GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kocaeli Milletvekili Mehmet Ali Okur ve 6 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:6
Tarih:21.10.2014

MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 645 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gebze'de bir teknik üniversite kurulmasına yönelik bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Öncelikle, bu üniversitenin Gebze'mize ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.

Üzerinde durulması gereken husus, bu üniversitelerde ne yapıldığıdır. Üniversitelerde bilimsel eğitim yapılır, üniversitelerde insan eğitilir. Yetişmiş insan, geleceğin ve bugünün en kıt elementidir. Yetişmiş insanı ancak eğitim yoluyla elde edebilirsiniz. İnsanın ekmekten sonra en çok ihtiyaç duyduğu şey eğitimdir. Hem birey hem de ülke için hayati öneme sahip eğitim sürecini rastlantılara bırakmak gibi bir lüksümüz olamaz. Eğitimde uygulanacak politikalar toplumların millî ve stratejik hedeflerine uygun olarak şekillenmelidir. Millî hedefler, vatanın dününü, bugününü ve yarınını ortak paydada buluşturarak garanti altına alan, o topluma has hedeflerdir.

İnsan şahsiyetinin teşekkülünde etkili olan başlıca unsurları bu vesileyle bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Genel olarak insan şahsiyetinin teşekkülünde etkili olan başlıca faktörler genetik, aile, çevre, grup, medya ve eğitimdir. Eğitim, insan şahsiyetinin ve ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli unsurdur. Eğitim bireyin kimliğini bilinçli olarak fark etmesini sağlar, eğitimsiz insan potansiyel değerlerini olumlu ve sistematik olarak kullanma imkânına sahip değildir. Bu yüzden, günümüzde eğitimsiz insana birçok yerde sakat muamelesi yapılmaktadır. New York'ta, on iki yıldan az okula gitmiş kişilere sakat muamelesi yapılır; işe alınmaları zordur, nasıl yaşayacaklarına onlar adına karar veren sosyal hizmet uzmanları vardır. Bu, gelişmiş ülkelerin eğitime ne denli önem atfettiklerini göstermesi bakımından önemli bir göstergedir. Üniversiteler yüksek eğitimin örgütlü mekânlarıdır. Bu kadar önemli olan insan eğitimi ve öğretiminin en üst düzeyde verildiği yer üniversitelerdir. Biz de şu ana kadar bir yüksek teknoloji enstitüsünün üniversiteye dönüştürülmesi gibi hayırlı bir konu üzerinde konuşuyoruz. Ancak, toplum yararına hayırlı olacak bu konuya girmeden önce üniversite ve akademik sorunlar üzerinde biraz durmak istiyorum.

On iki yıldır iş başında olan AKP iktidarı bol miktarda üniversite açmış ama üniversitelerin eğitim kalitesini düşürmüştür. AKP iktidarı döneminde, üniversite akademik personelinin maaş ve ücretleri utanılacak bir seviyede kalmıştır. AKP döneminde üniversiteler susturulmuştur, Türkiye'de inanılmaz gelişmeler yaşanırken üniversitelerden ses çıkmamaktadır. Bunun nedeni iktidarın baskıcı ve totaliter uygulamalarıdır. AKP iktidarı, özellikle yargı ve eğitim alanını üzerinde her türlü tasarrufu yapabileceği bir kadavra olarak görmektedir. Bu iki alanda da "Koy-kaldır, yap-boz, dene-yanıl, olmadı eskiye dön." şeklinde bir strateji uygulanmaktadır. Bir yasa maddesiyle Millî Eğitim Bakanlığı millî eğitimin bütün deneyimlerini, bütün birikimlerini, bütün uzmanlık alanlarını devre dışı bırakmıştır. Ne yapmıştır geçen sefer çıkardığımız o dershaneler yasasıyla? Bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren, bütün okul müdürlerinin, millî eğitim müdür yardımcılarının, millî eğitim müdürlerinin, müsteşarların, yardımcılarının, genel müdürlerinin, şube müdürlerinin görevleri düşmüştür. Bu, korsan bir kafa yapısıdır. Böyle bir yasa teklifi ve tasarısı, Castro'yu bilmiyorum ama Stalin dönemine has bir tasarıdır ve siz 8 bin okul müdürünü bir anda görevden alıyorsunuz. Okul müdürlüğünü herkesin yapabileceği ya da yöneticiliği herkesin yapabileceği bir iş olarak değerlendirme durumunda ve noktasında oluyorsunuz. Bunun kabul edilebilir bir yanı ve tarafı yoktur.

