GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:12
Tarih:11.11.2014

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 615 sıra sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde şahsım adına söz aldım. Öncelikle yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, gerçekten de günde 100 tane telefon alıyorsak, bu telefonlarda en çok istenen ve bizden, milletvekillerinden istedikleri öncelikle iş. Türkiye'yi işsiz bir memleket hâline getirdiniz.

İkinci sırada ise: Efendim, benim hastama biyopsi için üç ay sonraya -bakın, dikkat edin- altı ay sonraya gün veriyorlar. Bir tiroit biyopsisi için altı ay sonraya gün veriliyor. Bırakın üniversiteleri, Sağlık Bakanlığının eğitim hastaneleri de üç ay sonraya veriyor. Bir ameliyat için, büyük ameliyatlar için aylarca sonrasına randevu alamamış insanlar var maalesef.

Şimdi, bu kadar sizin birinci ikinci basamaklardaki hizmetlerinizin durmuş olduğu bir Türkiye'de çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: "Ben sağlık enstitüsü kuracağım, yok üniversite kuracağım." diye başınızdan büyük işler yapmaya kalkışıyorsunuz. Siz Bakanlık mı yapacaksınız yoksa vakıf mı kuruyorsunuz? Türkiye'yi üniversite ortamından yok eden bir anlayışla ve dünyada da bir örneği olmayan yeniden bir tıp fakültesi veyahut da üniversite kurmaya kalkışıyorsunuz. Var mı bir örneği? Bir sağlık bakanlığının bir üniversite kurduğu görülmüş mü?

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Rusya'da var.

NURETTİN DEMİR (Devamla) - Rusya'da da yok efendim. Rusya'da da yok.

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - İran'da var.

NURETTİN DEMİR (Devamla) - Ve özellikle de siz kurdunuz şimdi üniversite, tıp fakültesi hastanesi, bilmem ne fakültesi, üniversitesi kurdunuz. Peki, Adalet Bakanlığı ne yapacak? Hukuk fakültesi mi kuracak? Tarım Bakanlığı ziraat fakültesi mi kuracak? Peki, güvenmiyorsanız, 199 üniversiteye ve 86 tıp fakültesine Türkiye'de güvenmiyorsanız ve insan yetiştirmiyor, bilim yetiştirmiyor diyorsanız ve komisyon başkanı yanınızda -tıp fakültesi profesörü olarak- acaba yanlış mı yetiştirildik biz? Ben bir tıp fakültesi profesörü olarak farklı mı, eksik mi yetiştirildim? Ben onu anlamakta zorluk çekiyorum.

Komisyonda da bu maddeleri görüştük, Islarla da söyledik, "Bunlar yapılmasın." dedik, gelin etmeyin eylemeyin dedik, "Türkiye'deki bu üniversite geleneğini ortadan kaldırmayın." dedik. Tasarının 1'inci ve 19'uncu maddeleri Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye sağlık bilimleri enstitüsünün (TÜSEB) kurulmasını düzenliyor. TÜSEB'le ülkemizde ve dünyada en önemli ölüm sebeplerinden birisi olan kanseri maalesef ve maalesef hem AKP milletvekillerine hem kamuoyuna gerekçe olarak gösteriyorsunuz. Yapmayın etmeyin Sayın Bakan.

TÜSEB'le -ülkemizin ve dünyanın en önemli ölüm sebeplerinden olan- kanserden başka farklı 6 enstitü daha kurmaya kalkışıyorsunuz. Ancak, toplumun hassas olduğu bir konu bahane edilerek üniversitelerin kurulu enstitüleriyle iş birliği yapılması yerine yeni bir enstitü kurulması anlaşılır bir şey değildir. TÜBİTAK ve Türkiye'nin saygın üniversiteleri varken yeni bir enstitü başkanlığı kurulması, kaynak ve israfı, karmaşadan öteye gitmez. Oysaki para ve insan gücü TÜBİTAK çatısı altında birleştirilebilirdi, daha verimli bir uygulama yapılmış olurdu.

Buna ek olarak, Bakanlık ve tüm bağlı kuruluşlar Ankara'da yer alırken, bütün sağlık alanlarında enstitü kurulabilecek bir yapının İstanbul'da yönetim merkezinden uzak olması oldukça düşündürücüdür. Yer olarak da rant değeri yüksek olan Marmara Üniversitesi Haydarpaşa kampüsünün seçilmesi de son derece manidardır.

