GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:6
Tarih:21.10.2014

CHP GRUBU ADINA METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmeden önce gündemdeki bir konuyu hatırlatmak istiyorum.

Kişinin doğru ya da iyi olanı yapmak için kendi davranışlarını, amaçlarını ve karakterini ahlaki açıdan değerlendirmesini sağlayan şeye vicdan diyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekillerine sormak istiyorum: Şimdi sizin gibi düşünelim. Tamam, 17 Aralık bir darbe girişimidir. Tamam, 17 Aralık İran ile Türkiye arasında Halk Bankası aracılığıyla gerçekleştirilen, Hükûmetin 260 milyar dolarlık bir transferden binde 34'lük bir payla 8,5 milyar dolar kazandığı bir sürecin deşifre edilmesi ve devletin zarara uğratılmasıdır. Anladık, böyle olsun. Ancak, bu 8,5 milyar dolardan tırtıkladığı iddia edilen bakanları, çocukları ve ortadaki rüşvet iddialarını ne yapacağız? Bu tırtıklama iddialarını nasıl içimize sindireceğiz? 17 Aralık soruşturmasının başladığı günden on ay sonra bir yargılama yapılmadan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verilerek dosyanın kapatılması konusunda vicdanımızı nasıl rahatlatacağız? Eğer iddia edilenler doğruysa ve kayıtsız kalmış isek yarın ruzimahşerde suallere nasıl cevap vereceğiz? Adalet ve Kalkınma Partisinin çok değerli milletvekilleri, sizleri bu konuda vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum.

Yolculuk için arabanıza binip kontağı açtığınızda benzinin göstergesine göz atmayan neredeyse yok gibidir. Bu bakışla, depodaki benzinle ne kadar yol gidilebileceği hemen hesaplanmıştır bile. Benzin bir kaynaktır ve aracın alacağı yol mesafesi açısından önemlidir. En iyi araca sahip olunsa dahi benzin yoksa hareket mümkün değildir. Peki, bu durumu ülkeler için düşünürsek mevcut insan gücüyle nereye varılır, hangi gelişmişlik düzeyi yakalanır? Bugünkü yetişmiş insan gücü için bir hedef oluşturursak bu hedefin gerçekleşmesi ne kadar zaman alır? Sorularla aslında "Nereden nereye geldik, varmak istediğimiz hedef için gerekli olan kaynak nedir?" sorusuna cevap aramaktayız.

Önce çerçeveyi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP'nin 2014 yılı İnsani Gelişme Raporu üzerinden değerlendirelim. 187 ülkeyi kapsayan İnsani Gelişme Endeksi'ne göre en üstte Norveç, en yüksek insani gelişmişlik endeksi puanıyla ilk sırada yer aldı. Avustralya, İsviçre, Hollanda, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Yeni Zelanda, Kanada, Singapur ve Danimarka ilk 10 arasına girmeyi başardı. En son 10'a gelince, hayatını artık varlığını sürdürmeyi başarmak hâline getiren, hayat şartlarının en zor olduğu Nijer, Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Sierra Leone, Eritre, Burkina Faso, Burundi, Gine, Mozambik yer almaktadır. Türkiye ise 0,759'luk değerle 69'uncu sırada yer alarak yüksek insani gelişme gösteren ülkeler arasındaki yerini korumuştur.

Ekonomik olarak ilk 20 arasında sayılan bir ülke gelişmişlik göstergelerinde 69'uncu sırada ise ülkeyi yönetenlerin şapkayı önlerine koyup bir değerlendirme yapması gereklidir.

Raporda Türkiye için doğumda ömür beklentisinin 75,3 yıl olduğu, okulda geçen ortalama yıl sayısının 7,6 yıl, beklenen eğitim süresinin 14,4 yıl olduğu tespiti söz konusudur. Az sonra aktaracağım rakamlar sözün nereye varacağını göstermesi açısından önemlidir.

