Konu: | BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 118 |
Tarih: | 12.06.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri esnasında gerek iktidar partili milletvekili arkadaşlarımın gerekse muhalefetteki milletvekili arkadaşlarımın bu kanuna yaptıkları katkı ve pozitif desteklerinden dolayı huzurlarınızda hepsine teşekkürlerimi bildiriyorum.
271 sıra sayılı Kanun Tasarısı aşağıdaki konuları kapsamaktadır:
Tasarıda temel olarak, İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi hâline getirilmesi, yurt içi tasarruflarının artırılması ve finansman imkânlarının çeşitlendirilmesi hedeflenmektedir. Ülkemizde yurt içi tasarruflarının artırılması gerektiğini her zaman dile getiriyoruz.
Şimdi, tasarruf ve yatırım dengesine bir bakalım. Bugün tasarrufların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 13-14 civarındadır, yatırımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise yüzde 22 civarındadır. Aradaki yüzde 8'lik fark ise cari açık demektir.
Getirilen yasa tasarısının ikinci bir konusu: Bireysel emeklilik sisteminden faydalanma oranlarının yükseltilmesi, vatandaşların daha etkin şekilde tasarrufa teşvik edilmesi ve sistemin uygulama süresince karşılaşılan sorunların çözülmesi amacıyla bireysel emeklilik sisteminde değişiklikler öngörülmektedir. Bireysel emeklilik priminin bugün itibarıyla gayrisafi millî hasılaya oranı OECD ülkelerinde yüzde 8, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 2,2; Türkiye'de ise yüzde 1,3'tür. Bunun nedenlerine bakınca karşımıza, kamu sosyal güvenlik sisteminin genişliği, sigortaya verilen paranın karşılığında tazminat alınmaması hâlinde bunun boşa gitmiş para olarak değerlendirilmesi algısı çıkmaktadır.
Kamu sosyal güvenlik sistemi 1980 öncesinde ve 1990 sonrasında iki defa yapılan köklü düzenlemelerle maalesef oy uğruna feda edilmiş, âdeta omurgası kırılmıştır. Erken emeklilik ile genç bir emekli kitlesi oluşmuş ve tatmin etmeyen bir emekli maaşı nedeniyle ikinci bir iş arama ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu, hem gelirin azlığı hem de erken yaşta emeklilikten kaynaklanmıştır. Gelişmiş ülkelerde 3,8 kişinin ödediği primlerle bir emekliye maaş ödenirken maalesef ülkemizde 1,8 kişinin verdiği primlerle ancak biz emekliye maaş ödemekteyiz.
İşte, bu nedenle bireysel emeklilik sistemini topluma tanıtma zamanı gelmiştir. Bu nasıl yapılmalı? Sigorta ile tanışmamış kitlelere ulaşılmalı, sigortanın ihtiyaç olduğunu anlatmalı, reklam çalışmalarına başlamalı, bilinç ve algı eksikliğinin ortadan kaldırılması sağlanmalı, sigorta sektörünün kârımıza veya gelirimize ortak değil, sadece bizim risklerimize ortak olduğu bilincinin yayılması gerekmektedir.
Mevcut teşvik sisteminin yapısına gelince; katkı payı ödeme aşamasında ödenen katkı payları belli limitler dâhilinde vergi matrahından indirilebilmektedir. Gelir vergisi oranına göre yüzde 15 ila 35 arasında teşvik sağlanmaktadır. İndirilebilecek katkı payları, brüt maaşın yüzde 10'unu ve brüt asgari ücretin yıllık tutarını aşamamaktadır. Yatırım aşamasında değer artışları ve yatırım gelirleri vergiden muaftır. Birikimlerin ödenmesi aşamasında ise vergi indiriminden yararlanıp yararlanılmadığına bakılmaksızın çıkış yapan herkes için anapara artı getiri üzerinden değişen oranlarda gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır.
Uygulamadaki sorunlara gelince; faydalanma oranları düşüktür. Hâlen katılımcıların ancak yaklaşık yüzde 35'i katkı paylarını gelir vergisi matrahından indirebilmektedirler. Bazı işverenler bilgi yetersizliğinden, bazıları ise operasyon yükü doğurduğundan dolayı çalışanlarının vergi teşvik işlemlerini yapamamaktadırlar. Sağlanan teşvik tüketime gitmektedir. Vergi matrahından indirim nedeniyle oluşan fark, doğrudan maaş bordrosuna veya serbest meslek erbabının gelirine yansımaktadır. Gelire yansıyan teşvik tüketime yönlendirildiğinden, sisteme girdikten bir süre sonra teşvikin farkındalığı kaybolmaktadır. Vergi teşviki kamu tarafından peşin olarak verilmektedir. Vergi matrahı indiriminden yararlanmayan katılımcılar sistemden ayrılma esnasında anapara ve getirisi üzerinden vergilendirme yapıldığı için çifte vergilendirme yapılabilmektedir.
