| Konu: | CHP Grubunun, 5/11/2014 tarihinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 32 milletvekili tarafından, medya yoluyla gerçekleştirilen ulusal değerlerimize yönelik saldırıları önlemek için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1555 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 6 Kasım 2014 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 06.11.2014 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde bazı yayın organlarında ısrarlı bir şekilde Kurucu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyet değerlerine karşı, kuruluş dönemimize karşı sistematik ve kararlı bir saldırıyla karşı karşıyayız. Saldırıların o kadar ölçüsüz bir hâle geldiğini görüyoruz ki söylenen sözleri günlük yaşam içerisinde yüzümüz kızarmadan ifade edebilmemiz mümkün değil.
Bakın, Atatürk için, Atatürk dönemi için, bu yayın kuruluşlarındaki yalan, iftira üzerine kurulu yayınlarda söylenen sözlere: "Din ve Allah düşmanı." diyorlar. "Atatürk ve İnönü Allah'a küfrü teşvik ediyor, milletvekilleri de bunun arkasından, bu teşvikin etkisiyle küfür etmeye başlıyorlar." diyor. "Boyunları tasmalı kapı kulları." diyorlar bu yayınlarda. "Yirmi yedi yıl Allah'ın zatına düşmanlar yönetti bu ülkeyi." diye televizyon yayınlarında ayan beyan 77 milyonun değerlerine hakaret edecek yayınlar yapılıyor. Ve en acı olanı "Irz, namus yok." diyecek kadar ahlak düşkünü bir noktada yayınlar yapılabiliyor.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bunlarla ilgili hukuki mücadeleleri yapıyoruz, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna müracaat ediyoruz ancak bir konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ve milletle paylaşma ihtiyacımız var. Bu yayınlar ne yazık ki tesadüfen ortaya çıkmış yayınlar değil; bu yayınların arka planında sistematik bir ideolojik saldırı var, bu yayınların arka planında Atatürk düşmanlığının moda olduğu, Atatürk düşmanlığının prim yaptığı ve Atatürk düşmanlığının belirli noktalarda yükselmenin aracı hâline getirildiği bir dönemin yaratılmış olmasının ne yazık ki etkisi var.
Değerli arkadaşlar, bu sistematik bir saldırıdır. Sadece yayın kuruluşları değil, her alanda ideolojik hegemonya mücadelesiyle karşı karşıyayız. Bakınız, burada aslında saldırılmak istenen şey çok nettir, altını çizmek lazım: Atatürk'le başlayan modernleşme hareketi yok edilmek isteniyor, Atatürk'le başlayan modernleşme hareketiyle mücadele bu. Bakın, ısrarla bunun arka planında neler yapıldı, nasıl gelindi bugüne, bir hatırlayalım: Okul kitaplarından Atatürk'e ilişkin değerler ve ifadeler çıkarıldı, tahrip edildi, yalan ve iftiralar okul kitaplarına sokuldu. Yetmedi, devletin en yetkili ağızları "10 Kasımlarda sap gibi ayakta mı duracağız?" demeye başladı. Yetmedi, devletin en yetkili ağızları "iki ayyaş" diye Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'den söz etmeye başladılar. Bunlar tesadüfi bir öfkenin ifadesi olmanın ötesinde, bunlar bilinçli ve sistemli bir ideolojik saldırının parçalarıydı.
Bakın, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi ve Atatürk'ün tarihi Türkiye'de mutlakiyetten demokrasiye geçişin tarihidir ve ne yazık ki bugün Türkiye'de içinde bulunduğumuz durum bunun tam tersidir; demokrasiden mutlakiyete hızla sürüklendiğimiz bir iç acısı durumdur.
