| Konu: | HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, yüz on altı yıllık geçmişi olan Kürt basınının 20'nci yüzyılın son çeyreğinde halkların doğru haber almasının mahkemeyle, öldürmeyle, toplatmayla engellenmesi ve ülke tarihinin karanlık sayfaları arasında yer alan Kürt basın emekçilerinin katledilmelerinin araştırılması amacıyla 24/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 16.10.2014 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
HDP grup önerisi, 1992 yılı içerisinde Kürt kökenli basın mensuplarının öldürülmesiyle ilgili olayların araştırılması için verilen Meclis araştırma önergesinin bugünkü Genel Kurul gündemine alınmasına ilişkin bir öneridir.
Araştırma önergesinde bahsedilen olaylar bundan tam yirmi iki yıl önce olmuştur. 90'lı yılların terör olaylarının, faili meçhul olayların en yoğun yaşandığı yıllar olduğunu, hatta terörün zirveye çıktığı 92 ve 93 yıllarını unutmamız mümkün değildir.
Özgür Gündem gazetesinin yayın hayatına başlaması da 30 Mayıs 1992 tarihine denk gelmektedir. Gazete, yayın hayatına başlarken ilk manşet olarak da "Egemenlik kayıtsız şartsız DGM'nindir." diyerek başlamıştır.
90'lı yılların kaos günlerinde çok sayıda gazeteci hayatını kaybetmiştir. Araştırma önergesinde bahsedilen Kürt kökenli gazetecilerin yanı sıra, farklı görüşten gazeteciler de yine bu dönemde suikastlara maruz kalmışlar. Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Musa Anter ve Ahmet Taner Kışlalı gibi birçok gazeteci bu karanlık dönemde suikastlara uğrayarak hayatlarını kaybetmişlerdir.
90'lı yıllar, hem terörün zirveye çıktığı hem de ülkemizin ekonomisinin dibe vurduğu yıllar olarak tarihe geçmiştir. 90'lı yılların kaos ve kriz günlerinde milletimiz çıkış yolu aramış ve AK PARTİ'nin kurulmasıyla birlikte ülkemiz yeni bir döneme adım atmıştır. AK PARTİ, 2001 yılında daha kurulurken programının adını "Demokratikleşme ve Kalkınma Programı" olarak koymuştur. İktidara geldiğinde ülkemizin demokrasi çıtasını yükselteceğini ve kalkınmışlık seviyesini artıracağını taahhüt etmiştir. İktidara geldiği 2002 yılından bu yana on iki yıllık süre içerisinde de milletimize vadettiği bu iki ana başlık üzerinde büyük reformlara imza atmıştır. Büyük kalkınma hamlesi bakımından tarihimize altın harflerle geçen bu on iki yıllık dönem, demokrasimizin sağlam bir zemine oturtulması, her kesimden insanın temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanması açısından önemli adımların atılmasına sahne olmuştur. Atılan bu demokratikleşme adımları devlet ile toplum arasındaki mesafeyi kısaltmış, milletimizin devletine güvenini pekiştirmiştir. Daha önceki süreçte güvenlikçi bakış açısı ve vesayet kurumları nedeniyle hak ve özgürlükler başta olmak üzere talepleri duymazdan gelinen halkımızın sesine kulak verilmiş, güvenlik ve özgürlük arasındaki denge yakalanmış, aralarında hiçbir ayrıma gidilmeksizin insanlarımızın meşru taleplerinin en geniş şekilde karşılanmasına çaba harcanmıştır. AK PARTİ Hükûmetleri tarafından bu süreçte atılan adımlar, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye'sine ulaşılması noktasında tarihî bir dönemeçten geçildiğine işaret etmektedir. Etnik, kültürel, dinî ve siyasal farklılıklarına bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duran ve hepsini ülkemizin eşit ve özgür vatandaşları olarak gören bir anlayışla demokratikleşme alanında düzenlemeler yapılmış ve geçmişin yaralarının sarılmasına da büyük önem verilmiştir.
Ülkemizde bu dönemde güvenlik paradigması değiştirilmiş, önemli yargı reformları gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, devlet güvenlik mahkemelerinin ve ardından özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin başlatılması ve ardından çözüm süreci olarak devam ettirilmesi ve otuz yıl süren terörün sona erdirilmesinin amaçlanması, vatandaşlıktan çıkarılanlara haklarının iadesi, gündelik hayatın kolaylaştırılması ve bürokrasinin azaltılması, yerleşim birimlerine eski isimlerinin verilmesi ülkemiz için önemli reformlar ve kazançlar olarak tarihe geçmiştir.
