GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, 24/10/2014 tarihinde Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu ve 23 milletvekili tarafından, balıkçılık faaliyetinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:13
Tarih:12.11.2014

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Kolay olmuyor, yukarıda bütçe görüşmeleri var Plan ve Bütçe Komisyonunda, hem orayı hem burayı idare edeceğiz.

Tabii, aleyhte diye herhâlde bana söz verdiniz Sayın Başkan, oysaki 13 Ekim 2011'de balıkçılığın sorunlarıyla ilgili araştırma önergesini Meclise vermiştik, ben kendim vermiştim o dönemde, geçen dönem de verdim. Yani, bunun araştırılması gerektiğini ve ülke ekonomisi açısından ne kadar önemli olduğunun altını çizerek... Tabii, elbette ki burada bizim görüşümüz de böyle bir araştırmanın yapılması, Meclisin böyle bir karar vermesi. AK PARTİ'li arkadaşlara, Tarım Komisyonu Başkanımıza da buradan sesleniyorum, Sayın Arınç'a da sesleniyorum: Hakikaten, böyle bir konuyu sırf muhalefet partisinin bir tanesi getirdi diye, istiyor diye ret oyu vermeyin. Yani, benim size tavsiyem, bir kere gözleriniz daha iyi görür balık yerseniz, sağlığınız daha iyi olur, kolesterolünüz düzelir. Yani, şimdi, burada Karadenizliler, Akdenizliler, Egeliler, Marmara'da yaşayan milletvekilleri ve Trakya'da, denize komşu olan illerin bütün milletvekilleri kendi illerine hakikaten faydalı olmak istiyorlarsa basacaklar buradan, ellerini kaldıracaklar. Hatta muhalefet milletvekillerine önerim, şöyle yazılı bir şey hazırlayın açık oylamaya dönüştürelim, kim ret oyu vermişse belli olsun, zaten 2015'te seçim geliyor, getirip "Aha bu balıklara karşı bu adam, aha bu balıklara karşı, denize karşı bu adam..." Bunu anlatalım.

Şimdi ben buradan verilere girmeyeceğim. Nasıl gireyim, anlatmışım zaten benim araştırma önergemi tıklarsanız. Yani tam 10 milyon hektar üzeri bir deniz yüzeyi var, su. 8.333 kilometre sahil -arkadaşlar vermiştir bu verileri- arkasından da nehirlerimize geldik, 178 bin kilometre; göllerimiz, barajlarımız... Bir de Bahrevan'ı Van denizini ekleyin buna, Hazar'ı ekleyin buna, Keban Barajı'nı, yapılanları ekleyin buna. Ben de bir Şırnaklıyım kardeşim, Dicle'yi ekleyin, Nerduş'u ekleyin, Habur'u ekleyin, Hezil Çayı'nı ekleyin, Botan Çayı'nı ekleyin, barajlarımız var ve bunları eklediğiniz zaman bütün Türkiye'de göllerin, nehirlerin ve denizlerin bir hukuku olmalı artık, bunları trollere bırakmamalıyız. Bilinçsiz avcılıkla perişan olmuş balıkçılar var. Balıkçıların feryadı ayrı bir konu.

Bakın, Avrupa Birliği faslını Türkiye daha geçememiş, 13 no.lu balıkçılık faslı. Sayın Komisyon Başkanı, keşke burada anlatsaydın niye balıkçılık faslını geçemedin? Hadi özgürlüğü geçemediniz, adaleti geçemediniz, insan balıkçılıktan da geçmez mi bir fasıl Avrupa Birliğine girmek için. Hep de sınıfta mı çakacaksınız? Allah sizden razı olsun. Yani insan bazen şaşırıyor.

Şimdi bakın, 16.500 tekne var, 40 bin tayfa var fiilen çalışan. Belki Torlak bu rakamları açıklamıştır ama o gemi endüstrisini daha çok anlatmıştır. Şimdi kıyı balıkçılığında 2 bin endüstriyel balıkçı var, 2 binin içinde 40 metrenin üzerinde 350 tekne var. Bir de açık denizde avlama yapan 5 adet 70 metrenin üstünde tekne var. Onları da Torlak yapıyor herhâlde, öyle tahmin ediyorum yani Karadenizliler yapıyor.

Şimdi buradan şunu çıkarıyoruz: Şimdi, Avrupa Birliğine girmek için taviz veriyorlar, "10 metrenin üstündeki tekneleri getirin, biraz fazla para vereceğiz." Tekneleri avcılıktan çekip balığın üremesini sağlayacaklar. Böyle bir ters kafa mantığı dünyada var mı arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? Alıyorsun gemiyi 10 metrenin üstünde, parasını basıyorsun. Kim yapıyor bunu? Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Neresi yapıyor? Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü. Alıyor, parayı veriyor. E balıkçı kazanamamış, sezon kötü gitmiş, borcu var, bankaya borçlu, bankaların kredileri altında haciz gelmiş. Ne yapacak? Ondan sonra mecburen satıyor, veriyor. Devlet ne yapıyor? Aldığı gemiyi yakıta çeviriyor, parçalıyor, tahtalarını yakıyor. Böyle bir israflık olabilir mi, böyle bir zulüm olabilir mi?

