GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye'de Bir DSÖ Ülke Ofisi Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:5
Tarih:16.10.2014

MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 578 sıra sayılı uluslararası sözleşmenin uygunluğuna dair Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, tartışmamız gereken, aslında, önemli konulardan bir tanesi şu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin işleyişi noktasında, esas komisyonların dışında, ilgili konuların, özellikle de dalında çok fazla sayıda uzman olmasına rağmen, oradaki milletvekili arkadaşlarımızın yok sayılarak böyle önemli konuların kendi öz komisyonlarında, ana komisyonlarında tartışılmamasının çok büyük bir eksiklik olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu uluslararası sözleşmenin bir şekilde Sağlık Komisyonuna tali komisyon olarak da gelmesi, orada tartışılması, oradaki hekim arkadaşlarımızın... Büyük çoğunluğu hekim kaynaklı çünkü Sağlık Komisyonunda; her siyasi partiden, gerçekten, toplumun sağlık alanındaki gidişatını çok iyi bilen, objektif kriterlerle bunları gündeme getirmeyi becerebilen, iktidardan ve muhalefetten çok sayıda değerli milletvekili arkadaşlarımız var. Bunların görüşüne başvurulmasının uygun olacağı kanaatindeyim. Bunun bir eksiklik olduğunu öncelikle ifade etmek isterim.

Tabii ki on-on iki yıllık süre içeresinde yani Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002 yılı ile 2014 yılı arasında başlangıçtan itibaren, herkese kabul ettirdiği Sağlıktaki Dönüşüm Programı'nın avantajlı tarafları olmakla beraber, geçirmiş olduğumuz on yıllık sürenin sonunda, bizim de baştan bu yana ısrarla üzerinde eleştirilerde bulunduğumuz ve günün birinde, bu gidişatla kalitenin düşeceğini, sağlıkta özellikle hekim yetişmesi noktasında çekeceğimiz kaygıları, maliyetin yükseleceğini, vatandaş memnuniyetsizliğinin artacağını üzerine basa basa ifade etmemize rağmen, hep bunları yok saydınız. Bakın, bugün geldiğimiz yerde, benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili, sözcüsü -kendisi benim de değerli bir hocamdır- bir şeye parmak basıyor ve yapmış olduğunuz uygulamalarla bebek ölüm hızında 2013 yılına kadar ciddi manada ivmeli bir şekilde düşüş olmuşken son bir yıl içerisinde bunun arttığını görmenin sağlık politikası anlamında nereye geldiğimize herkesin dikkatinin yeniden çekilmesi gereken önemli bir durum olduğunu ifade ediyor, bu görüşlerine aynen katıldığımı ifade etmek istiyorum.

Biz bir kere sağlıkta hekimlerin veya sağlık çalışanlarının bu işlerin merkezindeki, orijinindeki hizmeti veren esas unsurlar olduğu gerçeğini hep gözardı ettik. Bakın, açılmış olan, altyapısı ve eğitim öğretim kadrosu yetersiz tıp fakültelerinin bu ülkede ileride, gelecek süre içerisinde sağlık alanında çok büyük sıkıntılar çıkaracağını hiçbirimiz aklımızdan çıkartmayalım.

Eskiden, hepiniz biliyorsunuz ki bir hekim yetiştiği zaman, pratisyen hekim bile olsa ister sağlık ocağında çalışsın ister toplum sağlık merkezinde bulunsun ister aile hekimi olsun, bilgisine güvenir, rahat rahat gidip orada tedavi olabilirdiniz ama bugün bunu bitirdiniz. Bakın, ben de bir hekimim, bize tıp fakültelerinde baştan itibaren hekimliğin özü öğretilirdi, özü. Hekimliğin özünde hastayı dinlemek, onlardan öykü almak, o bildiğiniz parmakla yapılan muayene -kalın parmaklarla yapılan palpasyon muayenesi- dinleme, bugün bunların hiçbirisi maalesef hekimlerde kalmadı ve bunlar kalmadığı zaman, bunu da yok ettiğiniz zaman, o zaman iş başka yönlere doğru yönlenmeye başlıyor.

