GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi
Yasama Yılı:5
Birleşim:14
Tarih:13.11.2014

CHP GRUBU ADINA HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 615 sıra sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Kurulmasıyla İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü hakkında grup adına söz almış bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla, sanki mevcut üniversitelerimiz, mevcut enstitülerimiz, TÜBİTAK hiçbir şey yapmamış hatta TÜSEB için planlanan hedefleri de yapma kapasitesinde değillermiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Yani bugüne kadar üniversitelerimizin yeterince desteklenmesi ve giderek artan sorunlarına çözüm aranması gerekirken Sağlık Bakanlığına bağlı kocaman bir şirket kuruluyor. Bu şirketle çözüm bulunacakmış gibi de gösteriliyor. Aslında yapılmak istenenin sağlığı tamamen özelleştirecek bir yapıya dönüştürme çalışmaları olduğu çok açık.

Bu tasarıyla kurulacak şirkete birçok hak veriliyor; yurt içinde, yurt dışında şirket kurma ve şirketlere ortak olmak yetkisi veriliyor. Bu durum sağlığın ticarileştirilmesi ve özelleşmeye gitmek değil midir? Aynı zamanda yine bu sistemde tüm sağlık çalışanlarının da taşeronlaştırılacağı görülüyor çünkü 17'nci maddeyle her türlü hizmet alımı TÜSEB için serbest bırakılmaktadır. Buna elbette sağlık çalışanları da dâhil olacaklar.

Yine, tasarıda yapılan düzenlemelerde hekimler arasındaki ayrımcılığın daha da derinleştiğini görüyoruz. Bazı hekimler, Sayın Atıcı'nın da söylediği gibi "bizim çocuklar" yani burs almışlarsa da zorunlu hizmetlerini TÜSEB'de yürütebileceklerdir. Yani bizim çocuklara önce burs verilecek, sonra zorunlu hizmetlerini TÜSEB'de yapmaları sağlanacak. Bazı hekimlerimiz altı yıl zorunlu hizmetle yükümlü olurlarken bazı hekimler TÜSEB'de, İstanbul'da ya da bağlı şirketlerin bulunduğu büyük şehirlerde yapabileceklerdir.

21'inci maddeyle yoğun bakımlarda çalışmakta olan anestezi ve çocuk uzmanlarına ya da ilgili diğer uzmanlıklarda, eğer yoğun bakım çalışmalarını üç yıl kamuda olmak üzere beş yıl herhangi bir yerde çalışmışlarsa uzmanlık belgesi almak için sınava tabi olacaklar. Pratisyen olarak mezun olmuş ya da bir dalda uzmanlığını almış bir hekim zorunlu hizmetini yapmadan diplomasını alamazken, maddede belirtildiği gibi üç yıl kamuya ait bir yoğun bakım ünitesinde çalışması nasıl mümkün olacaktır ki? Bu işi başaran herhâlde birkaç hekimdir.

21'inci madde çalıştırıldığı zaman da pek çok özel ve kamu hastanelerinde yoğun bakım hizmetlerinin durması kaçınılmaz olacak.

Peki, sayın milletvekilleri, zorunlu hizmete hiç baktık mı? Bu hizmete tabi olan hekimlerin sürelerini, çektikleri sıkıntıları inceledik mi? Pratisyen olarak iki yıl, uzman olunca iki yıl, hatta erkek ise askerlik bir yıl, yan dal uzmanlığı yaparsa iki yıl daha -hatta uzmanlıkta bazı durumlarda zorunlu hizmet beş yıla çıkabiliyor- uzmanlık sürelerine de dört, altı yıl denirse 23 yaşında mezun olan bir hekim ancak 40 yaşına gelince hayatını düzene koyabilecektir. Ancak, uzmanlık eğitimini yurt dışında yaptıysanız size zorunlu hizmet yok, doğuya gitmek de yok. Burslu çocuklar da korunduğuna göre zorunlu hizmet kimlere?

