| Konu: | Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 23.10.2014 |
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 240 sıra sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'yla ilgili olarak Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşmamın başında buradan bir teşekkür etmek istiyorum Sayın Erdal Aksünger'e. Hakikaten bu konuda verileri olduğu gibi verdi, açıklarına da değindi. Ben de bir hukukçu olarak o teknik açıkların, rahatsızlıkların, yolsuzlukların, suistimallerin, hilelerin, nitelikli dolandırıcılığın farklı boyutlarına değinerek bunu tamamlamak istiyorum.
Şimdi, böyle açtığımız zaman... Yahu, şu Avrupa Birliği olmasaydı hakikaten ne olacaktı bu Meclisin hâli? Bu Mecliste çıkan kanunların yüzde 65'ini bürokratlar hazırlıyor, yüzde 35'i de Avrupa Birliği müktesebatı gereği mecburen yaptığımız kanunlardır, bu da müktesebat gereği mecburen elektronik ticaretle ilgili. Avrupa Birliği 2000 yılında bunun kararını almış, biz şimdi hangi yıldayız? 2014 yılındayız. Yani, 20'nci yüzyılda almışlar, şimdi 2014 yılında, 21'inci yüzyıldayız ve müthiş bir teknik gelişimi var. İnternet, sosyal medya, farklı gruplar ve bunların üzerinden yapılan bütün ticaret... Sadece turizm değil, banka kartları değil, telefon reklamları değil, hayatımızın her alanında, çocuklarımızın hepsinin cep telefonlarında ve her yerde karşımıza çıkan bir sorunu konuşuyoruz. Bununla ilgili hakikaten güvenlik sağlayıcı yeterli önlem ve tedbiri kapsıyor mu bu? Tartışmalı. Bir adım mıdır? Bir adımdır. Yani pozitif yanlarını görmek, negatif yanlarını da söylemek dürüst siyasetin gereği olmalı. Keşke "Avrupa Birliği müktesebatıdır." diye bu kanunların gerekçelerine yazılmasaydı.
Şöyle bir düşünün arkadaşlar: Sizi telefondan bankalar arıyor, diyor ki: "Sizin limitinizi 5 milyardan -eski hesapla gidelim- 50 milyara çıkarıyoruz." Ek kartlar da var çocuklarda. "Kabul ediyor musun, etmiyor musun?" Telefonda kayıt. Dikkat ediyor musunuz? Kayıt bir tarafta var yani deliller bir tarafta var, sizin tarafta yok. Sizin ağzınızdan çıkan bir sözcük... Kazara o ara telefonunuz bir başkasının elinde veya ne bileyim, basit bir örnek veriyorum, doğal gaz servisleri var ya kombiler falan. Kombiciden arıyorlar "Üç yıllığına, taksitle bakımınızı üstlenir misiniz?" "He" dediniz mi tutacak "Hayır" dediniz mi kaydetmiyor, saklanmıyor yani şirketler kendi lehine olan verileri kayıt olarak kayıt altına alıyor, yarın yargıya intikal ettiği zaman da bu kayıtların aleyhine olanların hiçbirisini vermiyor, diyor ki: "Siz böyle bir konuşma yapmadınız." Bunu nasıl ispatlayacaksınız? Hukukçu olarak söylüyorum: İspatlayamazsınız çünkü istediği bölümü siler, kendi bölümü kalır ve gider.
Yurt dışındasınız, yurt içindesiniz ve sürekli bu alanda bir gelişme var. Elektronik alanında en önemli gelişme nedir biliyor musunuz? İnternet çıktığı zaman en çok müzik endüstrisini vurmuştu arkadaşlar ve öyle bir şey ki, yapımcılar, albüm çıkaranlar, CD'ler, DVD'ler bir anda çöktü, müzik endüstrisi çöktü. Niye çöktü? Çünkü küçük bir cihazın içine bin tane şarkıyı rahatlıkla alabilir oldunuz ve telif hakları mücadelesi başladı sinemada, sanatta böyle bir ihtilaf gelişti.
Peki, onun dışında... Buradan turizm gayesiyle başka ülkelere gidiyorsunuz, otel rezervasyonu yapıyorsunuz, uçak rezervasyonu yapıyorsunuz, bilmem ne yapıyorsunuz. Nereden yapıyorsunuz? Bazı şirketlerden yapıyorsunuz. İnternet'ten mi yapıyorsunuz? Evet, İnternet'ten. Parayı nereye yatırıyorsunuz? Yine oradan belirtilen yerlere yatırıyorsunuz. Ne oluyor? Zaman zaman gazete haberlerinde tura çıkmak için bavulunu hazırlayan insanların ya havaalanında kaldıklarını ya şirketin toz olduğunu, yok olduğunu görürsünüz, tam tatile giderken paraları vermiş, dolandırıldığını anlar.