Diğer yandan, AKP, sürekli olarak üniversitelerle ilgili bina, yapı, inşaat ve ihale yapmış ancak üniversitelerin içinde öğretim üyesinin ve akademik personelin ücretlerini, psikolojisini ve sosyolojisini görmezlikten gelmiştir. Bugünlerde, akademik personelin ücretlerinin artırılmasına yönelik bir çalışma vardır ancak akademik personelin ücretlerine yapılacak zammın da çok küçük seviyede tutulduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, AKP'nin teklifinde, üniversitede akademik personel arasında olan uzmanların maaş ve ücretlerinin artırılması da unutulmuştur. Akademik personele yapılacak zammın, üniversitelerden kaliteli elemanı kaçırtmayacak düzeyde olması ve uzmanların da bu ücret artışından yararlanması gerekmektedir.

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsüyle birlikte, kurulan Gebze teknik üniversitesi, eğitim bağlamında doğru ve aslında ileriye doğru atılmış bir adımdır. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunduğu bölgeye bakıldığında, kara, hava, deniz ve demir yolunun kesiştiği ender bölgelerden biri olan Marmara Bölgesi'nde yer almaktadır. Mevcut tasarıyla enerji teknolojileri Enstitüsünün kurulması yararlı olmuştur ve olacaktır. Özellikle dış ticaret açığımızın en başta gelen sorumlusu enerjidir. Türkiye'nin kuracağı termik gaz, HES, rüzgâr ve hatta nükleer santrallerle bu bağımlılığın minimize edilmesi ihtiyaçtır. Doğal gaza bağlı bir elektrik üretimi sürdürülebilir durum değildir. Bu darboğazın, kendi kömür kalitemize dayalı termik ve kaynak bağımlılığı göreceli olarak çok daha düşük nükleer santrallerle aşılması şarttır.

Özellikle, TÜBİTAK'ın tecrübesi ile Gebze teknoloji enstitüsü veya Gebze teknik üniversitesi kaynaştırılmalıdır. En kısa zamanda, bu alandaki gerek akademik gerekse mevcut insan gücü yetiştirilmelidir. Kurulması planlanan fakültenin bu hedefi gerçekleştirebileceği söylenebilir.

Biyoteknoloji ve nanoteknoloji, bugün, dünyada bilimin şu an için geldiği son nokta olarak ifade edilebilir, bundan kaçış yoktur. 27'nci Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda önümüzdeki döneminalanlarının biyoteknoloji, biyomekanik ve biyomalzeme olacağı kararı çıkmıştır. Ayrıca, nanoteknolojiyi de bundan ayırmak mümkün olmayacaktır. Artık, nano seviyelerde cihazlar, malzemeler dünyanın her tarafını sarmıştır. Bu anlamda, kurulacak fakültelerde Gebze teknik üniversitesi âdeta bir pilot üniversite olacaktır.

Yine bu tarz fakülteler, TÜBİTAK enstitüleriyle yakın iş birliği yoluyla ihtiyaç duyulan insan gücü de yetiştirebilecektir. Bu eğitimleri başarıyla gerçekleştirebilecek yegâne kurum, TÜBİTAK enstitülerinin desteğiyle kurulacak olan biyoteknoloji ve nanoteknoloji fakülteleri olacaktır. Temiz üretim, yer ve deniz bilimleri fakültesi, ulaşım teknolojileri fakültesi, yönetim sistemleri fakültesi, savunma teknolojileri fakültesi, bilişim teknolojileri fakültesi, mimarlık, tasarım ve yapı teknolojileri fakültesi kurulacak olan diğer fakültelerdir. Bu sahalarda ülkemizin ihtiyacı olan AR-GE hizmetleri büyük ölçüde TÜBİTAK enstitüleri tarafından sağlanmaktadır. Öncelikle, enstitülerin ihtiyaç duyduğu insan gücünün karşılanması ve enstitülerce üretilen bilgi ve teknolojinin sanayimize aktarılması için enstitülerle birebir koordinasyon hâlinde çalışacak eğitim kurumlarına ihtiyaç vardır, bu fakülteler ihtiyaç duyulan koordinasyonu sağlayabileceklerdir. Öğrencilerin eğitimleri esnasında gerçek problem ve projelerle uğraşması temin edilerek, tecrübelerin öğrencilere ve oradan da sanayiye aktarılması mümkün olacaktır.

Sonuç olarak, bu kurulacak yeni fakülteler ancak ve ancak TÜBİTAK ile Gebze teknik üniversitesinin entegrasyonuyla birlikte başarılabilecek bir husus olacaktır. Bu nedenle, Gebze teknik üniversitesinin ideolojik, politik, yandaşlık, paydaşlık şeklindeki rektör atamalarından azade tutularak kurulmasının memleketimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)