Hukuki ihtilaflar mevcuttur. Anapara üzerinden stopaj kesilmesi son dönemde katılımcılar tarafından yoğun bir şekilde dava konusu edilmektedir. Mahkemeler katılımcılar lehine karar vermektedir.
Bireysel emeklilikte vergi matrahından indirim teşviki yerine doğrudan devlet katkı sistemi getirilmektedir. Devlet katkı sisteminde katılımcı, katkı payını katılımcı bireysel emeklilik sistemi hesabına yatırmakta ve bireysel emeklilik sistemi katkı payı bilgisini Emeklilik Gözetim Merkezine bildirmekte, Emeklilik Gözetim Merkezi de devlet katkısı hesabını yaparak kamunun devlet katkısı yapmasını sağlamakta ve yüzde 25'lik devlet katkısı alt hesabına yatırılmaktadır.
Katkı payı ödemeleri vergi matrahından indirilmeyecektir. Bunun yerine, katılımcının ödediği katkı payının yüzde 25'i oranında devlet katkısı, katılımcının devlet katkısı sistemi alt hesabına ödenecektir. Bir katılımcıya ödenebilecek azami devlet katkısı tutarı yıllık brüt asgari ücretin yüzde 25'i ile sınırlıdır. 1 Temmuzdan itibaren bu rakamın 940 lira 50 kuruş olduğunu düşünürsek yıllık 11 bin küsur lira demektir ve bunun devlet katkısı da yıllık 2.900 lira civarındadır.
Mevcut sistemde olduğu gibi emeklilik yatırım fonları ve devlet katkısı üzerinden vergilendirme yapılmayacaktır, sadece getiri üzerinden vergilendirme yapılacaktır. Devlet katkısına sistemde uzun süre kalmayı özendirecek şekilde kademeli olarak hak kazanılacaktır. Devlet katkıları ve getirilerine üçüncü yıldan itibaren ayrılanlara yüzde 15, altıncı yıldan sonrası için yüzde 35, onuncu yıldan sonrasına yüzde 60 ve emeklilikte yüzde 100'üne hak kazanılacaktır.
Sisteme kurumsal bazlı katılımların teşviki amacıyla işverenler tarafından ödenen katkı payları ve şahıs sigortaları kapsamında ödenen primlerden vergi matrahından indirim konusu yapılabilecek toplam tutar brüt ücretin yüzde 10'undan 15'ine çıkartılmaktadır. İşveren katkılı sözleşmelerde azami hak ediş süresi beş yıldan yedi yıla çıkarılmaktadır. Emeklilik yatırım fonlarında kıymetli madenler ile diğer alternatif finansal araçlara yatırım yapılabilmesine olanak sağlanmaktadır. Vakıf, sandık ve ticari şirketlerdeki emekliliğe yönelik birikimlerin bireysel emeklilik sistemine aktarımına olanak sağlayan düzenlemenin süresi 31/12/2015 tarihine kadar uzatılmakta ve vergisel uygulamalara ilişkin hususlar açıklığa kavuşturulmaktadır.
Fon iç tüzüğünün notere onaylattırılması zorunluluğu kaldırılarak işlem maliyetleri azaltılmaktadır. Emeklilik yatırım fonları için Sermaye Piyasası Kurulunun tahsil ettiği kayda alma ücretine ilişkin düzenleme menkul kıymet yatırım fonlarıyla paralel hâle getirilmektedir. Emeklilik yatırım fonlarının denetim maliyetleri azaltılmaktadır. Katılımcıların, sınırlı hâllerde, birikimlerinin bir kısmını emeklilik hakkı kazanmadan sistemden alabilmesine olanak sağlanmaktadır. Bireysel emeklilik aracısının işlemiş olduğu fiilin ağırlığına göre lisans iptalinin yanı sıra, satış yetkisinin geçici olarak durdurulmasına da olanak sağlanmaktadır.
