GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Orta Anadolu Bölgesi'ndeki büyük kuraklığın sonuçları ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:5
Tarih:16.10.2014

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, önce söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; küresel ısınmalara bağlı kuraklıklarla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Küresel ısınma dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına almıştır. Küresel ısınmadan en fazla etkilenen illerin başında Tokat, Sivas, Çorum, Amasya, Yozgat, Kastamonu, Ankara gibi Orta Anadolu Bölgesi'ndeki iller gelmektedir.

Küresel ısınma ve sonucu kuraklık yıllar önce başlamış olup önümüzdeki yıllarda da bazı bölgelerde etkisini daha fazla artıracaktır.

Bölgemiz ırmakların, derelerin varlığıyla su zengini gibi görünse de geçtiğimiz yıllar ve bu yıl yaşanan su sıkıntısı, sonuçta kuraklık ve üretim düşüklüğü herkesi mutlaka iyice düşündürmelidir.

Küresel ısınmadan dolayı düzenli yağmur ve kar yağışı olmamaktadır. Ayrıca su kaynakları yeterli oranda değerlendirilemiyor. Doğal yapı bozuluyor. Kaynaklar da hoyratça ve hovardaca kullanılmaktadır.

Uzun süren kuraklıklar ve iklim felaketleri eski zamanlarda birçok uygarlığın sonunu da getirmiştir. Küresel ısınma değişikliklerinin etkisiyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan meteorolojik afetler son elli yıl içerisinde maalesef 3 kat artmıştır. Ülkemizde birçok yerde seller, hortumlar, ani yağmur yağmaları, ani yıldırım düşmeleri ve sonucunda susuz kalınması gibi olaylarla karşı karşıyayız.

İklim değişiklikleri mevcut afetlerin sayısını, süresini ve şiddetini artırıyor. Meteorolojik afetlerden dolayı ekonomik kayıplar da katlanarak artıyor. Bu afetlerden dolayı sigorta kayıpları son yılda 15 kat artmıştır. Giderek daha fazla sel ve kuraklıkla karşılaşacağımız ortadadır. Daha fazla orman yangını, böceklenme olacak. Örneğin, sıcaklıkla beraber kene gibi böcek türlerinde çok ciddi manada artışlar görülüyor. Sivrisineklerin taşıdığı vektörel hastalıklar eskiye oranla daha fazla artmıştır. Ancak en tehlikelisi de afet ve kuraklıktır. Kuraklık sonucu tarım arazileri sulanamamakta, hatta evlerimizde kullanacak su bile bulamamaktayız. Ayrıca, nüfus ve sanayi, iklim değişikliği, kirlilik ve su havzalarında yapılanma nedeniyle su kalitesi bozulmaktadır. Sonuçta, kuraklık gelecekte bölgemizi ve ülkemizi büyük problemlerle baş başa bırakacaktır.

Bütün bunlar için de başta yerel yönetimler olmak üzere hükûmetler kuraklıkla mücadele planları hazırlamalı ve uygulamaya geçmelidir. Uygulamada hiç taviz verilmemeli, devlet politikası hâline getirilmelidir. Tarımda kullanılan sulama yöntemleri mutlaka ama mutlaka değiştirilmeli ve özellikle tasarrufa azami şekilde önem verilmelidir. Bunun için zaman kaybedilmeden çeşitli önlemler alınabilir. Yerel yönetimler su bütçeleri hazırlamalı, kuraklığı meteorolojik, hidrolojik, sosyoekonomik ve tarımsal yönüyle mutlaka yakından izlemelidir. Su tasarrufunu herkese anlatmalı, öğretmeliyiz. Ayrıca nüfus-su oranına göre yeni yerleşim merkezleri mutlaka kurulmalıdır. Ülkemizde cazibe merkezleri oluşturulup büyük şehirlere yığılmalar mutlaka önlenmelidir.

Ülke olarak iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını mutlaka azaltmalıyız. Türkiye olarak imzalamış olduğumuz konusu çevreyi koruma olan KYOTO Protokolü mutlaka ama mutlaka uygulanmalıdır. Uygulama ülke geleceği için tavizsiz ama tavizsiz olmalıdır.

İklim değişikliği ve kuraklıktan en fazla yoksullar, fakirler etkilenmektedir. Kuraklıktan en çok Orta Anadolu'da yaşayan dar gelirli çiftçiler, sellerden en fazla şehirlerdeki yoksullar etkileniyor. İklim değişikliği, kuraklık gıda fiyatlarını kat be kat artırıyor, hatta bazı yerlerde bulunmaz duruma getiriyor. 21'inci yüzyılda beslenme yetersizliğinden birçok ailenin çok şey kaybedeceğini ve özellikle çocuklarımızın gıda yetersizliğinden, yeterince beslenmemesinden dolayı ölümlerle karşılaşabileceğimizi de buradan söylemek durumundayız. Yani sonuçta dolayısıyla artık hükûmetlerin, karar vericilerin bu tehdidi göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Bunun hiçbir surette mazereti yoktur. Derhâl harekete geçerek çok şey değiştirebiliriz yani iklim değişikliği ve kuraklığın etkisinden korunmamız mümkün olur. Sonuçta bu, insanların ve bizlerin elindedir. Her şey insan sağlığı ve güzel ve kaliteli bir yaşam için olduğuna göre özellikle belediyelerimiz, tarım bakanlıklarımız, Devlet Su İşleriyle ilgili olan bakanlıklarımız, onlar bu konuyu her mahfilde gündeme getirmeli ama hepimize de düşen görev olarak suyu en iyi şekilde, kaliteli bir şekilde kullanmalı ve tasarrufu da yapmalıyız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)