| Konu: | Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 21.10.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı Yasa Teklifi bir üniversite kurulmasıyla ilgili. HDP olarak biz, üniversiteler ve okullarla ilgili gelen bütün tekliflere hem komisyonlarda hem Genel Kurulda "Evet." dedik ama bazı noktalara da dikkat çektik. Üniversiteler kuruluyor ama o ülkenin o şehrinde altyapısı, ekonomisi, sanayisi, sosyal durumu, imkânları, hiçbirisi hesaplanmadan, inceleme yapılmadan, oranın sivil toplumu, oradaki insanlar, onların görüşleri alınmadan bölümler konuyor. Ne oluyor sonuçta biliyor musunuz? Şu an Türkiye'de işsizlik oranı içinde en yüksek işsizlik oranı üniversite mezunlarından oluşuyor. Yani, sonuçta, üniversite mezunu ve özellikle 350 binin üzerinde atama bekleyen öğretmenler ve bu bölümlerle ilgili maalesef tekrar sıkıntılar oluyor.
Peki, bunun değerlendirilmesi yapılmadan yapılan bir üniversite istenen amaca ulaşabilir mi? Bilim, öğretim eğitim konusunda eğer siz özgürlükleri sağlayıp halkın ve orada yaşayan bütün sivil toplum örgütlerinin, oranın seçilmiş insanlarının, yerel yöneticilerinin, tümünün görüşünü dikkate almadan bir kanun teklifiyle "İşte, kurdum bir üniversite." derseniz sonra sıkıntı oluyor. Bizim burada dikkat çekmek istediğimiz konu bu.
Birçok şehirde üniversiteler açıldı, birçok vakıf üniversiteleri de açılıyor ama şöyle bir İstanbul'dan çıkıp Gebze'den geçince bir Dilovası'na doğru gidiyorsunuz ya... Türkiye'nin çevre kirliliği açısından en yoğun noktası burası, Dilovası. Her gün oradan geçiyoruz arabayla. Deniz kenarında ama orada kurulan sanayi türlerine baktığınız zaman, hakikaten orada yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bir durum var. Şimdi, siz çevre sağlığını dikkate almadan yani kurulan sanayinin, insan yaşamını -ki temel hak ve özgürlüklerin başında gelir- dikkate almadan yapılan her çalışmanın, gerçekten, bazen faydasından çok zararı oluyor, belki birkaç şirket, birkaç kişi para kazanıyor ama üniversitelerle iş birliğini nasıl sağlayacaksınız, bütün olay burada.
Burada büyük bir kopukluk görüyoruz arkadaşlar. Ve bir şehre üniversite yaparken o şehrin görüşünü almayan anlayışa, yerel yönetimlerin, yerelin görüşünü almayan merkezci anlayışa karşı bizim burada isyanımız var, temel sorun burada. Eğer iktidarı siz hep merkezden "Ben biliyorum, iki kanunla, sayımla yaparım." noktasına taşırsanız planlı bir büyümeden, planlı bir eğitimden, planlı bir gelişmeden ve ihtiyaca göre bir üniversiteden, ihtiyaca göre bölümlerden bahsedemezsiniz, gerçekten bunu görüyoruz.
Şırnak'ta da üniversite kuruyorlar. Şırnak'taki üniversitelere bakıyoruz, kömür ocakları var her tarafta, her tarafta santraller kuruluyor ama "Maden mühendisliği niye yok?" diye sorduğun zaman, onun önüne sosyal bilimler, ticari eğilimler falan filan konuluyor. Yani niye ihtiyaç olan alanlar değil? Veya Gebze'de kurulacak üniversitenin o çevrenin hangi temel dalda ihtiyaçlarına cevap vereceği araştırılmadı.
Bu, şöyle bir anlayış olabilir: "Bugün kuralım üniversiteyi, yarın o ihtiyaçlara göre tekrar onu da kurarız, böyle böyle gider, hep böyle olmuştur." Bu anlayış, G-20 içinde en büyük 17'nci ekonomi olan Türkiye açısından kabul edilir bir yaklaşım biçimi değildir arkadaşlar. Üniversiteleri kurarsınız, şu an sayıları 200'e ulaştı ama dünya üniversiteleri içinde sizin kaç tane üniversiteniz sıralamaya giriyor, ilk 100'e, ona bakarsınız.
Sayın Meclis Başkanı üniversite hocası, Kocaeli'nde üniversite hocalığı yaptı, bu işleri bilir. Yani, 100 tane üniversite saymak gerektiği zaman bu üniversitelerin hangisi standart olarak ilk 1.000'in içine girebilir? Hiçbirisi girmez, sorun bu.