Peki, bu yalnız mı? Hayır. Sizin telefonlarınıza günde kaç reklam geliyor hiç düşündünüz mü? Şimdi, bu reklamlara bakıyorsunuz, artık tacize dönüşüyor gerçekten. Her alanda, tabii... Telefon bilgilerinizi -bilgi toplumuyuz ya- maşallah her taraftan veriyorlar, GSM operatörlerine, TELEKOM'a, muhtarlığa, o kayıtları 50 liraya satıyorlar arkadaşlar. Binlerce kaydı bir "flash disk"te gönderiyorlar. Şimdi açayım telefonumu, mesajların yarısı bunlarla dolu, neler neler yok, şöyle bir bakıyorum, emlakçı var, turizmci var, banka var, kredi kartları var, yani neler yok ki? Ev taşımacılığından bilmem kum taşıyıcılığına kadar var. Sonra, vatandaşların haberlerini okuyorsunuz gazetelerde, cep telefonu siparişi veriyor, açıyor kapağını kutu geldiği zaman, salatalık çıkıyor. Ee, yani dolandırıcılık bu, hem parasını alıyor hem dalga geçiyor hem de nitelikli dolandırıcılık yapıyor.
Şimdi, bu kanunda -demin Sayın Bakanla da konuştum- bin liradan 5 bin liraya kadar caydırıcı bir hüküm var. Caydırmaz, 500 tanesini dolandırır, 500 tanesini dolandırdığı zaman üstüne bahşiş kalır o kadar ceza. Yani, bu işin cezai bir de caydırıcılığının olması lazım. Cezai caydırıcılık, bu elektronik ortamda ticaret yapan şirketlerin iyi bir denetimini gerektiriyor, belli vasıfları ve kuralları olanları yapmak gerekiyor çünkü benim en son tespit ettiğim rakam e-ticarette dönen, siparişle gelen şeyler 50 milyarın üstünde. Örneğin, büyük mağazalara sebzeden meyveden tutun her türlü siparişi elektronik olarak verebiliyorsunuz, belli markalar güven telkin ediyor, insanlar onun üzerinden gidiyor. Ama, bu, büyük firmalar ve güven teşkil edenler için, onların dışına girdiğiniz zaman size paketin içinden ne çıkacağını bilemezsiniz. Peki, böyle bir durumda ne olacak? Tüketici hakları devreye girecek. Tüketici hakları ne olacak? Yani, bir şey diyeceğim ama diyemiyorum; daha bir hafta önce, siz, tüketici haklarında avukatlar hakem kurulunda avukatlık ücreti almasın diye buradan kanun geçirmediniz mi arkadaşlar? Ee, daha bir hafta önce geçirdiniz buradan. Tüketici haklarını avukat korumasın, avukatlık ücreti almasın diye buradan kanun geçirdiniz. İşte, bu tür yolsuzluklara ve dolandırıcılıklara meydan vermiş oluyorsunuz.
Peki, salt bu mu? Banka kredi kartları kullanılırken bir bakıyorsunuz 20 dolarlık bir alışveriş yapmışsınız, birisi hemen girmiş aradan 2 bin dolarlık bir alışveriş yapmış. Bir mesaj geliyor, diyor ki: "Böyle bir alışveriş yaptınızsa susun, önemli değil. Değilse bildirin." Ne yapacak? Kartı kapatacak. Ne yapacak? Takip edebilecek misiniz buradan İtalya'daki, Almanya'daki, Belçika'daki bir şirketi? Bununla ilgili bir düzenleme var mı? Yok. Ben, eksik olan ve neden yetersiz olduğunu söylediğim şeyler...