Şimdi, birtakım güncel verilerle "Nereden nereye?" sorusuna cevap aramak istiyorum. Öncelikle istihdam verileri tabii ki. Bunun için elimizdeki en sağlıklı verilerin TÜİK verileri olması hasebiyle değerlendirmeleri bu göstergeler üzerinden yapalım.

2013 yılı ihracat verisi yaklaşık 150 milyar dolar. Şimdi, bu veri üzerinden bir gözlem yapmakta fayda var. Bu üretim düzeyini ve sonuçta mevcut ihracat potansiyelini yakalamak için Türkiye'de 25,5 milyon kişi çalışmıştır.

İstihdamın 1,1 milyon kişisi okuma yazma bilmemekte. 1,1 milyon kişisi okuma yazma bilir ama ilkokul mezunu değildir. 8,8 milyon kişisi ilkokul mezunu, 2,5 milyon kişisi ilköğretim mezunudur. 2 milyon ortaokul mezunu da bu sayıya eklendiğinde toplam 15,5 milyon kişinin sadece bu ilköğretim düzeyi civarında bir eğitime sahip olduğu görülmektedir. İstihdamın bu yapısı son on yılda ihracatı 50 milyardan 150 milyar dolara sıçratmıştır.

Bu rakamlar kabaca değerlendirildiğinde, Türkiye'nin bugünkü üretim düzeyine ortaokul ve altı eğitim seviyesi ile geldiği görülecektir. İstihdamın ortalama eğitim düzeyi hâlâ yedi yıl civarındadır. İstihdamdaki ilkokul civarı grubun toplam içerisindeki payı ise yüzde 65'tir.

2023 hedefini açıklayan bir ülke olarak Türkiye'nin cumhuriyetin 100'üncü kuruluş yıl dönümüne ilişkin ihracat hedefi 500 milyar dolardır. Ancak, bir gerçek var ki istihdamın bugünkü yapısı ve bu görülen yüzüyle ancak 150 milyar doları gerçekleştirebilmiştir. Türkiye "ortalama gelir" olarak tarif edilen bir seviyeye ulaşmıştır. Ortalama geliri bu seviyeye ortalama insan kalitesi getirmiştir. Bunu daha ileri götürmek, buradaki insan faktörünü iyileştirmek, geliştirmek ve daha donanımlı hâle getirmekle mümkün olacaktır. Ortalama istihdamı ve ortalama insanı geliştirmeden ortalama geliri artırmak mümkün değildir. Sonuçta bu üretim potansiyeli ve istihdamın bu eğitim düzeyiyle gelinen nokta bellidir. Yeni mezunlar ve sayısal artışlar nitelikle desteklendiği takdirde sonuç almak mümkün olabilecektir. Yıllık 5 bin bile olmayan doktora eğitimini tamamlayanlar sayısının ülkemizi 2023 vizyonuna taşıması ne yazık ki oldukça güç görülmektedir.

Hedefi, iddiası ve amacı olan Türkiye gibi bir ülkenin sadece ekonomik göstergelerini iyileştirmesi de yetmeyecektir. Sosyal göstergelerinin, politik çevre ve demokrasi kültürüyle mezcedilmiş yapısının da bu çerçevede geliştirilmesi öncelikli olmalıdır. Kişi başına ortalama 10 bin dolar civarında olduğu ifade edilen millî gelirin 25 bin dolar seviyelerine yükselebilmesi için yatırımı gençliğe yapmamız gerekmektedir.

