıştır, bu Meclisin milletvekilleri, partileri suskun kalmıştır. Bu Meclisin milletvekilleri Tuzhurmatu'ya gidememiştir, Şengal'e gidememiştir, Kobani'ye gidememiştir. Halkların Demokratik Partisinin bütün milletvekilleri her gün nöbet tutmuştur, binlerce insanla oraya gitmiştir, binlerce insanla orada dayanışmada bulunmuştur. Orada sivil toplum, emek örgütleri her gün gelip dayanışmada bulunmuştur. Maalesef göstermelik bir iki ziyaretin dışında insanlar, partiler, vicdan, insanlık suskun kalmıştır. Bu suskunluğa isyan etmemek elde değildir. Eğer Kobani düşerse biz Türkiye'nin başına ne geleceğini biliyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ne gelecek, ne gelecek?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Afrin'e de, Cizre'ye de, her yere de bu zalimler, kadınları birkaç dolara satan, Ezidi kadınları köle pazarlarında satan, Türkmen kadınlarını satan... Ve Türkmen bir babanın "Kızlarımı IŞİD'ciler almasın diye zehirledim." diye AK PARTİ'li milletvekillerine söylediği sözler var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ajitasyon yapma, ajitasyon yapma! Türkmenleri satmıyor!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Söylediği sözler var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hasip, silahı al Kobaniye git önce, Kobani'ye, önce Kobani'ye!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, ben sizleri -bu vicdan karşısında- hepinizi vicdana davet ediyorum. Böyle bir vahşet örgütü karşısında, sadece ve sadece insanlık koridoru için, vicdanı olan elini vicdanının üstüne koysun. Bu Meclisin İnsan Hakları Komisyonu ne işe yarar? Bu Meclisin Avrupa, Dışişleri komisyonları ne işe yarar? Bu Meclisin, hakikaten, bu konuda alacağı bir karar yok mudur? Bu Meclisin gidip olayları yerinde görmek, incelemek ve müdahale etmek gibi bir yükümlülüğü yok mudur? Arkadaşlar, bu kadar vurdumduymaz olamazsınız. Sınırlarınızda, bitişik binanızda, komşunuzda yangın oluyorsa bundan kurtulacağınızı sanıyorsanız hepiniz aldanıyorsunuz.
Ama, şunu söyleyeyim: Hiç kimse 1 varil petrole Kürt halkını ne satın alabilecek ne direnişini kırabilecektir. Oradaki halkların, Türkmenlerin, Süryanilerin, Asurilerin, Ezidilerin, bütün halkların evlatları artık direnişe geçmiş durumdadır. Direniş karşısında susmak, direnişin karşısında, zalimlerin yanında yer almaktır. Ya zalimlerin yanında yer alırsınız ya da haklı bir direniş içinde olanların yanında yer alırsınız, ikinci bir yol yoktur.
Biz Meclisi böyle bir onurlu göreve davet ediyoruz. 4 parti grubunu onurlu bir göreve çağırıyorum. Gelin, Kobani direnişinde, gelin, o şekilde dayanışmanızı gösterin. Gelin, Meclis olarak oraya incelemelere gidelim; gelin, yerinde görün. IŞİD'in Orta Çağ zihniyetinin barbarları, kafa kesenler, kadınları cariye diye satanlar, vahşet içinde olanlar hangi topraktan geldi, hangi ülkeden geldi? Hangi diktatörlükler bunları piyasaya sürdü? Bu katiller, bunlar nasıl türedi? Hangi sermaye, hangi petrol şirketleri... Amerika'nın mı, Katar'ın mı, Suudi'nin mi? Türkiye bu ortaklığın neresinde? Gelin, bunların muhasebesini yapalım. Gelin, bunun ne olduğunu bu halk görsün. Gelin, bunu açık açık kamuoyuna anlatalım. Susmayın. Durma zamanı değildir, seyretme zamanı hiç değildir. Öyle bir gün ki bugün, bu ülkenin geleceği, bu ülkenin birliği, bu ülkenin beraberliği, bu Meclisin de geleceği, Ankara Meclisinin de geleceği, birlikte bu Mecliste yapacağımız görevler, birlikte yapacağımız işler -Meclisin kuruluş felsefesinden bundan ötesi- hepsi bunlara bağlıdır arkadaşlar. Bunu hiç kimse yabana atmasın. "..." Kobani(x) boşuna söylenen bir söz değildir. 50 koalisyon devleti bile IŞİD'in karşısında duramadı ama Kobani otuz gündür direniyor. Bu, direniş destanıdır; bu, tarihtir, tarih. Bir halkın mücadelesiyle, halkın yediden yetmişe toprağına sahip çıkan mücadelesiyle IŞİD'i bir tutan zihniyeti burada kınıyorum. Böyle bir zihniyet olamaz. Kendi toprakları için, kendi geleceği için, kendi özgürlüğü için, kendi onurlu mücadelesi için, çocuğu için ölümüne bir direniş gösteren Kobani ile IŞİD canavarlarını birbirine eş değer tutan bir zihniyeti buradan, bu kürsüden kınıyorum.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Tezkereye niye "Evet" demediniz?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Kınıyorum çünkü bana oy verenler kınıyor, ben de kınıyorum ve bu vahşete karşı Mecliste onurlu dirençler görmek istiyorum.
Kadın vekillere sesleniyorum.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Tezkerede neredeydin?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ey kadın vekiller, Türkmen kadınların, Ezidi kadınların, Kürt kadınların, Şia Arap kadınların köle gibi, İslamiyet adına satılması onurunuza dokunmuyor mu? Niye bir imza kampanyası yapamıyorsunuz? Niye sesiniz çıkmıyor? Kadınları cariye diye satıyorlar. Kadınlar niye susuyor?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Tezkerede ne dedin sen?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Niye susuyor kadınlar? Kadınlar köle ticaretinde, zulümde, vahşette niye susuyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Niye susuyorsunuz? Kadınsanız onurunuz varsa, insanlığınız varsa buna ses verirsiniz.
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) - Ne alakası var!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben de şunu söylüyorum: Gelin, herkes sesini çıkarsın, herkes çıkarsın. IŞİD zulmüne teslim olmayın. IŞİD zulmüne Meclisi esir etmeyin. Onurlu bir direnişin yanında olalım. Türkmenlerin de yanında olalım, Kürtlerin de yanında olalım...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya bir şey söyleyeceğim: IŞİD Taksim'de var mı, Okmeydanı'nda var mı, adamların arabasını yakıyorsun, o nasıl oluyor öyle, onu anlat.
HASİP KAPLAN (Devamla) - ...Süryanilerin de, Ezidilerin de, gene herkesin yanında olalım. Doğru duruş budur, budur onurluca duruş, bu Meclisin yapması gereken budur, bunun dışında bir yol yoktur arkadaşlar.
Ben size şunu açık söylüyorum: Kobani'de direniş er veya geç zaferle sonuçlanacak ve sizinle ondan sonra gelip bu Mecliste tekrar konuşacağız. İnsanlık sınavındayız hepimiz, bütün milletvekilleri. İslam adına İslam'ın camilerini yıkan, bunların minarelerini yıkan, türbeleri yıkan, bütün bunları yapan bir örgüt karşısında duruş tarihidir. Ya kaybettirir ya kazanır ya doğru yerde olursunuz ya yanlış yoldasınız.
Meclisi insanlığa davet ediyorum ve sözlerimi burada bitiriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)