Ben şunu ihtisas yaptığım dönemlerden çok iyi biliyorum ki özellikle nöroloji uzmanlarının cebinde bir tane alet olurdu, oftalmaskop denilen bir alet olurdu. Bakın, şimdi -hekim arkadaşlarımız da var milletvekillerinden- gidin bir acile, kafa travması geçiren, sistemik bir hastalığı olan, bir kanser vakasının başka organlara metastazı olan her bir şeyi çok kolay bir şekilde gözüne ışık tutmakla tanıyabilecek olan bu insanlar, şimdi hastayla ilk karşılaştıklarında ya tomografiye gönderiyorlar ya MR'a gönderiyorlar. Hekimlik mesleğinin ruhunu yok ettiğimiz zaman bunun bize getireceği en önemli şeylerden bir tanesi, ileriki yıllarda devlet bütçesine büyük oranda maliyet getirecek olan bu külfetin altından elbette ki çıkamayacağımızdır.

Şimdi, son geldiğimiz zamanda, 1 Ekim itibarıyla Sağlık Uygulama Tebliği çıkarttınız. Hastanelerde şimdi birtakım ameliyatların yapılmadığını hepimiz biliyoruz. Doktorlar diyorlar ki: "Bu ameliyat cihazlarını bulamıyoruz." Çünkü, Sağlık Uygulama Tebliği'nde verilmiş olan o fiyatlarla, hastanenin döner sermayesinden ihalelerle onları temin etme şanslarını ortadan kaldırdınız. Bunun mağduru kim? Burada mağdur olan kim, vatandaş değil mi? Bu mağduriyeti, bile bile, bu noktaya gelecek demiş olmamıza rağmen kendiniz yarattınız.

İlaç fiyatlarında taban fiyat uygulaması denilen bir şey çıkarttınız. Değerli arkadaşlarım, kıymetli milletvekillerim, özellikle sağlık alanında gerçekten deneyimine, birikimine ciddi manada inandığım ve güvendiğim arkadaşlarım, yani bu "jenerik ilaç" denilen hadisenin insan sağlığı üzerindeki etkisini sadece farmakolojik eş değerlilik olarak dünya kabul etmiyor. Bizde, Türkiye'de henüz laboratuvarı bile olmayan yani etken maddeli ilacı, insan vücudundaki etkisi net olarak ölçülen biyoeşdeğerlilik tanımlaması olmaksızın... Siz şimdi diyorsunuz ki: "Hindistan'dan, Çin'den sen düşük bir şekilde bu ilacın etken maddesini getir, neye mal edersen et, ben onun üzerinden fiyatlandırırım, geri kalanını cebinden ödersin." Yani bu, insan sağlığı üzerinde gerçekten çok ciddi manada olumsuz etki yapacak bir durum. Bunlar yapılırken Sağlık Komisyonunda bunlar tartışılmıyor. Zaten benim anlamadığım şu, sizlerle paylaşmak istiyorum: Yani, bu ülkenin sağlık politikasını, sağlığı ekonomi ve ranta dönüştürdüğünüzden dolayı Sağlık Bakanlığı idare etmiyor, o sadece var olması gerektiği için orada var olan bir kurum. Kim yapıyor? Ekonomi Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. İşte personel ataması, düzenlemeler, yeni hastanelerin yapılması, yeni otelcilik hizmetlerinin iyileşmesi noktasında da Sağlık Bakanlığı görevlendirilmiş durumda. Buna bir an önce çözüm bulmak mecburiyetinde olduğumuzu hepinizin bilgilerine sunmak isterim.