Son on iki yıl insan haklarının geliştirilmesi açısından da önemli reformlara sahne olmuştur. İşkenceye sıfır tolerans politikası, ifade ve basın-yayın özgürlüğünün genişletilmesi, mafya ve çetelerin çökertilmesi, faili meçhullere son verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda yeniden yargılama yolunun açılması, Bilgi Edinme Kanunu'nun çıkarılması, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, azınlık vakıflarının haklarının iadesi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının getirilmesi, kamu denetçiliğinin kurulması, Türkiye İnsan Hakları Kurumunun kurulması, çocuk ve kadın hakları konusundaki reformlar, sanık ve tutuklu haklarının iyileştirilmesi, tutukluluk sürelerinin on yıldan beş yıla düşürülmesi, denetimli serbestlik ve adli kontrol sistemlerinin geliştirilmesi, standarda uymayan cezaevlerinin kapatılması, insan hakları konusunda son on iki yılda gerçekleştirilen önemli reformlardır. Ülkemizde demokrasi çıtasının yükselmesinden, Türkiye'nin terör belasından kurtulmasından, ekonomik kalkınmasından rahatsız olan çevreler bu on iki yıllık süre içerisinde boş durmamışlardır. Yine bu süre içerisinde çeşitli darbe girişimleri, terörü azdırma girişimleri, ülke içerisinde iç karışıklıklar çıkarma gibi olaylara tevessül etmişler ancak karşılarında AK PARTİ iktidarını ve milletimizi bulmuşlardır.
Çözüm sürecini sabote ederek yine ülkemizi bir terör ortamına sürüklemek isteyenlere, bu Mecliste siyaset yapan, grubu olan tüm partilerin karşı çıkması gerekir. Okulların bombalanması, hastanelerin bombalanması, ambulansların molotofkokteyli atılarak yakılması, yıkılması, iş yerlerinin yakılması, yıkılması ve yağmalanması kimin işine yarar? Oradaki bölge halkının işine yaramaz. O nedenle, burada, tüm siyasi görüşlerin, bütün partilerin bu konuda topyekûn görüş birliği içerisinde çözüm sürecini sabote edecek davranışlara karşı hep birlikte söz birliği etmemiz gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içeride bir kaos ortamı oluşturamayan iç ve dış mihraklar şimdi de Suriye'deki iç savaşı Türkiye'ye de taşımaya çalışmaktadırlar. Türkiye'yi hiçbir güç eski karanlık günlerine geri döndüremeyecektir çünkü iktidarda ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini her şeyin üstünde tutan bir iktidar vardır. "Egemenlik kayıtsız, şartsız DGM'lerindir." manşetiyle 92 yılında, yirmi iki yıl önce yayın hayatına başlayan Özgür Gündem bugün de yayın hayatına devam etmektedir. Bugün DGM'leri kaldıran bir iktidarın olduğu dönemde de yayın hayatına devam etmektedir. Basının her türü yaptığı yayınlarla sorumlu yayıncılık anlayışına uygun davranmalıdır. Toplum olarak birlik ve beraberliğe, kardeşliğe ihtiyacımız olan, en çok ihtiyacımız olan şu günlerde herkes, özellikle basın, ülkemizdeki kardeşlik ortamını zedeleyecek, ayrışmaları körükleyecek yayınlardan uzak durmalıdır. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübeleri bu ülke insanı bir daha yaşamamalıdır. Ülkemizdeki basını Türk basını Kürt basını, sol basın sağ basın, merkez basın kenardaki basın gibi ayrışmalarla nitelendirmenin de doğru olmadığını belirtmek istiyorum. Herkes istediği şekilde yayınlarını yapabilmektedir, özgür bir şekilde yayınlarını yapabilmektedir. Bu ayrışmaların ülkemize de bir faydasının olmayacağını belirtmek istiyorum.
Geçmişte yaşanan cinayetler, grup önerisinde ifade edilen cinayetler daha önce de Meclis araştırmalarına konu olmuş, birçoğu yargıya konu olmuş olaylardır. Bahsedilen konular aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda kurulmuş olan daimî komisyonlarından olan, ihtisas komisyonlarından olan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından her zaman araştırılabilecek hususlardır. Bu konuların o Komisyonda gündeme getirilmesinde fayda olacağı kanaatindeyim. Geçmişte de yine, çözüm ve toplumsal barış olaylarının araştırılmasıyla ilgili komisyon, Darbeleri Araştırma Komisyonu bu konularda detaylı araştırmalar yapmışlar ve bu olayların sebepleriyle ilgili raporlar oluşmuş ve şu anda Meclisimizin külliyatında bu raporlar mevcuttur.
Bu nedenle, HDP grup önerisinin bugünkü Meclis gündemi nedeniyle aleyhinde olduğumu belirtmek istiyorum, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)