İnsani Gelişme Raporu'nda "yönetime ilişkin algı" konulu bir endekse de yer verilmiştir. "Ulusal yönetime güveniyor musunuz?" sorusuna "Evet." cevabı verenlerin ülkemizdeki oranının yüzde 53 olarak çıkması gayet manidardır. Siyasi kristalleşmeyle de uyumlu bu verinin raporda bu şekilde yer alması, siyasi iktidarın potansiyel sınırlarını da göstermektedir. Gelişmişliğin göstergesi ortalama gelirle belirlenirken ortalama insanla gelinen bu aşamayı gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Ekonomik gelişme insani gelişmeyi de beraberinde getirecektir. Ortalama gelir tuzağından çıkış, ortalama insan tuzağından kurtulup insanımıza ve gençliğimize yatırım yapmakla mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak üniversitelerimizin hem sayılarını hem de niteliklerini artırmak için atılacak her adımda bugüne kadar destek verdik ve bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. İlk imza sahibi olduğum 30 ilde 41 tematik üniversite kurulmasını içeren kanun teklifim ise hâlâ komisyonda görüşülmeyi beklemekte ve devam etmektedir. O kanun teklifinde açılması istenen üniversitelerden birinin burada canlandığını, hiç olmazsa isim olarak canlandığını görmenin benim için ayrı bir mutluluk kaynağı olduğunu belirtmem gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, beklemeye devam eden ve ülkemiz açısından önem taşıyan 41 tematik üniversite kurulmasını içeren kanun teklifimizde neler var, kısaca hatırlatayım: Sağlık sektöründeki gerek yatırımlar gerekse sağlık politikaları sonucu Afyonkarahisar ili önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bu gelişmenin devamlılığı için Afyonkarahisar'da kurulacak sağlık bilimleri üniversitesi yerinde bir karar olacaktır.

Yine, Bursa ilimizde "sağlık bilimleri üniversitesi" adıyla bir üniversite kurulması ülkemizin doktor başta olmak üzere sağlık personeli ihtiyacını karşılayabilecektir.

İzmir Bergama'da kurulacak sağlık bilimleri üniversitesi de bölgedeki yoğun termal hareketlilik ve kaplıca turizminin gelişmişliği ve Bergama'nın antik dönemden bugüne olan misyonuyla bütünleşecektir. Bergama'ya kurulacak bir sağlık bilimleri üniversitesi bu misyonu uygulamayla birleştirecektir.

Ankara Beypazarı son yıllarda turizme dayalı projeleri hayata geçirme çabasındadır. Alternatif turizm türlerine yönelik bölümlerle uyumlu bir yapısı bulunmaktadır. Bu yapının ülkemiz turizmine katkı sağlaması Ankara Beypazarı'na bir turizm üniversitesi kurulmasıyla sağlanabilecektir.

Tokat ilimizde kurulacak bir tarım üniversitesi ilin gelişmiş tarım olanakları nedeniyle üniversiteyi gelecekteki gelişmiş tarım üniversitelerinden birisi hâline rahatlıkla getirebilecektir.

Ankara Kızılcahamam, spor faaliyetleri için uygun bir doğaya sahiptir. Ankara'ya yakınlık, ilçenin göreli avantajını teşkil etmektedir. Kızılcahamam'a kurulacak spor bilimleri üniversitesi, bölgenin tanınırlığını artırmasının yanı sıra gelişmesine de önemli katkılar sağlayacaktır.

Bursa İnegöl'de kurulacak bir tasarım üniversitesi, Türkiye genelinde hem mobilya hem de tekstil sanayisinde sözü geçen bir ilçe olmasının artılarını daha da markalaştıracaktır.

Isparta Eğirdir'de doğa bilimleri üniversitesi, Türkiye'nin meyvecilik bahçesi olması, ilçedeki katma değerin artırılması için toprağa bağlı üretim teknolojileri konusunda bir altyapının oluşturulmasını sağlayacak ve bu alandaki üretim, refah ve sosyal hareketliliği artıracaktır.

Isparta Yalvaç'ta kurulacak sosyal bilimler üniversitesi, Yalvaç'ın tarihten getirmiş olduğu birikimi, o bölgenin sosyal bilimler alanında bir cazibe merkezi olmasını sağlayacaktır.

Eskişehir'de hem askerî hem de sivil havaalanının bulunması, yüksek hızlı tren seferlerine sahip olması, kara ve demir yolu taşımacılığının birbirine bağlı bir yapıda bulunması, bu şehrimizde bir ulaştırma üniversitesinin kurulması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.

İzmir'in gelişmiş şehir yapısının kurulacak bir İzmir hukuk bilimleri üniversitesinde değerlendirilebilmesi; Ankara'nın bürokratik yapısının vereceği bilgi birikimi, Ankara hukuk bilimleri üniversitesiyle sağlanacaktır.