Şimdi, bu reklam hakkıyla ilgili bu kanun, bu taciz düzeyine gelen lig maçlarından tutun da Spor Toto'dan Loto'ya, Loto'dan tutun da ya her türlü reklama, sizin cep telefonunuza gelen... Ve bu sözleşmede Avrupa Birliğinin "reddetme hakkı" olarak tanımladığı 2 kelime var, işte burada yazıyor: "Daha çok Avrupa Birliği ve Uzak Doğu ülkelerinde geçerli." "Bu hakkımı bir vatandaş olarak kullanmak istiyorum." derseniz, "Ya reklam gelmesin, bıktım, benim cep telefonumdaki bu reklamlardan artık bıktım, gelmesin." derseniz, ret hakkını kullanırsanız nasıl kullanacaksanız, bana söyleyebilir misiniz? Biriniz çıkıp bana bir örnek... İşte İnternet, iletişimle ilgili uzman arkadaşlarımız var; e, ben de hukukçu olarak fena sayılmam. Bu kanuna baktığım zaman engellemiyor. Demek ki bu kanun yetersiz arkadaşlar. Yetersiz, etkili değil. Sırf Avrupa Birliğinin müktesebatını yerine getirmek için değil, tüketici haklarını da korumak gerekiyor.
Telefonda sözleşme, telefon ses kaydıyla sözleşme: Eğer bir kayıt tutuluyorsa, tek tarafta oluyorsa tek tarafı korur. Bunun müeyyidesi var mı? Yok.
Şimdi, bakın, hukukta tek taraflı kanıt olur mu? Yok. Bankalar kredi kartları için size karınca duası gibi sözleşmeler imzalatıyor mu? Evet. Telefonlar için? Evet. Alışveriş yaptığınız yerler için? Evet. O karınca dualarını kimsenin okuma şansı var mı? Yok.
Şimdi, burada, temel sorun denetimdir arkadaşlar. Denetim kurumları var mı? Yok. Denetimle ilgili tüketici sivil inisiyatiflerinin önünü kapattınız mı; avukat, hukuk yardımını kestiniz mi? Kestiniz. Peki, kişisel verileri korudunuz mu? Yok. Sayın Aksünger de açıkladı, ben de söylüyorum, kişisel verileri en çok satılan ülke Türkiye'dir arkadaşlar. Zaten, bu son nüfus cüzdanı, kimlik kartları da çıkınca çipli, damgalı gibi dolaşacağız artık. Yani o yeni kimlikleri -konuşacağız tabii buradan- üstünde taşıyanın nerede olduğu bile izlenecek artık, öyle, uydu üzerinden. Kim izleyecek? Valla, en başta NASA izleyecek, uluslararası gelişmiş ülkelerin istihbaratı izleyecek ve o numaradan, vatandaşlık numarasından ne kadar askerlik yaptınız, ne alışkanlıklarınız var, hangi hastanede tedavi gördünüz, hepsi de çıkacak. Bunun korunması var mı? Yok arkadaşlar. Peki, cezai hüküm? 1.000'den 5 bine... Şirketleri caydırmıyor. Büyük şirketlerle ilgili bir şart var, Lüksemburg Adalet Divanına gitme hakkı var. Peki, bu konuda bir güvence var mı? Türkiye Avrupa Birliği ülkesi değil ama gümrük birliğini de 1995'te imzalamış. Gümrük birliğine taraf olan bir ülke olarak Lüksemburg Adalet Divanına gidebilir mi? Gidemez.
Şimdi, bilgi toplumu olduk kardeşim. Ben bu "elektronik" deyince... Ticarette özgürlük sınırsız ama düşünceye, sosyal medyaya özgürlük gelince devletin sopasını görüyoruz, devletin yasaklarını görüyoruz, devletin dört saat içinde İnternet'i kapatmasını görüyoruz, devletin dört saat içinde Twitter'i yasaklamasını, sosyal medyayı, Facebook'u... Yani devlet bir yerde elektronik ortamda kendini var ediyor. Eğer kişiler veya sivil kuruluşlar düşüncelerini ifade ediyorlarsa devlet kendini hissettiriyor. Onun dışında, ticaret adına her türlü hırsızlık, yolsuzluk, talan ve götürmede devlet "..."(x) "Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler." felsefesini uyguluyor. Yani rekabet, vahşi rekabet, isteyen istediğini yapabilir şeklinde uygulanıyor.
Kredi kartlarının kullanım dolandırıcılığında bu elektronik ticaretle ilgili neden Bankacılık Kurulunun da düzgün, daha sigortasal, daha güvenli, vatandaşı, tüketiciyi koruyan bir uygulaması yok? O düzenleme oranın işi. Bankaların belli bir dereceye kadar sorumluluğunun olması gerekiyor, bankaların belli bir limite kadar bu kartların sorumluluğunu taşıması gerekiyor, bankaların kendi açıklarından kaynaklanan hataların bedelini ödemesi gerekiyor ama maalesef o bedeli de vatandaşa ödettiriyorlar.
