| Konu: | HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından, yüz on altı yıllık geçmişi olan Kürt basınının 20'nci yüzyılın son çeyreğinde halkların doğru haber almasının mahkemeyle, öldürmeyle, toplatmayla engellenmesi ve ülke tarihinin karanlık sayfaları arasında yer alan Kürt basın emekçilerinin katledilmelerinin araştırılması amacıyla 24/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 16.10.2014 |
ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin verdiği bir araştırma önergesi vesilesiyle söz aldım. Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
Metni dikkatlice inceledim, buna ilişkin elbette ki sözlerimiz var ama -önce sizinle- Cumhuriyet Halk Partisinden, yine aynı şekilde HDP'den söz alan değerli konuşmacılar, değerli hatipler biraz da konuyu bağlamından çıkartarak farklı yerlere taşıdılar. Buna ilişkin de birkaç şeyi söylemek istiyorum, hani hep "Not düşelim." deniyor ya biz de not düşelim: Az önce, CHP'li bir vekil söz aldı, konuştu, "O adam" diye sözünü ettiği kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve o Cumhurbaşkanı on iki yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisine Genel Başkanlık yapmış ve on iki yıl boyunca girdiği 9 seçimi kazanmıştır. İşin tuhaf tarafı, bu süre içerisinde, özellikle son beş yılda girdiği 4 seçimi kaybetmiş, genel olarak da altmış dört yıl boyunca sandıktan sürekli mağlup çıkmış ve tek başına iktidar yüzü göremeyen bir siyasi partinin üyesi kalkmış burada bize siyaset dersi veriyor. Eğer, sizin, bir siyaset dersi verecek birikiminiz ve tecrübeniz var ise önce bunu kendi partinizde uygulayın; bakın, partiniz yerde sürünüyor, yerde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) - Göreceğiz, haziranda göreceğiz!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bir saniye...
Ayrıca, "Efendim, işte, partinizde diktatörlük var, otoriter bir yönetim var." Önce siz kendi partinize bakın!
Bakın, daha yakın bir tarihte bir kurultay gerçekleştirdiniz. Kurultayda 974 delege Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu aday gösterdi, sandıklar açıldı 700 küsur oy çıktı. Peki, size şunu sormak lazım: Demek ki...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sizin de 1340'ın 1340'ı oldu, demokrasi bu mu? Demokrasi bu mu Sayın Tayyar?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bir saniye dinleyin!
MUSA ÇAM (İzmir) - 1340 delege 1340 oy, bu mu demokrasi?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bir saniye, bir saniye dinleyin!
Peki bizde ne oldu? Anlatayım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bu mu demokrasi, bu mu?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, 1285 delege Sayın Davutoğlu'nu aday olarak gösterdi. Sandıklar açıldı, 1382 oy çıktı. Bir CHP kurultayını bir kenara koyun bir de Adalet ve Kalkınma Partisinin kurultayını koyun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ne ilgisi var?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Demek ki...
MUSA ÇAM (İzmir) - Evet, orada diktatörlük var, orada emir komuta var!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, seçmenin kendisini en özgür hissettiği alan sandık başıdır. O seçmen, kendi özgür iradesini sandığa yansıtacağı, o perdelerin arkasında...
MUSA ÇAM (İzmir) - Hangi özgür irade? Siz özgür müsünüz, özgür müsünüz siz?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...özgür iradesiyle baş başa kaldığında Kemal Kılıçdaroğlu'ndan desteğini çekti. Çekti mi, çekmedi mi?
MUSA ÇAM (İzmir) - Alakası yok!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Çekti mi, çekmedi mi, söyleyin bunu.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ne alakası var, ikisi de bizim arkadaşımız!
BAŞKAN - Lütfen karşılıklı tartışmayınız!
MUSA ÇAM (İzmir) - Kendi özgür iradenle Genel Başkanını seçtin mi, seçmedin mi?
BAŞKAN - Lütfen!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Şimdi, bakın, Reyhanlı'yla alakalı da bir iki şey söyleyeceğim.
MUSA ÇAM (İzmir) - Seçmedi, önüne koydular, "Oy ver!" dediler, oy verdi!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - O süreci yakından takip etmiş birisi olarak, o dönemde Sayın Başbakanımızın ifadesi tamamen bir Alevi-Sünni kalkışması, bir isyanı, bir çatışmasını önlemeye yönelik, tedbir amaçlı bir konuşmaydı. Siz bunu sulandırdınız.