Bakın, değerli milletvekilleri, bir ülkenin temel problemlerinin altında demokrasinin yokluğu yatar. Eğer demokrasiyi tahrip ederseniz, demokrasiyi tesis edemezseniz, demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırırsanız, o ülke, temel problemlerini çözemez. Bugün yaşadığımız nokta budur ve geldiğimiz noktada Türkiye'nin bütün temel problemleri, ister Kürt sorununu alın ister inanç özgürlüğü meselesini alın, Türkiye'deki demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldıran rejimlerin ürünüdür. Yani mutlakiyetten demokrasiye yönelen anlayışın ürünü değil, demokrasiden mutlakiyete yönelen anlayışın ürünüdür.
Bakınız, öyle bir tablo yaratıldı ki açıyorsunuz televizyonları, dinliyorsunuz yetkili ağızları, siyasetçiler dâhil olmak üzere, devleti yönetenler dâhil olmak üzere, Kürt sorunu konuşuluyor, sorumlusu Atatürk; inanç özgürlüğü konuşuluyor, sorumlusu Atatürk. Değerli arkadaşlar, herkes elini vicdanına koysun, bu ülkede en büyük mimar Mimar Sinan'ın eserleri, mescitleri 1950-1960 yılları arasında yıkıldı, ne Atatürk döneminde ne de Cumhuriyet Halk Partisi döneminde yapıldı. Ama bütün bunlar olmamış gibi, yalan ve iftira üzerinden bir ideolojik mücadeleyle karşı karşıyayız.
Bakın, yanı başımızda bir Orta Doğu'ya bakın, bir de Türkiye'ye bakın, Suriye'de, Irak'ta yaşananlara bakın, Türkiye'de yaşananlara bakın. Eğer bugün biz, kendi içimizde etnik çatışmaların kurbanı olmadan doksan yıldan bu yana ayakta durabilmiş isek bu, Atatürk milliyetçiliğinin hiçbir etnik gruba ayrıcalık tanımayan anlayışıdır; bu, Atatürk'ün büyüklüğüdür. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer biz doksan yıldan bu yana kendi coğrafyamızda, Anadolu coğrafyasında mezhep çatışmalarının bir parçası olmamış isek, yanı başımızda Şii, Sünni, Alevi, Süryani, Yezidi diye, inançlar ve mezhepler birbirini boğazlarken biz dimdik bütün kışkırtmalara rağmen bu çatışmaların parçası değil isek bu, Mustafa Kemal Atatürk ve -ruhları şad olsun- onun kadrolarının laiklik anlayışıdır, laik Türkiye Cumhuriyeti anlayışıdır.
Değerli arkadaşlar, eğer "Yurtta sulh, cihanda sulh." anlayışını bir alay etme vesilesi olarak görmemiş olsaydı bugün iktidar sahipleri, bunun yerine "Hazır ol cenge, sulhu salah istiyorsan." sözünü koyma maceracılığı ve hevesi içerisinde olmasalardı, Türkiye, bugün Orta Doğu bataklığının bir parçası olmazdı.
Bakın, bu sistematik ve ideolojik saldırı hâlâ devam ediyor. Şimdi, bir Atatürk Orman Çiftliği var, tarihimizdeki yeri nadidedir. Atatürk Orman Çiftliği bir simgedir. Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk'ün mülkü değildir. Atatürk Orman Çiftliği, milletin mülküdür, cumhuriyetin kuruluş felsefesinin işaretidir, imajıdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) - İtiraz eden var mı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Atatürk Orman Çiftliği o bataklığın içerisinden bir uygarlığın fışkırabileceğini Mustafa Kemal Atatürk'ün göstermesidir, bizzat yaşatarak göstermesidir.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Uygar bir bina yaptık.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Orada bir bataklıktan büyük bir tarım işletmesi, büyük bir uygarlık vesilesi ortaya kondu. Bakın, Atatürk Orman Çiftliği, üreten Türkiye'nin imajıydı, bütün dünyaya "Biz bataklıkları kurutur, tarımda, sanayide üreten bir toplum yaratırız." mesajının ifadesiydi ama siz bunu anlamazsınız.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Tamam, Türkiye'de yayıldı.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Siz ancak laf atmayı bilirsiniz. Bunun yerine ne yaptınız? Atatürk Orman Çiftliği'ni, ormanları kestiniz, tahrip ettiniz, şimdi oraya dönüp bir kaçak saray yaptınız, bin odalı, 1,5 katrilyon lira tutarla, bedelle bir kaçak saray yaptınız hem de hukuka aykırı olarak hem de mahkeme kararlarını yok sayarak. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı kaçak binada oturuyor, yakışıyor mu? Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanını kaçak binada oturtmak yakışıyor mu?