Şimdi, tasarıyla gelen en önemli şeylerden birisi de elektronik postalar, İnternet üzerinden -IP numarası, bunu herkes kullanabilir, herhangi bir bilgisayarı, Wi-Fi vesaire artık bunlar çok kolay şeyler- bir sipariş verilmesi, bunun parasının yatırılması, bunun alınması, bunun denetlenmesi denen bir mekanizma maalesef yok. Bu mekanizma, bu tür bir uzman kurulu... Bunca üniversitemiz var, boş boş insan, işsiz insan yetiştirir ama lazım olan bu alanda, bilişim alanında yetiştirdiğimiz insanların çoğu da maalesef işsiz dolaşır, böyle garip bir ülkedeyiz.
Arkadaşlar, bu kanunla ilgili söyleyecek çok şey var ama şuraya bir bakın Allah aşkına: "Avrupa Birliği-Türkiye İletişim Stratejisi." Burada da elektronik alanda hemen anlaşmalar imzalanmış. Ne demişler: İşte elektronik iletişim ve tartışma yöntemlerini, bu ortamdaki proje formlarının oluşturulmasını, İnternet'te Türkiye'ye yönelik karalama kampanyalarını falan filan, ülkemizin tanıtımına yönelik İnternet vesaire vesaire... Dikkat edin yani yeri gelmiş Avrupa Birliğinin gereği olarak böyle broşürler basmışız ama bu broşürleri bu yasanın içine kaydıramamışız.
Şimdi, Türkiye'deki kredi kartlı ödeme sistemi. 2023'te, cumhuriyetin yüzüncü yılında yüzde 100 artacakmış diyorlar arkadaşlarımız. Böyle bir vizyona da hayran olmamak elde değil. Nasıl bir vizyon bu? Ne alakası var kredi kartının 2023'le? Diyeceksiniz "İşte bu, siyaset mantalitesini kredi kartlarına kadar taşıma olayıdır." Güvensizlik problemine ilişkin 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun düzenlediği hükümlere ayrı bir düzenlemenin getirilmesi gerekiyor. En çok mağduriyet alanı kredi kartlardır, ek kartlardır, bir de telefon görüşmeleridir. Sektörde elektronik imza zorunluluğu olan limitlerde elektronik imza zorunlu olması lazım yani 100 liralık bir siparişle 100 milyarlık bir siparişteki imza olayını ayrı koymak lazım, mutlaka olması gereken şeylerdir.
Şimdi, ülkemizde, Türkiye'de kartlı sistem alışverişi 2011'de 265 iken 360 milyara kadar çıktı. Bunun artışını aldığımız zaman metropol kentlerdeki bu artışın hızla olacağı gözüküyor. Bu, Amerika Birleşik Devletleri'yle Uzak Doğu'daki denetim sistemlerinden biraz yararlanmak lazım. Bakanlığın uzmanları vardır muhakkak. Bilişim, iletişim, elektronik konusunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının -ki bu alanda var- gidip bu alanda eğitim görmesi lazım. Bu alanlarda görüşüp, konuşup nasıl önledikleri konusunda bir çalışma yapmaları gerekiyor. Rakamlar bize bunu gösteriyor ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve benzeri kanunlarda vatandaşın, tüketicinin mağduriyetinin korunması için hukuki güvence dâhil olmak üzere ücretsiz hukuki yardımdan her türlü vatandaşın yararlanmasının da yolunu açmak gerekiyor. Eğer yurttaşımızı gözeteceksek yapılması gereken budur. Ondan sonra isteyen turizm sektöründe istediği siparişi de verebilir, başka türlü siparişleri de verebilir.
Şimdi biz, burada diğer partilerle aynı durumda, aynı konumdayız. Bir boşluk olan bir alan. Bir düzenleme geliyor. "Avrupa Birliği'nin de gerekleri." deniliyor. Burada ne yapacağız? Çok yetersiz görüyoruz arkadaşlar, çok açık söyleyeyim, çok yetersiz. Laf olsun, formalite gereği "Müktesebatın gereğini yerine getirdik." gibi bir anlayışla bunun çok yararlı olacağına inanmıyoruz ve yeterli bulmuyoruz, eksik buluyoruz. Kerhen, hani "zoraki destek" derler ya, o tür bir şey bizim konumumuz. Bu alanın güçlendirilmesinin bireylerin tüketim hakları açısından son derece yararlı olacağını düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)