MUSA ÇAM (İzmir) - Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne dedi? Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne dedi?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, siz bunu sulandırdınız.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Ben Sünni'yim. Sen nesin?" dedi. "Sen de Alevi'sin, söyle." dedi. Demedi mi Cumhurbaşkanlığı seçiminde?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Eğer, siz bu tezinizde haklıysanız, eğer siz her şeye rağmen bu tezinizde haklıysanız, sözcünüz buraya çıkıyor ve diyor ki: "Bir Alevi'yi emniyet müdürü olarak atadınız mı? Bir Alevi'yi vali olarak atadınız mı? Bir Alevi'yi genel müdür olarak atadınız mı?" Ya, bundan daha büyük bir ayıp olabilir mi!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hadi ya, bırak!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Hem insanları ötekileştireceksiniz hem ayrıştıracaksınız, etnik kökenlerine, mezhep gruplarına bağlı olarak ayrıştırıcı ifade kullanacaksınız, bir üslubu benimseyeceksiniz, ondan sonra da kalkıp Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanına, Başbakanına söz söyleyeceksiniz.
Eğer siz buna rağmen arayacaksanız son HSYK seçimlerine bakın. Siz orada karşı çıktınız, birçok yerde tepki koydunuz. Peki, Yargıda Birlik Platformu kontenjanından seçilmiş isimlere baktınız mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çok iyi baktım.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Sosyal demokrat var, Alevi var. Yüzünüz kızarmıyor mu peki bundan dolayı? Baktınız mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Soruşturma açtınız siz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Yahu neye soruşturma açacak kardeşim? Neye soruşturma açacak?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz açmadınız mı soruşturma? Adamı sürmediniz mi?
BAŞKAN - Lütfen karşılıklı konuşmayınız. Lütfen...
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Sizin karşı çıktığınız o listede Alevi var mı, sosyal demokrat var mı, bunu söyleyin.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Paralel yapı... Paralel yapı...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayınız.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Hayır, hayır, kim paralel yapı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - "Biz yapmadık onlar yaptı, paralel yapı." diyor. Onlara hani soruşturma açılmış ya! Beraber olduğunuzda ceza verilmiş ya!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ya, ben Yargıda Birlik Platformu kontenjanından seçilmiş isimlere bakın diyorum. O isimlerin içerisinde Alevi var, sosyal demokrat var, ülkücü kökenli var, muhafazakâr demokrat var. Çoğulcu bir yapı oluştu.
MUSA ÇAM (İzmir) - Mecbur kaldı, mecbur...
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Kardeşim, yapınca "mecbur", olmayınca da "Zaten siz bunları istemiyorsunuz." diyeceksiniz. Ya, bu hikâyeleri Allah aşkına bir kenara bırakın.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - 9 seçimdir tuş oldular, daha ne konuşuyorsun ya!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Bakın, Ergenekon ve Balyoz davasıyla ilgili şunu söyleyeyim: Ergenekon ve Balyoz davası bir intikam davası değildir...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Mimarlarından biri de sizsiniz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...bir hukuk davasıdır ve biz o gün destekledik bugün de destekliyoruz, sonuna kadar da arkasındayız. Bu konuda bizim zerre kadar bir kaygımız yok. Ama şunu söyleyeyim: "Efendim, gazetecilere baskılar yapıldı..."
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hükûmetle ayrı düşüyorsun ama!
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Neyse ki o sürecin kazanımlarından birisi siz de yazar oldunuz. Ne güzel. Bak siz de yazar oldunuz. Ne kadar güzel. Bizim aramıza katıldınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sizden farklı söylüyorlar.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Hayır, hayır, bir şey söyleyeyim.
Şimdi, o süreçte...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Adalet Bakanı sizden farklı diyor.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Kimsenin farklı söylediği falan yok.
BAŞKAN - Lütfen karşılıklı konuşmayınız. Son defa söylüyorum, lütfen Genel Kurula hitap ediniz. Karşılıklı, sorulara cevap vermeye çalışınca olmuyor. Lütfen...
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
O süreçte Ergenekon ve Balyoz'la ilgili yazı yazan yazarların üzerinde inanılmaz bir yargı kuşatması vardı. Yaklaşık 7 bin civarında gazeteciyle ilgili Ergenekon ve Balyoz soruşturması açıldı. Bunlardan birisi benim. O dönemde Star gazetesinin Ankara Temsilcisiydim. Sadece Star gazetesine açılmış dava 2 bin civarındaydı. Sadece şahsımla ilgili açılmış davalarda bana istenen hapis cezaları yüz yılın üzerindeydi. 4 davada ceza aldım. Şu anda altmış beş ay hapis cezam var. Peki, ne yaptım? Sadece Ergenekon'la ilgili yazılar yazdığım için...