Tasarının diğer bir bölümünde sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerde mali bünyenin güçlendirilmesi ve daha etkin bir risk yönetiminin sağlanması amacıyla söz konusu sektörün çalışma usul ve esaslarını düzenleyen mevzuatta değişiklikler öngörülmektedir. Bununla birlikte, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğinin emeklilik şirketlerini de bünyesine katarak yeniden yapılandırılması ve güvence hesabının görev ve fonksiyonlarının yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Bugün 17 milyon nüfuslu Hollanda'nın sigorta sektörünün sağladığı sigortacılık primi 110 milyar dolar iken 75 milyon nüfuslu ülkemizin sigortacılıkta sağladığı prim sadece ve sadece 8 milyar dolardır. En kısa zamanda prim miktarının en az 6-7 kat artırılması gerekmektedir. Şu anda 15 emeklilik şirketi bu konuda faaliyet göstermekte ve 2 tane daha ilave gelmiştir. Şu anda, 2 milyon 794 bin 542 katılımcı mevcuttur ve son yıl olarak, bu yüzde geçen yıla göre yüzde 6 artmıştır. 1 Haziran itibarıyla katılımcıların toplam fon tutarı 16 milyar 458 milyon liradır, geçen yıla göre artışımız yüzde 15'tir. Kişi başına düşen fon bedeli 5 milyon 5 bin 900 liradır. Sistem 28 Mart 2001'de kanunlaşmıştı ve iki yıl sonra devreye girdiğinden, yeni emeklilik olmakta ve şu ana kadar sadece 4.743 kişi emekli veya toplu para almış bulunmaktadır. Emekli olan katılımcıların ortalama birikimi 43.600 liradır, emeklilerin yüzde 75'i ise 17.800 lira üzerinden emeklilik ödemesi almıştır.
Mali bünyeyi güçlendirecek ve risk yönetimini etkin kılacak düzenlemeler yapılmaktadır sektör üzerinde. Özellikle kriz dönemlerinde şirketlerin likidite durumuna göre hızlı karar alınabilmesini teminen, Müsteşarlığa şirketin mali durumu ve ekonomik koşullarını dikkate alarak teminatları yüzde 50 oranında artırma ve azaltma yetkisi tanınmaktadır.
Şirketler için tasfiye ve iflas hâlinde kullanılmak üzere özel teminat uygulaması getirilmektedir. Mali bünye zafiyeti içerisinde bulunan şirketlerin portföyünün idaresinin Güvence Hesabına devri imkânı getirilmektedir.
Müsteşarlığın sigortacılıkla ilgili uluslararası mesleki kuruluşlara üyeliği ile bilgi paylaşımına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
Kimlik ve adres paylaşım sistemi, bankaların yanı sıra sigorta şirketi ile Güvence Hesabının da kullanımına açılmaktadır.
Güvence Hesabının görev ve fonksiyonları, tanıtımı, zorunlu sigorta denetimi ve eğitim merkezine katkıyı da içerecek biçimde yeniden tanımlanmaktadır.
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi yapısı güçlendirilmek suretiyle yeniden düzenlenmektedir.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği yapısı içerisinde emeklilik şirketlerine de yer verilerek birlik yapısı yeniden oluşturulmakta ve adı "Türkiye sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri birliği" şeklinde değiştirilmektedir.
Diğer düzenlemelere gelince: Destek hizmetleri tanımlanarak kanun kapsamına alınmaktadır. Uygulamada tereddüt oluşturan bazı tanımlar açıklığa kavuşturulmaktadır. Sigorta primlerinin ülke içerisinde kalması ve birikim oluşturması amacıyla yurt içinden veya uluslararası piyasalardan sigorta ve reasürans teminatı bulunmayan risklerin teminat altına alınabilmesine yönelik düzenleme getirilmektedir. Uygulamada, işlenen fiile göre ağır olduğu düşünülen cezalarda indirime gidilmektedir.
Bir başka husus da: Türkiye'de henüz mevzuatta düzenlenmemiş ve kurumsallaşmamış olan bireysel katılım sermaye sisteminin oluşturulması ve bireysel katılım yatırımcılarına birtakım teşvik unsurları sunularak erken aşama ve teknoloji odaklı işletmelerin finansman kaynağına erişiminin kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Bireysel katılım yatırımcısı, bireysel varlığını, tecrübe ve birikimini başlangıç veya gelişim aşamasındaki girişimlere aktaran kişileri; bireysel katılım sermayesi ise bireysel katılım yatırımcısının şirketlere aktardığı sermayeyi ifade etmektedir. Tasarıda yer alan düzenleme ile finansmana erişim sıkıntısı çeken erken aşama şirketler için yeni bir finansal enstrüman oluşturulması, bu piyasada belli bir davranış kültürünün ve etik kuralların hâkim kılınması ve profesyonelliğin artırılması, bireysel katılım sermayesinin kurumsallaştırılarak girişimcilerin güven duyacağı bir finans piyasası hâline getirilmesi, devlet destekleri ile bireysel katılım sermayesi yatırımlarının cazip hâle getirilmesi hedeflenmektedir.