Üniversiteler bürokratik engeller altında eziliyor, onlara hiçbir yatırım yapılmıyor, yerine özel bütçeli, bilimsel ve idari özerkliğe sahip yeni bir enstitü kuruluyor. Çünkü, TÜSEB'le tüm kadrolarının siyasi irade tarafından atandığı Hükûmete bağlı bir yapı oluşturuluyor. Böylesi bir düzenleme güdümlü bir yapının oluşturulduğunu ortaya koymaktadır.

Biz bu konuda, enstitünün kadrolarının bilim kurulları tarafından seçilmesi gerektiğini tekrarlıyoruz ve yineliyoruz. Sağlık Bakanlığı açıkça yasayla konulmuş ayrıcalıklarıyla devlet ve vakıf üniversiteleriyle yarış içerisine girmektedir.

Sağlık bilimleri enstitüsü tasarının bir diğer can alıcı ve üzücü bölümünü oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığına bağlı bir üniversite kurulmaktadır. Doktor ve diğer sağlık personelinin yetiştirilmesi için kurulması öngörülen üniversiteye tüm eğitim ve araştırma hastanelerinin bağlanması düzenlenmektedir. Sağlık Bakanı, bakanlık müsteşarı ve bakanın seçeceği 1 üye ve rektör ile toplam 5 üyeden oluşan mütevelli heyetiyle üniversite doğrudan Bakanlığa bağlanmaktadır. Peki, idari özerklik nerede kaldı Sayın Bakan? Mali özerklik nerede kaldı? Anayasa'nın 130'uncu maddesi nerede kaldı? 131'inci maddesi nerede kaldı? Hiç olmazsa Anayasa'yı değiştirin de ondan sonra yapın!

AKP Hükûmetinin uzun bir süredir üniversite hastanelerinin borç batağında olmasını işaret ederek fiilen tıp fakültelerinin patronu hâline gelmeye çalıştığını biliyorduk. Bu tasarıyla bu sağlanmış oluyor, tıp fakülteleri Bakanlığa bağlanmaya çalışılıyor.

Biraz önce söylediğim gibi dünyada bir başka örneği yok. Bu düzenleme Anayasa'nın 130 ve 131'inci maddelerine aykırıdır, ayrıca oluşturulan yönetim biçimi de Anayasa'ya aykırılıklar içermektedir. Bu uygulamanın Adalet Bakanlığının ve diğer bakanlıkların fakülte açmasından ne farkı vardır? Bu iki kuruluş aracılığıyla, YÖK ve üniversitelerin yapabildiği tüm işleri Sağlık Bakanlığının yapabileceği... Her şey tamamen Bakanlığın güdümüne veriliyor; üniversitelerin hizmet denetleme, akredite etme, bilim üretme ve lisansüstü eğitim yetkileri veriliyor. Yani Bakanlık mı yapıyoruz yoksa akademik işler mi yapıyoruz, iyice kafam karıştı, anlayamıyorum!

Aslında doğrusu neydi sayın vekiller, sayın milletvekillerim? Üniversiteler güçlendirilmeliydi ve afiliasyon sisteminin Batı'da uygulandığı şekilde burada uygulanması gerekirdi. Ama, maalesef, iktidar hem siyasi hem de şahsi görüşlerini tatmin etme yöntemi olarak bu yasayı getirmiştir.

AKP Hükûmeti artık standartlaşan yasa yapma biçimi olan torba yasa özelliğini bu tasarıda da korumaktadır. İlgili ilgisiz birçok madde bu tasarıda da yer almaktadır. Buna göre, doçent adaylarının belirlenmesiyle ilgili esaslar Üniversitelerarası Kuruldan YÖK'e devredilmektedir. Bunu da anlamış değilim neden yapıyorlar. Siyasi değerlendirmelere açık, iktidar çevrelerine makbul ancak yeterli akademik nitelikleri taşımayanların hızlıca unvan alabilmelerinin de yolu açılmaktadır. Akademide doçentlik unvanının alınması tamamıyla siyasi iradeye bırakılmaktadır. Üniversitelerde, maalesef, mobbing, baskı, yıldırma, sınırsız uygulamalar artmaktadır, özerklik yok edilmektedir ve sadece Berkin Elvan eylemlerine katıldığı için 2-3 tane öğretim üyesi uzaklaştırılmıştır. Bunları önümüzdeki süreçte daha da artıracaklarının göstergelerini burada maalesef görüyoruz. Sadece bununla ilgili değil, millî eğitimle ilgili de yeni yasa maddeleriyle, özellikle çok komik hâle gelen bu yönetici atamalarıyla ilgili, özellikle sözlü mülakat sınavlarıyla atamaların yapıldığını ve yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarını görüyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)