| Konu: | HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/1054) esas numaralı, kaçak olarak ülkemize gelen ve ülkemiz üzerinden yurt dışına çıkış yapmak isteyen göçmenlerin sorunları ve ölüm nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Ekim 2014 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 15.10.2014 |
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda daha önce de bir İzmir Milletvekili olarak, Ege Denizi'nde çaresizlik içerisinde bir ağaç parçasına tutunmuş olanları, tutunamayanların bir torbaya konulmuş cesetlerini televizyon kanallarında izlemiş olan ve vicdanen de büyük bir sorumluluk duyan bir milletvekili olarak araştırma önergesini Meclise vermiştik arkadaşlarımızla birlikte.
Bugün arkadaşlarımızın, HDP'nin vermiş olduğu önergeyle birlikte bu konuda da konuşma fırsatı doğduğu için, bu vicdani sorumluluğumu yerine getirmek üzere konunun ayrıntılarına da girmek istiyorum.
Sayın Tan'ın söylediği söz önemlidir. Şuay Bey çıktı, genel bir konuşma yaptı. Siz iktidarsınız, on üç yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz. Şu an bir sorun var; bu sorunun bu ülkede Hükûmeti ilgilendiren kısımları var, Avrupa Birliğini ilgilendiren kısımları var, dünyanın emperyal sistemini ilgilendiren kısımları var. Bu, evet, insanlık tarihi gibi eski bir olaydır ama bu eski olayın günümüzdeki yansımalarını da çok iyi bir şekilde irdelemeye ve bize düşen taraflarının yapılması konusunda net tavır koymaya ihtiyaç vardır. Biz Türkiye'nin bugün bir geçiş yolu olduğunun altını çiziyoruz. Türkiye'de, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarında giderek duvarlar örülerek Avrupa Birliği kendini korumaya çalışıyor ama Ege Denizi'nden veya Afrika'dan gelen göçler nedeniyle İspanya, İtalya'dan giren kaçak göçmen sorunu ciddi bir konudur. Uluslararası Af Örgütü de bu konuda Avrupa Birliğini ciddi şekilde uyaran raporlar yayınlamıştır. Demiştir ki: "Ey Avrupa Birliği, sen göçmenler konusunda ne yeterli bütçe ayırıyorsun ne bunların engellenmesi konusunda insan haklarına ve insan hürriyetine ilişkin adımlar atıyorsun. Buna rağmen, sadece bu kaçak göçmenleri iteleyerek kendi kaderini tayin etme noktasında tampon bölgeler oluşturmak istiyorsun." İşte, Türkiye bu tampon bölgelerden bir tanesi. Türkiye tampon bölge hâline getirilmeye çalışılıyor. Bu konuda Avrupa Birliğinin söylediği sözler var, yakaladığı göçmenleri getirip sınırımıza koyma noktasında tavırları var. Türkiye bu konuda ciddi adımlar atmak zorunda, kendisinin bu konuda önce iç yapısını düzenlemek zorunda. Burada sorulan soru şudur: Aksaray'da, Basmane'de otellerde kalıp, kendilerini sınırdan geçirecek insanlarla anlaşmalar yapıp, paralar ödeyip sonra da olmadık teknelerle, olmadık yollarla kaçarken canlarını kaybeden yüzlerce, binlerce insanın can kaybının önlenememesinin öncelikle kendi içimizde bir sorgulamasını yapmak zorundayız. O Basmane otellerindeki insanları İzmir Emniyeti, İzmir Valiliği, bu ülkenin istihbarat teşkilatları bilmiyorlar mı, Aksaray'dakileri bilmiyorlar mı? Bu, milyonlarca dolara varan bütçeler oluşturmuş olan, insan kaçakçılığı üzerinden iş yapan şebekeler, şirketler oluştuğu konusunda Türkiye'de net bilgiler var. Bunların önlenmesi konusunda adım atmaya ihtiyaç var. Onun için, bu Meclisin bunları konuşmaya ve bu konuda adım atmaya ihtiyacı var.