İyi şeyler yapmadınız mı? Bakın bunu üzerine basa basa defaatle, tekrar söylüyoruz. Elbette ki bu ülkenin tanışmadığı, görmediği, bugüne kadar olmadığı değişik alanlarda çok ciddi manada, özellikle sağlık alanında iyi şeyler yaptığınızı biliyoruz ve bunları söylüyoruz. Mesela sağlığı tek çatı altında toplamak, Sosyal Güvenlik Kurumunu tek çatı altında toplamak önemli yaptığınız şeylerden bir tanesi ama burada, daha ileriki yıllardaki kayıplarımızın ve kazançlarımızın ne olduğu noktasına baktığımızda, iyileşen birçok şeyin,sağlıkta özellikle hepimiz için çok önemli olan kaliteyi giderek düşürdüğünü hepimizin görmesi lazım.

Bir 112 sistemi kurdunuz. Ben, eskiden Mersin'in Gülnar ilçesinde hekimlik yaparken oradaki acil bir hastayı ambulansa koyup gönderiyordum, şimdi gönderemiyorum. Oradaki hekim arkadaş, yok "Şurayı ara, kabul edildi mi..." Adam trafik kazası geçirmiş, beyin kanaması geçiriyor; onu oradan alıp başka bir yere nakletmek için saatlerce bekletilip ölen insanlar biliyorum. Bunların vebalinin, maalesef bu uygulamaları hayata geçiren bu iktidarın sırtında olduğunu da hepinizin bilmesini isterim.

Sağlıkta zaten yeteri kadar aynı şeyleri tekrar etmekten artık usandığımızı ifade etmek isterim. Muayene katılım payları, ilaç yüzdesi, jenerik farkları, reçete parası, o parası, bu parası derken, şimdi yeniden bir de ilaçlara taban fiyat uygulama getirerek, bundan geri kalan kısmını vatandaşın cebinden telafi etmeye kalkıyorsunuz. Yani, sağlıkta bir taraftan iyileştirme yapalım derken, kaliteyi düşürdüğünüz sürece, bu paraların anlamı şudur ki biz bu paraları sokağa atıyoruz.

Bakın, Tam Gün Yasası'nda bazı şeyleri konuştuk. Üniversitedeki eğitim kadrolarının, üniversitedeki öğretim kadrolarının bu ülkenin sağlığına yıllarca hizmet edecek olan hekim yetiştirilmesi noktasında bir yanlış içerisinde olduğunu ifade ettik.

Şununla övünmeyelim: Türkiye'de sağlık çalışanlarının yetersiz olduğunu, hekim sayısının az olduğunu, hemşire sayısının az olduğunu, yetmediğini biliyoruz ama öyle bir istatistikle geliyoruz ki buraya, diyoruz ki: "2,3 oranından aldık, kişilerin yıllık hastaneye gitme sayısını 8,2'ye çıkarttık, ulaştırmayı kolaylaştırdık." İyi, güzel, kolaylaştırdınız da, Avrupa ülkelerine göre bizde daha az sayıda olan hekim sayısıyla hekimlerin daha çok hastayı görmesini siz bir iyileştirme olarak mı düşünüyorsunuz? Bu bir iyileştirme değil ki! Yılda 1 defa gitsin, 2 defa gitsin ama gittiğinde derdine derman bulsun. Koruyucu hekimliğe de mutlaka öncelik verelim. Gerçekten, tedavi edici hekimliğe ayrılan, bu ülkenin ciddi manadaki bütçesini, bir şekilde, kalitesiz bir şekilde, niteliksiz bir şekilde heba ediyoruz. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçip ayağı yere basan, etkin, ulaşılabilir, kaliteli, sağlıklı bir hizmet sunma gayreti içerisinde olalım diyorum. Kaliteyi yükseltmezsek, niteliği artırmazsak daha bütçede çok fazla paralar harcarız. Bunun da ne bu iktidara ne bu millete ne de bu vatandaşa hayrı olur diyorum.

Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)