Tasarıyla, 2017 yılı sonuna kadar uygulanmak üzere Hazine Müsteşarlığından lisans alan bireysel katılım yatırımcılarının anonim şirketlere ortak olurken koydukları sermayenin yüzde 75'inin bireysel katılım yatırımcılarına yatırım indirimi olarak yıllık beyannamelerinde konu, kazanç ve iratlardan indirilmesi öngörülmektedir. TÜBİTAK tarafından belirlenen programlar kapsamında, son beş yıl içinde projesi desteklenmiş kurumlara iştirak sağlayan bireysel katılım yatırımcıları için bu oran yüzde 100 olarak uygulanacaktır. Hisse senetlerinin elden çıkarılmasıyla elde edilen sermaye kazançları, gelir vergisinden ve tevkifattan müstesna tutulmaktadır. Vergi indiriminden yararlanabilmek için aşağıdaki koşullar aranacaktır:
Kanunda ve tebliğde öngörülen kriterlerin yerine getirilmesi.
İktisap edilen hisse senetlerinin en az iki tam gün süreyle elde tutulması.
Vergi matrahından indirilebilecek yıllık tutarın yıllık bazda 1 milyon lirayı aşmaması.
Tasarıda getirilen bir yenilik ise dış finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve alternatif finansman kaynaklarına imkân tanınması suretiyle mali istikrara katkı sağlanması amacıyla Hazine Müsteşarlığı tarafından kira sertifikaları ihraç edilmesine imkân tanınmaktadır. İlk kira sertifikası ihracı, 1990 yılında Shell Şirketi tarafından gerçekleştirilmiştir. Kira sertifikaları hızla büyüyen bir piyasadır. 2012 yılında global piyasalarda ihraç edilmiş olan kira sertifikalarının toplam hacmi 170 milyar dolardır. Malezya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Katar, Bahreyn ve Kuveyt, bu piyasada başlıca ihraççı ülkelerdir. Bu ülkelerin dışında, Batılı devlet ve şirketler de bu piyasada ihraç gerçekleştirmişlerdir. İngiltere ve Fransa, kira sertifikası ihracı için yasal düzenlemeler yapmaktadır.
Türkiye'nin bu piyasada yer alması, dış finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi açısından önem arz etmektedir. Hazine tarafından gerçekleştirilecek bir kira sertifikası ihracı, ülkemizdeki özel sektör şirketleri açısından bir gösterge niteliği taşıyacak olup bu piyasanın derinleşmesine katkı sağlayacaktır. İstanbul, uluslararası bir finans merkezi olması açısından değerlendirildiğinde, ülkemizdeki kira sertifikası piyasasının derinleşmesi olumlu bir gelişme olacaktır.
Standart bir kira sertifikası ihraç mekanizmasında en az üç taraf bulunmaktadır: Birinci taraf, borçlanıcı; ikincisi, yatırımcılar; üçüncüsü, varlık kiralama şirketleri. Borçlanıcı, öncelikle varlık kiralama şirketi oluşturacaktır. Varlıklar, varlık kiralama şirketine ileri bir tarihte belirli bir fiyattan geri alınmak üzere satılacak, aynı anda bu varlıklar, varlık kiralama şirketinden geri kiralanacaktır. Varlık kiralama şirketleri, bu varlıkların kira bedelleri üzerinde eşit pay sahipliğini içeren senetleri yatırımcılara ihraç edecek, gerekli fonu toplayacak ve borçlanıcıya, varlığının satış bedeli olarak verecektir. Borçlanıcı belirli periyotlarla kira bedellerini varlık kiralama şirketine ödeyecek, varlık kiralama şirketi de elinde kira sertifikası bulunanlara bu bedelleri iletecek ve böylece nakit akımı sağlanmış olacaktır. Vade sonunda borçlanıcı, varlıkları varlık kiralama şirketinden geri alacak, anapara kira sertifikası sahiplerine dağıtılacaktır.
Tarım sigortalarıyla ilgili uygulamada etkinliğin artırılması amacıyla, Tarım Sigortaları Havuzunun tüzel kişiliği haiz olduğunun belirtilmesi suretiyle kurumsal kimliğinin açıklığa kavuşturulması hedeflenmekte ve Havuzun yönetim kurulu tarafından uygun görülmesi ve risk yönetimi bakımından şartların gerekli olması hâlinde sigorta şirketleriyle müştereken de teminat verilebilmesine imkân tanınmaktadır.
Söz konusu alanlarda yapılan düzenlemelere paralel olarak çeşitli vergi kanunlarında ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Son olarak, iki geçici madde ilave edilmektedir. Birisi Sayın Milletvekili Arkadaşımın dediği, eski stopajlarla, kesintilerle ilgili. Anapara üzerinden yapılan kesintiler, bir yıl içinde müracaat edildiği takdirde, kesintiyi yapan sigorta şirketinden, vergi dairesine müracaat edilmek kaydıyla, geri alınabilecektir. Bu da aşağı yukarı 450 bin kişiyi ilgilendirmekte ve 260 veya 280 milyon civarındadır.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demiröz.