Değerli arkadaşlar, bu kaçak göçmenlerle birlikte, bu kaçak göçmenlerin yarattığı sorunlarla birlikte, insanlık dramlarıyla birlikte ülke içerisinde de şu an çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Ülkemizin sınırları hiç de öyle sadece dağlık bir sınır olduğu için engellenemeyen geçişlerden değil, sınırımız sınır olma özelliğini yitirmiş, ciddi bir sıkıntı gelmiştir. Evet, komşularımızla sorunlar var. O komşularımızdaki ateş çemberinden kaçan insanları kucaklamak bu ülkenin, büyük devlet olmanın gereğidir ama bu gelen insanları bu ülke içerisinde nasıl yerleştireceğimiz konusunu, bu ülkeye gelen bu insanlarla bu ülkede yaşayan insanların birbirlerine kardeş olmalarını sağlama görevini yerine getirmeliyiz. Şimdi düşman oluyorlar. İşte, Gaziantep'te Suriyelilerin oturduğu evleri basıp o insanları o mahalleden sürme noktasına gelme durumları doğuyor veya o insanların bu ülkeye geldiklerinde kimliksiz, nereye gittikleri belirli olmadan yaptıkları bir sürü eylem bu ülkenin huzurunu, iç işleyişini ortadan kaldırıyor. Bu insanlar çalışma hayatı içerisine giriyorlar. Bazen, işte İzmir'de, Ayakkabıcılar Sitesi'nde olduğu gibi Türk işçiler ayaklanıyor, "Suriyeli işçiler burada çalışamaz." deyip o işçileri oradan sürme noktasına geliyorlar.
Biz tüm bunları konuşmak ve bunlar konusunda çözüm üretmek zorundayız; devlet olmanın gereği, bu ülkeyi iyi idare etmenin gereği budur. Bu yaşanan insanlık dramı karşısında biz bu insanlara kucak açtığımızda dünyaya da çıkıp şunu söylemeliyiz: "Ey Birleşmiş Milletler, ey insan hakları örgütleri, ey Af Örgütü, Türkiye'nin bu durumda attığı adımlar karşısında siz niye adım atmıyorsunuz? Ey Avrupa Birliği, niye yapmıyorsunuz?" Bunu söylerken gerekli olan girişimler konusunda da bu ülke adım atmak ve bunları iyileştirmek zorundadır. Onun için, öncelikle, Türkiye -güven veren, bu konuda politikalar oluşturmuş, bu konuda tedbir almış- bu kaçak geçişleri seyreden bir ülke olmaktan çıkmalıdır. Bu noktada ciddi bir şekilde zafiyetimiz, sanki Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkelerine kaçak geçiş yollarına müsaade eden ve bunu organize eden bir noktada olduğunu gösterir durumdadır. Onun için değerli arkadaşlarım, bu konu ciddi bir şekilde bu Meclisin işi olmalıdır. Bu Meclis bunu hem insani açıdan hem ülkenin güvenliği açısından hem de uluslararası ilişkilerinde uğradığı haksızlık açısından incelemeli ve ciddi bir tedbir alma konusunda adım atmak zorunda olmalıdır.
Ben bu konunun böyle geçiştirilecek bir konu olmadığının bilincindeyim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunun ciddi bir şekilde ele alınmasını istiyoruz ve bu anlamıyla, bugünkü, arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergeye de destek veriyoruz. Bu Parlamentonun bu önergeyi destekleyerek bunun geniş bir şekilde incelenmesine fırsat sağlayıp insanların bu konudaki durumlarını düzeltmesi lazım.
Bakınız, İtalya'ya büyük göçler başlayınca son dönemde ve en son 400 kişi Akdeniz'de öldüğünde İtalya "Mare Nostrum" diye yani "Bizim Deniz" diye bir projeyle gelen göçmenleri kendi kaderine bırakmak yerine bir çözüm önerisi aldı ve bu çözüm önerisi içerisinde, son bir yıl içerisinde 50 bin kişiyi kurtardı. Döndü Avrupa Birliğine dedi ki: "Benim bunlara yaptığım masrafla ilgili olarak sizlerden para istiyorum, destek istiyorum." İşte ciddi devlet politikaları böyle oluşturulur. Biz de aynı şekilde, Ege Denizi'nden, diğer sınırlarımızdan bu tür kaçak göçmen ve kaçak göçmenlerin uğraştığı sorunlarla ilgili düzgün bir politika uygulayıp bunun çözüm yollarını tüm uluslararası örgütlerle birlikte bulma konusunda adım atmalıyız. Bu önerge buna vesile olacak. Bu anlamıyla, bu ölümlerin önüne geçilerek insanlık dramının sonuna gelmesine katkı koyacak bir önergedir. Emperyalistler, geri bıraktırdıkları Afrika'yı, Afganistan'ı, Orta Doğu'daki birçok ülkelerin insanlarının sınırlarını aşmasına müsaade etmeyip onların denizlerde boğulmasına göz yummak durumunda olduklarının hesabını bir insanlık dramı olarak vermelidirler. Biz de üzerimize düşeni yaparak ülkelere bu konuda en içten, samimi çalışmayı yapmış ülke olmanın gerektirdiği tedbirleri almış bir Meclis olmalıyız.
Bu duygularla, önergeyi destekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)