| Konu: | Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 645, 240 ve 640 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 4, 5 ve 6'ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 21 Ekim 2014 Salı günkü Birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 30 Ekim 2014 Perşembe günü toplanmamasına; 640 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 21.10.2014 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Başkanım.
Ben şunu söyleyeyim: Kur'an-ı Kerim basılır, satışa sunulamaz, fiyat biçilmez biliyorsunuz, "hediyesi" diye yazar sadece. Dolayısıyla "hediyesi" denir ama aslında satılır, satılmış olur. Bu işler de ona benziyor galiba. Ama ben bunların üzerinde durmak yerine başka bir konu üzerinde durmak istiyorum.
Her ne kadar "aleyhinde" diye yazıyorsa da, imza attığımız için aleyhinde değiliz tabii ki Danışma Kurulu önerisinin. Fakat şunu özellikle belirtmek istiyorum: Şimdi, son bu Kobani meselesinde peşmergelerin Türkiye üzerinden geçişleriyle ilgili açıklamalar yapıldı ve Dışişleri Bakanı da bunu resmen teyit etti.
Biliyorsunuz daha önce bu konuda bir tezkere geçmişti ve tezkerede aynen şunlar yazıyordu: "Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca..." Ki 92'nci maddeyi biliyorsunuz açık ve nettir. Şöyle söylüyor: "Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir." Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinden bahsederken... "Yabancı silahlı kuvvetler" dendiği zaman da yine, burada, devletlere ait, meşru devletlere ait silahlı kuvvetlerden söz edilmektedir. Nitekim tezkerede de şöyle söylüyor: "Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması..." Türkiye'den geçirilmesi değil, Türkiye'de bulunması.
Şimdi, değerli arkadaşlar, birkaç gündür Kobani'deki IŞİD'le olan çarpışmalar dolayısıyla büyük problemler yaşıyor Türkiye. 6-10 Ekim tarihleri arasında 113 binanın yakıldığı ve tahrip edildiği; yine 1.177 aracın yakıldığı; 220 okulun kundaklandığı ve yakıldığı; kan merkezlerinin ve birtakım çocuk yuvalarının yakıldığı, yıkıldığı ve resmî kayıtlara göre de 36 insanımızın hayatını kaybettiği bir süreç yaşadık.
Tabii, bu süreç içerisinde bahane olarak ortaya atılan konu Kobani'ye Türkiye'nin yardım etmemesi üzerine oturmuştu ve bundan dolayı bir ayaklanma provası gerçekleştirildi; ortalık kan gölüne döndü, yakıldı, yıkıldı ve tahrikler meydana geldi.
Değerli arkadaşlar, biz tezkereye onay verirken Türkiye'nin bir şekilde dışarıdan gelebilecek etkilerini azaltmak, işte, gerekiyorsa göç ve göçmen meselelerini çözebilmek için Suriye cihetinde, tarafında güvenli bölgeler oluşturmasına onay vermek üzere tezkereyi onayladık; Türk Silahlı Kuvvetlerini rahatlatmak için, Türkiye Cumhuriyeti'ni rahatlatmak için. Ama Hükûmete ait bir Başbakan Yardımcısı çıktı "Türkiye tarafında güvenli bölge oluşturabiliriz." gibi bir söz sarf etti. Türkiye tarafı güvenli bölge değil midir? Yani...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Öyle bir şey söylemedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bilmiyorum, gazetelerde... Tekzip edilmediği için söylüyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Şöyle söyledi: Aynı açıklamayı yaptı, 19 kişi doğru anladı 1 kişi yanlış anladı!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, tekzip edilsin o zaman, tekzip edilmesi gerekir.
Dolayısıyla böyle bir söz söylendiği belirtiliyor basında.
Şimdi, diğer taraftan, bugün Dışişleri Bakanı açıklama yaptı, herhâlde bu da yanlış değil. "Peşmergelerin geçişine izin verdik ve bir kısım peşmergeler de Türkiye topraklarını kullanarak geçti." dedi. Buna izin verdiğini söyledi.
Şimdi, az önceki okuduğum Anayasa maddesine, 92'nci maddeye ve tezkereye tamamen aykırı bir durum söz konusudur ve Anayasa suçu işlenmiştir bu hareketle çünkü Anayasa doğrudan doğruya devletleri muhatap almaktadır; birtakım güçleri, silahlı güçleri değil. "Türk Silahlı Kuvvetleri veya yabancı silahlı kuvvetler" diyor. Şimdi, Anayasa maddesine göre ve tezkereye göre, Irak devletine ait bir ordu birliğinin Türkiye üzerinden geçişine veya Türkiye'ye gelişine izin verilebilir ama devlete ait olmayan bir silahlı gücün Türkiye üzerinden geçirilmesine müsaade edemezsiniz.