Zorunlu hizmette amaç ne idi? Doğuya, en ücra köşelere hekimlerin gidebilmelerini sağlamaktı ama getirilen yasalarla herkesin eşit olarak zorunlu hizmet yapmamaları sağlanıyor, yıldırım hızıyla doçent, profesör olma yolları açılıyor. Artık, bu koşullarda Hükûmetin "Hekim bulamıyoruz." dememesi gerekir. Tüm bu deyişlerin bir şeylere kılıf uydurmaktan ibaret olduğunu görmekteyiz. Aslında, yokluğu yaratan Hükûmetin kendisi. Zorunlu hizmet konusu tamamen gözden geçirilmesi gereken bir konudur; eşitlik sağlanmalıdır, belki de kısaltılmalı hatta tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Cezalandırıcı değil, teşvik edici olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmetinin 2003 yılında mevcut zorunlu hizmeti kaldırma gerekçesinden bir bölümü okumak istiyorum. Gerekçe şöyle başlıyor: "İnsanın en değerli varlığı olan sağlığın korunması, hastalıkların tedavisi ve insanın daha kaliteli bir hayat sürmesi çalışmalarında birinci derece sorumluluk yüklenen ve her türlü hastalık riskine rağmen büyük özveriyle görev yapan hekimlere başka hiçbir meslekte olamayan bir yükümlülük getirilmiştir." diye de devam ediyor. Ama 2005 yılında iptal edilerek, hekimler en az altı yıl sürecek bir zorunlu hizmete tabi tutuluyorlar.

Sayın milletvekilleri, bu zorunluluk bazıları için var ama bazıları için yok. Bu, eşitlik değil hiçbir zaman. Kurulmak istenen TÜSEB, fakültesiyle, enstitüsüyle, araştırma birimleriyle eşitliğe ve hakkaniyete aykırı bir üniversite konumundadır. Hâlâ bebek ölümlerini, çocuk anneleri, anne ölümlerini, engelli bebek doğumlarını, yetersiz ambulans hizmetlerini, bulaşıcı çocuk hastalıklarını -kızamık ve polio gibi- iş cinayetlerini, kadın cinayetlerini önleyemezken, paraları olmadığı için ilacını, tıbbi malzemelerini alamayan yurttaşlarımız varken İstanbul'da yalancı bir üniversite kuruluyor. Sayın Bakan "Tıbbi teknolojiye ulaşmada sorunumuz yok." demişti ama bugün engelliler tıbbi malzemelerine ulaşamıyorlar. Bir şaşılık ameliyatı için çocuklar iki yıl beklemek zorunda kalıyorlar. TÜSEB çözüm olacak mı? Yurttaşlar tedavi için TÜSEB'e ödeyecek parayı nereden bulacaklar?

Sağlık turizmi hedefi sıralanıyor. Bugün, Yunanistan vatandaşları bizim vatandaşlarımızdan daha ucuza tedavi oluyorlar. Üstelik eğer BAĞ-KUR borcunuz varsa 3 misli para ödemek zorunda kalıyorsunuz.

TÜSEB kime hizmet verecek? Yalnızca yabancılara mı? Aşı üretme hedefinden bahsediliyor. Türkiye'nin ilk Sağlık Bakanı ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü kuran Refik Saydam, yüz yıl önce tifüs aşısını bularak Birinci Dünya Savaşı'nda kullanılmasını sağlamıştır, Almanlar kullanmışlardır askerleri için. Ondan sonra üretilen pek çok aşının yanında en son 1965 yılında kuru çiçek aşısı yine bu enstitüde üretildi. Bu enstitüyü geliştirmek yerine kapattınız. Neden? Çünkü Sağlık Bakanlığı şirket kuracak. "2006 yılında dünya devleri -bunlardan birisi de Pasteur- Türkiye'ye geliyor, aşı üretilecek." deniyordu. Yıl 2014, biz hâlâ aşı üreteceğiz, nasıl üreteceğiz diye düşünüyor ve üniversite kuruyoruz.

Aslında TÜSEB, kuruluşu, işleyişiyle sağlık sistemini başka yöne çekme, özelleştirme ve sağlığın ticarileştirilmesi çalışmalarının yürütülmesidir.

Bu nedenle, yüce heyetten bu tasarıdan vazgeçmelerini diliyor; saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)