Şimdi, tabii, Mecliste biz bunu konuşuyoruz arkadaşlar. İşte, canlı yayın 7'ye kadar. Demin güvenlik paketiyle ilgili Adalet Komisyonun görüşmeler vardı. Asıl Türkiye gündemi orada ama Türkiye gündemi kapalı oturumda yapılıyor arkadaşlar. Komisyonda basın geliyor, görüntü alıyor ve çıkıp gidiyor. Muhalefetin sesi çıkmasın istiyorlar.
Bu ülkede şu an ekmek kadar, su kadar, hava kadar adalete ihtiyaç var arkadaşlar. Adalet, son derece hassas bir konu ve Türkiye'de en çok yıpranan, en çok değiştirilen, en çok yasası değiştirilen konu da bu. Altı ay önce biz yasa değiştirdik, zorunlu şüphe hâlini getirdik, kuvvetli şüphe hâlini. Burada AKP milletvekilleri çıkıp bu kürsüde yargı reformunu anlata anlata bitiremediler ve biz buna "Doğru bir şey." dedik. Arkasından ne oldu? Bugün hemen onu değiştirmeye kalkıyorsunuz, makul şüpheye getiriyorsunuz. Ne demek makul şüphe? Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafı olacak, bu Meclis çıkaracak, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ni çıkaracaksınız; Ekonomik Sosyal Sözleşme'yi çıkaracaksınız, hepsinde adil yargılanma olacak, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde de "Uluslararası sözleşmeler ve çıkarılacak kanunlar bunlara aykırı olamaz." diyeceksiniz. Sonra bakıyoruz ki bütün bunlardan sonra gelip hem Anayasa'ya hem sözleşmeye aykırı olarak, üstelik de "Avrupa'da böyle." deyip kamuoyunu yanıltarak soruşturma başlamadan zorunlu şüphe hâlini kaldırıp makul şüpheye getireceksiniz. Makul şüphe, suç işlendikten sonraki ciddi ibareler olayı.
Şimdi burada şunu söylemek istiyorum: Bu düzenlemeyi niçin getiriyorsunuz arkadaşlar? Çok açık açık soruyorum. Bütün yasalarda, kolluk kuvvetlerinin istediği gibi arama yapma imkânı var.
Gizli dinleme olayı Türkiye'de ayyuka çıktı, dinlenmeyen kalmadı. Bu Mecliste anlattılar; cumhurbaşkanları, bakanlar, herkes dinlendi. Allah aşkına bana söyler misiniz, "Dinlenmedim." diyen bir tane makam söyleyebilir misiniz? Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi yargıçları ve bütün milletvekilleri, hepimiz dinleniyoruz. Yetmemiş ki Hükûmet gizli dinlemede yasada olan, "önleyici dinleme" olarak geçen -bakın, dikkat edin ki yasa da var- bir uzatmalı başçavuş dahi, bir bekçi dahi gizli dinleme yapabilir bu yasaya göre. Bu var, buna rağmen yeni düzenleme getiriyor. Arkadaşlar, hukuku, evrensel hukuku allak bullak eden bu anlayışta, siz "paralel, paralel" deyip, "Bizi dinlediler, dinlediler." deyip kıyameti koparmadınız mı? Peki, sizin getirdiğiniz bu şimdiki yeniden gizli dinleme olayı nedir, sınırsızlık. Hukuksa var, kanunsa var; istediğiniz kadar sınırsız dinleme var. Ne istiyorsunuz Allah aşkına? Zaten dinliyorsunuz, bunun ötesinde ne istiyorsunuz? Var bunlar.
Şimdi, sadece bu değil, "gizli soruşturmacı" ne demek? "Bütün muhalefeti susturacağım." demek, "Muhalefeti susturacağım..." Cumhurbaşkanı da Başbakan da çıkıyor "Herkes haindir." diyor, "Bütün muhalif partiler haindir." Hain olunca makul şüpheli olmuyor mu insan? Oluyor. Makul şüpheyi de emrindeki polis, zabıta, jandarma ne yapar? Muhalefete uygular.
Arkadaşlar, biz 3 teklif verdik HDP olarak. "Avukatların dosya incelemesini artırın." dedik, maalesef aksini getirdiler. Biz bu dikta yasalarına karşı her 3 teklifimizi de geri aldık ve bunu kamuoyuyla burada paylaşmak istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)