Denizli'de girişimcilik ve teknoloji üniversitesi, yerel halkın sahip olduğu girişimcilik duygusunun yönetilmesi ve bu girişimci potansiyelin harekete geçmesini de sağlayacaktır.

Yine, İzmir'de kurulacak olan bir turizm üniversitesi, güzel İzmir'in geçmişindeki tarihî izleri ve deniziyle bütünleşmiş yaşam şeklini, aynı zamanda ilin gelişmiş ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleriyle bütünleştirerek uygulama açısından çok büyük bir avantaj sağlayacaktır.

Mersin ve Sinop'ta kurulacak denizcilik üniversitesi, Akdeniz'de ve Karadeniz'de her yönüyle güçlü bir deniz ülkesi konumuna gelmemizin eğitim altyapısını oluşturacaktır.

Zonguldak'ta yer bilimleri üniversitesi, bölgenin sahip olduğu yer altı zenginliğinin daha iyi değerlendirilmesini sağlayacaktır. Bu sayede, bölgede yaşanan maden facialarının önlenmesi için bilimsel araştırmalar ve bunlara bağlı uygulamalar rahatlıkla yapılabilecektir.

Teknoloji ve AR-GE koridorunda bulunan Kocaeli'nde bilişim teknolojileri üniversitesi kurulmalıdır.

Tekirdağ'da güzel sanatlar üniversitesi, ilin sahip olduğu çok kültürlü sanat yapısını daha rahat ifade edebilmesini sağlayacaktır.

Van'ın sahip olduğu tarım ve hayvancılık merkezli ekonomik yapı, ildeki sanayi gelişimini gıda endüstrisi patikasına yönlendirmiştir. Kurulacak doğa bilimleri üniversitesiyle bu alanda uzman olacak bir eğitim kurumu şüphesiz bölgenin kalkınmasında önemli rol oynayacaktır.

Muğla merkezli bir turizm üniversitesi, Bodrum'da güzel sanatlar üniversitesinin kurulması hem bölge hem de ülke turizmine katkı sağlayacak, yerel özelliklerinin ulusal turizm politikamıza ivme kazandırmasını sağlayacaktır.

Gaziantep'te girişimcilik ve teknoloji üniversitesi ilin hinterland özelliklerinin en iyi şekilde değerlendirilmesinin yolunu açacaktır.

Kayseri, Erzurum, Malatya, Kütahya ve Isparta'da kurulacak havacılık üniversiteleri, havacılık sektörümüzün ihtiyacı olan nitelikli elemanların yetişmesini sağlayarak ülkemize özgü bir havacılık kültürünün temellerini oluşturacaktır.

Antalya'da kurulacak olan turizm üniversitesi ve tarım üniversitesi ilimizi Akdeniz'in çekim merkezi hâline getirecek, turizm ve tarımın yaratacağı kontrollü ekonomik güç ülkemizin Akdeniz'de tek ve en büyük güç hâline gelmesini sağlayacaktır.

Aydın Nazilli'de Nazilli Sümer girişimcilik ve teknoloji üniversitesinin kurulmasıyla, Nazilli'nin Denizli ve Aydın gibi girişimciliğin yüksek olduğu iki ilin arasında bulunması ve İzmir Limanı'na yakınlığı değerlendirilecektir.

Aydın Söke'de Milet sosyal bilimler ve doğa bilimleri üniversitesinin kurulmasıyla Beşparmak Dağlarının zengin bitki örtüsü ve uygun iklim koşullarının bölgedeki tarımsal çeşitliliği artırması değerlendirilecek, bölgenin bu özelliğinin turizmle iç içe geçmiş olması doğa araştırmaları ve turizm için de bir fırsat yaratacaktır. Ayrıca, felsefenin kurucusu Miletli Thales bu üniversiteyle tekrar hatırlanmış olacaktır.