HAKAN CAVUŞOĞLU (Bursa) - O binada sizin adınıza hiç kimse oturamayacak, bütün derdiniz o! O binada sizden kimse oturamayacak, millet vermeyecek çünkü derdiniz o!
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu...
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, tabii, o kaçak binanın hamisi Cumhurbaşkanının kendisi. Atatürk'ün "üreten Türkiye" mesajına karşı bugün oraya dikilen bin odalı kaçak saray, bugünkü AKP iktidarının "üretmeden tüketen Türkiye" anlayışının mesajıdır, işaretidir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Zorunuza gitti değil mi? Altmış seneden beri vermiyor, gene vermeyecek. Gene vermeyecek o binada oturmayı size millet, orası milletin malı!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Gelinen nokta bu. Cumhuriyeti kuranlar "üreten Türkiye" diyordu, cumhuriyeti yıkmak isteyenler, "üretmeden tüketen Türkiye"nin abidesini oraya diktiler.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Orası milletin malı ama millet vermeyecek işte yetkiyi orada oturmak için! Bütün derdiniz o. Vermeyecek millet işte, vermeyecek. Bunu bildiğiniz için böyle haykırıyorsunuz, dert bu.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi orada kaçak sarayın banisi oturuyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin banisinin yaptığı eserleri yıkıp kaçak sarayın banisi, kaçak inşaatın üzerinde oturuyor. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Köprüye karşısınız, Cumhurbaşkanlığı sarayına karşısınız, Marmaray'a karşısınız, her şeye karşısınız!
LEVENT GÖK (Ankara) - Sükûneti sağlayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu... Sayın Çavuşoğlu...
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Böyle bir Türkiye yarattınız. Bakın, bu sistematik saldırı, Türkiye'nin bütün demokratik değerlerine saldırıdır. Öyle düzenli bir şekilde hareket ediliyor ki, bugün, kral hazretleri çıkmış, balkonda sigara içen gençten rahatsız olmuş, "Cumhurbaşkanının önünde sigara içilir mi?" diyor. İçilir efendim.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Öyle demedi "Kapalı mekânda içilir mi?" dedi.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Sağlık, sağlık!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Kimse, Cumhurbaşkanına secde etmek zorunda değildir.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Bu ülkenin kanunları var, kapalı yerde sigara içilmez, senin savunman lazım be!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Krala secde etme dönemi bitti, hiç kimse, kralın kulu değil.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Kapalı yerde sigara içilmez, kanunu var.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi kalkmışlar, talimatla, balkonda sigara içilmesine rağmen 6 bin lira ceza kesmişler o işletmeye.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Yasak var yasak, sen el kaldırdın burada o yasağa, Cumhuriyet Halk Partisi de el kaldırdı o yasağa.
AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça batıyorsunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Niye? Çünkü hazretleri, talimat verdi "Buraya ceza keseceksiniz." diye, açık havada, balkonda içilen sigaraya 6 bin lira ceza kesilmiş.
AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça batıyorsunuz.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - CHP el kaldırmadı mı o yasağa?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ne yaparsanız yapın, bu memleketin gençleri size kul olmayacak.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) -Ya geç bunları. Hangi kanuna el kaldırdığını bile bilmiyorsun. CHP el kaldırdı o kanuna, yasağa.
AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça battınız.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)