| Konu: | Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 04.11.2014 |
FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün gerçekten uzun zamandır beklemekte olduğumuz bir yasa üzerinde konuşuyoruz. Kuşkusuz yapılan zamlar yeterli değildir diyebiliriz, kuşkusuz gönlümüz daha fazlasını istemiş olabilir ama en azından uzun yıllardır beklemekte olduğumuz bir düzenlemeyi hayata geçirmiş olmaktan da ben şahsım adına memnuniyet duyuyorum.
Ancak burada altını özenle çizmek istediğim bir konu var, o da şudur: Şimdi, değerli milletvekilleri, dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum. Evet, zam yapılıyor ama bu zamlar bu öğretim üyelerinin emekli maaşlarına yansımayacak yani bugün bu zammı alan kişi önümüzdeki yıl emekli olduğunda emekli maaşında bu zammın yansımasını göremeyecek. Dolayısıyla benim dileğim, öğretim üyelerinin sadece aldıkları tazminatlara veya akademik faaliyetler karşılığında alacakları vadedilen ek gelire, ek olarak doğrudan maaşlarına yansıtılacak ve emekliliklerinde de almalarına imkân sağlayacak bir artışın sağlanmasıdır.
Şimdi, ben öncelikle tabii, bu yasada emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Bunu bir adım olarak değerlendiriyorum ama keşke diyorum bunun için on iki yıl Adalet ve Kalkınma Partisi beklemeseydi, keşke seçimlere çeyrek kala yapılıp da çeşitli spekülasyonlara yol açılmasaydı ve daha net, daha açık, daha gönülden, daha erken, öğretim üyelerini de, en azından çocuklarını özel bir okulda okutabilecek bir gelire sahip kılabilseydik. Çünkü, konu millî eğitim, e, bu da onun bir parçası. Bugün öğrenciler sürekli özel okullara yönlendiriliyorlar, gelin görün ki bir öğretim üyesi bu zamma rağmen, eğer tek başına çalışıyorsa ailede, örneğin baba sadece profesör -profesör hem de yani en yükseğini söylüyorum- olarak çalışıyor, başka da kimse çalışamıyorsa çocuğunu bir özel okula gönderemeyecektir. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçlerde bunun daha da geliştirilmesini temenni ediyorum. Şimdi, bu işin hoş ve tatlı tarafı. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak da biz bu yasayı destekliyoruz.
Şimdi, gelelim Adalet ve Kalkınma Partisinin millî eğitimle ilgili uygulamalarına.
Değerli arkadaşlar, ben burada eğitim gibi çok can alıcı bir konu konuşulurken çok gönülden "Eğitimde ne güzel de başarılar elde edildi bu on iki yıllık dönemde." demeyi gerçekten arzu ederdim. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi eğitimde gerçekten bir destan yazmıştır ama bu bir başarısızlık destanıdır. Cumhuriyet tarihi içerisinde incelendiğinde, hiçbir dönemde eğitim, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar döneminde olduğu kadar yapboz oyununa benzetilmemiş, çeşitli değişikliklere, başarısızlıklara ve skandallara sahne olmamış ve eğitimin karnesi hiçbir dönemde bu iktidar döneminde olduğu kadar zayıflarla dolmamıştır.
Çok iddialı her konuda iktidar partisi. Şimdi, eğitim gibi çok iddialı olduğu bir alanda neler elde edilmiş, gelin bir ona bakalım isterseniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bu konuda bizi ikna edemezsiniz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Yani, sayın vekilim, şimdi siz diyebilir misiniz ki devriktidarımızda eğitimin niteliğini biz yükselttik? Diyemezsiniz, göstergeler belli. PISA sınavlarında sondan 3'üncüyüz, sondan 3'üncü. Siz diyebilir misiniz ki biz yaptığımız merkezî sınavlarda, seçme ve yerleştirme sınavlarında pırıl pırıl, hatasız, eksiksiz, skandallardan arınmış sonuçlara gittik? Diyemezsiniz. İster üniversite giriş sistemlerinde ister ortaöğretimde yapılan her sınav skandallarla, şaibelerle ve başarısızlıklarla doludur.
Siz diyebilir misiniz ki biz on iki yıllık zorunlu eğitime geçtik, bu ülkedeki her bir öğrencimiz şu anda okulda dersliklerde eğitim görüyor? Diyemezsiniz. Sadece 2014 yılında 385 bin öğrenci eğitim sisteminde kayıptır kayıp, kayıp öğrenci. Bunları ben uydurmuyorum, Bilgi Edinme Yasası'ndan elde ettiğim verileri sizlerle paylaşıyorum. İzi sürülemeyen, derslere gelmeyen, sisteme girmeyen ve kaydedilmeyen 385 bin öğrenci varsa, siz eğitimde kaliteden söz edemezsiniz, başarıdan söz edemezsiniz.
