GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:10
Tarih:05.11.2014

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üniversitenin gerçekten çok önemli bir ihtiyacı olan bir yasa buradan geçiyor ama tabii, gerçekten az ama en azından bu kadarıyla da olsa, şimdilik durumlarını biraz da olsa iyileştirecek bir konu. Ancak şunu söyleyeyim: Üniversitede olan arkadaşlarımız çok iyi bileceklerdir, araştırma görevlileri, doktora hazırlayan gençler bunların iyi yetişmeleri için muhakkak ki onlara bu aldıkları para geçimlerini sağlayabilecek ancak bir nitelik kazandırabilir belli ölçüde ama araştırmalarını çok iyi yapabilmelerine imkân verecek bir meblağ değil. Dolayısıyla, üniversitelerin araştırma fonlarına özel olarak biraz daha ek şeyler konmak suretiyle, meblağlar konmak suretiyle onların bir başka şehre gittiklerinde, kütüphane çalışmalarına vesaireye gittiklerinde o günlerle ilgili ek bir para konmasında çok büyük fayda var. Ankara'dan İstanbul'a giden bir genç orada bir mekânda kalacak. Ayrıca, arşive gidecek, kütüphaneye gidecek, fotokopi çekecek, orada yaşamını geçirecek. Yani, 3 bin lira parayla bunları yapması pek mümkün olmaz bir ay çalıştığı zaman bile. Dolayısıyla, bunları göz önüne almamız lazım ama yine de dediğim gibi bu da olsa, belli bir ölçüde küçük de olsa bir rahatlatma meydana getirecektir. Bir sonraki aşamada buna biraz daha fazla eğilmemiz lazım. Çünkü arkadaşlar, bakın, üniversite sayımız yanılmıyorsam 180'lere kadar çıktı. Bundan on sene önce, on beş sene önce üniversitelerimizin sayısı çok daha azdı; 40'tı, 30'du, 50'ydi. Ama dünya üniversiteleri sıralamasına baktığınız zaman Türkiye üniversitelerinden ilk 100 içerisinde birkaç tane üniversitemiz vardı. 2013 yılında zannediyorum 61'inci sırada tek ODTÜ vardı. 200'üncü sırada diğer üniversiteler geliyor. Şimdi, 5'e düştü. 2014'te de zannediyorum 6 üniversite ilk 500'e girebildi, ilk 100 içerisinde de yok. Şimdi, bu ne demektir biliyor musunuz? Voltaire diyor ki: "Bağnazlar yaratmanın en bilindik yolu öğretmeden inandırmaktır." Siz insanlarınızı iyi yetiştirmezseniz bağnazlıktan kurtarmanız mümkün değil. Ne gariptir ki... Bakın, şöyle bir düşünün, kafanızda canlandırın: Cumhuriyet kurulalı doksan bir yıl geçmiş. Türkiye'de herhangi bir bakanlıkta bu kadar çok oynanmış mıdır? Yani, Millî Eğitim Bakanlığında aynı hükûmet döneminde gelen farklı bakanlar bile muhakkak birtakım değişiklikler yapma durumunda kalmışlardır. Kimisi krediyle, kimisi ders geçme, kimisi bilmem ne ama eğitimde kaliteyi artıracak ciddi önlemler almak yerine bunlarla, şekillerle uğraşılmıştır veyahut da sürekli... Bugün Hükûmet belli bir karar aldı ama tam uyguladığını da düşünmüyorum. Yani artık normal düz liselerde 80 kişilik sınıflardan kurtarılması gerekiyor artık bunların. Daha çok meslek okullarına yöneltilmesi, daha doğrusu tümüyle meslek okullarına yöneltilmesi gerekiyor ve birçok yerlerimizde yine merkez YİBO'ların kurulması lazım. Bunları yapmadığımız takdirde gençlerimizi iyi şekilde yetiştiremeyiz. İşte bağnazlık da o zaman çıkar. Bunların önüne geçmek Türkiye'nin yükselmesi demektir, Türkiye'nin daha demokratik bir hâle gelmesi demektir, Türkiye'nin insan haklarına çok daha adapte olması demektir. İyi yetiştirilmiş insanlarınız varsa çıkardığınız kanunları uygulayacak onlar olduğu için ciddi bir şekilde ivme göstereceksiniz ve o kanunlar uygulanabilecektir. Siz dünyanın en iyi kanununu da çıkarsanız iyi yetiştirilmiş insanlarınız yoksa onu uygulayamazsınız veyahut toplumu bu yönde yönlendirmeniz de mümkün olmaz.

Dolayısıyla burada, benim -ki şunu söyleyeyim- otuz sekiz senelik bir akademik hayatım oldu. Bunun yirmi iki senesi profesör olarak geçti. Şimdi arkadaşlar, bu kadar zaman zarfında şunu gördüm. On beş sene Tarih Kurumu Başkanlığı yaptım. Benim kendi mesleğimde bir araştırma yapmam için muhakkak yurt dışındaki arşivleri incelemem gerekiyordu ama bunu nasıl sağlayacaktım? Aldığım maaşla oraya gitmem mümkün değil. Öyleyse bunlara -TÜBİTAK'ta olduğu gibi- birtakım burslar veren veya devlet tarafından destek veren... Onun bunun kapısında süründürmeyin bilim adamlarını. Ciddi bir araştırma yapmasını beklemek için bunu yapmak zorundasınız. 2016'da değerlendireceğimiz bu türden işte performanslar... İnsanlara siz destek vermezseniz, altyapıyı oluşturmazsanız o performansı nasıl gösterecek o insanlar. Bunların hepsini göz önüne almak zorundayız ve bu çerçeve içerisinde değerlendirdiğimizde zannediyorum daha faydalı oluruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)