GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 50 milletvekili tarafından, Artvin'in Murgul ilçesinde yapılması planlanan siyanür havuzuyla ilgili sorunların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Ekim 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:8
Tarih:23.10.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Söz konusu çevre olunca, doğa olunca, siyanür olunca, maden olunca, vahşi sömürü düzeni olunca, insan hayatı söz konusu olunca elbette ki HDP aleyhte konuşmaz. Usulen, söz hakkı verilirken iki aleyhte, iki lehte. Yanlış bu kardeşim! İç Tüzük'te düzelteceğiz, zaten onun çabasını gösterdik. Üzerinde konuşulur, lehte aleyhte olmaz ve biz üzerinde konuşuyoruz.

Elbette ki Artvin'in, Murgul'un... Ki orada çok müthiş bilinçli bir doğa mücadelesi var. Oradaki hukukçuları buradan selamlıyorum, çok önemli kararlar aldılar, hatta emsal kararlar aldılar. Biz maden söz konusu olduğunda elbette ki ülkemizin yer altı, yer üstü zenginliklerini dikkate alırız. Ama, bir Soma söz konusu olduğunda durur düşünürüz, "Ocaklar kapanmasın ama ocaklar da sönmesin." deriz. Yani, bunun bir dengesinin olması gerektiğini söyleriz. Hayat o kadar basit değil. Şirketler geliyor, özelleştirmeyle madenleri alıyor. Dışarıdan geliyorlar ve o şehirlerdeki... Bunun en büyük mağduru Şırnak ilidir. Bu konuda termik santraller kömürlerle bağlantılı olarak...

Benim bir maden araştırma komisyonunda çalışan bir üye olarak da gördüklerim, altın aramasında, bakır aramasında Elâzığ'da, bırakın onu, Uşak'ta, İzmir'de -İzmir'de, efendim, çukurunda, düşünebiliyor musunuz, İzmir'in sularının tehdit altına alındığı siyanürlü bir ortamda- Bergama'da, Bergama gibi güzelim bir yerde... Bergama'dan İda Dağı'na gidin, İda Dağı ki dünyanın en güzel doğa örtüsünü, en güzel canlı türlerini barındıran ve dünyada çok az sayıda kalan yerlerden. Bütün bunları altın hırsı, bakır hırsı, kâr hırsıyla tarumar edip, orada yaşayan insanlara hayatı zehir edip, oraya zehirlerini, oraya kirlerini, oraya atıklarını bırakarak tıpkı Afyon'da, Kütahya'da, Manisa'da, Eskişehir'in birçok ilçesinde olduğu gibi denetlenemeyen siyanür çukurları bırakıyorlar. Çal Dağı'nda, başka yerlerde...

Elbette altın kıymetli, para. Altını çıkarmak çok önemli. Ama, Kanada şirketleri, Kanada'da denetim olduğu için, Kanada'da toprağı, Kanada'da böceği, Kanada'da havayı, Kanada'da insanı korudukları için o şirketler oraya yatırım yapmıyorlar, geliyorlar, Türkiye'ye yapıyorlar. Niye? Türkiye'de her şey ucuz, denetim yok, insanların hayatı sudan ucuz, insanlar çok rahatlıkla çok ağır şartlarda çalıştırılabilinir, yapılan budur. Bu tür bir madencilik anlayışı vatana ihanettir arkadaşlar. Bu tür bir kâr hırsı, bu ülkenin zenginliklerini peşkeş çekmek, yabancı sermayeyle iç içe gidip akıtmak en büyük ihanettir. İşte bu ekonomi teröristleri çevreyi de, doğayı da, hayatı da zehir ediyorlar. Siyanür zehirdir. Var mı bunun zehir olmadığını ifade eden? Bir maden araştırma komisyonu üyesi olarak gittim gözlerimle gördüm. Sardes'a giden olmuştur belki, Lidya Krallığı'nın ilk altın parasının basıldığı yere, ilkel bir altın arama yeri vardı. Oradaki madenci gösterdi ve dedi ki: "Enteresan bir şey, siyanürsüz ilk defa burada altın çıkarılıyor." Siyanürsüz, dikkat edin, akıtma sistemiyle. Ama gittiğiniz zaman Bergama'ya, Çal Dağı'na, Uşak'a, oradan İzmir'e, koskoca alanlara hafriyatlar dökülüyor. 1 ton malzemenin içinden alınan o 2,5 gram altını çıkarmak için o alanın hepsini siyanürle serpiştirerek, siyanürle damıtarak altın, krom. bakır ve benzerlerini -ki bakır ve kromda da benzer yöntemler kullanılıyor- çözeltilerle, o mineralleri kızgın kanallara akıtıp oradan çıkarıyorlar. E, peki atıklar ne olacak? Yani bu ülkede bunu denetlemeyecek miyiz? Bu Meclis bu işi başaramayacak mı? Başka, buna benzer bizim, Halkların Demokratik Partisinin verdiği birçok araştırma önergesi var, diğer partiler de vermiş. Yani bunları birleştirip konuşamaz mıyız? Yani bu kürsü bunun için değil mi? Bu Meclis insanlar için değil mi? Bu Meclis doğa için değil mi? Bu Meclis insanların hayatını yaşaması için değil mi? Bu Meclis, burası insanların geleceğini konuşmak için değil mi? Ama, bakıyorum ki konuşamıyoruz. Gündemimize güvenlik yasaları geliyor, gündemimize baskı yasaları geliyor, gündemimize hep birileri kâr etsin diye özelleştirme yasaları geliyor, özelleştirilen yerler şirketlere peşkeş çekiliyor, işçiler sokağa atılıyor, sosyal güvencesiz, 4/C'li yapılıyor ve Etibank kapanıyor, TKİ terk ediyor. TKİ sözleşmelerle veriyor şirketlere bütün havzaları, parsel parsel satıyorlar arkadaşlar.