Aydın Kuşadası'nda turizm üniversitesinin kuruluşu Kuşadası'nın turizm potansiyelini artıracak ve potansiyelin geliştirilmesinde büyük bir öneme sahip olunmasını sağlayacaktır.

Konya'da kurulacak tarım ve endüstri üniversitesi, yüzölçümüyle eş değer olan Hollanda'dan Patriot istememizin önüne geçecektir.

Adana'daki tarım üniversitesi de -bereketli ovaların- hem halka hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacak, pamuğu, ithal edilen bir üründen ihraç edilen bir ürün hâline dönüştürecektir.

Yalova'da doğa bilimleri üniversitesi, süs bitkisi üreticiliği ve arıcılığın gelişimini değerlendirerek AR-GE faaliyetleri için doğal bir ortam oluşturacaktır.

Manisa Turgutlu'da kurulacak ekonomi ve endüstri üniversitesi, şehrin İzmir gibi bir metropole yakınlığını, ulaşım ağına çok yakın olmasını ve ekonomisinin canlılığını kullanarak ekonomi ve işletme alanlarında nitelikli eleman yetiştirilmesini sağlayacaktır.

Edirne'de kurulacak sağlık bilimleri üniversitesi, Balkanlara ve Trakya'ya sağlık hizmetleri sunan ilin sahip olduğu potansiyelinin geliştirilmesine ve ileri düzeyde çalışmalar yapılmasına imkân sağlayacaktır.

Son olarak, Sakarya Geyve'de bir doğa bilimleri üniversitesinin kurulması, tarımsal ürünün yetiştirilebilmesine olanak sağlayan verimli bir alanda kurulmuş olması, Geyve'yi sadece tarım ürünleri yetiştirilmesi bakımından değil, bu ürünlerin yetiştirilmesi için gerekli bilginin ve teknolojik girdinin üretimi ve analizi bakımından da önemli bir yer hâline getirecektir.

Siirt Üniversitesinde Veysel Karani tıp fakültesi kurulması için verdiğim kanun teklifimiz de hâlâ Komisyonda beklemektedir. Burada kurulacak bir üniversite hastanesi, yalnızca Siirt, Şırnak, Hakkâri, Bitlis değil, aynı zamanda Kuzey Irak'a da hizmet verebilen bir bölgesel sağlık merkezi olacaktır.

Değerli milletvekilleri, son olarak üniversitelerle ilgili tartışılmasını istediğim ve tartışılmasının başlamasını gerekli gördüğüm bazı önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Üniversitelerin ne yazık ki sahibi yoktur. Akademik personelin maaşları yetersiz iken, yapılacak düzenlemede uzmanlara maaş zammı unutulmuş iken YÖK'ün sesini duyan yoktur. YÖK derhâl kaldırılmalı, yükseköğretimin planlama ve koordinasyonunu sağlayacak, bütçesine sahip çıkacak bir yükseköğretim bakanlığı kurulmalıdır.

Üniversiteler torba bütçeyle ekonomik özerkliğe kavuşmalı, her yıl yetiştirdiği öğrenci sayısı ve kalitesine göre devletten bütçe almalı ve kendi yarattığı kaynakları özgürce kullanabilmelidir. Nasıl harcama ve yatırım yapacağına kendisi karar vermelidir.

İdari özerklik için devlet üniversitelerinde mütevelli heyetler oluşturulmalı ve mütevelli heyetin kimlerden oluşması gerektiği tartışmaya açılmalıdır.

Akademik özerklik güvence altına alınmalıdır.

Yükseköğretim ve gençlik seferberliği başlatılmalı, tüm devlet ve vakıf üniversite harçları devlet tarafından karşılanmalıdır.

Gençleri belirli grupların yönlendirmelerinden korumak için tüm üniversitelerdeki yurt sayıları artırılmalı ve yurtlar öğrencilere bedava olmalıdır.

Toplu taşım, tüm üniversite öğrencilerine ve öğrencilere bedava olmalıdır.

Sözlerime burada son verirken Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Gebze Teknik Üniversitesi adıyla var olan üniversitenin adının değiştirilmesini desteklediğimizi belirtir, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)