Bakın arkadaşlar, bu devletin, denizlerine, toprağına, dağına, limanlarına, ırmaklarına sahip çıktığı yok, Hükûmetinin ve Meclisinin. Açık söylüyorum, Hükûmet sahip çıkmıyor. Bakın, örgütlenmeyi biz önerdik. Parti olarak dedik ki: "Bir denizcilik bakanlığı kurun arkadaşlar. Denizcilik bakanlığı denizle ilgili bütün sorunları kapsasın; denizcilik bakanlığı gemilerden, tescilden, işte ekip belgelerinden, alımdan, satımdan, balıkçılıktan, kıyılardan, çevreden, denizden..." E, ne yapıyorsunuz? Allah'tan korkun, gidiyorsunuz Akkuyu'ya, Akkuyu'da, Mersin'de nükleer santral yapıp balıkların hepsini öldürüyorsunuz, bırakın insanları. Yetmiyor, gidiyorsunuz Karadeniz'de Sinop'a, yine nükleer santral yapıyorsunuz. Yetmiyor, üçüncü santrali de İğneada'da yapmaya çalışıyorsunuz, Bulgaristan sınırında.

Şimdi, bakın, bu zihniyetle, atıklarını denize atan, Tuna'dan kurşuni zehirlerin gelişiyle beraber Türkiye'nin en fazla balığının üretildiği Karadeniz'i, Karadeniz havzasını kurutursunuz çünkü en fazla balık Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz'de çıkıyor. Marmara'da, Ege'de, Akdeniz'de çıkan balık bunun sonucudur.

Şimdi, arkadaşlar, doğru dürüst konuşalım. Daha önce neredeydi bu balıkçılıkla ilgili sorunlar? Ulaştırma, Denizcilik Müsteşarlığındaydı. "Ulaştırma Bakanlığı ne alaka deniz ürünleriyle?" diye soracaksınız. Sonra çevirdiler, Tarıma, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne getirdiler. Size yemin ederim, bakın, aha burada, aha iktidar partisi burada, Hükûmet, Başbakan Yardımcısı, bu Tarım Bakanlığındaki Su Ürünleri Genel Müdürlüğündeki bürokratları getirin, aha burada hizaya çekip -sınava- soralım. Eğer lüfer ile kefali birbirinden ayırırsa, eğer hamsi ile istavriti birbirinden ayırırsa, eğer kerevit ile yengeci birbirinden ayırırsa, eğer karides ile -bakın, açık söyleyeyim arkadaşlar- ahtapotu birbirinden ayırırsa ben de Hasip Kaplan değilim. Bilmiyorlar kardeşim, şimdi, bu adamları getirip, koyun bakacak adamları getirip balık baktırıyorsunuz. Böyle bir yanlış olur mu yani böyle bir yanlış olur mu arkadaşlar?

Bir de kahraman sivil balıkçılar var, buradan bir selam vermek istiyorum, "Seninki kaç santim?" diye bir kampanya açtılar, Boğaz'ın lüferini kurtardılar arkadaşlar, palamudu kurtardılar.

Şimdi, böyle bilinçli bir toplumu geliştirmek lazım. Yeni yeni Tarım Bakanlığı sempozyumlara başladı. Arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Siz bu çevre düzenlemesini, kıyı düzenlemesini yapmazsanız kıyıya beş yıldızlı otel dikip yine kültür balıkçılığının esaslarına uymazsanız size Avrupa Birliği 13'üncü Faslı açmaz. Sorun o değil. Bakın, hamsi zamanı geliyor. Türkiye'de bütün balıkların da insanların da en çok sevdiği yemdir. Ya, hamsinin hatırına e hey Trabzonlu Cumhurbaşkanı, e hey Konyalı Başbakan; aha soruyorum size, balıkların sizde hukuku olmalı.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Cumhurbaşkanı Rizeli.

HASİP KAPLAN (Devamla) - "Balıkların hafızası küçüktür." demeyin, size gözleri öyle bir bakar ki Karadenizlileri asla affetmez. Karadenizlileri de affetmez, kıyısında, gölünde, ırmağında balığı olanı da affetmez. Gelin, bir araştıralım. Ya, Türkiye'nin zenginliği bu, buna sahip çıkalım. Buna sahip çıkarsak Türkiye kazanır, ne sizin parti ne bunun parti ne benim.

Bir de gelin, balıkçıların banka borçlarını erteleyelim, üç sene devlet destek versin, balıkçılığı sınırlayalım, üç sene de balık dolar denizlerimiz arkadaşlar, bu kadar kafayı çalıştırın. Bir de şu troller var ya, siyasi trollerle balıkçı trollerin yakasına yapışıp yapışıp teşhir etmek lazım. Balıkçılık da kurtulur, ülke de kurtulur.

Saygılar arkadaşlar. Aha, el kaldırmayanların resmini çekeceğim burada, açık söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)