Kaldı ki hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan yaptığı açıklamada PYD'yi PKK'nın eş değeri ve bir terör örgütü olarak nitelendirdi. Öyleyse bir terör örgütüne -yardım etmek için- Türkiye yardım ve yataklık mı yapıyor? Bunun anlamı nedir? Bunun altından nasıl kalkacaksınız? Bunları göz önüne almak zorundasınız çünkü bir gün önce, bir saat önce, iki saat önce PYD'nin de PKK gibi terör örgütü olduğunu söyleyeceksiniz, Obama'dan gelen telefonla işin rengi değişecek. Neymiş efendim, Amerika Birleşik Devletleri Kobani tarafına 14 ton silah atmışmış.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 20 ton.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - 20 mi? 14 ton diye okudum ben, öyle söylüyorum.
Şimdi, arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri PYD'yi muhatap alıyorsa PKK'yı da muhatap alıyor anlamına gelir. Siz o zaman kiminle iş birliği yapıyorsunuz ve kimin sözleriyle hareket ediyorsunuz? Bunların açıklığa kavuşması gerekir. Dolayısıyla, bu yürüttüğünüz operasyonda, maalesef, geçmişte olduğu gibi, dış politikada yine büyük hatalar içerisine düşmüş durumdasınız, ne yapacağınızı şaşırmış durumdasınız.
Esad'ı ön plana çıkararak IŞİD'e müdahale etmemek veya Kobani'ye müdahale etmemek gibi bir politikanız, ABD'yi ve Avrupa Birliğini nasıl olsa Esad'a karşı harekete geçiremeyeceğinizi düşünerek böyle bir gerekçeyle ortaya çıkmanız aslında tutmamış; farklı bir siyasetle, farklı bir politikayla aslında Amerika Birleşik Devletleri âdeta Türkiye'yle oyun oynamıştır. Dolayısıyla, buna bağlı olarak sizin şu sırada yarın kime döneceğini bilmediğiniz bir silahlı gücü Türkiye sınırında PYD'ye destek verir hâle getiriyorsunuz. Açıklamalara bakacak olursak, efendim, Suriye'de alınmış ve yetiştirilmiş peşmergeler tarafından Suriyelilerin buraya gönderildiği... Eğer böyleyse daha da kötü bir duruma düşmektesiniz, yok, Irak üzerinden, Iraklı Kürtlerin, peşmergelerin eğer bu bölgeye naklini söz konusu ediyorsanız -ki bunlar şu açıklamayı yapıyor: "Birleşmiş Milletlere kayıtlı olan silahlarla gidemeyiz, gitmiyoruz."- yarın o silahları orada bırakmayacaklarını nasıl garanti edeceksiniz o zaman, kayıtlı silah değilse? Orada bıraktığında bunların PKK'nın eline geçmeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz? Bunları edemezsiniz. Yarın iş Türkiye'ye döndüğü takdirde bunun altından da kalkamayacağınızı düşünüyorum. Dolayısıyla bu konuyu tekrardan gözden geçirmenizde büyük bir fayda vardır. Ama yine üzerinde özellikle durmak istiyorum: Anayasa'nın 92'nci maddesi peşmergenin Ceylanpınar üzerinden de olsa, nereden olursa olsun Türkiye topraklarına girmesine ve bunun üzerinden geçmesine asla müsaade etmemektedir ve kesinlikle bunun karşılığında Anayasa suçu işlenmektedir ve bunun hesabını eninde sonunda vermek zorunda kalırsınız. Bu bakımdan, sizleri özellikle uyarmayı bir görev addediyorum, yanlış yapmayın arkadaşlar.
Bakın, bugün Suriye'den Türkiye'ye girmiş 1 milyon 800 bin kişi arasında kaç IŞİD militanının olduğunu, kaç PYD militanının olduğunu, genel anlamda ne kadar terörist olduğunu nasıl tespit edeceksiniz? Yarın bombalar patlamaya başlarsa Türkiye'de bunun hesabını kim verecektir, bunun altından nasıl kalkacaksınız? Ve tezkerenizde belirttiğiniz gibi IŞİD'in ve PKK'nın dışında "Suriye'deki diğer terör örgütleri" olarak isim vermeden belirttiğiniz terör örgütlerinin kaç tane olduğunu ve bunların ne kadarının Türkiye içerisinde yer aldığını bilemezsiniz. IŞİD bir terör örgütüdür, PYD bir terör örgütüdür ve PKK'nın uzantısıdır. Zaten flamalarında da bunlar görülmektedir. Öyleyse, iki terör örgütünün çarpışması sırasında ve ikisini de terör örgütü olarak nitelendiriyorsanız terör örgütlerinin birine yardım ederek hangi işlemi yaptığınızı, nasıl kanunsuzluk içerisine düştüğünüzü görmeniz gerekir ve siz "terör örgütü" dediklerinizle masaya oturuyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)