Bunları yaşadık ve biz o tarihte dışarıdaydık. Sayın Başbakanımla görüştüm, dedim ki: "Efendim, bu konuda genel bir mağduriyet var. Türk Ceza Kanunu'nda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda bir değişiklik yapılabilir mi?" Bu konuda değişiklik yapılabileceğini ifade etti. Biz bunu köşemize taşıdığımızda, az önce savunduğunuz gazeteci yazar Nedim Şener çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki: "Biz Şamil Tayyar affı istemiyoruz. Böyle bir düzenleme yapmayın." Peki, neden? "Ergenekon'un ve Balyoz'un üzerine giden yazarlar cezaevine atılsınlar, hapse girsinler, perişan olsunlar, kanunu değiştirmeyin." Eğer siz ayrıştırıcı olursanız, "Falanca türden yazılar yazanları cezaevine atın, biz istediğimizi yazarız, bize dokunamazsınız." anlayışıyla hareket ediyorsanız bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Ama şunu söyleyeyim: Eğer Nedim Şenerler, Ahmet Şıklar o tarihte buna karşı çıkmasalardı, Türk Ceza Kanunu'nda değişiklik yapılacaktı ve aleyhte inanılmaz bir kamuoyu oluşturdular.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Nedim Şener, Ahmet Şık suçlu mu, değil mi?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Ama yıllar geçti, kendileri de yaptıkları yanlışın farkına vardılar. Neyse, geçelim diğer konuya.
Az önce HDP'nin sözcüsü burada kürsüye çıktığı zaman ben açıkçası bu son dönemde olup bitenlerden dolayı bir mahcupluk duygusu içerisinde, kalkıp Sayın Altan Tan gibi özür dileyeceğini umuyordum. Fakat inanılmaz pişkin çıktı, maşallah. Herkesi katil yaptı. Böyle, ağız dolusu tehdit ve şantaj içerikli konuşmalar yaptı. Beyler, kusura bakmayın, eğer bu memlekette Kobani bahanesiyle 40 kişi hayatını kaybettiyse ve insanlar öldüyse, kan aktıysa, bu kanda sizin elleriniz var. Çok açık söylüyorum, sizin elleriniz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Hep senin elin var.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Hepsi senin elin. AKP'nin parmağı var, bunu unutma.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - HDP parti yönetim toplantısını yarıda kesiyor, diyor ki: "Acil, halk sokağa çıksın." Halk sokağa çıktı, provokatörlerle beraber sokağa çıktılar. Bingöl eylemi bir PKK eylemidir, çok açık söylüyorum. PKK eylemidir ve bunun da arkasında...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Neye dayanarak söylüyorsun?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Siz neye dayanarak söylüyorsanız ben de ona dayanarak söylüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Benim elimde bir sürü somut belge var, balistik incelemeler var.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Evet, şimdi, bakın, keşke bugün de bunu gündeme getirirken, 16 yaşında, balkondan aşağı atılmış, üzerinden arabayla geçilmiş Yasin Börü'yü de burada gündeme getirebilseydiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Herkesi gündeme getiriyoruz, herkesi gündeme getiriyoruz.
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - Vicdanın sızlamadı mı Allah aşkına? Yasin Börü'nün annesinin açıklamaları karşısında vicdanınız sızlamadı mı?
Sayın Grup Başkan Vekili, yani bu acıları yaşamış, HDP Grubu içerisindeki kişilerden birisiniz. Yasin Börü'nün annesinin açıklamalarını ve adli tıp raporunu okuduğunuz zaman yüreğiniz sızlamadı mı? Selahattin Demirtaş'ın yakasına yapışıp "Ey Sayın Genel Başkan, niye bunu yaptınız? Bakın, masum insanlar hayatını kaybettiler, bunda bizim de sorumluluğumuz, bunda bizim de payımız var." deme cesaretini gösteremediniz.
Bakın, adli tıp raporunda ne diyor: "Yasin Börü, 16 yaşında. Kurban eti dağıtmak için sokağa çıktığında hayatını kaybetti. Baş ve yüz kısmının kafatası ve yüz kemiklerinin kırılmasına bağlı deforme..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - "...görünümünde olduğu görüldü. Vücutta yanık ve is bulaşıklarıyla 15 adet kesici ve delici alet yarası tespit edildi."
Konuşma sürem bitti, ben devam ediyorum.
Ve inanıyorum ki Altan Tan gibi, siz de bu olup bitenler karşısında...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Ya, Altan Tan sizin yaptıklarınızı daha fazla söyledi ya! Siz niye olayı saptırıyorsunuz?
ŞAMİL TAYYAR (Devamla) - ...bir özeleştiri noktasını geliştirir, pişkince konuşmak değil, bir utanç duygusuyla çıkar... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)