Bakın, dediniz ki: "Okullarda süt dağıtacağız." Değerli arkadaşlarım, önce sütleriniz bozuk çıktı, arkadan sütler beş günden üç güne indi, şimdi daha birtakım okullarda süt hiç dağıtılmaya bile başlanmadı. Yani çok basit, bizim bir belediye başkanımızın başarıyla uyguladığı projeyi siz üç senedir okullarda bir türlü uygulayamadınız. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir de FATİH'i söyle, FATİH'i.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Siz, bir FATİH Projesi balonu uçurdunuz, dönemin Başbakanının eline tabletleri tutuşturdunuz, dağda bayırda reklamını yaptırdınız, "Tabletleri dağıttık." dediniz. FATİH Projesi iflas etmiştir. Okullarda dağıttığınız tabletler ile kurdurduğunuz akıllı tahtalar arasında daha bağlantı kurulamadı, sistem çalışmıyor, süre çoktan doldu ve FATİH Projesi dibine kadar yolsuzluğa bulaşmış bir projedir. Bunu bilerek -elimde rakamlar var, açıklamıyorum- bilerek söylüyorum, dibine kadar yolsuzluğa bulaşmıştır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Açıkla, açıkla!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başlamadan yolsuzluk başladı ya.
FATMA NUR SERTER (
Devamla) - LYS sınavını alalım isterseniz, haziran ayında yapılan LYS sınavını.
Arkadaşlar, oraya bir ÖSYM Başkanı oturttunuz, çocukların sınav harçlarını aldı, 10 bin öğrenciyi, becerip, başarıp da sınavlara sokamadı. 10 bin çocuktan bir tanesi sizin çocuğunuz olsaydı acaba ne yapardınız, çok merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) 10 bin öğrencinin yaşam hakkı, bu ÖSYM Başkanının beceriksizliği yüzünden ve art arda yaptığı hatalara bir yenisini eklemesiyle engellendi. Şimdi bunun başarı neresinde? Biri bana başarıyı anlatsın.
Gelelim işin bir başka yerine yani bütün bu saydıklarımdan daha elim ve daha vahim olan yönüne. "4+4" dediniz, laik eğitim sistemini sonlandırdınız. Eğitimin temel ilkelerini yasalardan çıkarttınız. Eğitim Birliği Yasası'nı açıkça ihlal ettiniz yani bir anayasal ihlal gerçekleştirdiniz. Karma eğitimden adım adım uzaklaşıyorsunuz. Görmüyoruz zannetmeyin, her şeyin farkındayız. Adım adım uzaklaşıyorsunuz. Nasıl uzaklaşıyorsunuz? Söyleyeyim: Okullarda önce sınıfları kız sınıfı, erkek sınıfı diye ayırdınız; bu yetmedi, öğretmenleri ayrıştırdınız, kızlara kadın, erkeklere erkek öğretmenler; bu da yetmedi, kantinleri ayırdınız, kantinleri. Okul adı vereyim mi? Okul adı vereyim isterseniz. Gidin Sincan'daki İmam Hatip Anadolu Lisesine bir bakın bakalım. Öğrencileri "sabahçı" ve "öğlenci" diye cinsiyetlerine göre böldünüz. İşte bütün bunlar eğitimdeki vizyonunuzu, perspektifinizi ve yeni Türkiye'den neyi amaçladığınızı çok açık ortaya koyuyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Biz seni biliyoruz, seni! İkna odalarını biliyoruz.
FATMA NUR SERTER (
Devamla) - Sizin için, TEOG denilen sınav, bir imam hatipleştirme projesidir, başka hiçbir şey değildir. TEOG sınavlarıyla, imam hatip liselerine girmek istemeyen 42.885 öğrenciyi zorla imam hatip liselerine yerleştirdiniz; zorla, zorla, aileleri istemiyor. Kendinizi bir yerine koyun, çocuğunuz papaz okuluna ya da Katolik okuluna gitse ne hissederdiniz?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Gitmez, gitmez!
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen...
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Bu ülkedeki gayrimüslim azınlıkların çocuklarını bile imam hatip liselerine yerleştirdiniz. Çünkü sizin eğitime bakış açınız bu. Siz, eğitimi, çocuğu istismar edilecek bir dinsel siyasi istismar aracı olarak gördüğünüz için bunları yaptınız. İlkokul çocuklarının kafalarını kapattınız türbanla, ilkokul bu, ilkokul! Bütün bunlardan utanç duymalısınız ve bu eğitime başarılı diyemezsiniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)