Elbette ki Artvin'de, Rize'de, Kaçkarlarda dünyanın en güzel balı üretilir ama siyanürle tahrip ettiğiniz zaman o doğayı o balı üretemezsiniz. O güzelim doğu Karadeniz'in yeşillikleri, Murgul örneğinde görülmüş, nasıl heder edilmiş, nasıl tahrip edilmiş. Bırakın onu, tarihî eserlere, kültüre, doğaya, ekolojik dengeye saygı yok sırf birileri, bir şirket kazansın diye. Peki, bu ülkenin bu zenginlikleri ve güzellikleri herkesin değil mi? Evet. Biz de Halkların Demokratik Partisi olarak "çevre" deyince, "insan yaşamı" deyince, "maden araştırmaları" deyince, "siyanür" deyince halktan yana yer aldık, halktan yana yer alacağız, almayanların da karşısında meydanlarda mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunun için ben çevre hakları için mücadele eden Tortumlu teyzeyi hep hatırlarım, aynen böyle demişti yürüdüğünde jandarma gelip onu engellediği zaman: "Elbette sırat köprüsünde sizinle hesaplaşacağız." Biz bunu sırat köprüsüne bırakmak niyetinde değiliz arkadaşlar. Bununla en tez zamanda hesaplaşacağız, hesaplaşacağız, bunun yolu yok. Bu araştırmanın yapılmasını faydalı görüyorum.

Biz nelerle uğraşıyoruz? Hâkimlerin, savcıların burada insan yaşamını korumakla uğraşması gerekir değil mi? Eğer hâkim, savcı, adalet olsaydı insan hayatını tehlikeye sokan tehlikeli bir durum vardı, el atması gerekirdi. Hayır... Bakın, hâkimler, savcılar, adalet neyle uğraşıyor? AK PARTİ'lilere soruyorum bu Taliban işaretini yaptığınız için size fezleke geldi mi? Yok. Ülkücülerin bozkurt işareti var, MHP'lilere soruyorum, hiç size geldi mi fezleke? Yok. CHP'lilere soruyorum. Gerçi sizin işaretinizi tam bilmem ama içinizde bazı solcular sağ yumruğunu veya sol yumruğunu kaldırıyor. Bakın, bana gelen fezlekeyi okuyayım mı arkadaşlar size: "Hasip Kaplan Nevruz Bayramı'nda zafer işareti yaparak örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt üyesi gibi davranmakta..." Fezleke açmışlar. Yani, ben zafer işareti yapmışım, savcılar, bir milletvekili ve otuz yıllık bir hukukçuyla uğraşıyorlar zafer işareti yaptım diye ama siyanürle insanları öldürenlerle uğraşmıyorlar. Ama vahşi kâr hırsıyla ortalığı soyup soğana çevirenlerle uğraşmıyorlar. Ama hırsızlarla uğraşmıyor, talancılarla, yalancılarla uğraşmıyorlar. Bu ülkenin ayıbı budur. Bunun kaderini değiştirmek bizim elimizdedir arkadaşlar. Değiştireceğiz, inancım ve umudum buna tamdır. İnanın bu konuda umudumun her geçen gün güçlendiğini ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)